ceylannur
Yeni Üyemiz
Diş dolgu ve kaplaması gusle mani midir?
Soru: Ağızdaki dişlerin bazısında çürükler oluşuyor, bu çürükler dolgu maddesi ile doldurularak diş tedavi edilmiş olunuyor.
Bazen de dişin üzerine sabit kaplama yapılıyor, kaplama da dişin üzerinde sabitleşiyor. İşte burada şüpheler meydana getiriliyor. Deniyor ki: "Gusülde ağız ve burun içini yıkamak farzdır. Halbuki dolgu maddesi ve kaplama, altına su geçirmiyor, ağızda kuru yer bırakıyor, gusülde şüpheler meydana geliyor. Bunu önlemek için Hanefi mezhebinde olanlar, gusülde Şafii'ye niyet etmeliler. Çünkü Şafii'de ağızda kuru yer kalsa da gusül sahih olur.. Bu gibi söylentilere siz nasıl bakıyorsunuz? Ağızdaki dolgu ve kaplama gusle mani olur mu? "
Cevap: Sıkça sorulan bu soruya ait tespitlerimizi şöyle tekrar edebiliriz:
Gerçekten de Hanefi mezhebinde gusülde ağız ve burun içi iyice yıkanmalı, kuru yer kalmamalıdır ki, gusül sahih olsun. Çünkü Hanefi'de ağız ve burun içi de, bedenin (yıkanması farz olan) dış kısmından sayılmaktadır. Bu doğrudur.
Ancak, bu doğrunun yanında (unutulmaması gereken) bir başka doğru daha vardır. O da şudur:
-Gusülde ağzına suyu alıp da çalkalayan insan, ağzının içini yıkamış, farz olan yıkama yerine gelmiş oluyor. Çünkü ağzın içi, dolgunun da, kaplamanın da üstüdür. Üzerinden su geçen dolgu ve kaplama dişler ıslanıyor. Böylece ağız içi yıkanmış, farz olan yıkama yerine gelmiş oluyor. Dolguyu, kaplamayı söküp de altını yıkamak gibi imkân dışı bir mecburiyet söz konusu olmuyor.
Bu sebeple konuya delilleriyle bakan ilim adamları bu hükmü veriyor, geçmiş alimlerin verdikleri birçok fetvaları da örnek olarak gösteriyorlar. Ayrıca zaruretlerin mahzurları mubah kılacağı hükmüne de dikkat çekiyorlar. Bu itibarla, dolgulu ve kaplamalı diş sahibinin gusülde Şafii'ye niyet etmesine mecburiyet de kalmıyor.
Çünkü dolgunun ve kaplamanın üzerinden akıp giden sular, farz olan yıkamayı yapmış olmakta, kuru yer kalma gibi bir şüphe söz konusu olmamakta, bu sebeple de Şafii'ye niyete gerek kalmamaktadır. Bu konuda geniş bilgi için bakılacak birçok kaynaklardan biri de: Günün Meseleleri 3 - H.Karaman.
Meselenin diğer şüpheli yanı da şöyle soruluyor:
-Özel halde olan bir hanım bu hali devam ederken dişini doldurtup kaplatamaz mı? Mutlaka bekleyip özel hal bittikten sonra mı yaptırması gerekir diş tedavisini? Söylentiler sebebiyle özel halde iken diş tedavisi yaptırmış bazı kimseler vesveseden kurtulamıyorlar.
Gerçekten de vesvese ve evham, kesin doğrular hakkında bile şüpheler meydana getirebiliyor. Bu ihtimalleri düşünerek baştan açıkça diyoruz ki: Abdestsiz iken, yahut da cünüp iken, ya da özel halde iken, diş doldurtup kaplatan, fetva bakımından caiz olanı yapmış, yapacağı guslüne engel olacak bir yanlışlık söz konusu olmamıştır. Önce bunu tereddütsüz tespit ve ifade ederek vesvesenin kaynağını kurutalım. Bununla beraber, daha tedbirli ve takvaca davranmak isteyenler, bekleyip de özel halden çıktıktan sonra diş dolgusu ve kaplatmalarını yaptırsalar, vesveseye hiç yer vermemiş, takva tarafını da tercih etmiş sayılırlar. Bunu da ilave etmiş olalım. Ancak, bekleyerek takvayı tercih eden bu tedbirliler, beklemeye fırsat bulamayarak fetva ile amel eden acelecileri de yanlış yapıyor gibi hafife almamalılar ki, yeni bir vesveseye daha sebep olmasınlar. Buna da işarette bulunmuş olalım.
Soru: Ağızdaki dişlerin bazısında çürükler oluşuyor, bu çürükler dolgu maddesi ile doldurularak diş tedavi edilmiş olunuyor.
Bazen de dişin üzerine sabit kaplama yapılıyor, kaplama da dişin üzerinde sabitleşiyor. İşte burada şüpheler meydana getiriliyor. Deniyor ki: "Gusülde ağız ve burun içini yıkamak farzdır. Halbuki dolgu maddesi ve kaplama, altına su geçirmiyor, ağızda kuru yer bırakıyor, gusülde şüpheler meydana geliyor. Bunu önlemek için Hanefi mezhebinde olanlar, gusülde Şafii'ye niyet etmeliler. Çünkü Şafii'de ağızda kuru yer kalsa da gusül sahih olur.. Bu gibi söylentilere siz nasıl bakıyorsunuz? Ağızdaki dolgu ve kaplama gusle mani olur mu? "
Cevap: Sıkça sorulan bu soruya ait tespitlerimizi şöyle tekrar edebiliriz:
Gerçekten de Hanefi mezhebinde gusülde ağız ve burun içi iyice yıkanmalı, kuru yer kalmamalıdır ki, gusül sahih olsun. Çünkü Hanefi'de ağız ve burun içi de, bedenin (yıkanması farz olan) dış kısmından sayılmaktadır. Bu doğrudur.
Ancak, bu doğrunun yanında (unutulmaması gereken) bir başka doğru daha vardır. O da şudur:
-Gusülde ağzına suyu alıp da çalkalayan insan, ağzının içini yıkamış, farz olan yıkama yerine gelmiş oluyor. Çünkü ağzın içi, dolgunun da, kaplamanın da üstüdür. Üzerinden su geçen dolgu ve kaplama dişler ıslanıyor. Böylece ağız içi yıkanmış, farz olan yıkama yerine gelmiş oluyor. Dolguyu, kaplamayı söküp de altını yıkamak gibi imkân dışı bir mecburiyet söz konusu olmuyor.
Bu sebeple konuya delilleriyle bakan ilim adamları bu hükmü veriyor, geçmiş alimlerin verdikleri birçok fetvaları da örnek olarak gösteriyorlar. Ayrıca zaruretlerin mahzurları mubah kılacağı hükmüne de dikkat çekiyorlar. Bu itibarla, dolgulu ve kaplamalı diş sahibinin gusülde Şafii'ye niyet etmesine mecburiyet de kalmıyor.
Çünkü dolgunun ve kaplamanın üzerinden akıp giden sular, farz olan yıkamayı yapmış olmakta, kuru yer kalma gibi bir şüphe söz konusu olmamakta, bu sebeple de Şafii'ye niyete gerek kalmamaktadır. Bu konuda geniş bilgi için bakılacak birçok kaynaklardan biri de: Günün Meseleleri 3 - H.Karaman.
Meselenin diğer şüpheli yanı da şöyle soruluyor:
-Özel halde olan bir hanım bu hali devam ederken dişini doldurtup kaplatamaz mı? Mutlaka bekleyip özel hal bittikten sonra mı yaptırması gerekir diş tedavisini? Söylentiler sebebiyle özel halde iken diş tedavisi yaptırmış bazı kimseler vesveseden kurtulamıyorlar.
Gerçekten de vesvese ve evham, kesin doğrular hakkında bile şüpheler meydana getirebiliyor. Bu ihtimalleri düşünerek baştan açıkça diyoruz ki: Abdestsiz iken, yahut da cünüp iken, ya da özel halde iken, diş doldurtup kaplatan, fetva bakımından caiz olanı yapmış, yapacağı guslüne engel olacak bir yanlışlık söz konusu olmamıştır. Önce bunu tereddütsüz tespit ve ifade ederek vesvesenin kaynağını kurutalım. Bununla beraber, daha tedbirli ve takvaca davranmak isteyenler, bekleyip de özel halden çıktıktan sonra diş dolgusu ve kaplatmalarını yaptırsalar, vesveseye hiç yer vermemiş, takva tarafını da tercih etmiş sayılırlar. Bunu da ilave etmiş olalım. Ancak, bekleyerek takvayı tercih eden bu tedbirliler, beklemeye fırsat bulamayarak fetva ile amel eden acelecileri de yanlış yapıyor gibi hafife almamalılar ki, yeni bir vesveseye daha sebep olmasınlar. Buna da işarette bulunmuş olalım.