Ayyüzlüm
Yeni Üyemiz
Gerçek Evlilik Saf Sevgi Üstüne Kurulur
Dinden uzak cahiliye sisteminde evliliğe müessese adı verilmesi, toplumda evliliğe nasıl bakıldığını gösterir. Evlenmeye karar veren kişilerin, henüz evliliğin başlangıcında birbirlerine güvenmiyor olması korkunç bir durumdur.
Temeli
sevgisine değil, karşılıklı çıkar ilişkilerine dayanan bu birliktelikler, zamanla hem kadın hem de erkek için azaba dönüşmektedir. Artık dayanamayacak duruma gelen kadın, ailesine ya da yakınlarına evliliğine ilişkin şikayetlerini dile getirdiğinde ise, herkesin evliliği az çok böylesözleriyle karşılaşmakta ve getirilmeye çalışılan çözümler de her zaman Kur'an dışı olmaktadır.
İnanan insan evleneceği kişiye güven duymak ister. Ancak güven duyabilmek için o kişide
korkusu olması gerekir. Kişinin
ı sevmesi, derin imana sahip olması lazımdır.
tan korkmayan birine insan nasıl güvenebilir?
ın gücünü fark edemeyecek kadar zayıf akılda bir insan düşünelim, böyle bir insandan eşi ne bekler?..
Güven duymak heyecan verici bir şeydir. Bir insana ölümüne güvenmek ve
ın izniyle- sonsuza kadar beraber olacağına ümit bağlamak. Ve asla vefasızlık, yapmayacağına inanmak, bir insan için dünyanın en büyük nimetlerinden biridir. İşte insanların elinden alınan duygu budur ve bu çok büyük bir nimetin kaybıdır. Güven ve doğruluk yok olunca, geriye de zaten bir şey kalmamıştır. Geriye kalan, birçok insan için yemeğe çıkmak, parklarda boş boş gezmek gibi şeylerdir.
Bir eş yalan söylemiyorsa, güvenilirse,
tan çok korkuyorsa; akıllıdır ve karşısındaki insanı adeta büyüler. İnsanın bütün benliğini kaplayan, ruhunu kaplayan bir güçtür bu. Eşinin her sözü güzel sözdür ve hoşuna gider, içini açar.
İnsan
-a yakın olduğu zaman onun sıfatları üzerinde tecelli eder. Kadın ya da erkek, eğer eşinde
ın tecellisi olan aklı ve güzel ahlakı görür, ruhu onunla tatmin bulursa, her türlü çileye, her türlü zorluğa göğüs gerer, mutluluğu yaşar. İşte bu gerçek aşktır,
aşkının yansımasıdır. Bu aşkı samimi yaşayan insan, ölümü de, acıyı da, her şeyi kabul eder. Rabbimiz, iman edenlerin bu güçlü sevgi anlayışlarını, bir Kuran ayetinde şöyle haber vermektedir:
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve
'a ve Resûlü'ne itaat ederler. İşte
'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz,
, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
Gerçek evlilik saf sevgi üstüne olur, mümin eşini
ın tecellisi olarak sever. Ve mümin erkeğin bütün amacı
ın verdiği o emaneti, koruyup kollamak ve onu dünya şartlarında en iyi şekilde yaşatmaya çalışmaktır. Müminler
ın verdiği o güzel derinlik hissini yaşamak,
a birlikte güzel kulluk edebilmek ve
ın hoşnutluğunu kazanmak için evlenirler:
Onda 'sükun bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 21)
İnanan insanın eşinde aradığı şey akıl, samimiyet, dürüstlük ve güvendir. Güven duymak insanı çok rahatlatır. Güven de
korkusu ve
sevgisi ile olur. Yani bir insan eşinin
tan gücü yettiğince korktuğuna inanıyorsa,
a tutkuyla bağlı olduğuna ve
a tam teslim olduğuna inanıyorsa o zaman güvenin konforunu yaşar.
İnsanı insan yapan, ruhundaki o derin ve güzel ahlaktan kaynaklanan,
ın mucize olarak meydana getirdiği güçtür. İşte bu
aşkıdır, o tarif edilemeyen güzellik odur ve mümini çok etkiler.
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan
), onlar için bir sevgi kılacaktır (Meryem Suresi, 96)
Müminlerde çok şiddetli bir muhabbet vardır. Derin bir zevkle ve tutkuyla örülü bir yaşamları vardır. Ancak çoğu insan tutkuyu taklit eder. Çok sevdiğini söylediği halde birbirine hakaret eden, saldıran, aşağılayan, üzen; maddi ve nefsani çıkarıyla çatıştığında anında sırtını dönen kişilerin yaşadığının adı tutku değildir. İman etmeyen kişi gerçek aşkı-hak dinlerden gelen tutku kavramını- duymuştur; bilinçaltında onu arar, ancak bulamaz. Mümin ise bunu bilinçaltında bilir ve en önemlisi yaşar, Yüce
ona yaşatır. Çünkü bu özel duyguyu ve özel sistemi
mümin için yaratmaktadır. Kalbi
sevgisiyle dolu olan insan, eşini de
ın tecellisi olarak sever, sonsuza kadar
ın tecelli edeceğini umut eder. O nedenle derin bir sevgi ile sevip, eşine sonsuza kadar beraber olma isteği ile bağlanır; bu sarsılmaz bir sevgidir.
Karşısındaki kişiye saygı duymak ve değer vermek etkileyicidir. Saygı duymadığı, değer vermediği bir kişi insana çok itici gelir. Mümin eşine çok değer verir, çok ciddiye alır, onun için çok özeldir, gözünde çok büyüktür, kutsaldır, tertemizdir, iffetinden emindir, ona aittir.
Samimi mümin dünyada yaşadığı bu tutkuyu
ın dilemesiyle- cennette de kat kat fazlasıyla yaşayacaktır. Bu,
’a duyulan derin aşktan meydana gelen bir cennet nimetidir. Kuranda, Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır (Saffat Suresi, 48-49) ve Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık, eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt(Vakıa Suresi, 35-36-37) ifadeleriyle cennetteki mümin kadınların güzelliği ve eşlerine duydukları derin sevgi ve tutku vurgulanır.
Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (
'a) itaat eden erkekler ve gönülden (
'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (
'tan) korkan erkekler ve saygıyla (
'tan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar,
'ı çokca zikreden erkekler ve (
'ı çokca) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için
bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzab Suresi, 35)
Dinden uzak cahiliye sisteminde evliliğe müessese adı verilmesi, toplumda evliliğe nasıl bakıldığını gösterir. Evlenmeye karar veren kişilerin, henüz evliliğin başlangıcında birbirlerine güvenmiyor olması korkunç bir durumdur.
Temeli
İnanan insan evleneceği kişiye güven duymak ister. Ancak güven duyabilmek için o kişide
Güven duymak heyecan verici bir şeydir. Bir insana ölümüne güvenmek ve
Bir eş yalan söylemiyorsa, güvenilirse,
İnsan
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve
Gerçek evlilik saf sevgi üstüne olur, mümin eşini
Onda 'sükun bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 21)
İnanan insanın eşinde aradığı şey akıl, samimiyet, dürüstlük ve güvendir. Güven duymak insanı çok rahatlatır. Güven de
İnsanı insan yapan, ruhundaki o derin ve güzel ahlaktan kaynaklanan,
İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan
Müminlerde çok şiddetli bir muhabbet vardır. Derin bir zevkle ve tutkuyla örülü bir yaşamları vardır. Ancak çoğu insan tutkuyu taklit eder. Çok sevdiğini söylediği halde birbirine hakaret eden, saldıran, aşağılayan, üzen; maddi ve nefsani çıkarıyla çatıştığında anında sırtını dönen kişilerin yaşadığının adı tutku değildir. İman etmeyen kişi gerçek aşkı-hak dinlerden gelen tutku kavramını- duymuştur; bilinçaltında onu arar, ancak bulamaz. Mümin ise bunu bilinçaltında bilir ve en önemlisi yaşar, Yüce
Karşısındaki kişiye saygı duymak ve değer vermek etkileyicidir. Saygı duymadığı, değer vermediği bir kişi insana çok itici gelir. Mümin eşine çok değer verir, çok ciddiye alır, onun için çok özeldir, gözünde çok büyüktür, kutsaldır, tertemizdir, iffetinden emindir, ona aittir.
Samimi mümin dünyada yaşadığı bu tutkuyu
Şüphesiz, müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (