[SAGAAL]
[/SAGAAL]
[TAMAM]Dağları görürsün de onları durgun sanırsın, oysa onlar bulutların hareketi gibi hareket etmektedirler. Bu her şeyi sapasağlam, mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Gerçekten O yaptıklarınızdan haberdardır.[/TAMAM]
Yeryüzünün en sabit görünümlü, şekli dağlardır. Dağların ulaşılmazlığı fikri, bazı ilkel zihniyetlerin çok tanrılı inançlarda, dağların tepelerinde tanrılar olduğunu düşünmelerine bile sebep olmuştur. Dağların ulaşılmazlığı kadar yerinden oynamaz sabit görüntüsü de insanlar için bir aldatmacadır. Ayet bu algı yanılmasını ortaya koymakta ve dağların bulutlar gibi hareket ettiğini söylemektedir. En sabit görüntüyü veren dağlar bile hareket ediyorsa, onlarla beraber tüm yerküremiz hareket ediyor demektir. Ayet insanların algı yanılgılarından kaynaklanan sabit Dünya fikrini böylece yıkmakta ve en sabit görüntülü dağların hareketini bulutlara benzeterek, o dönemin insanları için inanılmaz olan bir bilgiye işaret etmektedir.
Peygamberimiz döneminde yaşayan insanlar için inanılmaz olan bu işaret, ilk yüzyıllarda ayetin kıyamete işaret ettiği söylenerek anlaşılmadı. Hiç Arapça bilmeyen biri bile yorumun yanlış olduğunu ve Kuran ile çeliştiğini rahatça anlayabilir. Kuran’da anlatılan kıyamet günü meydana gelecek olaylar farkına varılmayacak olaylar değildir, tam tersine her şeyin yıkılıp mahvolduğu, görenlerin dehşete kapıldığı olaylardır. Kuran’da kıyameti tarif eden tüm ayetlerden bu anlaşılabilir. Oysa incelediğimiz ayette, insanların dağları hareketsiz sandığı, fakat bunun bir yanılsama olduğu söylenmektedir. Ayette anlatılan dağların hareketinden, kıyamet günü dağların hareket edeceği hiçbir şekilde anlaşılmamaktadır.
DÜNYA DÖNSE NELER OLURMUŞ
Peygamberimiz’den sonraki ilk yüzyılda yapılan bu yanlışları, 1970’lerde Suudi Arabistanlı Şeyh Abdul Aziz Bin Baz’ın, Dünya’nın hareketsiz olduğuna ve aksini söyleyenlerin kafir olduğuna dair açıklamalarını okuduktan sonra mazur görebilirsiniz! Suudi Arabistanlı Şeyh şöyle diyor : “… Bunu iddia eden kafir olur ve delalete düşer. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi taktirde kafir ve mürted olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır. Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar,nehirler, denizler bir düzende kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Bunların hiçbiri görülmediğine göre, Dünya’nın hareketli olduğu iddiası uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.” Görüldüğü gibi Dünya’nın hareketsiz olduğuna dair kanaatler o kadar kuvvetli olmuştur ki; Kuran’daki işaretlere rağmen din adamı görüntüsündeki cahiller, Kuran’ın işaret ettiği bu gerçeği söyleyenin kafir olduğunu ve öldürülmesi gerektiğini iddia edebilmişlerdir (Hem de 20. yüzyılda). Kuran, kitabımız boyunca gördüğümüz gibi mucizelerle doludur, fakat din adına uydurulan birçok kaynaksa zırvalarla doludur. Bu zırvalarla dolu kaynakları dinde rehber edinenler, Kuran’ı yanlız okuma kitabı gibi okuyup, anlamını anlamaya çalışmayanlar, dine en büyük zararı vermişlerdir. Kuran mucizeleriyle ilgili bu çalışmamız ateistlerin, dinsizlerin, dindarların hepsine yöneliktir. Uydurmaları dine karıştıranlar da bu kitabımızdan yararlanmalı, Kuran’ın güvenilirliğini kavramalı ve uydurma, hurafelerle dolu kaynakların din adına hiçbir şey ifade etmediğini anlamalıdırlar.
GALİLE’YE YAPILANLAR
Dünya’nın hareket ettiği fikrine karşı din (!) adına yapılan saldırılara önce İslam aleminden örnek verdik. Oysa Hırıstiyan dünyasındaki Galile örneği çok daha ünlüdür. Galile Allah’ın Evren’i yarattığına inanan, bilimsel araştırmalar yapan inançlı bir bilim adamıydı. Sarkaç yasalarından, düşme yasalarına kadar birçok önemli fizik kuralını ortaya koydu. Onun deneyci, gözlemci bilimsel anlayışı birçok ilki gerçekleştirmesini sağladı.
Galile’yle ilgili tarihteki en meşhur olaysa, Dünya’nın hareket ettiğini ortaya koyması ve bunun sonunda başına gelenlerdir. Hırıstiyan kilisesi Ortaçağ’da Aristo’nun ve Batlamyus’un Evren ve Dünya ile ilgili fikirlerini resmi görüş olarak kabul etmişti. Bu Evren modelinde Dünya sabit bir şekilde duruyorken, Güneş, Dünya’nın etrafında dönüyordu. Kilise, Dünya merkezli bu görüşü resmi görüş olarak kabul etmişti. Kilise kendi görüşlerini Tanrı’nın iradesinin yansıması olarak sunduğu için, o dönemde bu görüşlere karşı çıkmak Tanrı’ya karşı çıkmak olarak değerlendirilirdi. Görüldüğü gibi dini bilimle çatışır gibi gösteren açıklamaların kaynağı cahil din adamları, bu din adamlarının yönetimindeki din kurumlarıdır. İslam’da da bu böyledir, Hırıstiyanlık’ta da böyle olmuştur. İnsanların dedikleriyle, Allah’ın gönderdiği vahiylerin karışması engellenirse bu sorun çözülecektir. Yoksa insanların kendi görüşlerini dine katıp, din diye savunmalarının günahı devam edecektir.
Galile, Kopernik ve Kepler’le devam eden süreçte Dünya’nın hareket ettiğini ve Güneş’in merkezde olduğunu, Dünya’nın merkez olmadığını savundu. Kilise Galile’ye, Kopernik ve Kepler’e davrandığı kadar yumuşak davranmadı. Galile kilisenin kurduğu “Inquisition” (Engizisyon) mahkemesine çağrıldı. Ölmek veya tövbe belgesi imzalayıp hatalı olduğunu kabul etmek arasında kalan Galile, tövbe belgesini imzaladı, savunduklarının hatalı olduğunu beyan etti. Galile, bununla da kurtulamadı ve maddi, manevi işkencelere uğradı. Engizisyon’un keyfi istediği kadar hapiste kaldı, üç yıl haftada bir kere yedi tövbe pasajını okumaya mahkum edildi. Kilise ve Galile’nin arasında geçenler tarih kitaplarında din ile bilim arasında geçen kavganın en önemli örneği olarak gösterilmektedir. Oysa görüldüğü gibi bu kavganın sebebi din değil, din adamı etiketiyle boy gösterenlerdir. Kuran, bizi din adamı etiketiyle boy gösterenlerin zulümlerine, onların maddi menfaatler için yaptığı rezilliklere karşı uyarmıştır.
DAĞLARIN HAREKETLERİ
Kuran’da Dünya’nın hareket ettiğine işaret eden tek ayet bu bölümde incelediğimiz ayet değildir.10.bölümde incelediğimiz 21-Enbiya Suresi-33. ayeti de Güneş ve Ay gibi Dünya’nın da hareket ettiğine işaret etmektedir.
Bu bölümde incelediğimiz ayetin başka bir işareti de olması mümkündür. Yerkabuğumuz kendisinden daha yoğun olan Manto tabakasının üzerinde yüzer gibi hareket etmektedir. Bu yüzden tüm kıtalar başta bir aradayken yüze yüze birbirlerinden ayrılmıştır. İlk olarak Alman bilim adamı Alfred Wegener’in 1915 yılında yayınlanan makalesiyle ortaya koyduğu bu oluşum, başta itirazlara uğradıysa da zamanla fizikçilerin yaptığı araştırmalar Wegener’in haklılığını ortaya koydu. Yerkabuğunu oluşturan okyanus ve katı parçalar (bunlara levha denmektedir), bir gölün üzerine serpilmiş sallar gibi birbirine çarpmakta, birbirlerinin altına girmekte, birbirlerine sürtünmektedir. Bunların hareket hızları yıllık 3 cm ile 15 cm arasındadır. Böylece sabit, sarsılmaz gördüğümüz dağlar Dünya ile beraber Uzay’da hareket ettikleri gibi, bağlı oldukları kıta parçasıyla da hareket halindedir. Kim bilir belki sarsılmaz, oynamaz, sabit sandığımız dağların başka hareketlerini de keşfederiz!
DÖNEN BİR DÜNYADA MUNTAZAM BİR YAŞAM
Üzerinde bulunduğumuz Dünya kendi etrafında hızla dönerken, Güneş etrafında da döner, aynı zamanda Güneş sistemiyle beraber Uzay’da hızla hareket eder, bu arada Ay’la beraber Dünya’nın yaptığı hareketlerden, diğer gezegenlerin çekim güçlerine kadar birçok etken ve bunlara bağlı hareketler vardır. İşte tüm bu oluşumlar içinde rahatça uyuyor, rahatça yemek yiyor, rahatça konuşuyor, rahatça kitap okuyor, rahatça spor yapıyoruz. Arabanın en makbulu hızını, hareketini, süspansiyon sistemleriyle yolcusuna hissettirmeyenidir. En mükemmel arabayla bile düz yolda giderken yolculuk yaptığımızı hiç hissetmememiz ne kadar mümkün olabilmektedir? Araba gibi Dünya’ya nazaran çok basit bir aracı tesadüflerle açıklayanlara çılgın gözüyle bakılmaz mı? Oysa Dünya’mız çok hızlı, çok karışık hareketlerini kaptansız, şoförsüz mükemmel şekilde yerine getirmektedir. Hem de biz yolculara en ufacık bir sarsıntı hissettirmeden, ufacık bir rahatsızlık vermeden…
Bu bölümün başında incelediğimiz ayet, tüm bu oluşumların Allah’ın her şeyi sapasağlam, mükemmel yapması sayesinde oluştuğunun dersini de vermektedir.
[TAMAM]Dağları görürsün de onları durgun sanırsın, oysa onlar bulutların hareketi gibi hareket etmektedirler. Bu her şeyi sapasağlam, mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır. Gerçekten O yaptıklarınızdan haberdardır.[/TAMAM]
Yeryüzünün en sabit görünümlü, şekli dağlardır. Dağların ulaşılmazlığı fikri, bazı ilkel zihniyetlerin çok tanrılı inançlarda, dağların tepelerinde tanrılar olduğunu düşünmelerine bile sebep olmuştur. Dağların ulaşılmazlığı kadar yerinden oynamaz sabit görüntüsü de insanlar için bir aldatmacadır. Ayet bu algı yanılmasını ortaya koymakta ve dağların bulutlar gibi hareket ettiğini söylemektedir. En sabit görüntüyü veren dağlar bile hareket ediyorsa, onlarla beraber tüm yerküremiz hareket ediyor demektir. Ayet insanların algı yanılgılarından kaynaklanan sabit Dünya fikrini böylece yıkmakta ve en sabit görüntülü dağların hareketini bulutlara benzeterek, o dönemin insanları için inanılmaz olan bir bilgiye işaret etmektedir.
Peygamberimiz döneminde yaşayan insanlar için inanılmaz olan bu işaret, ilk yüzyıllarda ayetin kıyamete işaret ettiği söylenerek anlaşılmadı. Hiç Arapça bilmeyen biri bile yorumun yanlış olduğunu ve Kuran ile çeliştiğini rahatça anlayabilir. Kuran’da anlatılan kıyamet günü meydana gelecek olaylar farkına varılmayacak olaylar değildir, tam tersine her şeyin yıkılıp mahvolduğu, görenlerin dehşete kapıldığı olaylardır. Kuran’da kıyameti tarif eden tüm ayetlerden bu anlaşılabilir. Oysa incelediğimiz ayette, insanların dağları hareketsiz sandığı, fakat bunun bir yanılsama olduğu söylenmektedir. Ayette anlatılan dağların hareketinden, kıyamet günü dağların hareket edeceği hiçbir şekilde anlaşılmamaktadır.
DÜNYA DÖNSE NELER OLURMUŞ
Peygamberimiz’den sonraki ilk yüzyılda yapılan bu yanlışları, 1970’lerde Suudi Arabistanlı Şeyh Abdul Aziz Bin Baz’ın, Dünya’nın hareketsiz olduğuna ve aksini söyleyenlerin kafir olduğuna dair açıklamalarını okuduktan sonra mazur görebilirsiniz! Suudi Arabistanlı Şeyh şöyle diyor : “… Bunu iddia eden kafir olur ve delalete düşer. Bunu iddia eden kişi tövbeye davet edilir. Ederse ne ala! Aksi taktirde kafir ve mürted olarak öldürülür ve malı da Müslümanlar’ın hazinesine katılır. Eğer ileri sürdükleri gibi Dünya dönüyor olsaydı ülkeler, dağlar, ağaçlar,nehirler, denizler bir düzende kalmazdı. İnsanlar batıdaki ülkelerin doğuya, doğudaki ülkelerin batıya kaydığını görürlerdi. Kıble’nin yeri değişir, insanlar kıbleyi tayin edemezlerdi. Bunların hiçbiri görülmediğine göre, Dünya’nın hareketli olduğu iddiası uzun sürecek birçok nedenden dolayı batıldır.” Görüldüğü gibi Dünya’nın hareketsiz olduğuna dair kanaatler o kadar kuvvetli olmuştur ki; Kuran’daki işaretlere rağmen din adamı görüntüsündeki cahiller, Kuran’ın işaret ettiği bu gerçeği söyleyenin kafir olduğunu ve öldürülmesi gerektiğini iddia edebilmişlerdir (Hem de 20. yüzyılda). Kuran, kitabımız boyunca gördüğümüz gibi mucizelerle doludur, fakat din adına uydurulan birçok kaynaksa zırvalarla doludur. Bu zırvalarla dolu kaynakları dinde rehber edinenler, Kuran’ı yanlız okuma kitabı gibi okuyup, anlamını anlamaya çalışmayanlar, dine en büyük zararı vermişlerdir. Kuran mucizeleriyle ilgili bu çalışmamız ateistlerin, dinsizlerin, dindarların hepsine yöneliktir. Uydurmaları dine karıştıranlar da bu kitabımızdan yararlanmalı, Kuran’ın güvenilirliğini kavramalı ve uydurma, hurafelerle dolu kaynakların din adına hiçbir şey ifade etmediğini anlamalıdırlar.
GALİLE’YE YAPILANLAR
Dünya’nın hareket ettiği fikrine karşı din (!) adına yapılan saldırılara önce İslam aleminden örnek verdik. Oysa Hırıstiyan dünyasındaki Galile örneği çok daha ünlüdür. Galile Allah’ın Evren’i yarattığına inanan, bilimsel araştırmalar yapan inançlı bir bilim adamıydı. Sarkaç yasalarından, düşme yasalarına kadar birçok önemli fizik kuralını ortaya koydu. Onun deneyci, gözlemci bilimsel anlayışı birçok ilki gerçekleştirmesini sağladı.
Galile’yle ilgili tarihteki en meşhur olaysa, Dünya’nın hareket ettiğini ortaya koyması ve bunun sonunda başına gelenlerdir. Hırıstiyan kilisesi Ortaçağ’da Aristo’nun ve Batlamyus’un Evren ve Dünya ile ilgili fikirlerini resmi görüş olarak kabul etmişti. Bu Evren modelinde Dünya sabit bir şekilde duruyorken, Güneş, Dünya’nın etrafında dönüyordu. Kilise, Dünya merkezli bu görüşü resmi görüş olarak kabul etmişti. Kilise kendi görüşlerini Tanrı’nın iradesinin yansıması olarak sunduğu için, o dönemde bu görüşlere karşı çıkmak Tanrı’ya karşı çıkmak olarak değerlendirilirdi. Görüldüğü gibi dini bilimle çatışır gibi gösteren açıklamaların kaynağı cahil din adamları, bu din adamlarının yönetimindeki din kurumlarıdır. İslam’da da bu böyledir, Hırıstiyanlık’ta da böyle olmuştur. İnsanların dedikleriyle, Allah’ın gönderdiği vahiylerin karışması engellenirse bu sorun çözülecektir. Yoksa insanların kendi görüşlerini dine katıp, din diye savunmalarının günahı devam edecektir.
Galile, Kopernik ve Kepler’le devam eden süreçte Dünya’nın hareket ettiğini ve Güneş’in merkezde olduğunu, Dünya’nın merkez olmadığını savundu. Kilise Galile’ye, Kopernik ve Kepler’e davrandığı kadar yumuşak davranmadı. Galile kilisenin kurduğu “Inquisition” (Engizisyon) mahkemesine çağrıldı. Ölmek veya tövbe belgesi imzalayıp hatalı olduğunu kabul etmek arasında kalan Galile, tövbe belgesini imzaladı, savunduklarının hatalı olduğunu beyan etti. Galile, bununla da kurtulamadı ve maddi, manevi işkencelere uğradı. Engizisyon’un keyfi istediği kadar hapiste kaldı, üç yıl haftada bir kere yedi tövbe pasajını okumaya mahkum edildi. Kilise ve Galile’nin arasında geçenler tarih kitaplarında din ile bilim arasında geçen kavganın en önemli örneği olarak gösterilmektedir. Oysa görüldüğü gibi bu kavganın sebebi din değil, din adamı etiketiyle boy gösterenlerdir. Kuran, bizi din adamı etiketiyle boy gösterenlerin zulümlerine, onların maddi menfaatler için yaptığı rezilliklere karşı uyarmıştır.
Ey iman sahipleri! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan da geri çevirirler…
Din adamı diye, dindar diye ortaya çıkan cahil ve gözünü para hırsı bürümüş dinci (!) insanlardan kendimizi korumalıyız. Bunu yapmamız dini güvenilir kaynak olan Kuran’dan öğrenmekle, din adına söylenenlerin Kuran’dan dayanağını aramakla mümkün olabilir. Kuran’ı rehber yapmak, hem hurafelerden kurtulmanın, hem de dini gerçek şekliyle öğrenmenin olmazsa olmaz şartıdır.
DAĞLARIN HAREKETLERİ
Kuran’da Dünya’nın hareket ettiğine işaret eden tek ayet bu bölümde incelediğimiz ayet değildir.10.bölümde incelediğimiz 21-Enbiya Suresi-33. ayeti de Güneş ve Ay gibi Dünya’nın da hareket ettiğine işaret etmektedir.
Bu bölümde incelediğimiz ayetin başka bir işareti de olması mümkündür. Yerkabuğumuz kendisinden daha yoğun olan Manto tabakasının üzerinde yüzer gibi hareket etmektedir. Bu yüzden tüm kıtalar başta bir aradayken yüze yüze birbirlerinden ayrılmıştır. İlk olarak Alman bilim adamı Alfred Wegener’in 1915 yılında yayınlanan makalesiyle ortaya koyduğu bu oluşum, başta itirazlara uğradıysa da zamanla fizikçilerin yaptığı araştırmalar Wegener’in haklılığını ortaya koydu. Yerkabuğunu oluşturan okyanus ve katı parçalar (bunlara levha denmektedir), bir gölün üzerine serpilmiş sallar gibi birbirine çarpmakta, birbirlerinin altına girmekte, birbirlerine sürtünmektedir. Bunların hareket hızları yıllık 3 cm ile 15 cm arasındadır. Böylece sabit, sarsılmaz gördüğümüz dağlar Dünya ile beraber Uzay’da hareket ettikleri gibi, bağlı oldukları kıta parçasıyla da hareket halindedir. Kim bilir belki sarsılmaz, oynamaz, sabit sandığımız dağların başka hareketlerini de keşfederiz!
DÖNEN BİR DÜNYADA MUNTAZAM BİR YAŞAM
Üzerinde bulunduğumuz Dünya kendi etrafında hızla dönerken, Güneş etrafında da döner, aynı zamanda Güneş sistemiyle beraber Uzay’da hızla hareket eder, bu arada Ay’la beraber Dünya’nın yaptığı hareketlerden, diğer gezegenlerin çekim güçlerine kadar birçok etken ve bunlara bağlı hareketler vardır. İşte tüm bu oluşumlar içinde rahatça uyuyor, rahatça yemek yiyor, rahatça konuşuyor, rahatça kitap okuyor, rahatça spor yapıyoruz. Arabanın en makbulu hızını, hareketini, süspansiyon sistemleriyle yolcusuna hissettirmeyenidir. En mükemmel arabayla bile düz yolda giderken yolculuk yaptığımızı hiç hissetmememiz ne kadar mümkün olabilmektedir? Araba gibi Dünya’ya nazaran çok basit bir aracı tesadüflerle açıklayanlara çılgın gözüyle bakılmaz mı? Oysa Dünya’mız çok hızlı, çok karışık hareketlerini kaptansız, şoförsüz mükemmel şekilde yerine getirmektedir. Hem de biz yolculara en ufacık bir sarsıntı hissettirmeden, ufacık bir rahatsızlık vermeden…
Bu bölümün başında incelediğimiz ayet, tüm bu oluşumların Allah’ın her şeyi sapasağlam, mükemmel yapması sayesinde oluştuğunun dersini de vermektedir.