Bu modern mitolojiye göre IV Amenofis iktidara geldiğinde , tüm Mısır panteonunun yerine tek bir tanrıyı ; Güneş Tanrısı Aton’u geçiren bir vahiy geldi. İnsanlığın başlangıcından beri değişmez kaderi olan tek tanrıcılığın ilk habercisi solgun güzel nefertitinin eşidir. Nefertiti ve Akhenaton ile birlikte bahtsız delikanlı Tutankhamon batının en fazla mürekkep harcadığı şahsiyetlerdir.
Akhenaton’ a tek tanrıcı dendi …hatta kısmen Hristiyan , ender olarak teoriden yoksun olarak Yahudi düşüncesine temel arayan Sigmund Freud , Mısır Prensi adlı çalışmasında Musa’ya tek tanrıcılığın vahyinin geldiğini ve İbrani halkına bunu ilettiğini ileri sürdü. Halbuki Tevrat okuyan birisi için belirli döneme kadar çoklu tanrının varlığının kabul gördüğü aşikardır.
Peygamber gibi tektanrıcı yönelim, eşinin güzelliği ve vahyinin Musa’ ya aktarılması , atom bombası , uçan daire fikirleri gibi bir çok bileşim Mısır’ın aydınlığından ödünç alınarak düzemece teslisler yaratılmıştır. Akhenaton’un , Yehova’nın kavramsal babası olduğunu desteklemek için Akhenaton’un kendi yarattığı bu yeni tanrıya olan şiirini alıntılarlar ;
“ Senin ışıkların ! Herkese değiyor…Aşkının ikiz Ülkesini dolduruyorsun, sen onlar için uyandığında insanlar yaşıyor…Gökyüzünde senin doğman için, kendi yaratılışını seyreylemek için gökyüzünü uzaklaştırdın, sen Tek’sin , fakat sende milyonlarca yaşam var. “
Akhenaton, Mısır panteonunun yerine Aton’u geçirmiş ve bu devrim Mısır üzerinde bir bölümün başında anılmaya değer, çünkü bir tek tanrının icat edilmesi mantıksal olarak tek bir gerçek karşıtı öngörür.Eğer durum buysa İ.Ö 14 yy. İranda ki resmi doğumundan da sekiz yüzyıl önce Şeytan‘ımızla karşılaşmış oluyoruz.
Tamamen barışçı ününü hemen çözümleyebiliriz ; Akhenaton otoriter bir hükümrandır ve döneminde askeri seferler hız kesmemiştir. Bir süre önce bulunan Karnak kabartması , yabancı bir düşmanı yere seren krala pala ve gürz uzatan kursun iyiliksever küçük ellerini gösterir , diye yazar Traunecker.
Genelleştirmeler içinde geriye daha karmaşık olan dinsel devrim kalır. Çünkü Büyük III. Amenofis egemenliği döneminde öncelikle, Güneş tanrı RA yada RE kültünün yayılması fikri , sonra, bu panteonun birleştirici basitleştirilmesi zaten kendini dayatmıştır. Güneş İlahilerinden ( akhenaton) önce çok değişik öğelerden oluşan kutsal varlık Amon-Ra-Horakhte-Atum ‘un tek tanrı olduğu vurgulanmıştır. IV Amenofisin peygamberce sezisini bir kenara koyabiliriz.
Elimizde gizemli firavunumuzla ilgili önceki tek tanrıcılık eğilimi kalır. Çok daha önceleri , Erman ve Ranke şöyle yazar , ” Çok eski dönemlerde Delta’daki Dedu şehrinde bulunan Osiris kültü bütün Mısır’ı fethedince Menfis’ ten Ptah ve Sokaris ve Abidos’tan Khenti Amentiu gibi tamamen yabancı tanrılar Osiris haline gelmişlerdir. ” Oysa bu birleştirme Mısır birliğinin inşaası ile açıklanabilirdi ; ” Bütün nomoslardan (iller) Mısırlı köylüler homojen bir halka ait olduklarının farkına vardıkça ve uzunlamasına genişleyen bu ülkenin çeşitli bölümleri arasında ilişkiler geliştikçe tanrılara tapınma da bütünlük kazanacaktır. ”
IV Amenofis yani Akhenaton’un güzel bir mirası vardır. Kendisi bu tanrının geleneksel tapınmasına değil , onun adının dile getirilişinin arkaik bir biçimine adamış : ” Dinsel dille kullanımına asla girmemiş ” terim olan Aton.
Yani medyatik efsanenin aksine Akhenaton, çağdaş dilde güneş tanrısı RA’ nın tözlük-ötesiliğiyle özdeşleşmeye asla girmemiştir. Tersine güneş kursunun putatapar tarzdaki bir gerilemesidir. Britannica ‘da yeni hareketin eski harekete sıkı sıkıya bağlı olduğunu yazar. Akhenaton’un farkı arkaik esinli bir tepkidir. Dayattığı şey , Mısır panteonunun aşkın tanrısallığının simgesi – Mısır dininin tek tanrılığa yönelimini o dönemde kullanmış olan simge değil , tersine somut görünümlü Güneşe tapınmadır.
Bu tuhaflığın tektanrıcı yorumlarının baz noktası Güneş kursunu ” bir tanrıdır ki dışında hiç birşey yoktur ” olarak görmesine dayanır ve tarihsel bir çarpıtmayapılır. Bu görünüşte tek tanrıcıcı bir devrim olarak görülebilir , çünkü Mısır panteonunun yıkılması anlamı taşır , fakat Judaize edilmiş batı tipi düşüncenin alt yapısını asla oluşturmaz. Çünkü Akhenaton Güneş biçimini alan bir tanrıya değil , Güneş_Tanrı’ ya , yanlızca ona tapmayı emretmiştir. Dünyanın içerdiği tüm sır , gündüz yıldızına indirgenmiştir ve bunun sonradan yaratılmış batı felsefelerinin felsefelerinin kavrayamamış olması ya epistomoloji eksikliğinden yada kasıtlı çarpıtmalardandır.
Mısırlılar için tek bir hakikatin maddeleşmesinden başka bir şey değildir. Bundan çıkan sonuç , tanrısal gerçekliği yansıtan firavunun gücünün yaşamın her alanını kapsadığıdır. Akhenaton’la birlikte firavun yalnızca Güneş – Tanrı olduğunda, bu sınırlama , firavunu , tanrısallığın tezahürlerinden ve yaşamın mucizelerinden dışlar. Bu nokta önemlidir, çünkü Mısır tanrıları kavranamayan ve bilinemeyen tanrısallığın metaforlarıdır ve her yerde her zaman hazırdır. Örneğin Osiris miti, ölen ve isis ile Nephtys’in ilgisi sayesinde yeniden doğan bu tanrı, bitkiler, Nil’in taşması yada yaşam ve ölüm gibi bütün döngüsel olayları açıklamanın bir biçimidir. Mısır dini hakkındaki kötü niyetli basitleştirmeler Mısır felsefi zekasına hakaret etmekten başka bir şey değildir. Bir çok nesne tek bir gücün ortaya çıkış noktası olabilir. Bütün tanrısallığı kavramanın olanaksızlığıyla buna saygı göstermenin zorunluluğu arasında yer alan Mısır’ lı tanıyabileceği , korkabileceği ve aynı zamanda tanrısallığın tezahürlerine ibadet etmiştir. Giden ve gelen olan ve ay tanrısı Khonsu’ya yol açan izci köpek-tanrı Upuanut’a , aslan-tanrıçalar Pakhet ve Sekhmet’e gibi.
Mısır Nil’den , Nil ‘de Afrikadan doğmuştur. Mısır ‘ın uygarlığı gibi dinininde Afrikadan etkilendiği yadsınamaz. Afrikanın geri kalanında olduğu gibi kutsallık duygusu doğaldır. Mısır’a göre tanrısallık yaşama içkindir ve bütün biçimleriyle yaşam tanrısallıktır. Mısır dilindeki neter sözcüğü hem tanrı hem de canlanma anlamına gelir. Tanrısallık hiç durmadan yenilenen bir şeydir. Antik Mısır’ı anlamak isteyen biri için bu temel kavramdır.
Bu kavram erken dönem Batılı Mısır uzamanlarının kavraması zor olan bir düşünce yapısıydı, bunlar vahiyli bir din olmasınıda güçlükle kavramışlardır. Tanrının soy kütüğü uzun süre tartışma konusu olmuştur. Bunların totemlermi yoksa fetişlermi olduğu S. Morenz’ e kadar tartışılagelmiş ve Judaize düşünce tarafından üzerinde oldukça dezanformasyonlar yapılarak batı eğitim sitemine alınmış ve etkileri hala devam etmektedir. Mısır tanrılarının Tinit Hanedanlığı döneminde ; İÖ 3150 doğru ; ortaya çıktığı varsayılmaktadır. hayvan başlı tanrılar , Horus’ un öncüsü olan şahin başlı , Hathor ‘u duyuran inek başlı tanrılar daha o dönemde görülmekteydi , fil başlılarda vardır fakat daha sonra panteon içinde görünmez. Bu tanrılar doğadan kültüre geçişe tanıklık eder.
Mısır’lı tanrılara bu hayvan başlarıyla niteleyen bireyselliklerini koruyarak bir değişim alanı yükler. Bu alan içinde aynı tanrı kimi zaman eril kimi zaman dişil olur ve sık sık rol değiştirir. Amon kimi zaman anne olur ve dünyanın yaratıcısı tanrıça Neith kadın gibi davranan bir erkek ve erkek gibi davranan bir kadındır. Çiftcinsiyetçilik yaratılmamış olan erildişilin ifadesidir. Bu anlamda Çok Tanrıcılık insanın küçümseyeceği bir ifadeden öte , yeryüzünü tanımadaki olanaksızlığının bir ifadesidir. Böylece Akhenaton , devrimci bir nitelik taşır. Çünkü büyük bir kendini beğenmişlikle sadece entellektüel olmanın ötesinde kişisel hanedanlıkla ilintili olduğunu görmek çok önemlidir. Çünkü firavun tanrısal kökenden geldiğinden Akhenaton, Güneş – Tanrı’yla özdeşleşir.
Akhenaton , firavunun iki babalığı arasındaki gerilime de son verdiği varsayılabilir ; Güneş teoloji‘ sine göre gerçekte RA ‘ nın oğlu , fakat Osiris’ in temsil ettiği önceki ölmüş kralın yerine geçtiği için aynı zamanda Horus’ tur. Böylece Akhenaton güneşin tek cisimleşmişi olur. Bu kuşkuludur., çünkü bir yandan Kraliyet ideolojisinde , eski ve orta imparatorluğun güneş teolojisi, Osiris soyundan geldiği iddiasıyla, bir yana atılmadıysa da adım adım egemenlik altına alınmıştır. Diğer yandan Ra’ nın oğlundan başka biri değildir.Fakat bilinemez olan Ra’nın kendisi hiç değildir.
Tek tanrıcılığın Musa tarafından ödünç alınmasına gelince , tehlikeli spekülasyonların zevkine cevap vermekten öteye gidemez. Özellikle Freud teorisi doğrudan Siyonizme hizmet etmek için hazırlanmış oldukça temelsiz ve somut kanıttan ve tarihsel çarpıtmaları beraberinde getirir. Spekülasyonlar üzerine teoriler yazılmış ve Yahudi inancına temel oluşturulmuş ve günümüze değil gerçekmiş gibi insanoğluna aktarılmıştır.
Akhenaton , Tek Tanrıyı yaratmadığı gibi bizim şeytan ‘ ımızıda yaratmamıştır. Şeytan ‘ın Mısır dinindeki öncülleri itibariyle bilmek önemlidir. Mısır Dini yaklaşık 3,000 yıl ayakta kalmış , doğma içermeyip bir yorum sistematiği içerdiğinden bir çok kozmik dönüşüme uğramıştır.
Uzun süre Mısır’ın iki esas tanrısı olduğu öğrenilmiştir. Biri yukarı mısır’ ın efendisi Horus diğeri aşağı Mısır ‘ın efendisi Seth . Her ikiside , Osirisle İsis’ in oğludur ve iktidar kavgasına tutuşacaklardır. Seth , Horus ‘un mirasına karşı çıkarak babası Osiris’i öldürmüştür. Horus teke tek kavgada kardeşine meydan okudu , onu yendi ve birleşmiş ülkenin hükümranı oldu. Krallık iktidarının meşru aktarımını açıkladığı kabul edilen bu mitte Horus iyi evlat , Seth ise kötü evlattır. Bir çok anlatıda da kötü karakterdir ve Kötülük Cininin habercisidir.
Farklı bir deyişle görünürdeki İyi ve Kötü , Horus – Seth çatışması hanedanlık sorunlarının dinsel bir bağlamda aktarımıdır. Mısır dininde Hristiyan anlamda ne iyi vardır nede kötü. Kötülük , iyilik olarak kabul edilen yaratılıştaki kaos’ un ortaya çıkmasıyla üretilmiştir. V. Hanedanlıktan sonra din tarafından betimlendiği biçimiyle kötülük politik Kral’ ın düşmanıdır , bütün monarşik devlet dinlerinin şemasıdır.
Mısır dini kozmos’ un yorumuna dayanan bir sistemdir ve yaratılışı korumayı hedefler. Mısır tarihi boyunca Roma işgaline kadar mitler, kuzey ve güneyde sürekli değişecek , yabancı panteonları besleyecektir. Örneğin Seth asurlular tarafından benimsenecek Baal olarak karşımıza çıkacaktır. Horus ve Osiris mitleri bu değişimlerin canlı örnekleridir. Mısır dinine göre bu dünyada iyilik ve kötülük var olamazdı ve kaos ya da Kötülük raslantısaldır, çünkü denge onu kendi alanlarına itiyordu ve itaat edebilirdi. Yeni imparatorluk dönemine kadar yöneten sistemden başka etik bir sistem olmadı ve bu sistemin temel ilkesi uyumu sağlamak ve güce başvurmayı engellemektir. Sadece yeni imparatorluk döneminde din, ahlaki duygu ile din arasında bir ilişki kurarak tanrılardan duyulan korkunun inançlı kişiyi erdemli kılacağını öne sürdü.
Mısır kozmogonisinde yaratılış , Kaos ‘un hassas bir anıdır ve kendi içinde hiçbir iyi ya da kötü ilke içermez. Etik , bir kez daha , insan toplumunun bir özelliğidir, yani dünyevidir. Mısır toplumunun temel yasakları , bizim anladığımız anlamda metafizik bir iyilik ilkesi dayatmaktan değil , yaşam kaynağı olan yaratılışın sürmesini güvenceye almaktan ibarettir. Yeryüzündeki iyilik ve kötülük Kaos ile yaratılış düzeni arasındaki mücadelenin yansılarıdır ve krallık iktidarı bu mücadelenin hakemidir. Dünyevi iktidar tarafından cezalandırılan insani ihlaller, Kaos ‘ un içini dolduracağı bir boşluk yaratan ihlallerdir. Fakat sondan önce , yaratılış art arda gelen başlangıcından başka bir şey değildir. Her akşam, gün batımında gökkubbe tarafından batıda yutulan tanrıça Nut, ertesi gün , gökyüzünde yükselmek için kalçalarını ayırarak yeniden çıkar.
Nut
Mısırlıya göre dünya , yıldızları ve yaratılışıyla birlikte yok olacaktır. Antik Mısır eskatolojisini , yani sona ilişkin kendi bakış açısını içerir. Yunanlılar zamanın sona ererek yeni bir altın çağ başlayacağını mısırdan ithal etmişlerdir. Mısır dininde ezeli bir şeytan ve lanetli bedenlerin ruhlarının Nihai yargıdan sonra sonsuza dek işkenceye maruz kalacağı fikri bilinmemektedir. Bununla ilgili yapılan her türlü yorum ve düşünce spekülasyondan ibarettir. Herşeyin kaçınılmaz ölümü ve başlangıçtaki Kaos2a geri dönüş fikriyle biçimlenmiş mısır uygarlığı kendisini, din dahil, insan toplumunun bir yansıması olarak görür.
Mısır dini , Yunanla birlikte , insan varlığını ve yaratılışı karşıt güçlerle uyum içerisinde tutmayı hedefleyen son büyük dindir. Dolayısıyla şeytan fikri yoktur. Tanrıların bile öldüğü bir uygarlıkta, sonsuz lanetleme düşünülemez.