MURATS44
Özel Üye
İklim bilimi alanındaki büyük ve ilgi uyandıran kanıtlara göre, Dünya şimdi bir diğer Buzul Çağı’nın girişinin eşiğindedir. Uzun vadeli iklim değişimi bilgi temelimizi sağlayan birçok veri kaynakları, sıcak, on iki bin yıl uzunluğundaki Holocene (şu andaki jeolojik çağ) periyodunun yakın zamanda sona ereceğini ve sonra dünyanın sonraki 100 bin yılda Buzul Çağı koşullarına geri döneceğini belirtiyor.
Buzulların merkez çekirdekleri, okyanus sediment çekirdekleri, jeolojik kayıt ve kadim bitki ve hayvan nüfusu araştırmaları, hepsi her biri yaklaşık 100,000 yıl süren Buzul Çağı maksimumlarının düzenli döngüsel modelini gösteriyor, buzul çağları arasında her biri yaklaşık 12,000 yıl süren sıcak bir periyot oluyor.
Çeşitli kaynaklardan toplanan uzun – vadeli iklim verilerini çoğu da bir arada Milankovich döngüleri olarak bilinen üç astronomik döngüyle kuvvetli bir korelasyon gösteriyor. Üç Milankovich döngüsü 41,000 yıllık döngüde dünyanın yana yatmasını kapsıyor; 100,000 yıllık periyotta değişen dünyanın yörüngesinin şekli; ve 26,000 yıllık periyotta dünyanın ekseninin yönünü kademeli olarak döndüren, dünyanın yalpalaması olarak da bilinen Ekinoksların Presesyonu.
Milankovich’in teorisine göre, bu üç astronomik döngünün her biri dünyaya erişen güneş radyasyonunun miktarını etkiliyor, soğuk Buzul Çağı maksimumları ve sıcak periyotlar döngüsü üretmek üzere birlikte hareket ediyorlar.
Buzul çağı neden sonuç ilişkisinin astronomik teorisinin unsurları ilk kez 1842’de Fransız matematikçi Joseph Adhemar tarafından sunuldu, 1875’te İngiliz dahi Joseph Croll tarafından daha ileri geliştirildi ve teori 1920 ve 30’larda Sırp matematikçi Milutin Milankovich tarafından şu andaki şekline getirildi. 1976’da prestijli “Bilim” dergisi John Imbrie, James Hays ve Nicholas Shackleton tarafından yazılan “Dünya’nın yörüngesindeki varyasyonlar: Buzul Çağlarının Hız Ayarlayıcısı” başlıklı bir makale yayınladı. Bu makale üç bilim adamının okyanus sediment çekirdeklerinden elde ettikleri iklim verileri ve astronomik Milankovich döngülerinin modelleri arasında buldukları korelasyonu tanımlıyordu. 1970’lerin sonundan bu yana, Milankovich teorisi iklim bilimciler arasında Buzul Çağı neden sonuç ilişkisi için hesaba alınan hakim teoridir ve bu nedenle Milankovich teorisi iklimbilim kitaplarında ve Buzul Çağı ile ilgili ansiklopedi makalelerinde her zaman tanımlanır. 1976 raporlarında Imbrie, Hays, ve Shackleton, deniz – sediment çekirdekleri ve Milankovich döngülerine dayanan kendi iklim tahminlerinin iki şekilde değerlendirilmesi gerektiğini yazdılar. Birincisi, sadece gelecek iklimsel trendlerin doğal bileşenine uyguladılar – ve fosil yakıtlar yakmaktan dolayı olan etkiler gibi antropojenik (insan tarafından yapılmış) etkilere uygulamadılar. İkincisi, sadece uzun – vadeli trendleri tanımlıyorlar, çünkü yörünge varyasyonlarını 20,000 yıllık ve daha uzun periyotlarla ilişkilendiriyorlar. Yüksek frekanslardaki iklimsel salınımlar tahmin edilmiyor… sonuçlar sonraki 20,000 yılda uzun – vadeli trendin yaygın Kuzey Yarıküre buzullaşmasına ve daha soğuk iklime doğru gittiğini belirtiyor.”
1970’ler sırasında ünlü Amerikalı Astronom Carl Sagan ve diğer bilim adamları, insan endüstrisi tarafından üretilen karbon dioksit (CO2) gibi ‘sera gazlarının’ felaketsel küresel ısınmaya götürebileceği teorisini desteklemeye başladılar. 1970 lerden bu yana, “antropojenik küresel ısınma’ (AGW) teorisi giderek akademik kuruluşların çoğu tarafından gerçek olarak kabul edildi ve onların AGW’yi kabullenmeleri hükümetlerin AGW’nin kötüleşmesini önlemek üzere çok önemli değişiklikler yapmasını teşvik etmek için küresel bir harekete ilam oldu.
AGW teorisinin desteklenmesinde belirtilen kanıtın merkezi parçası 2006’da “Uygunsuz Gerçek” filminde Al Gore tarafından sunulan ünlü ‘hokey sopası’ grafiğidir. ‘Hokey sopası’ grafiği küresel sıcaklıklarda 1970’lerde başlayan ve 2006/2007 kışına kadar devam eden akut yukarıya doğru artışı gösteriyor. Ancak, bu ısınma trendi, 2007/2008 kışı Kuzey Yarıkürede 1966’dan bu yana en derin kar örtüsünü ve 2001’den bu yana en soğuk dereceleri doğurduğunda kesintiye uğradı. Şimdi Kuzey Yarıkürede şu andaki 2008/2009 kışının muhtemelen hem kar derinliği hem de soğuk dereceler açısından eşit olacağı veya daha yüksek olacağı görünüyor.
AGW (antropojenik küresel ısınma) teorisindeki ana hata, onun yandaşlarının sadece geçmiş bin yıldaki kanıtlara odaklanmalarıdır, geçmiş milyonlarca yıldan gelen kanıtları görmezden geliyorlar, iklimbilimin gerçek anlayışı için zorunlu olan kanıtları. Paleoiklimbilimden (Geçmiş zamanların iklimini, sebeb, sonuç ve etkilerini inceleyen bilim dalı) gelen veriler son küresel sıcaklık artışı için, Buzul Çağı maksimumları ve buzul çağları aralarının doğal döngülerine dayanarak bize alternatif ve daha güvenilir açıklama sağlıyor. 1999’da İngilize “Doğa” dergisi, 1990’lar sırasında Antarktika’daki Rusların Vostok istasyonunda toplanan buzul çağa ait buz çekirdeklerinden türetilen verilerin sonuçların yayınladı. Vostok buz çekirdeği verileri, 420,000 yıl öncesinden itibaren şimdiki zamanımıza kadar küresel atmosferik sıcaklıklar, atmosferik CO2 ve diğer sera gazları ve havadan gelen partiküllerin kaydını kapsıyor.
Vostok buz çekirdeği verilerinin grafiği, Buzul Çağı maksimumlarının ve sıcak ara dönemlerin düzenli döngüsel bir modelde gerçekleştiğini, elektrodiyagramda kalp atışının ritmine benzer bir grafik – çizgisini gösteriyor. Vostok veri grafiği ayrıca küresel CO2 seviyelerindeki değişimlerin, küresel sıcaklık değişimlerinin yaklaşık 800 yıl gerisinde kaldığını gösteriyor. Bunun belirttiği şey, küresel sıcaklarının CO2 değişimlerinden önce geldiğidir veya küresel sıcaklıkların CO2 değişimine neden olduğudur, tersi değildir. Başka bir deyişle, artan atmosferik CO2 küresel sıcaklığın artmasına neden olmuyor; bunun yerine küresel sıcaklıktaki doğal döngüsel artış küresel CO2’in artmasına neden oluyor.
Küresel sıcaklığa tepki olarak küresel CO2 seviyelerinin artmasının ve düşmesinin nedeni, soğuk suyun, sıcak sudan daha fazla CO2 tutma kapasitesidir. Karbonatlı içeceklerin, sıcak bir ortama konulduğunda karbonatının veya CO2’nin serbest kalmasının nedeni budur. Karbonatlı içeceklerin, şarabın ve biranın köpüklerinin kaçmasını önlemek için bunları soğuk yerlerde saklarız. Dünya şu anda doğal Buzul Çağı döngüsünün sonucu olarak ısınıyor ve okyanuslar ısınırken, atmosfere artan miktarlarda CO2 salıyor.
Isınan okyanuslar tarafından CO2 salınması, dünyanın sıcaklığındaki değişimlerin gerisinde kaldığı için, dünyanın şu andaki buzul çağları arası sıcak periyodunun bitişinden sonra bir diğer sekiz yüzyıl boyunca küresel CO2 seviyelerinin artmaya devam etmesini beklemeliyiz.
Vostok buz çekirdeği verileri grafiği, küresel CO2 seviyelerinin geçmiş 420,000 yıl boyunca Buzul Çağı minimumları ve maksimumlarının doğal döngüsüne direkt tepki olarak düzenli bir şekilde yükselip düştüğünü ortaya koyuyor. Bu doğal döngü içinde, yaklaşık her 110,000 yılda küresel sıcaklıklar ve bunu izleyen CO2 seviyeleri, yaklaşık bugünkü aynı seviyelerde zirveye ulaşıyor.
Bugün tekrar zirve noktasındayız ve sıcak ara periyodun sonuna yakınız ve dünya sonraki Buzul Çağına girmek üzere. Eğer şanslı isek, buna hazırlanmak için birkaç yılımız olabilir. Buzul Çağı, her zaman olduğu düzenli ve doğal döngüsünde gibi geri dönecek, antropojenik küresel ısınma etkileri olsun ya da olmasın.
AGW teorisi, saçma bir şekilde dar bir zaman genişliğinden alınan verilere dayanıyor ve uzun – vadeli iklim değişiminin ‘büyük resmi’ni amaçsız (düşüncesiz) şekilde ihmal ediyor. Buz çekirdeklerini, deniz sedimentlerini, jeolojiyi, palebotaniği ve zoolojiyi kapsayan paleoiklimbilimden gelen veriler, bir diğer Buzul Çağına girişin eşiğinde olduğumuzu belirtiyor ve veriler ayrıca ciddi ve uzun süren iklim değişiminin sadece birkaç yıl içinde gerçekleşebileceğini gösteriyor. Antropojenik Küresel Isınmanın kuşkulu tehdidi üzerine endişe dünyadaki insanların dikkatini başka yöne çekerken, Kuzey Yarıkürenin büyük bölümünü oturulmaz kılacak olan yaklaşan ve kaçınılmaz Buzul Çağının çok gerçek tehdidi aptalca görmezden geliniyor.