MURATS44
Özel Üye
Gitmek denen serseri
gitmeler istem dışı çocuğu olsa da sevmelerin,
varlığı bir lütuftur yine de “gitmek denen serseri”nin,
gidiyor olmasaydın eğer şimdi;
gelmemiş, girmemiş olacaktın hayatıma,
doğmamış olacaktın ateşe vererek üşümüş yanlarımı
kasvet vurgunu bahtıma,
düşmemiş olacaktın hayata çağıran çığlık misali
suskunluğumun ortasına,
bundandır ki; azık olsun diye yüreğine zor günlerinde,
duâlar bohçalıyorum sana…
ömür boyu mahrum kalacaktı bölüşülmekten
zamanın çarkında eriyen duygularım,
gam hücremin kapısı aralanmamış olacak
tenhalığıma yanacaktım hicran çöllerinde,
bâkir alanlar gibi el değmemişliğime yakacaktım
en içli ağıtlarımı,
bir tatlı sözün konmamışlığına yanacaktım gönül soframa,
kuytularda kalmış solgun otlar gibi kuruyacak
açılamayacaktım bir gonca gibi, sihirli dokunuşlarınla,
şimdi lime lime koparıp gidiyor olsan da canımı,
kabusa uyanan bir rüya olsa da gidişin,
minnetler bohçalıyorum sana…
gidiyorsan eğer, gelmişliğindendir,
emek vermeyi seçmişliğindendir sevgiye,
bir peri gibi kurulmuşluğundandır gönül tahtıma,
gitmek zorundaysan eğer her şeyi ardında bırakıp
belki de tüketmişliğimdendir sabrını, umudunu ve duygularını,
bir başıma bırakıp gitsen de bu yangının ortasında,
kulak tıkasan da can yangını çığlıklarıma,
yine de çaresiz, boynu bükük ve mahcup
özürler bohçalıyorum sana…
girdiyse kanına eğer “gitmek denen serseri”
yüreğine rağmen çeldiyse aklını ayartan fısıltılarıyla,
her biri bir dil olup yakaran hücrelerimle
“gitme!” diyorum işte, “gitme!” diyorum sana.
yine de uzaklaştıracaksan kendini benden
yangından mal kaçırırcasına,
eğer mahrum edeceksen varlığından beni,
nasılsa sönecek hayat mumum rüzgarın kalmayınca,
kaz da git makberimi…