Hepimizin çevresinde varlar..
Hepimizin günlük hayatında mutlaka karşımıza çıkmışlardır..
Hepimiz bir veya bir kaçıyla mutlaka muhatap olmuşuzdur..
Peki kim bunlar?
Yaşadığımız Dönemde hak ve hakikatin önüne geçen,Hakkı batıl ve Batılı da hak diye gösteren,Bilinçli veya bilinçsiz saptırıcılar. İnsanlığın tarihi seyir çizgisi incelendiğinde hiçbir dönemde şuan ki kadar insani değerlerin ayak altı edildiği, göz göre göre doğruların-hakkın yalana ve batıla kurban edildiği, zihinsel faaliyetlerin-bilinç-şuur-farkındalık -basiretin tutulması, algılama ve duyumsamanın ve izah etmenin hiç bu kadar tökezlediği-can çekişdiği, mürekkep yaladığını idda eden ve akıllı-bilgili diyerek piyasada arzı endam eden büyük cüsseli-görünüşü etkili ancak dar görüşlü- basit düşünceli-yanlış ve zahiri bir bakışla dibe vuran yanlış ve batıl çözümlemeleri bu denli bir cehaletle veya ihanetle şahid olunmamış-görülmemiştir…
Kur’an-i tabirle insanın “hem çok cahil hem çok zalim; hem çok unutkan hem çok nankör; hem çok bencil-nefsi emmare düşkünü hem sabırsız; hem inatçı hem kıskanç-hasid…” gibi daha bir çok olumsuz durumu en etkin yaşadığı-tavan yaptığı dönem şu ahirzamandır…Tabiri caizse insanlık tarihi seyir çizgisinde Hz. Adem’le başlayan hayat serüveni-macerası-imtihanında ilk dönemler ilkokul düzeyinde iken insanlık ahirzaman da ise üniversite düzeyine çıkmıştır. İlk bakışda aslında insanlık tekamül etmiş gelişmiş ve üniversite düzeyine gelmiş olduğu gibi bir durum görülse de bilgi ve birikim açısından olumlu bir hava olsa da insanlık pozitif değerlerinden de saf ve temiz duygularından da tüketerek ve yukardaki saydığımız negatif özelliklerinide güçlendirerek-tavan yaptırarak üniversite düzeyine insanlığın son perdesine ulaşmış bulunmaktadır…
Şuan insanlık bahusus-özellikle müslümanlar kendisinin iki dünyada da saadetini sağlamak için verilen tüm özelliklerini büyük oranda ve büyük bir hileyle(!) kendi nefsi emmaresini tatmin ve sadece dünya masivasının temini için kullanmaktadır…çoğunlukla kendini gerçekleştirme(!)-olmak istediği noktaya ulaşmak ki ilahi fıtrat bunun gerçek bir İslami yaşamla olacağının çekirdeğini içinde barındırırken, insanlık ise ya direk yada hileli yolları kullanarak şartların olumsuzluğunu da bahane ederek kendini hem de İslam adına şeytanın-nefsi emmarenin-zalimlerin-diktatörlerin-münafıkların-facirlerin eline bırakarak gerçekleştirme çabası ve gayretine girmekte böylece genetiğiyle oynanan zehirli yiyecekler haline dönüşmekte ancak zahiren insan görünümünde olduğu için olayın iç yüzü bu dünya için gizli kalmaktadır ki işte öteki alem yani ahiret herkesin içyüzünün zahirleştiği ya bir canavar kimliğine dönüştüğü yada nur saçan bir kandile dönüştüğü aslında kendini nerede gerçekleştirdiyse onun aşikar olduğu-olacağı mutlak bir yerdir…
Bu çerçevede insanlığın-bahusus özellikle müslümanların nefis ve şeytanlara-münafıklara-zalimlere kendilerini teslim ederken kullandıkları hileli yollar ki bu yollar tamamen kendini özellikle Allah’ı haşa kandırma-aldatma çabaları ve gayretleri göze çarpmaktadır…Bunlar iki çeşittir.
1- Bu gruptakiler de İslam’ı bilgi düzeyinde tarihi-siyaseti-kültürü-irfanı-tefsiri-hadis ve fıkıh gibi ilmi bir bilince sahip olanlar ve olmayanlar diye ayırabiliriz..İslam’ı bilgi düzeyinde bilenlerin daha çok tavırları kaçamaktır, bildiğini gizlemektir, hakkı hakk için istememek sadece kendini tatmin etmek ve dünyevi hedeflere ulaşma aracı olarak kullanmaktır. Bunlar asla temel sorunlara inmez hep kıyıdan köşeden konuları gündem eder tali meseleleri ana meseleymiş gibi oyalanır ve oyalatır tek derdi varolan şartların değişmemesidir çünkü kendi dünyasının zarar görmesi ihtimali vardır…ama çevreye verdiği mesaj ise bireysel ve toplumsal görevini İslami noktada yerine getirmiş ifa etmiş kalbi mutmain, huzurlu imajıdır…gerçekte kendi de iç alemiyle savaş halindedir ancak dünya ve masiva asıl yapması gereken çalışmalardan uzaklaştırmaktadır engellemektedir.İslami bilgiler onun göğsünü daraltır-sıkar gününü karartır ve üzerinde ciddi bir ağırlık oluşturur. Nefsi istekleriyle İslamın çatışmasında hep arada kalır nefsini tercih eder ama bu onun için daha bir sıkıntı yaratır. Ancak çevresine verdiği imajıda zedelememeye belli etmemeye çalışır…
İslami bilgiye sahip olmayanlar ; hiç bilmeyenleri gerçekte bunlar avam düzeyinde olup normal halkın genel durumuna rengine göre hareket edenlerdir…Az bilenler ise çoğunlukla çok bilmiş görüntüsü ve edasıyla herşey hakkında konuşacak ve ahkam kesecek bir bilgi birikimine sahip imajı sergileyelerek gerekli gereksiz her konuda fikir beyanında bulunurlar…bu tamamen kendi cahilliğini kapatma çalışması ve yaptıklarını bir mantığa oturtma gayretiyledir. Bu gruptakiler zalim ve münafıklar için en çok yem olabilecek ve kandırılabilecek potansiyele sahip batıla kayınca da Hakka döndürmenin çok zor olduğu, batılı hakk zannettikten sonra hakikati görmeleri gereken bilinç ve şuurdan yoksun oldukları halde kendilerini herşeyi iyi bildikleri zehabına kapıldıkları için düzelmeyen hastalardır…Günah ve haramlara çok rahatlıkla kayabilir ve kılıfını da bulabilirler. Kendilerine uygun, sözde alim ve liderlerin fetvalarının rahatlığıyla takvadan imandan soyunurlar…
2- Bu gruptakiler tamamen ihanet şebekesidir. İslamın gizli düşmanları ve insanları saptırma ve hak yoldan uzaklaştırma günah ve harama yönlendirme ekibidir…Bunlar alim kılıklı, özgürlükçü, demokratik, hümanist, lider, sanatçı değişik sivil toplum kuruluşu önderleri perde arkası manevi yöneticileri, kanaat önderleri vb.. şekillerde karşımıza çıkabilmektedirler. Bunlar İslam düşmanları ve münafık liderlerin Amerikancı İsrail müttefiklerinin Halk içerisine uzanmış kirli maskeli elleridir. Bunlar çoğunlukla farklı renkler ve tarzda olmalarına rağmen tek merkezi noktaya hizmet edip sonucu bağlı oldukları şeytani mihraka düğümlemeleridir. Bunların en dinamik yardımcılarıda 1. gruptaki ilmi ve bilgi seviyesi iyi olan ama dünya ve nefsine köle kişilerdir. Halkı bu samimi görünen yalaka ve dünyacı makam ve mevki şan ve şöhret hastası paralı maaşlı bazen gönüllü köleleri vasıtasıyla kandırmakta-aldatmakta- saptırmaktadırlar…
Amerika ve diğer İslam düşmanlarının hedeflerine ulaşmaları ve halkı bu noktada ikna etme çalışmaları bunların sayesinde olmaktadır…bunlar aynen çölde serap gibidirler susuz çölleri vaha, vahaları çöl gibi göstermektedirler. Bunlar deccalı süfyanın en kıymetli dindar yardımcılarıdır. Deccalı süfyan tüm yaptığı haram ve günahları ve zulümleri şeytanlıkları bu islami görünen dünyacı ve menfaatçı yalakalar tarafından örtbas edebilmekte temize çıkıp ak-pak olabilmektedir…
Bunların içinde bir grup zalime karşı numarasını-tiyatrosunu oynayanlar da Zalimin deccalin halklar için hazırladığı zehirli yemekler ve sofrasının daha rahat yenilmesi ve hissedilmemesi için sofrada zehirli yemeklerden şikayetçi olmaz dile getirmez kaşıkların paslı olduğu, çatalın temiz olmadığı, bıçağın desensiz olduğu gibi gülünç konuları sorun olarak gündem yapar ki kimse yemeğin içeriğine dikkat etmesin ve asıl konular ve sıkıntılar dile gelmesin getirenlerde hemen hain ilan edilsin, marjinal bırakılsın…
İşte böyle bir zamanda böyle bir ortamda İslamı yaşamak ve savunmak ve bu çerçevede Hakkı haykırmak ve batıldan yüz çevirmek halkı tüm zorluklara ve engellemelere rağmen bilinçlendirmeye çalışmak en asli vasifedir…Bu vasifeyi anlamsız bahanelerle ve bilinçli olarak yapmaya yanaşmayanlar cehennemle avunacaklarını, hiç bir ibadetin bu gerçeği-sonucu değiştirmeyeceğini unutmamalıdırlar…
Alıntı