Sanal âlemde gerçek kimliğini âdeta devlet sırrı gibi saklayarak sürekli “Holdwater” takma adını kullanan New Yorklu bir işadamı, kurduğu
popüler bir internet sitesiyle, yıllardır sistematik biçimde soykırım propagandası yapan Amerikan Ermenileriyle Türkiye adına kıyasıya
çarpışıyor.
Bir Gazeteci, 2000’lı yılların başlarından bu yana yayında olan “Uzun Ermeni Masalı” adlı sitesi nedeniyle fanatik Ermenilerden sürekli ölüm tehditleri alan, yayınları hergün defalarca sabote edilen Holdwater’a ulaştı ve amacını sordu.
Yanıt kısa ve netti:
“Çünkü Türkler haklı. Bu iddia, yakın tarihin en büyük yalanıdır!”
Türkiye, uzun ve zengin tarihsel geçmişi sayesinde yalnızca “amansız düşmanlar” değil, yerkürenin her köşesinden bir yığın “gönül dostu” da kazanmış son derece özel ve ayrıcalıklı bir ülke.
Devletin zirvesinde yer alanlar uluslararası arenada serseri mayın gibi dolaşan türlü uçlamalara ve aleyhte propagandalara var güçleriyle cevap yetiştirirken, Türkiye’nin çoğu kez adını sanını dahi bilmediği bu gönül dostları da Ankara’yı verdiği mücadelelerde
sessiz ve derinden çabalarla desteklemekteler…
“Holdwater”, bunların en ilginç ve sıradışı olanlarından biri. Bu gizemli Amerikalı, uzun yıllardan bu yana ABD merkezli ve de çok etkili bir internet sitesinin finansörlüğünü yapıyor.
“Tall Armenian Tale: Other Side of the Falsified Genocide” (Büyük Ermeni Yalanı: Sahte Soykırımın Öteki Yüzü) adlı sitenin ana hedefi ise -adından da anlaşılacağı üzere- Ermeni diasporasının soykırım iddialarına esaslı yanıtlar vermek. Her tarih araştırmacısının mutlaka incelemesi gereken bu muhteşem arşivde Ermeni propagandasına cevap oluşturan ne çeşit bilgi, belge ve fotoğraf ararsanız fazlasıyla var. Ancak elbette ki İngilizce
bilmek koşuluyla…
“Türkiye topyekün uyuyor!”
Teknik kusursuzluğunun yanısıra içerdiği derin Türkiye sevgisi karşısında da hayrete düştüğümüz bu sitenin kurucusunu yakından tanımak üzere sanal âlemde yola çıktığımızda, doğrusu ya, ilk anda, “daldığı dünya işlerinden biraz olsun başını kaldırıp, zamanının ve parasının bir bölümünü ülkesinin global çıkarları için harcayan vatansever bir Türk” ile
karşılaşacağımızı umuyorduk.
Ancak, sonuç pek de öyle olmadı. Daha doğrusu hiç öyle olmadı ve karşımıza Türklükle ilişkisi kıldan ince kılıçtan keskin bir Amerikalı işadamı çıktı! Söyleşi konusunda ilk aşamada oldukça tereddüt eden “Holdwater”, kendisine ilettiğimiz kişisel bilgileri ve referans mahiyetindeki haberlerimizi enine boyuna inceledikten sonra bazı sorularımızı cevaplandırmayı kabul etti. Muhatabımız, kendisiyle ilgili bilgiler vermeden önce, yabancılara karşı sergilediği bu yoğun kuşkuculuğun nedenlerini ise şöyle açıkladı: “Titizliğimi sakın ola kişiliğinize yönelik bir tavır olarak algılamayın. Bu açıklamaları yapmadan önce sizi ve söyleşimizin yayınlanacağı mecrâyı mutlaka yakından tanımak zorundaydım. Yoksa, Türkiye’nin dostları benim de dostlarımdır.
Ancak, siteme her gün Ermeniler tarafından en az 20-30 hacker saldırısı yapılıyor. Öylesine pahalı ve gelişmiş bir güvenlik sistemine sahibim ki site her seferinde en fazla 3-5 dakika çöküyor, sonra yeniden devreye giriyor.
Aldığım hakaret ve tehdit mesajlarının ise haddi hesabı yok.
Sizler, binlerce kilometre ötedeki ülkenizde Amerikan Ermenilerinin Türklere ve Türkiye dostlarına duyduğu nefretin boyutlarını tahayyül bile edemezsiniz. Bu insanlar bütün hayatlarını Türkiye’yi her alanda güç duruma düşürmeye ve karalamaya adamış durumdalar.
Özellikle California ve Kanada’daki Ermeni toplumu bu iş için neredeyse ülkenizin bütçesi kadar para harcıyor. Sizler ise Türkiye’de büyük bir umarsızlık ve pişkinlikle uyumaya devam ediyorsunuz!
Bu nefret dolu insanlar, tarihte hiç yaşanmamış hayâlî bir soykırıma pek yakında bütün dünyayı inandıracaklar. Türkiye, 1915’te kendisini savaşın en kötü günlerinde arkadan vurup binlerce yurttaşını katleden hain bir topluluğa verdiği haklı bir cezanın bedelini,
20. yüzyılın ikinci büyük soykırım hareketinin sorumlusu olarak lanse edilerek ödeyecek!”
“Atadan Türk” bir Amerikalı Holdwater’a büyük bir merak içinde sorduğumuz ilk soru doğal olarak şu: “Siz kimsiniz? Türkiye’ye yönelik bu içten sevginiz nereden kaynaklanıyor?” Muhatabımız, “Resmî makamlar içinde yuvalanmış Ermeniler de dahil, sayıca çok kalabalık bir grubun tehdidi altındayım. Bu nedenle cevaplarım dakimliğimi ele verici nitelikte ve köşeli değil, kendimi korumak için bir hayli esnek olacaktır” diyor; ardından da başlıyor anlatmaya…
“Beni ’Holdwater’ olarak tanımanız yeterli. Size gerçek adımı söylersem ve siz de bu adı gazetenizde basarsanız, emin olun ki en fazla birkaç gün içinde ne aile huzurumdan, ne gayet düzgün giden iş hayatımdan, ne de internetteki sitemden eser bile kalmayacaktır.
Bu zorlu mücadeleyi otuz yıldan bu yana çeneme başarıyla hâkim olduğum için sürdürebiliyorum. O yüzden, lütfen beni bu hassas konuda fazla zorlamayın.” Türkiye düşmanlarının gitgide arttığı bu uzak coğrafyada böylesine aykırı bir kişilikle karşılaşmak artık pek de kolay olmadığı için, Holdwater’ın anlattıklarıyla ister istemez yetinmek durumundayız. “Halen 50’li yaşlarımdayım. Annem ve babam 1940’larda ABD’ye göç eden iki Türk vatandaşıydı. Ben 1950’lerde New York’ta doğdum.
Ailem bu ülkeye kolay uyum sağlayabilmem ve diğer göçmenler gibi gettolarda kaybolup gitmemem için, bana çocukluğum boyunca Türkiye hakkında hemen hemen hiçbir şey anlatmadılar; hattâ tek kelime Türkçe bile öğretmediler. Bilemiyorum, belki doğru, belki de yanlış yaptılar. Ben artık bunu onlarla tartışacak durumda değilim. Çünkü her ikisi de bu dünyadan göçtü. Türkiye’yi hayatım boyunca hiç görmedim ve tam bir Amerikalı olarak yetiştirildim. Zaten adım da bir Amerikalı adıdır.
Çok ünlü bir kolejden mezun oldum. Gençlik yıllarımda ticarete atıldım, sonrasında zengin ve saygın birine dönüştüm.”
“Pekiyi, bunca aile içi asimilasyondan sonra, Türk kökenlerinizi nasıl
biliyorsunuz o zaman?” diye soruyoruz bu kez. “Tabiî, her ne kadar silinmek istenen bir geçmiş de olsa, çocukluğumda evdeki konuşmalardan aslında Türkiye diye bir yerden geldiğimizi farkediyordum. Bir de ’Selamûnaleykûm’, ’merhaba’, ’günaydın” diye birkaç kelime kalmıştı aklımda. Bu gerçekle ilk yüzleşmem kolejdeyken oldu. Bir gün okuldaki panoya baktım, Ermeni gençler duvara bir propaganda afişi asmıştı. Türk bayrağının yıldızını Nazilerin gamalı haçına benzetmişlerdi ve o haçtan da Ermeni kanı damlıyordu. Bu görüntü beni çok sarstı. Eve dönünce anneme ’Anne, Türkler gerçekten Nazilerden farksız bir millet mi? Onlar yüzbinlerce suçsuz Ermeniyi katletmiş, doğru mu?
Eğer öyleyse, bizler de katil miyiz’ diye sordum. Annem bana sarıldı ve üzüntüyle ’Sakın okulda diğer çocuklarla böyle tartışmalara girme, yoksa seni döverler, hatta okuldan bile atarlar. Onlar bizden güçlü, Türk olduğunu çevrenden daima sakla’ dedi. Babamın da tepkisi buna yakın oldu. Ben ise annemin gözlerine sinen o korkuyu ömrüm boyunca hep hatırlayacaktım.”
Ailesi bile durumdan habersiz. Hayatını kazanana kadar bu konularda ortalık yerde pek fazla konuşmayan Holdwater, sonra iş-güç sahibi olmuş, evlenmiş ve rahata erince de tarih kitaplarına bir servet ödeyerek evinde hiç kimseye nasip olmayacak dev bir kütüphane kurmuş.
Yıllar süren bir okuma ve araştırma sürecinde Türk tarihini âdeta yiyip yutan kahramanımız, bu faaliyetlerini sürdürürken çevresine karşı sürekli temkinli olmayı da hiç ihmal etmemiş.
“Eşim ve çocuklarım bile benim bu uğraşlarım hakkında pek fazla bilgi sahibi olmadılar. Çünkü ilerleyen yıllardaki gelişmeler anne ve babamın aslında ne kadar haklı olduklarını, Ermenilerin ABD’de ne kadar güçlü bir azınlığa dönüştüğünü ve Amerikan toplumuna ne denli pervasızca yalan söylediklerini bana fazlasıyla gösterdi.
Bu arada, Türk toplumunun Amerikan medyasındaki imajının -genelde Ermenilerin kışkırtmasıyla- ne kadar kötü olduğunu da üzülerek farkettim. Ermeniler, ABD’de medya ve sinema endüstrisinin her köşesine sızmış durumdaydılar ve bu kişiler Türkiye’yi aşağılama yönündeki en küçük bir fırsatı bile kaçırmıyorlardı. Halen de öyledirler. İnternet çağı başlayınca, daha önce broşürlerle yaptığımı bu defa siteyle yapmaya başladım. Ölene kadar da bu mücadeleyi sürdüreceğim.”
Holdwater’a göre Türk Devleti; gazeteleri, dergileri, sinemayı, televizyonu, sporu, edebiyatı, hattâ diplomasi ve turizmle oluşan bireysel dostluk ilişkilerini bir bütün olarak karşı propagandada kullanmayı öğrenmediği sürece, Ermeni yalanlarının karşısında ilelebet durabilme şansı olmayacak.
Ona göre, sağlıklı bir iletişim kurmanın imkânsız olduğu bu göz dönmüş topluluk karşısındaki en iyi savunma yöntemi “saldırı” ve Ankara da artık gerçek gücünü kullanıp atağa kalkmak zorunda…
Son sorumuz ise “inanç” üzerine. “Kendinizi hangi dinden hissediyorsunuz?” diye soruyoruz. “Ben, kendi sosyal çevremde pazarları ailesiyle birlikte kiliseye giden tipik bir Hıristiyan görünümündeyim”diyor, “Ancak zamanla aslıma ait herşeye nasıl tek tek döndüysem, fazla sezdirmeden öz dinime de dönmeye çabalıyorum. Kendimi şimdilik bir ’kültürel Müslüman’ olarak tanımlayabilirim. Daha sonrasını ise yalnızca Allah bilir!”
Holdwater ile görüşmek isterseniz… Holdwater’ın kurup yönettiği “Tall Armenian Tale”, sanal âlemdeki sitelerin ziyaret edilme sıklığını ölçen bağımsız gözlemci kuruluşlar tarafından ABD’de internetin “en popüler 25 tarih sitesi” arasında gösteriliyor. Site şu anda da rating olarak bir hayli üst sıralarda yer almakta. Ancak Holdwater, başta ABD olmak üzere bütün dünyadan çok ciddi sayıda ziyaretçi alan sitesinin Türkiye’deki Türkler tarafından hâlâ yeterince tanınmadığını belirtiyor ve verdiği bu kararlı mücadeledeki yalnızlığını ince bir eleştiri içeren şu sözlerle açıklıyor:
” T.A.T, sanal dünyada Ermenilerin bütün engelleme girişimlerine rağmen yıllardır faaliyette. Ancak bugüne dek beni Türkiye’den arayıp iltifatlarıyla onurlandıran ve çalışmalarımla ilgili olarak ayrıntılı bilgi almak isteyen ilk Türk gazetecisi siz oldunuz.
Diğerleri sanırım çok meşgûldüler.”
Sözde “Ermeni soykırımı” iddialarıyla ilgili ayrıntılı bilgi ve belge arayanlar için gerçek bir hazine görünümündeki bu gözkamaştırıcı sitenin adresi şöyle: Armenian Genocide
Sitedeki elektronik posta adresini ( holderwater@yahoo.com ) kullanarak Holdwater’a doğrudan ulaşabilir, kendisine her türlü soru ve yorumlarınızı, ayrıca iyi niyet mesajlarınızı iletebilirsiniz.
Çok kısa bir süre içinde dostça bir yanıt alacağınızı da şimdiden garanti ediyoruz. Ayrıca, gözlemleyebildiğimiz kadarıyla, kendisi Türk toplumundan gelecek böyle bir dostane desteği de aslında içten içe arzuluyor.
Arkadaşlar aranızda İngilizce bilenleriniz İngilizce, bilmeyenleriniz de Türkçe olarak lütfen holderwater@yahoo.com adresine teşekkür e-postaları yollayın. Bizi yıllardır savunan bu gözüpek Türk dostuna en azından teşekkür ederek destek olun.
İnternet’te bu sahte, yalanlarla dolu, Sözde Ermeni Soykırımı’nı savunan o kadar çok site var ki, Ermenilerin bu yalana harcadığı emek ve parayla Ermenistan’daki açlar doyar, Dünya’da barış olurdu desek yalan olmaz.
popüler bir internet sitesiyle, yıllardır sistematik biçimde soykırım propagandası yapan Amerikan Ermenileriyle Türkiye adına kıyasıya
çarpışıyor.
Bir Gazeteci, 2000’lı yılların başlarından bu yana yayında olan “Uzun Ermeni Masalı” adlı sitesi nedeniyle fanatik Ermenilerden sürekli ölüm tehditleri alan, yayınları hergün defalarca sabote edilen Holdwater’a ulaştı ve amacını sordu.
Yanıt kısa ve netti:
“Çünkü Türkler haklı. Bu iddia, yakın tarihin en büyük yalanıdır!”
Türkiye, uzun ve zengin tarihsel geçmişi sayesinde yalnızca “amansız düşmanlar” değil, yerkürenin her köşesinden bir yığın “gönül dostu” da kazanmış son derece özel ve ayrıcalıklı bir ülke.
Devletin zirvesinde yer alanlar uluslararası arenada serseri mayın gibi dolaşan türlü uçlamalara ve aleyhte propagandalara var güçleriyle cevap yetiştirirken, Türkiye’nin çoğu kez adını sanını dahi bilmediği bu gönül dostları da Ankara’yı verdiği mücadelelerde
sessiz ve derinden çabalarla desteklemekteler…
“Holdwater”, bunların en ilginç ve sıradışı olanlarından biri. Bu gizemli Amerikalı, uzun yıllardan bu yana ABD merkezli ve de çok etkili bir internet sitesinin finansörlüğünü yapıyor.
“Tall Armenian Tale: Other Side of the Falsified Genocide” (Büyük Ermeni Yalanı: Sahte Soykırımın Öteki Yüzü) adlı sitenin ana hedefi ise -adından da anlaşılacağı üzere- Ermeni diasporasının soykırım iddialarına esaslı yanıtlar vermek. Her tarih araştırmacısının mutlaka incelemesi gereken bu muhteşem arşivde Ermeni propagandasına cevap oluşturan ne çeşit bilgi, belge ve fotoğraf ararsanız fazlasıyla var. Ancak elbette ki İngilizce
bilmek koşuluyla…
“Türkiye topyekün uyuyor!”
Teknik kusursuzluğunun yanısıra içerdiği derin Türkiye sevgisi karşısında da hayrete düştüğümüz bu sitenin kurucusunu yakından tanımak üzere sanal âlemde yola çıktığımızda, doğrusu ya, ilk anda, “daldığı dünya işlerinden biraz olsun başını kaldırıp, zamanının ve parasının bir bölümünü ülkesinin global çıkarları için harcayan vatansever bir Türk” ile
karşılaşacağımızı umuyorduk.
Ancak, sonuç pek de öyle olmadı. Daha doğrusu hiç öyle olmadı ve karşımıza Türklükle ilişkisi kıldan ince kılıçtan keskin bir Amerikalı işadamı çıktı! Söyleşi konusunda ilk aşamada oldukça tereddüt eden “Holdwater”, kendisine ilettiğimiz kişisel bilgileri ve referans mahiyetindeki haberlerimizi enine boyuna inceledikten sonra bazı sorularımızı cevaplandırmayı kabul etti. Muhatabımız, kendisiyle ilgili bilgiler vermeden önce, yabancılara karşı sergilediği bu yoğun kuşkuculuğun nedenlerini ise şöyle açıkladı: “Titizliğimi sakın ola kişiliğinize yönelik bir tavır olarak algılamayın. Bu açıklamaları yapmadan önce sizi ve söyleşimizin yayınlanacağı mecrâyı mutlaka yakından tanımak zorundaydım. Yoksa, Türkiye’nin dostları benim de dostlarımdır.
Ancak, siteme her gün Ermeniler tarafından en az 20-30 hacker saldırısı yapılıyor. Öylesine pahalı ve gelişmiş bir güvenlik sistemine sahibim ki site her seferinde en fazla 3-5 dakika çöküyor, sonra yeniden devreye giriyor.
Aldığım hakaret ve tehdit mesajlarının ise haddi hesabı yok.
Sizler, binlerce kilometre ötedeki ülkenizde Amerikan Ermenilerinin Türklere ve Türkiye dostlarına duyduğu nefretin boyutlarını tahayyül bile edemezsiniz. Bu insanlar bütün hayatlarını Türkiye’yi her alanda güç duruma düşürmeye ve karalamaya adamış durumdalar.
Özellikle California ve Kanada’daki Ermeni toplumu bu iş için neredeyse ülkenizin bütçesi kadar para harcıyor. Sizler ise Türkiye’de büyük bir umarsızlık ve pişkinlikle uyumaya devam ediyorsunuz!
Bu nefret dolu insanlar, tarihte hiç yaşanmamış hayâlî bir soykırıma pek yakında bütün dünyayı inandıracaklar. Türkiye, 1915’te kendisini savaşın en kötü günlerinde arkadan vurup binlerce yurttaşını katleden hain bir topluluğa verdiği haklı bir cezanın bedelini,
20. yüzyılın ikinci büyük soykırım hareketinin sorumlusu olarak lanse edilerek ödeyecek!”
“Atadan Türk” bir Amerikalı Holdwater’a büyük bir merak içinde sorduğumuz ilk soru doğal olarak şu: “Siz kimsiniz? Türkiye’ye yönelik bu içten sevginiz nereden kaynaklanıyor?” Muhatabımız, “Resmî makamlar içinde yuvalanmış Ermeniler de dahil, sayıca çok kalabalık bir grubun tehdidi altındayım. Bu nedenle cevaplarım dakimliğimi ele verici nitelikte ve köşeli değil, kendimi korumak için bir hayli esnek olacaktır” diyor; ardından da başlıyor anlatmaya…
“Beni ’Holdwater’ olarak tanımanız yeterli. Size gerçek adımı söylersem ve siz de bu adı gazetenizde basarsanız, emin olun ki en fazla birkaç gün içinde ne aile huzurumdan, ne gayet düzgün giden iş hayatımdan, ne de internetteki sitemden eser bile kalmayacaktır.
Bu zorlu mücadeleyi otuz yıldan bu yana çeneme başarıyla hâkim olduğum için sürdürebiliyorum. O yüzden, lütfen beni bu hassas konuda fazla zorlamayın.” Türkiye düşmanlarının gitgide arttığı bu uzak coğrafyada böylesine aykırı bir kişilikle karşılaşmak artık pek de kolay olmadığı için, Holdwater’ın anlattıklarıyla ister istemez yetinmek durumundayız. “Halen 50’li yaşlarımdayım. Annem ve babam 1940’larda ABD’ye göç eden iki Türk vatandaşıydı. Ben 1950’lerde New York’ta doğdum.
Ailem bu ülkeye kolay uyum sağlayabilmem ve diğer göçmenler gibi gettolarda kaybolup gitmemem için, bana çocukluğum boyunca Türkiye hakkında hemen hemen hiçbir şey anlatmadılar; hattâ tek kelime Türkçe bile öğretmediler. Bilemiyorum, belki doğru, belki de yanlış yaptılar. Ben artık bunu onlarla tartışacak durumda değilim. Çünkü her ikisi de bu dünyadan göçtü. Türkiye’yi hayatım boyunca hiç görmedim ve tam bir Amerikalı olarak yetiştirildim. Zaten adım da bir Amerikalı adıdır.
Çok ünlü bir kolejden mezun oldum. Gençlik yıllarımda ticarete atıldım, sonrasında zengin ve saygın birine dönüştüm.”
“Pekiyi, bunca aile içi asimilasyondan sonra, Türk kökenlerinizi nasıl
biliyorsunuz o zaman?” diye soruyoruz bu kez. “Tabiî, her ne kadar silinmek istenen bir geçmiş de olsa, çocukluğumda evdeki konuşmalardan aslında Türkiye diye bir yerden geldiğimizi farkediyordum. Bir de ’Selamûnaleykûm’, ’merhaba’, ’günaydın” diye birkaç kelime kalmıştı aklımda. Bu gerçekle ilk yüzleşmem kolejdeyken oldu. Bir gün okuldaki panoya baktım, Ermeni gençler duvara bir propaganda afişi asmıştı. Türk bayrağının yıldızını Nazilerin gamalı haçına benzetmişlerdi ve o haçtan da Ermeni kanı damlıyordu. Bu görüntü beni çok sarstı. Eve dönünce anneme ’Anne, Türkler gerçekten Nazilerden farksız bir millet mi? Onlar yüzbinlerce suçsuz Ermeniyi katletmiş, doğru mu?
Eğer öyleyse, bizler de katil miyiz’ diye sordum. Annem bana sarıldı ve üzüntüyle ’Sakın okulda diğer çocuklarla böyle tartışmalara girme, yoksa seni döverler, hatta okuldan bile atarlar. Onlar bizden güçlü, Türk olduğunu çevrenden daima sakla’ dedi. Babamın da tepkisi buna yakın oldu. Ben ise annemin gözlerine sinen o korkuyu ömrüm boyunca hep hatırlayacaktım.”
Ailesi bile durumdan habersiz. Hayatını kazanana kadar bu konularda ortalık yerde pek fazla konuşmayan Holdwater, sonra iş-güç sahibi olmuş, evlenmiş ve rahata erince de tarih kitaplarına bir servet ödeyerek evinde hiç kimseye nasip olmayacak dev bir kütüphane kurmuş.
Yıllar süren bir okuma ve araştırma sürecinde Türk tarihini âdeta yiyip yutan kahramanımız, bu faaliyetlerini sürdürürken çevresine karşı sürekli temkinli olmayı da hiç ihmal etmemiş.
“Eşim ve çocuklarım bile benim bu uğraşlarım hakkında pek fazla bilgi sahibi olmadılar. Çünkü ilerleyen yıllardaki gelişmeler anne ve babamın aslında ne kadar haklı olduklarını, Ermenilerin ABD’de ne kadar güçlü bir azınlığa dönüştüğünü ve Amerikan toplumuna ne denli pervasızca yalan söylediklerini bana fazlasıyla gösterdi.
Bu arada, Türk toplumunun Amerikan medyasındaki imajının -genelde Ermenilerin kışkırtmasıyla- ne kadar kötü olduğunu da üzülerek farkettim. Ermeniler, ABD’de medya ve sinema endüstrisinin her köşesine sızmış durumdaydılar ve bu kişiler Türkiye’yi aşağılama yönündeki en küçük bir fırsatı bile kaçırmıyorlardı. Halen de öyledirler. İnternet çağı başlayınca, daha önce broşürlerle yaptığımı bu defa siteyle yapmaya başladım. Ölene kadar da bu mücadeleyi sürdüreceğim.”
Holdwater’a göre Türk Devleti; gazeteleri, dergileri, sinemayı, televizyonu, sporu, edebiyatı, hattâ diplomasi ve turizmle oluşan bireysel dostluk ilişkilerini bir bütün olarak karşı propagandada kullanmayı öğrenmediği sürece, Ermeni yalanlarının karşısında ilelebet durabilme şansı olmayacak.
Ona göre, sağlıklı bir iletişim kurmanın imkânsız olduğu bu göz dönmüş topluluk karşısındaki en iyi savunma yöntemi “saldırı” ve Ankara da artık gerçek gücünü kullanıp atağa kalkmak zorunda…
Son sorumuz ise “inanç” üzerine. “Kendinizi hangi dinden hissediyorsunuz?” diye soruyoruz. “Ben, kendi sosyal çevremde pazarları ailesiyle birlikte kiliseye giden tipik bir Hıristiyan görünümündeyim”diyor, “Ancak zamanla aslıma ait herşeye nasıl tek tek döndüysem, fazla sezdirmeden öz dinime de dönmeye çabalıyorum. Kendimi şimdilik bir ’kültürel Müslüman’ olarak tanımlayabilirim. Daha sonrasını ise yalnızca Allah bilir!”
Holdwater ile görüşmek isterseniz… Holdwater’ın kurup yönettiği “Tall Armenian Tale”, sanal âlemdeki sitelerin ziyaret edilme sıklığını ölçen bağımsız gözlemci kuruluşlar tarafından ABD’de internetin “en popüler 25 tarih sitesi” arasında gösteriliyor. Site şu anda da rating olarak bir hayli üst sıralarda yer almakta. Ancak Holdwater, başta ABD olmak üzere bütün dünyadan çok ciddi sayıda ziyaretçi alan sitesinin Türkiye’deki Türkler tarafından hâlâ yeterince tanınmadığını belirtiyor ve verdiği bu kararlı mücadeledeki yalnızlığını ince bir eleştiri içeren şu sözlerle açıklıyor:
” T.A.T, sanal dünyada Ermenilerin bütün engelleme girişimlerine rağmen yıllardır faaliyette. Ancak bugüne dek beni Türkiye’den arayıp iltifatlarıyla onurlandıran ve çalışmalarımla ilgili olarak ayrıntılı bilgi almak isteyen ilk Türk gazetecisi siz oldunuz.
Diğerleri sanırım çok meşgûldüler.”
Sözde “Ermeni soykırımı” iddialarıyla ilgili ayrıntılı bilgi ve belge arayanlar için gerçek bir hazine görünümündeki bu gözkamaştırıcı sitenin adresi şöyle: Armenian Genocide
Sitedeki elektronik posta adresini ( holderwater@yahoo.com ) kullanarak Holdwater’a doğrudan ulaşabilir, kendisine her türlü soru ve yorumlarınızı, ayrıca iyi niyet mesajlarınızı iletebilirsiniz.
Çok kısa bir süre içinde dostça bir yanıt alacağınızı da şimdiden garanti ediyoruz. Ayrıca, gözlemleyebildiğimiz kadarıyla, kendisi Türk toplumundan gelecek böyle bir dostane desteği de aslında içten içe arzuluyor.
Arkadaşlar aranızda İngilizce bilenleriniz İngilizce, bilmeyenleriniz de Türkçe olarak lütfen holderwater@yahoo.com adresine teşekkür e-postaları yollayın. Bizi yıllardır savunan bu gözüpek Türk dostuna en azından teşekkür ederek destek olun.
İnternet’te bu sahte, yalanlarla dolu, Sözde Ermeni Soykırımı’nı savunan o kadar çok site var ki, Ermenilerin bu yalana harcadığı emek ve parayla Ermenistan’daki açlar doyar, Dünya’da barış olurdu desek yalan olmaz.