Dua ve İletişim

NiHaL

Aktif Üyemiz

İnsanlar,Allah’la nasıl ve hangi şekillerde iletişim kurabilirler?


Dua - İbadet - Tövbe - Kur an okuma

Yarabbi
bildir de ben beni bileyim.
Beni bilen ben ile kendime geleyim.
Benim bensizliğim ile ben seni bileyim.


Duanın belli şekil ve formu neden yoktur?Duamızda neleri konu edinebiliriz?


İnsanların ihtiyaçları, beden ve ruh sağlığı beklentileri, endişeleri, hedefleri, ahiret mutluluğu, vb. hususlar dua konularıdır.


İnsan,zor ve sıkıntılı anlarında Allah ı hatırlayarak aczini,güçsüzlüğünü ve kusurlarını samimi olarak dile getirir.sıkıntıdan kurtulduğu,nimet ve rahata kavuştuğu zaman O’na şükr (Teşekkür) eder.Kur’an da Allah,”Dua edenin duasına karşılık veririm”(Bakara 186)buyurur.Şu ayet nasıl da bizi anlatıyor!"İnsana bir sıkıntı dokunduğu vakit, gerek yan yatarken gerek otururken, gerek dikilirken, Bize dua eder durur; kendisinden sıkıntısını gideriverdik mi sanki kendisine dokunan o sıkıntı için Bize yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o müsriflere yaptıkları işler, böylece güzel gösterilmektedir."(Yunus suresi 12)


Dualarımızın kabul olması,bütün dualar kabul olur mu?Dua ediyorum olmuyor?itirazı?


" Eğer dua için temiz bir nefesin yoksa, temiz kalpli dostları bulda onlardan dua iste..! "
(Hz. Mevlana)


Allah bütün duaları kabul eder;ancak bunların şartları ve zamanı önemlidir.Darda kalmış,haksızlığa uğramış(Mazlum) kişilerin duaları önemlidir.Dua ettikten sonra sabırlı olmalı ve ümitsizliğe kapılmamalıyız.Eğer öğrenci isek,derslerimize çalışıp sonra dua edeceğiz.Eğer böyle yapmazsak,silahsız savaşa girip sonra kazanmayı beklemeye benzer.


Öncelikle bazı dualarımız hemen karşılık bulmayabilir,Çünkü O dua nın olması O zaman için uygun değildir.Mesela Orta okul öğrencisi:Babasından Otomobil isterse,babası bu isteğini yapmayarak ;evladını sevdiğinden kaza belalardan korumak ve onun mutlu hayat yaşaması için bu arzusunu ileriye erteler.Çünkü:Çocuğun,ehliyeti olmadığı gibi kanunen araba kullanması doğru değildir.


Dua etmeden önce bize düşen görevleri yaptık mı?yoksa hemen kolayımıza gelen dua ya mı sarıldık!


**İnsanın görevi dua etmektir.Ondan sonrası duayı değerlendirecek varlığa aittir.”Dua ediyorum da olmuyor”demekle İnsan Allah ı sorgulamakta,Onun alanına müdahale etmektedir.İnsanın görevi ibadet etmek ve dua etmektir.Kabul edip etmemek ya da nasıl cevap vereceğini belirtmek Allah a aittir.


“Tanrıdan mektup ,yazan bir kutunun üzerinde:Bu kutuya her şey yazabilirsin ama iki şey yazma!Ne zaman ve nasıl yapacağımı yazma!”("Dua Tanrıya iş buyurmak değildir.")

Cihan-ara,cihan içindedir arayı bilmezler
Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler(Hayali)

Özlenen Mevla ise , gönül özünde ;
Mahkum etme gözyaşını , salıver gitsin.
Özleten Leyla ise, dünya yüzünde ;
Mahrum etme genç yaşını , siliver gitsin. . .
HZ MEVLANA


Duamızı kime neden yapmalıyız?Dua nın yararları nelerdir?


Dua bir ibadettir.Dua ile ruhsal ve sinirsel gerginliklerden kurtulur ruhi faaliyetlerde güç ve canlılık kazanırız.(Ruhsuz adam olmayız)Prof. Dr. Süleyman Ateş anlatıyor:”Almanya da doktora yaparken ev sahibi yaşlı hanım sabah kahvaltısına çağırdı,Ancak –iki yumurta aldım birini yiyemeyeceğim,parasını verirsen birini yiyebilirsin, dedi”


Dua ile bizim; aciz,eksikliğimizi ve bencilliğimizi anlarız.kötülük eğilimleri ve yönelimleri azalır. Güzel davranışlara yöneliriz.
Dua eden bilir ki kendisini duyan biri var ve bütün isteklerini O na sunabilir.O da buna karşılık verebilir.
Dua eden kişi,Allah in yardımının kendisiyle olduğunu düşünür ve manevi güç kazanır.
Duanın insana kazandırdığı bu manevi güç ve direnç insanın zorlukları yenmesini kolaylaştırır.
Dua etmeyenler,deşarj olmadıklarından ruhsal gerginlik içinde olur ve huzursuz olurlar bu bir takım hastalıklara sebep olur: Ülser,stres,gastrit.Ama dua edenler devamlı gerginliklere (İşim rast gitmedi…)dua ile virgül koyduklarından bu olumsuzlukların etkilerini en aza indirmiş olurlar.Dua edenin "Rabbim,"demesi,"Allah ın buyur kulum"demesinin ta kendisidir..


Araştırmalarda dua eden hastaların daha hızlı iyileştiği vurgulanmıştır.İnanç-dua-ibadet vücudun gevşemesini ve rahatlamasını ,kalbin normal ritmine dönmesini(Heyecan-korku-sıkıntıda kalp atışı hızlanır) * Duâ eden bilir ki, yalnız değil, birisi var; bütün ihtiyaçlarını görür, bilir, sesini duyar, ona cevap verir. Buna binâendir, duâları işiten ve cevap veren Semî-i Mutlak ve Mucîb-i Mutlak olan yüce Rabbimiz, “Duânız olmasa ne ehemmiyetiniz var?” * Duâ psikolojik açıdan büyük bir rahatlık ve huzûr doğurduğu gibi, ahlâkî arınmayı, yücelmeyi gerektirir. Dolayısıyla, gelişim safhasındaki takılma ve saplantıların önlenmesinde, şahsiyetin/kişiliğin gelişmesinde yapıcı bir fonksiyon icra eder. Bir hadis-i kudsiye göre duâ ve ibâdetle meydana gelen yakınlaşma Allah’a karşı sevginin, bu sevgi de kuldan duyarlı bir vicdan ve sağduyunun doğmasına sebep olduğu belirtilir.Böylece duâmızla, sonsuz Rahîm (şefkat eden, yardım eden), Hafîz (koruyan) Allah’ın koruma alanına gireriz.


Şeytan ve habis ruhların şer/kötülük ve baskılarından emin oluruz. * Duâ, dünya ve içindekilerle beraber, şeytan ile nefsin etrafında dolanmaktan kurtulup, tek bir noktaya yönelmek demektir. Bu, çokluktan, dünya problemlerinden, sıkıntılarından sıyrılıp, ruha nefes aldırmak, onu dinlendirmektir aynı zamanda. Duâ, madde bağımlılığından, nefsî, indî/subjektif, süflî/pespâye arzu ve isteklerden kurtulmaktır. Duâ, işlediğimiz hatâ, kusur ve günahların izlerini vicdânımızdan siler, rûhumuzu arındırır. Düşünce ve duygularımızın antenini duâ ile İlâhî hakikatlere, ulvî âlemlere çeviririz. Kimyevî ifrazat ve elektrik akımlarını harekete geçiren de; aşırı veya yersiz evham, korku, öfke, heyecan, kin, düşmanlık, sıkıntı, endişe/kaygı gibi negatif duyguların yerinde ve ölçüsünde kullanılmamasıdır. Aşırı ifrâzâtları, güzel söz ve telkinlerle dengelemek mümkün. Zaten, vehmî hastalıkların en etkili ilâçlarından biri önem vermemektir. * Şeytanın vesveseleri negatif olduğundan ruh ve bedenin ritminin dengesini bozmaktadır. Duâ, ibâdet, zikir, fikir, pozitif enerji yayar ve biyo-manyetik tedâvî yaparak bozulan ruh ve beden ritmini, dengesini sağlar. Böylece şeytanın vesveselerine karşı bir kalkan, bir zırh görevi de görmüş olur. Çünkü, İlâhî, ulvî, melekî alana girilmiş olur.


BEN YOKTUM

İlahi hamdini sözüme sertaç ettim
Zikrini kalbime miraç ettim
Kitabını kendime miraç ettim
Ben yoktum var ettin
Varlığımdan haberdar ettin
Aşkınla gönlümü bi karar ettin
İnayetine sığındım, kapına geldim
Hidayetine sığındım, lütfuna geldim
Kulluk edemedim affına geldim
Şaşırtma beni doğruyu söyle
Neşeni duyur hakikatı öğret
Sen duyurmazsan ben duyamam
Sen söyletmezsen ben söyleyemem
Sen sevdirmezsen ben sevemem
Sevdir bize hep sevdiklerini
Yerdir bize hep yerdiklerini
Yar et bize erdirdiklerini

Elmalılı Hamdi Yazır


Dua da hangi unsurlar bulunmalıdır?


Eüzu besmele-Peygambere salavat tan sonra istekler kul olma edesıyla istenir.


Dua nın kabul olmasının şartları nelerdir?


Öncelikle Dualar Allah katına yükselirken bazı kriterlerden geçirilir, dua edenin haram ile ilgisi varsa ilk kriterde geri döner, gıybet, dedikodu, yalan varsa, namazlar kılınmıyorsa....vs değerlendirmelerden sonra yükselir.Bir hikaye,Muhyiddîn-i Arabî (kuddise sırruh) hazretlerinden:


Fakirin biri, bir ağaç dibinde gölgelenmekte olan Hz. Ali (r.a.)ye gelir, ihtiyaçlarını arz eder:


- Çoluk-çocuk sıkıntı içindeyim, ne olur bana biraz yardımda bulunun, der.


Hz. Ali (r.a.) hemen yerden bir avuç kum alır, üzerine okumaya başlar. Sonra da avucunu açar ki, kum tanecikleri altın külçeleri hâline gelmiş…


- AI, der fakire. İhtiyacını karşıla!


- Allah aşkına söyle yâ Emîre-müminîn! Ne okudun da kum tanecikleri altın oluverdi? der. Hz. Ali (r.a.) anlatır:


- Kurân-ı Kerîm, Fâtiha sûresine gizlenmiştir. Bende Kuran-ı Kerîmi okudum, yani Fâtiha sûresini okudum bu kumlara…
Bunu öğrenen fakir durur mu? O da bir avuç kum aIır ve başIar okumaya. Okur, okur, okur… Ama kumlarda bir değişiklik yoktur.Duâ aynı duâ; ama, okuyan ağız aynı değildir! Duâ tamam; Lâkin, okuyanın ihIâsı ve teveccühü tamam değildir!..
İşte bütün mesele buradadır. Okuyanın ihlâsında ve teveccühünde…

Dua ediyorum Cevap verilmiyor?Senin Allah demen O nun buyur demesi sayesindedir.Senin yalvarışın ,Allah ın senin ruhuna haber uçurtmasıdır. Senin çabaların çareler araman , Allah ın seni kendine yaklaştırması,ayaklarındaki bağları çözmesidir.Senin sevgin, korkun, ümidin Allah' ın lütuf ve ikramındandır. Senin her Ya Rabbi demenin altında ,Allah ın buyur demesi vardır.Cahilin,gafilin canı bu duadan uzaktır.. Çünkü Yarabbi demesine izin yoktur O' nun. Ağzında da kilit var,dilinde de.Zarara uğradığı zaman,Ağlayıp sızlamasın diye Allah O na dert sızı,gam,keder vermedi.Bununla Anla ki Allah a dua etmeni, 'O nu çağırmanı, sağlayan dert, dünya saltanatından daha iyidir.. Dertsiz Dünya soğuktur. Dertliyken yapılan dua gönülden kopar.


Duânın kabul şartları


Ferhat Bey: “Duanın kabul şartları nelerdir? Peygamber Efendimizin (asm) tavsiye ettiği şekilde secdede duâ nasıl yapılır?”

Peygamber Efendimiz (asm) “Duâ, ibâdettir” 1 buyurmuştur. Kul, her derdini, her ıztırabını, her hâlini Allah’a arz eder ve isteyeceği her şeyi yalnız Allah’tan ister.

“Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” 2 ve “Duâ edin, size cevap vereyim” 3 âyetlerinin tefsîrinde önemli duâ üslûplarına işâret eden Bedîüzzaman, duânın kabul şartlarının bu üslûplar ve diller içinde gizli olduğunu beyan eder. Bediüzzaman’a göre, âdâbına uygun olarak Cenâb-ı Hak’tan bir şey istendiğinde, Cenâb-ı Hak verir. Duâda kullanılan önemli üslûplar ve diller şunlardır:

1- İstidât dili: İstidat ve yeteneklerin dili ile istenen şey dâimâ verilir. Bütün varlıkların istidat dili ile yaptıkları duâlar Allah’ın dergâhına yükselmekte ve kabûl görmektedir. Buna bütün kâinât şahittir.

2- Fıtrî ihtiyaç dili: İstenen şey, fıtrî bir ihtiyaç ise, kabûl edilir. Duâlarını fıtrî ihtiyaç diliyle yapan canlılar, ihtiyaçlarına ummadıkları şekillerde nâil olmaktadırlar.

3- Iztırar dili: Zorda kalan ve dert çeken acı sahibi birisinin “acı diliyle” yaptığı duâyı Cenâb-ı Hak makbul sayar.

4- Hâl ve fiil dili: Bizzat fiil ve davranışlarıyla uygun tutum sergilenerek yapılan duâlar makbûle şâyândır. Sebepleri bir araya getirmek, Allah’ın istenen şeyi vermesi için görmek istediği bir fiilî duâ hâlidir. Meselâ hasta olan birisi doktora, eczâcıya Allah’tan şifâ talebiyle gider, ilâçlarını Allah’tan şifâ talebiyle alır ve kullanır. Hastanın bu hâli bir duâ vaziyetidir ki, Cenâb-ı Hak katında makbul sayılır. Yine meselâ bir çiftçi, Cenâb-ı Hak’tan bereketli ürün istemek için, toprağı sürmekle rahmet kapısını çalmış olur.

5- Söz ve kalp dili: İlk dört dil ile ulaşılmayan bir istek ve ihtiyaç için nihâyet söz dili ile duâ edilir ve Cenâb-ı Hak’tan istenir. Kul, güç yetiremediği konularda diliyle ve kalbiyle Allah’ın kudret ve rahmetine sığınır, Cenâb-ı Hak da bu sığınışı İnşâallah kabul eder.

Duâ da bir ibâdet olduğundan, dünyevî maksatlar gaye edilerek yapılmayacağını beyan eden Üstad Saîd Nursî, ibâdetin gâyesinin uhrevî olduğunu, dünyevî maksatların ise ancak bu ibâdetin özel vakitleri hükmünde olduğunu kaydeder. Bedîüzzaman’a göre, belâların gelmesi, dertlerin verilmesi, hastalıkların ve muzır şeylerin musallat olması bazı duâların husûsî vakitleridir. Bu vakitlerde Cenâb-ı Hakk’a duâ edilmelidir. Ancak belâlar gitmez ise, “Duâm kabul olmadı” denilmemeli; “Duânın vakti bitmedi” denilmeli ve duâya devam edilmelidir. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemelidir. 4


Secdede Duâ Nasıl Yapılır?


Rükû ve secde hâlinde yaptığımız tesbihler zaten birer ilticadan, sığınıştan ve duâdan ibarettirler. Bu tesbihler sünnettirler. Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Sizden biriniz rükûa varınca rükûda üç kez ‘Sübhâne Rabbiye’l-Azîm’ dese rükûu tamam olur ve bu en azıdır. Ve secdeye varınca secdesinde üç kez ‘Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ’ dese secdesi tamam olur ve bu en azıdır.” 5

Huzeyfe de (ra), Resûl-i Ekrem’in (asm) rükûda ‘Sübhâne Rabbiye’l-Azîm’; secdede ise ‘Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ’ dediğini bildirmiştir. 6

Bu tesbihlerin üçer kez söylenmesi sünnete uyulması açısından yeterlidir. Ancak tek başına namaz kılanlar veya cemaatin rızasını alan imamlar bu tesbihleri yediye kadar, hatta on bire kadar çıkarabilirler.

Bu tesbihlerin dışında rükûda veya secdede ilâve dua ve zikir söylemek için yine sünnete bakarız. Cemaat namazını uzatmaktan sakınmak kaydıyla; sünnette var olan tesbih, zikir ve duâları tek başına kıldığımız namazlarda alabiliriz. Ancak ne rükûda, ne secdede, ne de namazın başka bir yerinde kendimize ait ifadeler kullanamayız ve bize ait sözler sarf edemeyiz.

Şüphesiz Peygamber Efendimiz’in (asm) rükû ve secdede yaptığı başka duâlar da vardır. Meselâ tek başına namaz kılarken veya cemaatin rızâsı alınmış ise, secdede, “Allahümme leke secedtü ve bike âmentü ve leke eslemtü secede vechî lillezî halakahû ve savverahû ve şakka sem’ahû ve besarahû tebâreka’llahü ahsenü’l- hâlikîn” duâsı yapılabilir. 7 Sünnette gelen başka duâları yapmak da mümkündür.

Bu duanın mânâsı şöyledir: “Allah’ım! Senin için secde ettim. Sana iman ettim. Sana teslim oldum. Yüzüm, kendisini yaratana ve şekil verene, görmesi için göz oyuğunu yarıp gözü yerleştirene, işitmesi için kulak yerini yarıp kulağı yerleştirene secde etmiştir. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir!”

Secdede tesbih ifadelerini söylerken kalben bağışlanmayı dilememiz ve hayır istememiz de yeterli olur.


Dipnotlar:


1- Tirmizî, Duâ, 2., 2- Furkân Sûresi, 25/77., 3- Mü’min Sûresi, 40/60., 4- Sözler, s. 287., 5- Tirmizî, Namaz, 193., 6- Müslim, 772; Tirmizî, Namaz, 261., 7- Müslim, 771.



alıntı
 
Üst Alt