Fedakârlığı canlı tutan haslet: Îsa
Îsar, insanın, başkalarını kendisine tercih etmesi mânâsına gelmektedir.
Milletinin ve ailesinin menfaat ve çıkarlarını şahsî çıkarlarından önce düşünmek de îsar kapsamındadır. Tasavvuf bakış açısıyla da, en samimi bir düşünceyle topyekün şahsîliklere karşı bütün bütün kapanıp yaşama yerine yaşatma hazlarıyla var olmanın unvanı kabul edilmiştir.
Îsar hasletini hayatın içinde şu şekilde görebiliriz:
* Hakk yolunda, îmân ve ehl-i îmân uğrunda candan geçilmesidir ki, civanmertliğin zirvesi sayılır.
* Riyâset ve makam konusunda her türlü fedâkârlıkta bulunmadır ki, birincisine oranla bir basamak daha geri kabul edilmiştir.
* Maddî refah ve mutlulukta başkalarını düşünmek.
* Bedel ve karşılık beklentisine girmeden ilim ve fikir faaliyetlerinde bulunmak.
* Zekat ve sadaka gibi yardımlaşma müesseseleri.
* Güler yüz, tatlı dil ve değişik hayırlara vesile olma ki, hemen herkesin muvaffak olabileceği bir hayır türüdür.
--------------------------------------------------------------------------------
Cömertlik ve cimrilik
Îsar’ın şahikası Hak yolunda candan geçebilmek olduğu gibi, sosyal hayatımızda da cömertlik ve eli genişlik olarak kendisini gösterir.
Îsârın tam karşıtı cimrilik ve şahsî çıkar duygusudur ki, Hakk’tan, halktan ve cennetten uzak kalmanın başlıca etkeni olarak sayılmıştır.
Evet, “buhl ve bahillik”ten doğan cimrilik; “îsâr” ruhundan doğan “cûd”, “sehâ” ve “ihsan” sözcükleriyle ifade edeceğimiz “cömertlik, sehavet ve civanmertlik”in en büyük düşmanıdır.
Cûd, ferdin gönlünde herhangi bir rahatsızlık duymadan, sahip olduğu şeylerin hiç olmazsa bir kısmını infak edebilme ve başkaları için o kadar var olabilmenin adıdır.
Sehâ, infakı ve başkalarını tercihi önde götürme ve kendi mutluluğu içinde, hatta onun da önünde başkalarının mutluluğunu düşünebilme enginliğidir.
İhsan ise ihtiyacı olduğu halde başkalarını kendine tercih edebilmektir ki:
“Onlar, müminlere verilen şeylerden nefislerinde herhangi bir kaygı duymaz ve muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” âyetiyle işaret edilmek istenen îsâr zirvesi de işte budur.
(Yararlanılan kaynak: Sızıntı, Ocak 1995, cilt 16, sayı 192)
NECDET DERVİŞOĞLU
Îsar, insanın, başkalarını kendisine tercih etmesi mânâsına gelmektedir.
Milletinin ve ailesinin menfaat ve çıkarlarını şahsî çıkarlarından önce düşünmek de îsar kapsamındadır. Tasavvuf bakış açısıyla da, en samimi bir düşünceyle topyekün şahsîliklere karşı bütün bütün kapanıp yaşama yerine yaşatma hazlarıyla var olmanın unvanı kabul edilmiştir.
Îsar hasletini hayatın içinde şu şekilde görebiliriz:
* Hakk yolunda, îmân ve ehl-i îmân uğrunda candan geçilmesidir ki, civanmertliğin zirvesi sayılır.
* Riyâset ve makam konusunda her türlü fedâkârlıkta bulunmadır ki, birincisine oranla bir basamak daha geri kabul edilmiştir.
* Maddî refah ve mutlulukta başkalarını düşünmek.
* Bedel ve karşılık beklentisine girmeden ilim ve fikir faaliyetlerinde bulunmak.
* Zekat ve sadaka gibi yardımlaşma müesseseleri.
* Güler yüz, tatlı dil ve değişik hayırlara vesile olma ki, hemen herkesin muvaffak olabileceği bir hayır türüdür.
--------------------------------------------------------------------------------
Cömertlik ve cimrilik
Îsar’ın şahikası Hak yolunda candan geçebilmek olduğu gibi, sosyal hayatımızda da cömertlik ve eli genişlik olarak kendisini gösterir.
Îsârın tam karşıtı cimrilik ve şahsî çıkar duygusudur ki, Hakk’tan, halktan ve cennetten uzak kalmanın başlıca etkeni olarak sayılmıştır.
Evet, “buhl ve bahillik”ten doğan cimrilik; “îsâr” ruhundan doğan “cûd”, “sehâ” ve “ihsan” sözcükleriyle ifade edeceğimiz “cömertlik, sehavet ve civanmertlik”in en büyük düşmanıdır.
Cûd, ferdin gönlünde herhangi bir rahatsızlık duymadan, sahip olduğu şeylerin hiç olmazsa bir kısmını infak edebilme ve başkaları için o kadar var olabilmenin adıdır.
Sehâ, infakı ve başkalarını tercihi önde götürme ve kendi mutluluğu içinde, hatta onun da önünde başkalarının mutluluğunu düşünebilme enginliğidir.
İhsan ise ihtiyacı olduğu halde başkalarını kendine tercih edebilmektir ki:
“Onlar, müminlere verilen şeylerden nefislerinde herhangi bir kaygı duymaz ve muhtaç olsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” âyetiyle işaret edilmek istenen îsâr zirvesi de işte budur.
(Yararlanılan kaynak: Sızıntı, Ocak 1995, cilt 16, sayı 192)
NECDET DERVİŞOĞLU