glü glü glü
Izdırabın sonsuzluğuna karşılık sevincin bir sının vardır. Ölümsüzlük şerbetini içmek isteyenleri ızdırab kadehine davet ediyorum.
Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
(N.F.K)
Devrilen gökse onu elbette bir kaldıran bulunur. Devrilen ya kökse ve o köke bağlı bir mazi ise, onu kaldırabilecek kuvvetli bir pehlivanımız var mı? Güreş meydanında gülen pehlivan kaybeder. Duru, durgun ancak canlı pehlivan; madalyanın sahibi ancak odur.
Gülerken ağlayabilenlere ve ağlarken gülebilenlere diyeceğim hiçbir şey yok. İzdırab gözyaşları içinde huzur bulan Malazgirt kahramanlarına uzanan dil koparılmalıdır. Ama ya gece iken İstikbaldeki gündüze dem tutup şarkı söyleyen ve koca bir oluş devresini kahkaha ile geçiren büyük var oluşun cüce sarhoşlarına ne demeli?.. Nasihattan nefret edenlere bilmem ki fıtratın sinesindeki meknî hakikatler ders olabilir mi?. Göğün ağlaması zemini yeşertiyor, Dokuz aylık bir sancı ağlayarak gündüze kavuşan bir netice bahşediyor. Acaba; neticenin dahi ağlaması semereye gülenlere ders midir ki?
Neye gülüyoruz bilemiyorum. Kesilen ondört asırlık bir çınar ağacı; kökü kurtların kemirmesine terk edilmiş bir yaşlı çınar. Kökü anlamak için üzerindeki dikenler kâfi değil mi? İnsafımız varsa ağlayalım. Ağlayalıp da gözyaşlarımız ve gözyaşlarımızla ihtizaza gelen semanın gözyaşları beraberce köke hayat getirsinler. Gülmeye gelince, o neyi halledecek?
Dikenlerin arasında güller de var. Onlar dikenleri güle çevirecekleri gibi, çınarı da güle inkilab ettirebileceklerini vad eder gibi durgun, düşünceli, duru ama canlı. Bu sıfatları Kırkpınar başpehlivanında görmek mümkün. Ulu Allah’ım merhametinle mukabele et. Rahmetini intizar eden güllere kıyma. Bu dikenli tarlayı gül bahçesine çevir. Hiç olmazsa dikenler de güle dem tutmanın hazzım duysunlar.
Bir idamlık Ali vardı asıldı,
Kaydını düştüler mühür basıldı,
Geçti gitti birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan boynu bükük ve sefil
Bahçeye diktiği üç beş karanfil
(N. F.K)
Izdırabın sonsuzluğuna karşılık sevincin bir sının vardır. Ölümsüzlük şerbetini içmek isteyenleri ızdırab kadehine davet ediyorum.
Gâiblerden bir ses geldi: Bu adam,
Gezdirsin boşluğu ense kökünde!
Ve uçtu tepemden birdenbire dam;
Gök devrildi, künde üstüne künde...
(N.F.K)
Devrilen gökse onu elbette bir kaldıran bulunur. Devrilen ya kökse ve o köke bağlı bir mazi ise, onu kaldırabilecek kuvvetli bir pehlivanımız var mı? Güreş meydanında gülen pehlivan kaybeder. Duru, durgun ancak canlı pehlivan; madalyanın sahibi ancak odur.
Gülerken ağlayabilenlere ve ağlarken gülebilenlere diyeceğim hiçbir şey yok. İzdırab gözyaşları içinde huzur bulan Malazgirt kahramanlarına uzanan dil koparılmalıdır. Ama ya gece iken İstikbaldeki gündüze dem tutup şarkı söyleyen ve koca bir oluş devresini kahkaha ile geçiren büyük var oluşun cüce sarhoşlarına ne demeli?.. Nasihattan nefret edenlere bilmem ki fıtratın sinesindeki meknî hakikatler ders olabilir mi?. Göğün ağlaması zemini yeşertiyor, Dokuz aylık bir sancı ağlayarak gündüze kavuşan bir netice bahşediyor. Acaba; neticenin dahi ağlaması semereye gülenlere ders midir ki?
Neye gülüyoruz bilemiyorum. Kesilen ondört asırlık bir çınar ağacı; kökü kurtların kemirmesine terk edilmiş bir yaşlı çınar. Kökü anlamak için üzerindeki dikenler kâfi değil mi? İnsafımız varsa ağlayalım. Ağlayalıp da gözyaşlarımız ve gözyaşlarımızla ihtizaza gelen semanın gözyaşları beraberce köke hayat getirsinler. Gülmeye gelince, o neyi halledecek?
Dikenlerin arasında güller de var. Onlar dikenleri güle çevirecekleri gibi, çınarı da güle inkilab ettirebileceklerini vad eder gibi durgun, düşünceli, duru ama canlı. Bu sıfatları Kırkpınar başpehlivanında görmek mümkün. Ulu Allah’ım merhametinle mukabele et. Rahmetini intizar eden güllere kıyma. Bu dikenli tarlayı gül bahçesine çevir. Hiç olmazsa dikenler de güle dem tutmanın hazzım duysunlar.
Bir idamlık Ali vardı asıldı,
Kaydını düştüler mühür basıldı,
Geçti gitti birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan boynu bükük ve sefil
Bahçeye diktiği üç beş karanfil
(N. F.K)