Eski Türk İnanışlarında Kıyamet Günü

TÜRKOĞLU

Aktif Üyemiz
Kalgancı Çak
Kalgancı Çak
]Eski Türk İnanışlarında Kıyamet Günü “KALGANÇI ÇAK”Altaylar ‘da yaşayan şamanist Türkler bir gün dünyanın sonunun geleceğine yani kıyamete inanırlar.

Bu güne Altay Türkçesi’nde Kalgançı Çak denilir;

Türkiye Türkçesi’ndeki karşılığı kalacak olan çağdır. Eski Türkler ‘in inançlarında da kıyamet kavramı yer alırdı.

Eski Türkler kıyamete Uluğ Gün derlerdi ;Uluğ Gün; deyimini Türkler, müslüman olduktan sonra da kullanmışlardır.

Altay Türklerinin inançlarına göre kişioğulları gün geçtikçe azacak, yazıktan (günahtan) çekinmeyecek, kötülük alabildiğine çoğalacaktır.İyiliklerle dolu Tanrı Ülgen, bu yazıklı topluluktan uzaklaşacak, karanlık dünyanın kötü ruhu Erlik (Erklig) yeryüzüne yaklaşacak. Erlik’in yardımcısı Karaş ondan önce yeryüzüne çıkacak. Kişioğulları Ülgen’i unutacak.Kötü ruhlar ile iyi ruhlar, insanları kazanmak için yeryüzünde savaşacak. Karanlık dünyanın varlıkları Erlik, Karaş ve Kerey insanları karanlık dünyaya çekecek; Tanrı Ülgen ve iyi ruhlar (Mangdaşire, May-Tere) ise insanları aydınlığa, iyiliğe çekecek. İki taraftan da ölenler olacak. Sonunda Ülgen tek başına kalacak. Ülgen;Ölüler, kalkın!; diye bağıracak ve bütün ölüler dirilecek.

Altay Türkleri arasında, Kalgançı Çak’ı anlatan iki manzum söylence saptanmıştır. Bunlardan biri Televüt Türklerinin, biri de Telengit Türklerinindir. Bu iki söylence şöyledir:

TELEVÜT ANLATISI


Kalgançı Çak geldiğinde gök demir, yer sarı bakır olur. Hanlar hanlara saldırır, uluslar birbirine kötülük düşünür. Katı taşlar ufalır, sert ağaçlar kırılır. Kişi bir dirsek denli küçük olur, baş parmak denli erkek olur. Erlerin dizgini kısa olur (=güçlülerin elinde oyuncak olurlar). Ayak takımı bey olur. Baba çocuğunu, çocuk babasını saymaz. Yaban soğanı pahalı olur. At başı denli altına bir kap yemek verilmez. Ayak altında altın bulunur da onu alacak kimse bulunmaz.

TELENGİT ANLATISI


Kalgançı Çak geldiği, kara yer od’la (ateşle) kaplandığında Büyük Kaan Ata Tanrı (Kayra Kaan Ada Kuday) kulaklarını tıkar. O çağda dünya bozulur, yer ve kişi soyu mahvolur. Fitne ve fesat saçan acımasız yel insanları heyecanlandırır. Töre bozulur. Tepeler çalkanır, demir üzenginin dibi delinir, çuvaldızın deliği yırtılır. Ulus bozulur. İnsan kara böcek gibi kanatlanır, gözlerine kan dolar. Kara su kanla karışık akar. Yer uğuldar, dağlar sallanır, çukurlar-hendekler yıkılır. Gök gürler kenarı açılır, deniz çalkanır dibi görünür. Yerin altı üstüne gelir. Yosunlar öğütülüp toz olur. Gök sallanıp eteği açılır, deniz dalgalanıp dibi görünür. Deniz dibinden dokuz kara taş çıkar; dokuz taş dokuz yerinden yarılır; her taştan dokuz çemberli dokuz sandık çıkar; her sandıktan demir atlı dokuz kişi çıkar; bu kişilerden ikisi başkan olur. Bunların bindikleri atlar; Vuruşkan Ulu Sarı; adlı olur; ön ayakları kılıçlı, kuyrukları bıçaklı olur; ağaca rastlarsa ağacı keser, diriye çarparsa diriyi yok eder. İl güne rahat olmaz. Ay ile Güneş aydınlık vermez, ışıksız olur. Ağaçlar kökünden kopar, baba çocuğundan ayrılır, bitkiler mahvolur, soyu kurur. Analar sevgililerinden ayrılır, dul kalır. Yerde; köngül; denilen bir ağulu ot biter, kökünden sarı çekirge çıkar; hayvanlara çarparsa hayvanların, insanlara çarparsa insanların kanını sömürür.
İşte o zaman Şal-Yime haykırır:

Bu yana bak Mangdaşire ! Yardım et !

Köngül otunu yok edemedim. Köngül otunun kökünde konur yılan var.
Mangdaşire’den ses çıkmaz. Ondan yardım gelmeyince Şal-Yime, May-Tere’ye haykırır:
Büyük kağan ulusunu bıraktı, cins aygır sürüsünü bıraktı. Yer alt üst oldu, sular kurudu. Yakalı giyimlerin yakası parçalandı. Yönetilen yurt başsız kaldı. Kuşlar yuvalarını, geyikler duraklarını, kadınlar yavrularını bıraktı.May-Tere’den ses çıkmaz.Bundan sonra Erlik’in kahramanlarından Karaş ile Kerey yer yüzüne çıkar. Onlar çıkınca Ülgen’in kahramanları Mangdaşire ile May-Tere gökten yere iner. Savaşırlar. May-Tere’nin kanı od (ateş) olup yeryüzünü kaplar. İşte o zaman Kalgançı Çak olur…

Alltay Türkleri arasındaki başka bir anlatıya göre ise Ülgen, Tanrı’dan korkmayı ve kendilerini değiştirmeği öğretmek üzere May-Tere’yi insanlara gönderecek. Buna kızan Erlik, May-Tere’ye saldıracak. May-Tere’nin kanı bütün dünyayı kızıla boyayacak; dört bir yanı ateşler, alevler kaplayacak ve bunlar göklere değin yükselecek. O zaman Ülgen gelecek ve ellerini çırpıp Ey ölüler! Kalkın!; diyecek. Ölüler yerden, denizden, ateşten, ölüm geldiğinde bulundukları yerden çıkacaklar. Dünyadaki ateş Erlik’le birlikte onun taifesi olan bütün kötü kişileri yok edecek.
 
Üst Alt