faruk islam
Özel Üye
Fesubhanellah! bu Kur'ân'ı niçin indirdi?
Muska yapılıp hastalara ve çocuklara asılması için mi?
Mezarlıkta ölüler üzerine okunması ve bu yolla Kur'ân okuyucularının halkın servetini batıl bir şekilde yemeleri için mi?
Aciz ve sihire uğramış kişiler suyundan içsinler diye üfürükçüler tarafından kaplara (kâğıtlara) yazılması için mi?
Caddeleri dolduran tembel asalakların, maddî menfaat karşılığında okumaları için mi?
Süs ve bereket maksadıyla poster şeklinde duvarlara veya güzelliklerin korunması amacıyla kız çocuklarının boyunlarına asılması için mi?
bu Kitabı, camı kapılarında oturarak, bir kaç kuruş karşılığında Ayetu'l-Kursî Felak, Nas Sureleri ile necat ayetlerini bağırmaları için mi indirdi?
Geçe kulüplerinde söylenen şarkılar gibi okuyanların şarkı söylercesine okumaları, dinleyenlerin de na'melerinden coşmaları için mi?
Yıldız falı, rüya ve istiharelerde başvurulması gereken bir kılavuz kitabı olması için mi?
Düşünmek ve anlamaksızın, sabah akşam papağanlar gibi tekrarlanması için mi?
İlk müslümanlara dünyanın kapılarını açan bu kitap, bugün karanlık bir odada üzerine tozların birikmesi için mi indirildi?
Ey Rabb'imiz, sana sığınırız!
Sen yüce Kitabını, bütün bunlar için indiredin!
Şüphesiz insanların, âyetlerini düşünmeleri ve kendilerine aydınlatıcı bir meş'ale olması için indirdin!
İnsanları mesajıyla müjdelemek ve uyarmak için indirdin!
Ölülere değil, yaşayanlara ait bir kitap olması için; müslümanların ferdî ve içtimaî yaşantılarında prensip ve sistemlerini edinmeleri için indirdin!
Ey Allahım!
Senin bizim için çizdiğin mutluluk yolunu kaybettik ve kaybolduk Kur'ân'ın yolundan ve hedeflerinden yüz çevirmemiz sonucunda, ayrılık ve anarşi belâsına düştük, hayatın basit değerleri içinde eridik.
İlâhî kitaplarını inkâr eden geçmiş ümmetlerden hiç bir ümmetin başaramadığı derecede, onun kavram ve hedeflerini değiştirdik. Ölülere okuma karşılığında alman bir kaç kuruşu geçim vasıtası yapan herhangi bir kimseyi daha önceki topluluklarda görmüyoruz.
Doğru yola girebilmek ümidiyle, tebliğ için bizden söz bekleyen milyonlarca insan kitlesini de kaybettik.
Savaş sanayiini geliştirdiklerinden dolayı kendilerine ve bizlere tehlike oluncaya kadar bunların hepsini ihmal ettik.
Resulullah 14 asır önce, şunu hatırlatarak bizleri uyarmıştı:
“Sizlere, tutunduğunuzda; sapmayacağınız birşey bıraktım: Allah' in Kitabı ve elçisinin sünneti.
Bizden öncekiler, hu uyarıya kulak vererek Kitab'a sarıldıkları; ve onu yaşam sistemi için bir yöntem, gündelik hayatlarında bir mihenk noktası kıldıkları için, çok kısa zamanda insanlığın lideri ve dünyanın efendisi olmuşlardı.
Evet, Kur'ân'ı çokça okuyoruz, ancak bu okuma ses telleriyle okumaktan öte geçememektedir. Bizden evvelkilerin okuduğundan daha fazla okuyoruz; fakat anlamaksızın ve düşünmeksizin!... Bu yüzden seleften bazılarının söylediği, “Nice Kur'ân okuyucusu vardır ki, Kur'ân onları lanetler”
sözü, bizim hakkımızda gerçekleşmiştir.
Öyleyse, gafletimizden tevbe etmeliyiz!
Hatamızdan dönmeliyiz!
Alimlerimizin bu tür bid'at ve münkerlerle savaşmaları bir görev değil midir? Bu tür çabalara katılmıyorlarsa bile, bu sahada çalişanların önünü açmaları, onlara lâkaplar takmak, dinden çıkmakla itham etmek gibi engellemelere kalkışmamaları gerekmez mi?
Artık, daldığımız bu derin uykudan silkinerek, siyâsî, iktisâdi, içtimaî ve ailevî problemleri ve tehlikeleriyle bizi kuşatan bu zor asrı anlamaya çalışmalı ve 'ın Kitabına dayanmalıyız. Onu, hayatta takip edilecek bir metod, hayatı bütünüyle kuşatan bir nizam olduğunu düşünerek okumalıyız.
Bu eserde, Kur'ân'ın yüce değerini düşürmek ve maddî menfaat temin etmek kasdıyla, ölüler için okunan Kur'ân'ın sevabının kendilerine ulaşacağına dair şuursuzca sürdürülen yalana, mezara okuma efsanesine karşı, yalancıların uydurmalarından alıkoyacak, bu batıl iddiaları çürütecek sıhhatli deliller bulacaksınız.
Bu bölümü, bir düşünürün şu sözleriyle bitirmek istiyorum.
“Sen ey müslüman! Kavrayış ve yaşamanda Kur'ân hikmetini elde etmediğin müddetçe, din simsarlarına ve bilgiyi gizleyenlere esirliğin devam, edecek!
Gerçekte bu kitap, senin hayatının ve gücünün kaynağı iken, senin onunla ilişkin ancak ölüm vakti geldiğinde, kolayca vefat edebilmen için üzerine okunan Yasîn Sûresi olmaktadır.”
Hayret, nasıl oldu da, sana hayat ve kuvvet bağışlaması için indirilen bu Kur'ân, şimdi kolayca ve rahatça ölmen için okunmaktadır?!
İşte, İslâm'dan uzak bu öldürücü geleneğe, karşı devrim gereklidir.
Şirkleri ile Kur'ân öncesi Arapları geçen bu taifiyle uğraşmak gerekmektedir. Bunlar çok kötü bir durumda bulunan ölülere ve çürümüş kemiklere koşmaktadırlar, halbuki onlar cansız değil midir? 'ın aşağıdaki ayette nitelediği cahilye Araplarının aksine 'a daha çok yaklaştırmaları için bunları dost edinip, kurban keserek, adaklar adıyorlar ya da, ihtiyaçlarını arzediyorlar:
“Gemiye bindiklerinde dini 'a has kılarak, O'na yalvarırlar. Ama canları karaya ulaştırınca, hemen ortak koşarlar.
'ın Kitabını bırakmaları yüzünden, şirkleri kalplerinde kökleşen, vicdanları körelen, düşünme yetenekleri kaybolan bu kabircileri, bir çok ayette alaya almakta ve böylece onları, yardım istedikleri ölülere bırakmaktadır:
“Kıyamet günü kendisine cevap veremeyecek 'ın dışındaki kimselere yalvarandan daha sapık kim vardır?
Allah“'ın dışında taleplerinizi ilettikleriniz, hiç bir şeye sahip değildirler!
Düşünürlere ve âlimlere sesleniyorum:
Gelenek ve göreneğin, bid'at, hurafe ve efsânelerinden dinimizi arındırmamız şarttır! Kalkınma ve yükselmemizi sağlayacak olan dini anlayışı ıslah meşalesini tutuşturmalıyız...
Başarı 'tandır!.. Ben O'na dayandım ve O'na yöneliyorum...
Mahmud Mehdi İstambulî
Muska yapılıp hastalara ve çocuklara asılması için mi?
Mezarlıkta ölüler üzerine okunması ve bu yolla Kur'ân okuyucularının halkın servetini batıl bir şekilde yemeleri için mi?
Aciz ve sihire uğramış kişiler suyundan içsinler diye üfürükçüler tarafından kaplara (kâğıtlara) yazılması için mi?
Caddeleri dolduran tembel asalakların, maddî menfaat karşılığında okumaları için mi?
Süs ve bereket maksadıyla poster şeklinde duvarlara veya güzelliklerin korunması amacıyla kız çocuklarının boyunlarına asılması için mi?
bu Kitabı, camı kapılarında oturarak, bir kaç kuruş karşılığında Ayetu'l-Kursî Felak, Nas Sureleri ile necat ayetlerini bağırmaları için mi indirdi?
Geçe kulüplerinde söylenen şarkılar gibi okuyanların şarkı söylercesine okumaları, dinleyenlerin de na'melerinden coşmaları için mi?
Yıldız falı, rüya ve istiharelerde başvurulması gereken bir kılavuz kitabı olması için mi?
Düşünmek ve anlamaksızın, sabah akşam papağanlar gibi tekrarlanması için mi?
İlk müslümanlara dünyanın kapılarını açan bu kitap, bugün karanlık bir odada üzerine tozların birikmesi için mi indirildi?
Ey Rabb'imiz, sana sığınırız!
Sen yüce Kitabını, bütün bunlar için indiredin!
Şüphesiz insanların, âyetlerini düşünmeleri ve kendilerine aydınlatıcı bir meş'ale olması için indirdin!
İnsanları mesajıyla müjdelemek ve uyarmak için indirdin!
Ölülere değil, yaşayanlara ait bir kitap olması için; müslümanların ferdî ve içtimaî yaşantılarında prensip ve sistemlerini edinmeleri için indirdin!
Ey Allahım!
Senin bizim için çizdiğin mutluluk yolunu kaybettik ve kaybolduk Kur'ân'ın yolundan ve hedeflerinden yüz çevirmemiz sonucunda, ayrılık ve anarşi belâsına düştük, hayatın basit değerleri içinde eridik.
İlâhî kitaplarını inkâr eden geçmiş ümmetlerden hiç bir ümmetin başaramadığı derecede, onun kavram ve hedeflerini değiştirdik. Ölülere okuma karşılığında alman bir kaç kuruşu geçim vasıtası yapan herhangi bir kimseyi daha önceki topluluklarda görmüyoruz.
Doğru yola girebilmek ümidiyle, tebliğ için bizden söz bekleyen milyonlarca insan kitlesini de kaybettik.
Savaş sanayiini geliştirdiklerinden dolayı kendilerine ve bizlere tehlike oluncaya kadar bunların hepsini ihmal ettik.
Resulullah 14 asır önce, şunu hatırlatarak bizleri uyarmıştı:
“Sizlere, tutunduğunuzda; sapmayacağınız birşey bıraktım: Allah' in Kitabı ve elçisinin sünneti.
Bizden öncekiler, hu uyarıya kulak vererek Kitab'a sarıldıkları; ve onu yaşam sistemi için bir yöntem, gündelik hayatlarında bir mihenk noktası kıldıkları için, çok kısa zamanda insanlığın lideri ve dünyanın efendisi olmuşlardı.
Evet, Kur'ân'ı çokça okuyoruz, ancak bu okuma ses telleriyle okumaktan öte geçememektedir. Bizden evvelkilerin okuduğundan daha fazla okuyoruz; fakat anlamaksızın ve düşünmeksizin!... Bu yüzden seleften bazılarının söylediği, “Nice Kur'ân okuyucusu vardır ki, Kur'ân onları lanetler”
sözü, bizim hakkımızda gerçekleşmiştir.
Öyleyse, gafletimizden tevbe etmeliyiz!
Hatamızdan dönmeliyiz!
Alimlerimizin bu tür bid'at ve münkerlerle savaşmaları bir görev değil midir? Bu tür çabalara katılmıyorlarsa bile, bu sahada çalişanların önünü açmaları, onlara lâkaplar takmak, dinden çıkmakla itham etmek gibi engellemelere kalkışmamaları gerekmez mi?
Artık, daldığımız bu derin uykudan silkinerek, siyâsî, iktisâdi, içtimaî ve ailevî problemleri ve tehlikeleriyle bizi kuşatan bu zor asrı anlamaya çalışmalı ve 'ın Kitabına dayanmalıyız. Onu, hayatta takip edilecek bir metod, hayatı bütünüyle kuşatan bir nizam olduğunu düşünerek okumalıyız.
Bu eserde, Kur'ân'ın yüce değerini düşürmek ve maddî menfaat temin etmek kasdıyla, ölüler için okunan Kur'ân'ın sevabının kendilerine ulaşacağına dair şuursuzca sürdürülen yalana, mezara okuma efsanesine karşı, yalancıların uydurmalarından alıkoyacak, bu batıl iddiaları çürütecek sıhhatli deliller bulacaksınız.
Bu bölümü, bir düşünürün şu sözleriyle bitirmek istiyorum.
“Sen ey müslüman! Kavrayış ve yaşamanda Kur'ân hikmetini elde etmediğin müddetçe, din simsarlarına ve bilgiyi gizleyenlere esirliğin devam, edecek!
Gerçekte bu kitap, senin hayatının ve gücünün kaynağı iken, senin onunla ilişkin ancak ölüm vakti geldiğinde, kolayca vefat edebilmen için üzerine okunan Yasîn Sûresi olmaktadır.”
Hayret, nasıl oldu da, sana hayat ve kuvvet bağışlaması için indirilen bu Kur'ân, şimdi kolayca ve rahatça ölmen için okunmaktadır?!
İşte, İslâm'dan uzak bu öldürücü geleneğe, karşı devrim gereklidir.
Şirkleri ile Kur'ân öncesi Arapları geçen bu taifiyle uğraşmak gerekmektedir. Bunlar çok kötü bir durumda bulunan ölülere ve çürümüş kemiklere koşmaktadırlar, halbuki onlar cansız değil midir? 'ın aşağıdaki ayette nitelediği cahilye Araplarının aksine 'a daha çok yaklaştırmaları için bunları dost edinip, kurban keserek, adaklar adıyorlar ya da, ihtiyaçlarını arzediyorlar:
“Gemiye bindiklerinde dini 'a has kılarak, O'na yalvarırlar. Ama canları karaya ulaştırınca, hemen ortak koşarlar.
'ın Kitabını bırakmaları yüzünden, şirkleri kalplerinde kökleşen, vicdanları körelen, düşünme yetenekleri kaybolan bu kabircileri, bir çok ayette alaya almakta ve böylece onları, yardım istedikleri ölülere bırakmaktadır:
“Kıyamet günü kendisine cevap veremeyecek 'ın dışındaki kimselere yalvarandan daha sapık kim vardır?
Allah“'ın dışında taleplerinizi ilettikleriniz, hiç bir şeye sahip değildirler!
Düşünürlere ve âlimlere sesleniyorum:
Gelenek ve göreneğin, bid'at, hurafe ve efsânelerinden dinimizi arındırmamız şarttır! Kalkınma ve yükselmemizi sağlayacak olan dini anlayışı ıslah meşalesini tutuşturmalıyız...
Başarı 'tandır!.. Ben O'na dayandım ve O'na yöneliyorum...
Mahmud Mehdi İstambulî