MURATS44
Özel Üye
Ebced ve Cifir Bir Kabala Öğretisi midir? Cevap: Cifir ve Ebced hesabının Kabbala öğretisi olması veya olmaması Sayılar ve rakamlar İlmi olmasına engel değildir. İlim insanlığın ortak malıdır. Ebced ve Cifir ilmi Matematik ilmi gibi, Sihir İlmi gibi çok eski bir ilimdir. İslam'dan önce vardı, sonra da olacaktır. Ancak nasıl matematiği İslam bilginleri geliştirdi, aynı şekilde İlm-i Cefr denilen bu ilmi de geliştirmişlerdir. İlim ise bizlere peygamberlerin mirasıdır ve insanlara faydalı olması için öğretilmiştir. Bazıları yanlış kullanıyor diye ilme karşı çıkılmaz. Sihir ilmi Hz. Süleyman (as) zamanında iki melek olan “Harut ve Marut” tarafından insanlara öğretilmiştir. Bu husus Kurân-ı Kerimde geçmektedir. Tıp ilminin harika doktorları vardır. Bunlardan Hipokrat putperesttir, İbn-i Sina ise Müslümandır. Hastalığa faydalı ilaçları bulmalarına inançları engel değildir. Teknolojiyi de insanların zararına kullananlar var diye karşı çıkmak ne derce doğrudur? Önemli olan ilmi insanların yararına ve hayrına kullanmaktır.
Kader her şeyin sayısını ve ismini bilmektir. Allah kaderi sayılar ve harfler üzere yazmıştır. Bütün varlıkların temeli ve kaderi bunlara bağlıdır. Bunun için Allah her şeyi “İmam-ı Mübin”de saymıştır, “Levh-i Mahfuza” yazmıştır ve “Kün” demekle her şeyi yaratır. Allah'ın hazinesi sayılar ve harflerdir. Sayılar birden dokuza kadardır ve harfler 28 adettir. Her şey bunların üzerinde cereyan eder. 28 harften milyonlarca kitaplar yazılabildiği gibi, 106 atomdan da milyarlarca varlık yaratılır. Bilgisayardaki tüm bilgiler 0 (sıfır) ve 1 (Bir) sayılarından oluştuğu erbabınca bilinen bir husustur.
Kurân-ı Kerim Kâinat kitabının tercümanıdır. Kâinat kitabı Allah'ın irade ve Kudretinin eseri olduğu gibi Kurân-ı Kerim de Allah'ın Kelam sıfatının gereğidir. Tevhid açısından bakılınca aralarında büyük bir telazum vardır ve bu husus Tevhidin de gereğidir. Dolayısıyla Kurân ayetlerinin kâinat ve kâinattaki olaylarla sıkı bir ilgisinin bulunması gerekir ve öyledir. Bunun ispatı da rakamların Kurân harfleri ile uyum içinde olması ve bunlardan geleceğe ait sonuçların çıkmasıdır. Bu Kurânın bir mucizesi ve Allah kelamının olmasının da bir delilidir. Sonuçta rakamların, sayıların, Kurân ayetlerinin ve kâinattaki ve dünyadaki olayların birbiri ile ilgisinin bulunması Allah'ın birliğinin yani tevhidin gereği olur.
İlm-i cifrin üstadı peygamberimizin (sav) irşadı ve öğretisi ile Hz. Ali (ra) dır. Onun talebesi olan Cafer-i Sadık (ra) da bunu geliştirmiştir. Muhiddin-i Arabî bunun ile geleceğe ait pek çok keşfiyatta bulunmuştur. İbn-i Haldun, “Mukaddime” isimli eserinde bu hususlardan teferruatlı olarak bahsetmiştir. Şeyh Ahmed-i Bûnî ve İmam-ı Gazali Hz. Ali'nin (ra) Celcelutiye isimli kasidesini şerhederken İlm-i Cifri kullanmıştır. İslam bilginleri Esma-i Hüsna'yı buna göre şerhler yazmışlar ve zikirlerinde bu sayılara riayet etmişlerdir.
Her ilim gibi bu ilim de erbabınca bilinir ve doğru olarak yerli yerince kullanılır. Bediüzzaman bu ilmi en güzel şekilde yorumlayan ender âlimlerdendir. Bu hususta bilgisi olmayanların yanlış yorumları gerçeği değiştirmez.
Kader her şeyin sayısını ve ismini bilmektir. Allah kaderi sayılar ve harfler üzere yazmıştır. Bütün varlıkların temeli ve kaderi bunlara bağlıdır. Bunun için Allah her şeyi “İmam-ı Mübin”de saymıştır, “Levh-i Mahfuza” yazmıştır ve “Kün” demekle her şeyi yaratır. Allah'ın hazinesi sayılar ve harflerdir. Sayılar birden dokuza kadardır ve harfler 28 adettir. Her şey bunların üzerinde cereyan eder. 28 harften milyonlarca kitaplar yazılabildiği gibi, 106 atomdan da milyarlarca varlık yaratılır. Bilgisayardaki tüm bilgiler 0 (sıfır) ve 1 (Bir) sayılarından oluştuğu erbabınca bilinen bir husustur.
Kurân-ı Kerim Kâinat kitabının tercümanıdır. Kâinat kitabı Allah'ın irade ve Kudretinin eseri olduğu gibi Kurân-ı Kerim de Allah'ın Kelam sıfatının gereğidir. Tevhid açısından bakılınca aralarında büyük bir telazum vardır ve bu husus Tevhidin de gereğidir. Dolayısıyla Kurân ayetlerinin kâinat ve kâinattaki olaylarla sıkı bir ilgisinin bulunması gerekir ve öyledir. Bunun ispatı da rakamların Kurân harfleri ile uyum içinde olması ve bunlardan geleceğe ait sonuçların çıkmasıdır. Bu Kurânın bir mucizesi ve Allah kelamının olmasının da bir delilidir. Sonuçta rakamların, sayıların, Kurân ayetlerinin ve kâinattaki ve dünyadaki olayların birbiri ile ilgisinin bulunması Allah'ın birliğinin yani tevhidin gereği olur.
İlm-i cifrin üstadı peygamberimizin (sav) irşadı ve öğretisi ile Hz. Ali (ra) dır. Onun talebesi olan Cafer-i Sadık (ra) da bunu geliştirmiştir. Muhiddin-i Arabî bunun ile geleceğe ait pek çok keşfiyatta bulunmuştur. İbn-i Haldun, “Mukaddime” isimli eserinde bu hususlardan teferruatlı olarak bahsetmiştir. Şeyh Ahmed-i Bûnî ve İmam-ı Gazali Hz. Ali'nin (ra) Celcelutiye isimli kasidesini şerhederken İlm-i Cifri kullanmıştır. İslam bilginleri Esma-i Hüsna'yı buna göre şerhler yazmışlar ve zikirlerinde bu sayılara riayet etmişlerdir.
Her ilim gibi bu ilim de erbabınca bilinir ve doğru olarak yerli yerince kullanılır. Bediüzzaman bu ilmi en güzel şekilde yorumlayan ender âlimlerdendir. Bu hususta bilgisi olmayanların yanlış yorumları gerçeği değiştirmez.