ceylannur
Yeni Üyemiz
Cinler insan şekline girebilirler mi?
Cinler insan şekline girebilirler mi?
Ruhani varlıkların temessül edebileceklerine, yani bir kısım insan veya hayvanlar şekline girip insanlara görünebileceklerine dair gerek Kur’an’da gerekse sünnette işaretler vardır. Mesela; Hz. Cebrail’in Hz. Meryem’e düzgün bir insan şeklinde görünmesi buna işaret etmektedir. Ayrıca Cebrail (a.s), hem asli heyetiyle(1), hem de sahabeden Dıhyetü’l-Kelbi(2) şeklinde Peygamberimize görünmüştür. Bunu da yalnız Peygamberimiz (s.a.v) değil yanında bulunan ashabı da görmüştür. Bu hadis tevatür derecesinde sağlam olarak ve “Cibril” hadisi adıyla rivayet edilmiş ve böyle meşhur olmuştur.
İslam kaynaklarında Azrail ve Cebrail’in ve Allah’ın takdir ettiği diğer bazı meleklerle cinlerin de farklı şekillerde temessül ederek insanlara görünebileceklerine dair görüşler vardır. Bu görüşlerden bazılarını nakletmek istiyoruz:
“Hem ruhların temessülüne yani misali bedenlere girmelerine ve insanlara görünmelerine işaret eden Hazret-i Süleyman (a.s)’ın ifritleri celp ve teshirine dair âyetler(3), hem “Derken ona Cebrail’i gönderdik; o da aynen bir beşer suretinde ona görünüverdi”(Meryem, 19:17-18) gibi bazı âyetler, ruhanîlerin temessülüne işaret etmekle beraber ruhların celbine dahi işaret ediyorlar. Fakat işaret olunan iyi ruhları celp etmek ise, medenîlerin yaptığı gibi hezeliyat (yani ciddiyetten uzak bazı saçmalıklar) şeklinde bazı oyuncaklara o pek ciddî ve ciddî bir âlemde olan ruhlara hürmetsizlik edip, kendi yerine ve oyuncaklara celp etmek değil, belki ciddî olarak ve ciddî bir maksat için Muhyiddin-i Arabî gibi zâtlar ki, istediği vakit ervah ile görüşen bir kısım velayet ehli gibi onlara bağlı olup münasebet peyda etmek ve onların yerine gidip âlemlerine bir derece yaklaşmakla ruhaniyetlerinden manevî istifade etmektir ki, âyetler ona işaret eder ve işaret içinde bir teşviki ihsas ediyorlar ve bu nevi sanat ve gizli ilimlerin en ileri hududunu çiziyor ve en güzel suretini gösteriyorlar.”(4)
Ayetlerden ve müşahhas bazı olaylardan anlaşılmaktadır ki, meleklerin, cinlerin ve diğer ruhanilerin de insan suretine girebilecekleri mümkün görünmektedir. Bu ruhani varlıklar, peygamberler dışında başka kimselere de görünebilmektedirler. Nitekim Cebrail’i normal, düzgün bir insan şeklinde gören Hz. Meryem Peygamber değildi. O görebildiğine göre diğer bazı insanlar neden göremesin? Sorusu akla geliyor. Yine Süleyman (a.s)’ın kavminden ve ümmetinden bir kısım kimselerin cinlerden bir ifriti gördükleri ve onların kendi şekilleriyle Hz. Süleyman’ın emrinde bir inşaat işçisi gibi çalıştıkları, denizlerin dibinden define çıkardıkları ve sair işler yaptıkları bilinmektedir. Yine Peygamberimizin ashabından da başta İbn Mes’ud, Ebu Hureyre ve Ebu Eyyub el-Ensari (r.a), gibi bazı sahabeler cinleri değişik şekillerde gördüğünü söylemiş ve Peygamberimiz (s.a.v) bunlardan bazılarını şeytan, bazılarını da cin olarak nitelendirmiştir. Cinlerin kafir olanlarına şeytan denildiğine göre, demek ki temessül eden yine cinlerden biri idi. Nitekim İslam alimlerinden bir kısmı bu konudaki bazı hadisleri esas alarak, melekler gibi, şeytan ve cinlerin de yaratılmış oldukları asıl şekilleriyle görünmenin yanı sıra başka suret ve şekillerde de görünebileceklerini söylemişlerdir. Buna delil olarak da Hz. Peygamberin namazda kendisine saldıran şeytanı mağlup etmesi, boğması ve Mescid-i Nebevinin direklerinden birine bağlamak istemesi ile, Sebe Melikesi Belkıs’ın tahtını Hz. Süleyman’a getirebileceğinden bahseden ayeti(Neml, 27:39) göstermektedirler(5).
İslam alimlerinden diğer bazıları ise, melek, cin ve şeytanların kendi irade ve istekleriyle yaratılışlarını değiştirmeye, asli şekillerinden başka suretlere girmeye güçlerinin bulunmadığına ve bunun mahzurlarına inanıp dikkat çekmişlerdir. Mesela, er-Razi; cinlerin başka şekillere veya insanların suretlerine girebildiklerinin kabul edilmesi halinde, dünya da insanlara güvenin kalmayacağını, bir kişinin arkadaşının, dostunun, anasının, babasının, karısının ve çocuğunun cin değil de kendileri olduğunun bilinemeyeceğini kaydetmektedir.(6) Yine er-Razi, onların peygamberlerin suretlerine giremeyeceklerini, aksi halde Din ve Şeriattan hiçbir şeye güven kalmayacağını, alim ve zahitlerin suretine de giremeyeceklerini, aksi halde onları öldürmenin, memleketlerini harap etmenin, eserlerini parçalamanın insanlara vacip olması gerektiğini söylemektedir.(7) Ebu Ya’la el-Ferra ise, Allah’ın irade ve kudretiyle yapması müstesna, cin, şeytan ve meleklerin asli şekillerini değiştiremeyeceklerini, onların kendiliklerinden başka kılık ve şekillere girmelerinin mümkün olmadığını söylemiştir.(8)
(1) Necm, 52/6-14; Karş. Yazır, Hak Dini, I,
(2) Buhari, Fedailü’l-Kur’an, 1;
(3) Karş. Sâd, 38/38; Enbiya, 21/82; Neml, 27/40.
(4) Sözler, (20), 235.
(5) Aynî, Umdetü’l-Kari, VII, 102.
(6) Razi, Mefatihu’l-Gayb, XIV, 54.
(7) Razi, A.g.e., XXVI, 208.
(8) el-Ferra, el-Mutemed fi Usüli’d-Din, s. 174-175;
Cinler insan şekline girebilirler mi?
Ruhani varlıkların temessül edebileceklerine, yani bir kısım insan veya hayvanlar şekline girip insanlara görünebileceklerine dair gerek Kur’an’da gerekse sünnette işaretler vardır. Mesela; Hz. Cebrail’in Hz. Meryem’e düzgün bir insan şeklinde görünmesi buna işaret etmektedir. Ayrıca Cebrail (a.s), hem asli heyetiyle(1), hem de sahabeden Dıhyetü’l-Kelbi(2) şeklinde Peygamberimize görünmüştür. Bunu da yalnız Peygamberimiz (s.a.v) değil yanında bulunan ashabı da görmüştür. Bu hadis tevatür derecesinde sağlam olarak ve “Cibril” hadisi adıyla rivayet edilmiş ve böyle meşhur olmuştur.
İslam kaynaklarında Azrail ve Cebrail’in ve Allah’ın takdir ettiği diğer bazı meleklerle cinlerin de farklı şekillerde temessül ederek insanlara görünebileceklerine dair görüşler vardır. Bu görüşlerden bazılarını nakletmek istiyoruz:
“Hem ruhların temessülüne yani misali bedenlere girmelerine ve insanlara görünmelerine işaret eden Hazret-i Süleyman (a.s)’ın ifritleri celp ve teshirine dair âyetler(3), hem “Derken ona Cebrail’i gönderdik; o da aynen bir beşer suretinde ona görünüverdi”(Meryem, 19:17-18) gibi bazı âyetler, ruhanîlerin temessülüne işaret etmekle beraber ruhların celbine dahi işaret ediyorlar. Fakat işaret olunan iyi ruhları celp etmek ise, medenîlerin yaptığı gibi hezeliyat (yani ciddiyetten uzak bazı saçmalıklar) şeklinde bazı oyuncaklara o pek ciddî ve ciddî bir âlemde olan ruhlara hürmetsizlik edip, kendi yerine ve oyuncaklara celp etmek değil, belki ciddî olarak ve ciddî bir maksat için Muhyiddin-i Arabî gibi zâtlar ki, istediği vakit ervah ile görüşen bir kısım velayet ehli gibi onlara bağlı olup münasebet peyda etmek ve onların yerine gidip âlemlerine bir derece yaklaşmakla ruhaniyetlerinden manevî istifade etmektir ki, âyetler ona işaret eder ve işaret içinde bir teşviki ihsas ediyorlar ve bu nevi sanat ve gizli ilimlerin en ileri hududunu çiziyor ve en güzel suretini gösteriyorlar.”(4)
Ayetlerden ve müşahhas bazı olaylardan anlaşılmaktadır ki, meleklerin, cinlerin ve diğer ruhanilerin de insan suretine girebilecekleri mümkün görünmektedir. Bu ruhani varlıklar, peygamberler dışında başka kimselere de görünebilmektedirler. Nitekim Cebrail’i normal, düzgün bir insan şeklinde gören Hz. Meryem Peygamber değildi. O görebildiğine göre diğer bazı insanlar neden göremesin? Sorusu akla geliyor. Yine Süleyman (a.s)’ın kavminden ve ümmetinden bir kısım kimselerin cinlerden bir ifriti gördükleri ve onların kendi şekilleriyle Hz. Süleyman’ın emrinde bir inşaat işçisi gibi çalıştıkları, denizlerin dibinden define çıkardıkları ve sair işler yaptıkları bilinmektedir. Yine Peygamberimizin ashabından da başta İbn Mes’ud, Ebu Hureyre ve Ebu Eyyub el-Ensari (r.a), gibi bazı sahabeler cinleri değişik şekillerde gördüğünü söylemiş ve Peygamberimiz (s.a.v) bunlardan bazılarını şeytan, bazılarını da cin olarak nitelendirmiştir. Cinlerin kafir olanlarına şeytan denildiğine göre, demek ki temessül eden yine cinlerden biri idi. Nitekim İslam alimlerinden bir kısmı bu konudaki bazı hadisleri esas alarak, melekler gibi, şeytan ve cinlerin de yaratılmış oldukları asıl şekilleriyle görünmenin yanı sıra başka suret ve şekillerde de görünebileceklerini söylemişlerdir. Buna delil olarak da Hz. Peygamberin namazda kendisine saldıran şeytanı mağlup etmesi, boğması ve Mescid-i Nebevinin direklerinden birine bağlamak istemesi ile, Sebe Melikesi Belkıs’ın tahtını Hz. Süleyman’a getirebileceğinden bahseden ayeti(Neml, 27:39) göstermektedirler(5).
İslam alimlerinden diğer bazıları ise, melek, cin ve şeytanların kendi irade ve istekleriyle yaratılışlarını değiştirmeye, asli şekillerinden başka suretlere girmeye güçlerinin bulunmadığına ve bunun mahzurlarına inanıp dikkat çekmişlerdir. Mesela, er-Razi; cinlerin başka şekillere veya insanların suretlerine girebildiklerinin kabul edilmesi halinde, dünya da insanlara güvenin kalmayacağını, bir kişinin arkadaşının, dostunun, anasının, babasının, karısının ve çocuğunun cin değil de kendileri olduğunun bilinemeyeceğini kaydetmektedir.(6) Yine er-Razi, onların peygamberlerin suretlerine giremeyeceklerini, aksi halde Din ve Şeriattan hiçbir şeye güven kalmayacağını, alim ve zahitlerin suretine de giremeyeceklerini, aksi halde onları öldürmenin, memleketlerini harap etmenin, eserlerini parçalamanın insanlara vacip olması gerektiğini söylemektedir.(7) Ebu Ya’la el-Ferra ise, Allah’ın irade ve kudretiyle yapması müstesna, cin, şeytan ve meleklerin asli şekillerini değiştiremeyeceklerini, onların kendiliklerinden başka kılık ve şekillere girmelerinin mümkün olmadığını söylemiştir.(8)
(1) Necm, 52/6-14; Karş. Yazır, Hak Dini, I,
(2) Buhari, Fedailü’l-Kur’an, 1;
(3) Karş. Sâd, 38/38; Enbiya, 21/82; Neml, 27/40.
(4) Sözler, (20), 235.
(5) Aynî, Umdetü’l-Kari, VII, 102.
(6) Razi, Mefatihu’l-Gayb, XIV, 54.
(7) Razi, A.g.e., XXVI, 208.
(8) el-Ferra, el-Mutemed fi Usüli’d-Din, s. 174-175;