Sonbaharla yeniden gündeme gelen ve toplumun hemen her kesiminde sıkça görülen depresyon, hem yanlış biliniyor hem de yeterince tedavi edilmiyor. Uzmanlar, biyolojik bir hastalık olan depresyonun ‘ruh hastalığı' ya da ‘iman zayıflığı' diye tanımlanmasının hastayı tedaviden uzaklaştırdığını söylüyor.“Artık benim için yaşamak bir ıstırap. Eskiden çok değer verdiğim şeyler dahi anlamını kaybetti. En ufak şeylerden zevk alırdım. Şimdi dünyaları verseler anlamı yok. Geceler adeta işkence. Sabaha kadar gözüme uyku girmiyor. Her sabah ise ayrı bir ölüm. ‘Allah'ım, yeni bir gün ve yeni dertler başlıyor. Buna nasıl katlanacağım' diye yüreğim çatlayacak gibi sıkılıyor. Sık sık ‘Allah bir hastalık ya da kaza verse de canımı alsa' diye dua ediyorum. Artık dayanacak gücüm kalmadı. Göz pınarlarım kurudu, ağlayamıyorum bile. Sadece büyük bir acı hissediyorum içimde, sanki bir kor gibi…” Bu sözler evli ve iki çocuk sahibi 34 yaşındaki Ayşe Hanım'a ait. Son aylarda eşinin kendisine soğuk davrandığından ve kendisini anlamadığından dert yanan Ayşe Hanım, yakınlarının da teşvikiyle bir psikiyatristle görüşmeye karar verir. Ayşe Hanım, evliliğinin ilk yıllarında ve ikinci doğumundan sonra da benzer şikâyetler yaşamıştır. Eşi Mehmet Bey de Ayşe Hanım'ın çok sinirli olduğundan, tamamen içe kapandığından, iyi bir şey dahi söylense kötüye çektiğinden şikâyet ediyor. Ayşe Hanım'ın tembelleştiğini, hiç iş yapmak istemediğini, dayanılmaz bir insan haline geldiğini ve bu tavırları sebebiyle eve uğramak bile istemediğini anlatıyor. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. İlhan Yargıç, Ayşe Hanım'ın “majör depresyon” geçirdiğini söylüyor. Kendisine ve eşine bunun tedavi edilebilir bir hastalık olduğunun ve uygun bir tedaviyle birkaç hafta içinde düzelmeye başlayacağını anlatıyor. O sırada yaşadığı durumun kendi elinde olmayan bir hastalık olduğunu, belirtileri açıklayacak fiziksel bir nedenin olduğunu öğrenen Ayşe Hanım, kısmen de olsa rahatlar. Eşi de Ayşe Hanım'ın davranışlarının tembellik ya da naz yapmak değil de, bir hastalık olduğunu öğrenince ona daha fazla destek olmaya başlar. Kullanmaya başladığı depresyon ilacının da yardımıyla Ayşe Hanım'ın önce uykuları ve iştahı düzelir ve sıkıntısı azalır. Birkaç hafta içinde hayata daha olumlu bakmaya, ileriye dönük planlar yapabilmeye başlar.Beyin kimyası ve bazı işlevlerinin bozulduğu, ayrıca bazı beyin bölgelerinin hacimsel olarak da küçülmesine yol açan depresyona kalıtım, çocuklukta yaşanan olumsuzluklar, erişkin dönemdeki stresli yaşam sebep olabiliyor. Bunların dışında ölüm, boşanma gibi sebeplerle sevdiklerini kaybetme üzüntüsü, mahrumiyet hissi, taşınma, mezuniyet, iş değişikliği ve emeklilik gibi büyük yaşamsal değişiklikler ve istismar gibi nedenler de depresyonu tetikliyor. Depresyonda görülen uyku, iştah, konsantrasyon bozukluğu, halsizlik gibi fiziksel belirtiler bu biyolojik bozukluğun göstergelerinden birkaçı. Prof. Yargıç, depresyonda beyindeki seretonin, noradrenalin gibi salgıların düzeninin bozulduğunu ve kişinin mevcut stresle baş edemediğini belirtiyor.Kadınların erkeklerden ikikat fazla depresyon yaşıyorPopüler şarkılara dahi konu olan depresyonun yeterince tanınmadığını ifade eden Prof. İlhan Yargıç, halk arasındaki yanlış inanışların kişileri profesyonel tedavi aramaktan alıkoyduğunu ve tedavilerin yetersiz kullanılmasına yol açtığını vurguluyor. Depresyonun zayıflık değil bir hastalık olduğunu aktaran Prof. Yargıç, irade gücüyle atlatılabilecek bir hastalık olmadığını şu örnekle anlatıyor: “Şeker hastalığında insülinin az salgılanmasına bağlı düşen kan şekeri irade gücüyle yükseltilemediği gibi, depresyonda bozulan serotonin metabolizması da irade gücüyle düzeltilemez.”Dindarların depresyona girmeyeceği ve depresyonun iman zayıflığından kaynaklandığı görüşüne ise şu açıklamayı yapıyor: “Depresyon nedeniyle kliniğe başvuran dindar insanlar az değil. Depresyon biyolojik kökeni olan kalıtsal bir hastalıktır ama depresyona giren kişiler herhangi bir fiziksel hastalık karşısında olduğu gibi dini inançlarını hastalıkla baş etmede yararlı biçimde kullanabilir. Önceden düzenli ibadet ettiği halde depresyon başladıktan sonra her şeye karşı isteğini ve enerjisini kaybetmenin bir parçası olarak ibadeti de bırakan hastaların birkaç haftalık ilaç tedavisinden sonra yeniden eski ibadetlerine dönmesi sık görülen bir durum. Burada esas olan depresyondur. İbadet depresyon nedeniyle terk edilmiştir. Oysa duruma yüzeysel bakan bir kişi, ibadetin bırakılmasını depresyonun sebebi gibi görüp hastaya bu konuda ısrar ederse onun sıkıntısını daha da artırmış olur.”Depresyonun ruh hastalığı olarak bilinmesinin de yanlış bir tanımlama olduğunu belirten uzman, bir akıl hastalığı olmadığına da dikkat çekiyor. Refah içinde yaşayan, derdi olmayan insanların da depresyona girebildiğini kaydeden uzman psikiyatrist, kadınların erkeklerden iki kat fazla majör depresyon yaşadığını söylüyor. Hamilelik, düşük ve menopozdaki hormonal değişikliklerin majör depresyon riskini artırdığı bilgisini veren uzman, erkeklerde depresyon belirtilerinin asabiyet, öfke, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı şeklinde görüldüğünü kaydediyor.YARIN: Göz ardı edilen tehlike: Çocuklarda depresyon!
Devami...