MURATS44
Özel Üye
Erdoğan Aktaş: İyi günler... Her yıl olduğu gibi, bu yılda Amerika birleşik devletlerinde 24 nisan tarihi önemli... Amerika'daki Ermeni lobisi, bu tarihin Ermeni soykırımını anma günü olarak resmileşmesini istiyor... Ermeni soykırımı iddilarını ve Amerika birleşik devletlerinin bu konudaki tavrını Yakın Plan'a alıyoruz... Başkan Bush'un da bugün bu konuyla ilgili açıklama yapması bekleniyor... "Ermeni soykırımı iddialarının ortya atıldığı tarih 24 nisan 1915 yılının yani bundan tam 87 yıl öncesinin 24 nisan tarihinin hem Türkiye ve hem de Ermeniler için ayrı bir önemi var... Türk silahlı kuvvetleri'nin internet sitesinde Ermeni sorunu başlığı altında Ermeni soykırımı iddialarına şu cümlelerle yanıt veriliyor:
"Osmanlı'da Ermeni olaylarının giderek yoğunlaşması, savunmasız kalan Türk kadın ve çocuklarına Ermeni saldırılarının artması ve ordunun bir çok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle mahalli isyanların topyekün bir ihanete dönüşmemesi için, cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur.24 nisan 1915'de Ermeni komiteleri kapatılmış ve yöneticilerinden 2345 kişi, "devlet aleyhine faaliyette bulunmak" suçundan tutuklanmıştır."
Ermeni toplumunun "soykırım yapıldığına dair" iddiaları ve Ermeniler çabaları bugün de gündemde. Amerika'daki Ermeni lobisinin, Başkan Bush üzerindeki baskısı, giderek yoğunlaşıyor... Başkan'a yapılan baskının ardında ise kongrenin desteği var... 435 üyeli temsilciler meclisinde, 162 milletvekili Bush'a ortak mektup yazarak, 24 Nisan açıklamasında Ermeni soykırımı sözcüğünün kullanılmasını istedi... Geçen yıl ise bu isteğe 105 üye destek vermişti... Tüm baskılara rağmen, Ermeni lobisinin isteğini 2001 yılında yerine getirmeyen Başkan Bush'un, bu yıl takınacağı tavır merak ediliyor."
Erdoğan Aktaş: Başkan Bush, Türkiye saati ile akşam 7-8 arası bir konuşma yapacak... Tabi konuşmasında soykırım tanımlamasını kullanıp kullanmaması da, birçok açıdan önemli... Türkiye buna göre tavır belirleyecek... Şimdi bu iddiları, iddiaların Avrupa ve Amerika'da neden bu denli yankı bulduğunu konuğumuz Maltepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretim Görevlisi Orhan Çekiç ile konuşacağız... Hoşgeldiniz. İsterseniz önce tarih üzerinde duralım? Neden 24 Nisan?
Orhan Çekiç: 24 Nisan, Talat Paşa'nın bugünkü büyük kulüpte Ermeni patriği dahil olmakta Ermeni liderleriyle görüşme yapıp, demin söylenildiği gibi Osmanlı'nın Kafkas ordularının geri hatlarına baskın yapmak üzere isyanlar başlayınca bunları durdurmak amacıyla, bu liderlerin dikkatini çekmesi olayıdır. Asıl olay budur. Ama cemaat liderleri bu konuda en ufak bir etkinlikte bulunmayıp da orduyu arkadan vurma eylemleri sürünce, Talat Paşa 24 Nisan akşamı bu liderlerin tutuklanması emrini verir. Sadece söz konusu olan tutuklamadır. Tek bir kişinin burnu bile kanamamıştır. Bir katliam 24 Nisan'da söz konusu değildir. Başka bir gün söz konusu mudur diye bir soru gelebilir. Ve arkasından iddia edildiği gibi soykırım iddiası söz konusu olacak. Aslında ne bir soykırım, ne bir katliam hiçbir şekilde söz konusu olmamıştır.
Erdoğan Aktaş: Peki, tarihsel süreci nasıl değerlendirmek gerekir? O zaman Ermeniler ne iddia ediyor? Ortaya ne koyuyor da Avrupa'da ve Amerika'da bu kadar taraftar bulabiliyor?
Orhan Çekiç: 24 Nisan'dan hemen önce 11 Nisan günü Van düşmüştür. Van şehrimiz, Vanlı Ermenilerin içeriden Erivan Ermenilerinin dışarıdan getirdikleri güçlerin isyanıyla düşmüştür. Yani, askerimiz sırtından vurulmuştur. 85 bin kişi yaşar Van'da... Ertesi gün bu rakam 1500'e düşmüştür. Tam bir katliam Van'da düzenlenmiştir. Tarih 11 Nisan... Bunun üzerine İstanbul hükümeti Enver Beyin talimatı üzerine ve talebi üzerine ama Binbaşı İsmet beyin, yani İsmet İnönü'nün yazılı başvurusu üzerine bir kararı uygulamak zorunda kalmıştır. O da sözünü ettiğim gibi Ermeni liderlerinin tutuklanması ve özellikle 3. ordunun savaşmakta olduğu savaş boyu hattıdır o... Bu hatlardaki, bu olaylara karışan Ermeni aileleri onlardan alınıp güvenli bölgelere taşınması. Dolayısıyla 27 Mayıs 1911'de geçici bir yasa çıkartılır. Bu yasaya dayanarak, teşkir dediğimiz bir göç olayına başvurmak zorunda kalmıştır hükümet. Hükümet böyle bir karar almak zorunda kalmıştır. Çünkü bir taraftan geri hatları basılmayla bozulurken, bir taraftan isyan eden ordu içinde çalışmakta olup da isyan eden çeteler haline dönüşen Ermenilerin karşıt hareketlerin içinde kalınca ordu, başka bir çıkış yolu bulamamıştır. Bu olayın peki tanığı nedir? Bu söylediklerimiz bizim söylediğimiz gibi midir? Evet, bunun en yakın tanığı da Amerikan büyükelçilikleri ve konsoloslukları... Söz konusu olan bütün hat boyu, Erzurum'dan Halep'e kadar o hat boyunda adım başı Amerikan konsolosları vardır. Ve İngiliz konsolosları vardır. Bu olayın en yakın tanıkları onlardır. Savaş olduğu için İngiliz ve karşı cepheleri, İngiliz konsoloslukları kapatıldı. Ama Amerikan konsoloslukları açıktı. Çünkü Amerika ile biz karşı cephelere 1917'de düştük. Bu 1915''de oldu deniyor. O halde Amerikan konsoloslukları açıktır. Amerikan sefirlerinin raporlarını okusun bence Amerikalılar. Bu belgelerin aslı ve orijinali Amerikan Başkonsolosluklarının, Amerikan Dışişlerine gönderdikleri raporlarda saklıdır. Ve tümü lehimizedir. Tümünün lehimize olduğunun en güzel kanıtı da hatırlayacağınız üzere bu olaylardan hemen sonra bu ülke işgal edildi. Tam 3.5 sene ihtilaf devletleri, İngiltere, Fransa, İtalya hatta Yunanistan bu konuda ellerinden gelen herşeyi esirgemeksizin araştırma yaptılar. Ve bir takım kimseleri suçlamak adına onları gıyaben tutuklamak için de onları Malta'ya sürdüler. Onların gıyabında yaptılar bu açıklamaları. Hiçbir sonuca ulaşamadılar. Bu yargılamanın sürdüğü bir anda, yani 1920-22 arasında, İngiltere bu konuyu yargı organı önünde tartışırken çok önemli bir olay oldu. İngiliz Ordularının Başkomutanı General Allenbi'nin adı bir konuya karıştırıldı. Aram Andonyan adlı bir Ermeni oturduğu yerden uydurma bir kitap yazdı. Güya bugün katliam oldu denilen şeylerin inandırıcılığını sağlayabilmek adına Talat Paşa'ya atfen uydurma telgraflar üretti.
Erdoğan Aktaş: Nereden biliyorsunuz uydurma olduğunu?
Orhan Çekiç: Attığı imzalardan biliyoruz. Ve söylediği itiraftan biliyoruz. İtirafı şu: Ben gördüğünüz bu telgrafların metnini General'den aldım. General Allenbi Halep'e giren İngiliz komutanıdır. Güya orada Naim bey adlı bir Osmanlı bürokratına bu belgeler ulaşmıştır. Onun elinde kalmıştır. Naim bey, bunları imha edemeden Allenbi oraya girmiştir ve belgeleri almıştır. Aram Andonyan, bunu iddia ediyor. Ama o esnada da General Allenbi sağdır. Bu konu, böyle yayınlanınca, bu sahte bilgiler doğruymuş gibi yayınlanınca, 1922'de bunlar İngiliz gazetelerinde tefrika olarak yayınlandı. İngiliz Adalet Bakanlığı, resmin İngiliz milli savunma bakanlığına yazı yazdı. Ve General Allenbi'nin böyle bir belge bulup bulmadığını, bulduysa böyle bir kişiye verip vermediğini sordu. Allenbi'nin cevabı olumsuzdu. Bunun üzerine peki ne yapılacak diye soruldu. En son başvurdukları nokta, Washington büyükelçilerine başvurdular. İngiliz'in Washington'daki büyükelçisine. Dediler ki, Amerikan kaynaklarında bir şey bulabilir miyiz, Türkler aleyhine. Şurada bir katliamın T harfini karşılayacak kadar bir delil bulmamız mümkün mü, diye. Büyükelçinin cevabı nedir? Maalesef, altı ay bu konuyu Amerika'da inceledim. Türkleri bu konuda töhmet altına itecek en ufak bir delile rastlamak mümkün değildir. İşte bunun üzerine asıl üzerinde durulması gereken noktaya gelinir. Ve İngiliz mahkemeleri bu dosyayı kapatır. Kapattıkları için bu konuda töhmet altında bırakılan ne kadar tutuklu ve Malta sürgünü Osmanlı bürokratı varsa, tümü tek bir istisna olmadan beraat eder... Şimdi ortada bir iddia var. Bu iddiayı iddia edenler. Bu olayı 70 sene sonra gündeme getiriyorlar. Oysa bu olay 1920'de de gündemdeydi. Ve bu ülke 1920'lerde işgal altındaydı. Kendileri bizzat bu ülkedeyken her türlü arşive ulaşma şansları varken, ki vardı ve kullandılar bu imkanları. Ve bunu bulamamışken, hala bugün hangi delili arıyoruz, hangi belgeye dayanarak böyle olayların varlığını iddia ediyorlar.
Erdoğan Aktaş: Söylediniz ama çok net noktalar var. Türkiye'de yıllardır tartışılır ve biz, kitaplarda okuruz. Böyle iddialar vardır ama yalandır denir. Meseleye biraz da öbür taraftan bakacak olursak, Amerikalılar ya da Avrupalılar da aptal olmadığına göre Ermeniler, ne kadar akıllı ki bu kadar ikna edici olabiliyorlar? Ne koyuyorlar onların önüne? Bizim bilmediğimiz bir şey mi var ortada?
Orhan Çekiç: Bilmediğimiz hiçbir şey yok. Belgesel bir şeyi aramaya kalkarsanız olayların tümü bize haklı gösteriyor. Onun için belgeye bakmıyor. Türk halkı olarak bilmeliyiz ki gerçekten böyle bir şeyi yapmış olsaydık, 70 sene beklemezlerdi. Bütün dünya tepemize 70 bin defa binerdi şimdiye kadar. Eğer kendilerini haklı gösterecek belgesel bir olaya sahip olsaydılar, böyle bir hesabını sormak için 70 sene beklemezlerdi. İlk cinayet 27 Ocak 1973'de Los Angeles, maalesef mülkiyeden sınıf arkadaşım, Bahadır Demir'in katliyle başlamıştır. İlk cinayet 1973'te işlenmiş, olaylar 1915'de oldu deniyor.. 15 ile 73 arasında 60 küsur sene esnasında böyle bir şeyi gündeme getirmeyenler aslında bu sorunun yanıtını vermeliler. Peki neden bu kadar beklediler?
Erdoğan Aktaş: Bilgilerinize bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyorum. Bugün ABD'de bir kez daha gündeme Ermeni soykırımı iddialarını yakın plana aldık. Hoşçakalın.
"Osmanlı'da Ermeni olaylarının giderek yoğunlaşması, savunmasız kalan Türk kadın ve çocuklarına Ermeni saldırılarının artması ve ordunun bir çok cephede savaş halinde bulunması nedeniyle mahalli isyanların topyekün bir ihanete dönüşmemesi için, cephe gerisinin emniyete alınması ihtiyacı doğmuştur.24 nisan 1915'de Ermeni komiteleri kapatılmış ve yöneticilerinden 2345 kişi, "devlet aleyhine faaliyette bulunmak" suçundan tutuklanmıştır."
Ermeni toplumunun "soykırım yapıldığına dair" iddiaları ve Ermeniler çabaları bugün de gündemde. Amerika'daki Ermeni lobisinin, Başkan Bush üzerindeki baskısı, giderek yoğunlaşıyor... Başkan'a yapılan baskının ardında ise kongrenin desteği var... 435 üyeli temsilciler meclisinde, 162 milletvekili Bush'a ortak mektup yazarak, 24 Nisan açıklamasında Ermeni soykırımı sözcüğünün kullanılmasını istedi... Geçen yıl ise bu isteğe 105 üye destek vermişti... Tüm baskılara rağmen, Ermeni lobisinin isteğini 2001 yılında yerine getirmeyen Başkan Bush'un, bu yıl takınacağı tavır merak ediliyor."
Erdoğan Aktaş: Başkan Bush, Türkiye saati ile akşam 7-8 arası bir konuşma yapacak... Tabi konuşmasında soykırım tanımlamasını kullanıp kullanmaması da, birçok açıdan önemli... Türkiye buna göre tavır belirleyecek... Şimdi bu iddiları, iddiaların Avrupa ve Amerika'da neden bu denli yankı bulduğunu konuğumuz Maltepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Öğretim Görevlisi Orhan Çekiç ile konuşacağız... Hoşgeldiniz. İsterseniz önce tarih üzerinde duralım? Neden 24 Nisan?
Orhan Çekiç: 24 Nisan, Talat Paşa'nın bugünkü büyük kulüpte Ermeni patriği dahil olmakta Ermeni liderleriyle görüşme yapıp, demin söylenildiği gibi Osmanlı'nın Kafkas ordularının geri hatlarına baskın yapmak üzere isyanlar başlayınca bunları durdurmak amacıyla, bu liderlerin dikkatini çekmesi olayıdır. Asıl olay budur. Ama cemaat liderleri bu konuda en ufak bir etkinlikte bulunmayıp da orduyu arkadan vurma eylemleri sürünce, Talat Paşa 24 Nisan akşamı bu liderlerin tutuklanması emrini verir. Sadece söz konusu olan tutuklamadır. Tek bir kişinin burnu bile kanamamıştır. Bir katliam 24 Nisan'da söz konusu değildir. Başka bir gün söz konusu mudur diye bir soru gelebilir. Ve arkasından iddia edildiği gibi soykırım iddiası söz konusu olacak. Aslında ne bir soykırım, ne bir katliam hiçbir şekilde söz konusu olmamıştır.
Erdoğan Aktaş: Peki, tarihsel süreci nasıl değerlendirmek gerekir? O zaman Ermeniler ne iddia ediyor? Ortaya ne koyuyor da Avrupa'da ve Amerika'da bu kadar taraftar bulabiliyor?
Orhan Çekiç: 24 Nisan'dan hemen önce 11 Nisan günü Van düşmüştür. Van şehrimiz, Vanlı Ermenilerin içeriden Erivan Ermenilerinin dışarıdan getirdikleri güçlerin isyanıyla düşmüştür. Yani, askerimiz sırtından vurulmuştur. 85 bin kişi yaşar Van'da... Ertesi gün bu rakam 1500'e düşmüştür. Tam bir katliam Van'da düzenlenmiştir. Tarih 11 Nisan... Bunun üzerine İstanbul hükümeti Enver Beyin talimatı üzerine ve talebi üzerine ama Binbaşı İsmet beyin, yani İsmet İnönü'nün yazılı başvurusu üzerine bir kararı uygulamak zorunda kalmıştır. O da sözünü ettiğim gibi Ermeni liderlerinin tutuklanması ve özellikle 3. ordunun savaşmakta olduğu savaş boyu hattıdır o... Bu hatlardaki, bu olaylara karışan Ermeni aileleri onlardan alınıp güvenli bölgelere taşınması. Dolayısıyla 27 Mayıs 1911'de geçici bir yasa çıkartılır. Bu yasaya dayanarak, teşkir dediğimiz bir göç olayına başvurmak zorunda kalmıştır hükümet. Hükümet böyle bir karar almak zorunda kalmıştır. Çünkü bir taraftan geri hatları basılmayla bozulurken, bir taraftan isyan eden ordu içinde çalışmakta olup da isyan eden çeteler haline dönüşen Ermenilerin karşıt hareketlerin içinde kalınca ordu, başka bir çıkış yolu bulamamıştır. Bu olayın peki tanığı nedir? Bu söylediklerimiz bizim söylediğimiz gibi midir? Evet, bunun en yakın tanığı da Amerikan büyükelçilikleri ve konsoloslukları... Söz konusu olan bütün hat boyu, Erzurum'dan Halep'e kadar o hat boyunda adım başı Amerikan konsolosları vardır. Ve İngiliz konsolosları vardır. Bu olayın en yakın tanıkları onlardır. Savaş olduğu için İngiliz ve karşı cepheleri, İngiliz konsoloslukları kapatıldı. Ama Amerikan konsoloslukları açıktı. Çünkü Amerika ile biz karşı cephelere 1917'de düştük. Bu 1915''de oldu deniyor. O halde Amerikan konsoloslukları açıktır. Amerikan sefirlerinin raporlarını okusun bence Amerikalılar. Bu belgelerin aslı ve orijinali Amerikan Başkonsolosluklarının, Amerikan Dışişlerine gönderdikleri raporlarda saklıdır. Ve tümü lehimizedir. Tümünün lehimize olduğunun en güzel kanıtı da hatırlayacağınız üzere bu olaylardan hemen sonra bu ülke işgal edildi. Tam 3.5 sene ihtilaf devletleri, İngiltere, Fransa, İtalya hatta Yunanistan bu konuda ellerinden gelen herşeyi esirgemeksizin araştırma yaptılar. Ve bir takım kimseleri suçlamak adına onları gıyaben tutuklamak için de onları Malta'ya sürdüler. Onların gıyabında yaptılar bu açıklamaları. Hiçbir sonuca ulaşamadılar. Bu yargılamanın sürdüğü bir anda, yani 1920-22 arasında, İngiltere bu konuyu yargı organı önünde tartışırken çok önemli bir olay oldu. İngiliz Ordularının Başkomutanı General Allenbi'nin adı bir konuya karıştırıldı. Aram Andonyan adlı bir Ermeni oturduğu yerden uydurma bir kitap yazdı. Güya bugün katliam oldu denilen şeylerin inandırıcılığını sağlayabilmek adına Talat Paşa'ya atfen uydurma telgraflar üretti.
Erdoğan Aktaş: Nereden biliyorsunuz uydurma olduğunu?
Orhan Çekiç: Attığı imzalardan biliyoruz. Ve söylediği itiraftan biliyoruz. İtirafı şu: Ben gördüğünüz bu telgrafların metnini General'den aldım. General Allenbi Halep'e giren İngiliz komutanıdır. Güya orada Naim bey adlı bir Osmanlı bürokratına bu belgeler ulaşmıştır. Onun elinde kalmıştır. Naim bey, bunları imha edemeden Allenbi oraya girmiştir ve belgeleri almıştır. Aram Andonyan, bunu iddia ediyor. Ama o esnada da General Allenbi sağdır. Bu konu, böyle yayınlanınca, bu sahte bilgiler doğruymuş gibi yayınlanınca, 1922'de bunlar İngiliz gazetelerinde tefrika olarak yayınlandı. İngiliz Adalet Bakanlığı, resmin İngiliz milli savunma bakanlığına yazı yazdı. Ve General Allenbi'nin böyle bir belge bulup bulmadığını, bulduysa böyle bir kişiye verip vermediğini sordu. Allenbi'nin cevabı olumsuzdu. Bunun üzerine peki ne yapılacak diye soruldu. En son başvurdukları nokta, Washington büyükelçilerine başvurdular. İngiliz'in Washington'daki büyükelçisine. Dediler ki, Amerikan kaynaklarında bir şey bulabilir miyiz, Türkler aleyhine. Şurada bir katliamın T harfini karşılayacak kadar bir delil bulmamız mümkün mü, diye. Büyükelçinin cevabı nedir? Maalesef, altı ay bu konuyu Amerika'da inceledim. Türkleri bu konuda töhmet altına itecek en ufak bir delile rastlamak mümkün değildir. İşte bunun üzerine asıl üzerinde durulması gereken noktaya gelinir. Ve İngiliz mahkemeleri bu dosyayı kapatır. Kapattıkları için bu konuda töhmet altında bırakılan ne kadar tutuklu ve Malta sürgünü Osmanlı bürokratı varsa, tümü tek bir istisna olmadan beraat eder... Şimdi ortada bir iddia var. Bu iddiayı iddia edenler. Bu olayı 70 sene sonra gündeme getiriyorlar. Oysa bu olay 1920'de de gündemdeydi. Ve bu ülke 1920'lerde işgal altındaydı. Kendileri bizzat bu ülkedeyken her türlü arşive ulaşma şansları varken, ki vardı ve kullandılar bu imkanları. Ve bunu bulamamışken, hala bugün hangi delili arıyoruz, hangi belgeye dayanarak böyle olayların varlığını iddia ediyorlar.
Erdoğan Aktaş: Söylediniz ama çok net noktalar var. Türkiye'de yıllardır tartışılır ve biz, kitaplarda okuruz. Böyle iddialar vardır ama yalandır denir. Meseleye biraz da öbür taraftan bakacak olursak, Amerikalılar ya da Avrupalılar da aptal olmadığına göre Ermeniler, ne kadar akıllı ki bu kadar ikna edici olabiliyorlar? Ne koyuyorlar onların önüne? Bizim bilmediğimiz bir şey mi var ortada?
Orhan Çekiç: Bilmediğimiz hiçbir şey yok. Belgesel bir şeyi aramaya kalkarsanız olayların tümü bize haklı gösteriyor. Onun için belgeye bakmıyor. Türk halkı olarak bilmeliyiz ki gerçekten böyle bir şeyi yapmış olsaydık, 70 sene beklemezlerdi. Bütün dünya tepemize 70 bin defa binerdi şimdiye kadar. Eğer kendilerini haklı gösterecek belgesel bir olaya sahip olsaydılar, böyle bir hesabını sormak için 70 sene beklemezlerdi. İlk cinayet 27 Ocak 1973'de Los Angeles, maalesef mülkiyeden sınıf arkadaşım, Bahadır Demir'in katliyle başlamıştır. İlk cinayet 1973'te işlenmiş, olaylar 1915'de oldu deniyor.. 15 ile 73 arasında 60 küsur sene esnasında böyle bir şeyi gündeme getirmeyenler aslında bu sorunun yanıtını vermeliler. Peki neden bu kadar beklediler?
Erdoğan Aktaş: Bilgilerinize bizimle paylaştığınız için teşekkür ediyorum. Bugün ABD'de bir kez daha gündeme Ermeni soykırımı iddialarını yakın plana aldık. Hoşçakalın.