NuSReT
Aktif Üyemiz
Başbakan'ın bahsettiği o olayın perde arkası
Yenişafak Gazetesi yazarlarından Abdulkadir Selvi, Başbakan Erdoğan'ın eylemcilerin taşkınlık ve zulümlerine örnek gösterdiği belediye başkanının başörtülü gelininin başından geçen o tatsız olayı anlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin dünkü grup toplantısında eylemcileri özgürlükçü olarak nitelendirendirip onları masum göstermeye çalışanlara başörtülü kızlara yapılan zulmü hatırlatarak cevap verdi. Başbakan eylemlerin masum bir çevreci eylemi olmadığını, başörtülü bir yakınının başından geçen bir olayı örnek göstererek anlattı. Erdoğan grup toplantısında yaptığı konuşmada: ''Başörtülü kızlarımızı, başörtülerinden tutmak suretiyle onları yerlerde sürükleyenler bunun hesabını nasıl verecekler? Bu olaylarda bile çok önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisimin yanında, yerlerde süründürdüler, kendisini çocuğunu taciz ettiler. Bu mudur özgürlük, çevrecilik'' diye tepki gösterdi.
Başbakan Erdoğan'ın örnek verdiği olayı, Yenişafak Gazetesi yazarlarından Abdulkadir Selvi bugünkü köşesine taşıdı. Selvi, 'Başbakan'ın sözünü ettiği gelin' başlığıyla kaleme aldığı yazısında, Başbakan'ın 'yerde sürüklediler' dediği o gelinin başından geçenleri anlattı.
İşte Abdulkadir Selvi'nin o yazısı:
''Başbakan'ın sözünü ettiği gelin''
Gayri ihtiyari Meclis'in protokol kapısına doğru yürüdüm.
Başbakan Erdoğan henüz geliyordu ve kalabalık bir karşılama vardı.
Ayaklarımı oraya sevk eden duyguyu çok iyi biliyorum.
Hem karşılama kalabalıktı, hem de AK Parti grubunun havası farklıydı.
Başbakan'ın mesajlarına gelince.
Sizi bilmem ama ben orada bir cümleyle ilgiliydim.
Bir haftadır kalbimi sıkıştıran bir cümle o.
Bu da yapılır mı diye isyan edip, sonra isyanımı kalbime gömdüğüm bir hadise o.
İçinden geçtiğimiz nazik dönemde, yeni yaralar açmaması için yazamadığım haber.
Aslında o bir haber ya da hadise değil.
O benim yüreğimdeki sızım, acım, derdim...
Başbakan'ın grup konuşmasında, 'Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler' cümlesi vardı.
Bu sanki geçmişte yaşanmış gibi algılandı.
Ama olay yeni.
1 Haziran Cumartesi günü İstanbul'da yaşandı.
İstanbul'da büyük bir ilçe belediye başkanının gelini.
Z.D.
1 Haziran Cumartesi sabahı arkadaşlarıyla Adalar'a gidiyor. Yanında 6 aylık bebeği var.
Akşam vapuruyla Adalar'dan döndükten sonra, Kabataş İskelesi'nden kocasını arıyor.
Eşi, Kabataş İskelesi'nin karşısına geçip beklemesini, almaya geldiğini söylüyor.
Kabataş İskelesi'nin karşısına geçerken bir grup eylemciyi görüyor.
Bunların Gezi eylemcileri olduğunu fark ediyor, hatta çevre ve ağaç eylemi yaptıkları için de en ufak bir rahatsızlık hissetmiyor.
Ama ne oluyorsa o sırada oluyor.
Grubun içinden birkaç kadın, 'Tayyip'in...' diyerek önce sataşmaya daha sonra saldırmaya başlıyorlar.
'Ne geldiyse bundan geldi' diyerek başörtüsünü çekiyorlar, genç anneyi tekmeleye başlıyorlar. Bu sırada grubun içinden bazı erkekler de vurmaya başlıyor.
Olay yerindeki bir adam müdahale edip, genç anneyi kurtarmaya çalışıyor. Onu da dövüyorlar. Bebek arabasını parçalıyorlar, genç anneyi tekmeliyorlar.
Bu arada, 'Bu sefer devrim yapıyoruz, sen de gideceksin Tayyip de gidecek' diye bağıranlar, 'Tayyip'i asacağız' diye öfke nöbetine tutulanlar var.
Durun daha bitmedi.
İğrenç olanı daha sonra sergileniyor...
Kimse şuraya buraya çekmeye çalışmasın.
Bu olay yargıya intikal etti.
Vücudu mosmor...
Z.D. hastaneden rapor aldı.
Panik atak geçiren genç anne, haberleri izleyemiyor, evden dışarı çıkamıyor.
Olayların ortasında kalan ve ayağı tırmık izleri taşıyan bebek ise o günden itibaren sütten kesildi.
Gazeteci arkadaşım Elif Çakır kendisiyle konuştu.
Elif Çakır, o gün Habertürk televizyonunda bir programa katılacaktı.
Bırakın programa katılmayı, sabaha kadar ağladı.
Evet biz başkalarının hayat tarzına müdahale edilmesin diyoruz.
Başka hayat tarzlarına saygılıyız.
Ama birileri de bizim hayat tarzımıza saygı göstersin.
Benim büyük kızım Büşra'nın başı kapalı.
İkinci kızım Kübra'nın ise başı açık.
Ben hangi evladımı tercih edebilirim.
Türkiye'yi de, insanların hayat tarzını da böyle görüyorum.
Birileri diyor ki, AK Parti niye miting yapıyor.
Ortamın gerilmemesi için Tayyip Bey hafta sonu miting yapmasın diyenler var.
Bu doğru bir yaklaşım değil.
Tayyip Erdoğan'ı devirmek için sokakları harekete geçirenlere karşı milli irade rejime ağırlığını koyuyor.
Seçtiği başbakanına sahip çıkıyor.
Demokrasiyi rayından çıkarıp, iradeyi milletin ve seçilmişlerin elinden alıp, sokağın emrine vermek isteyenlere karşı DUR diyor.
Rejime sokak ayarı vermek isteyenlere karşı, demokrasi ayarı yapıyor.
İstanbul'da Kabataş İskelesi'nde başörtülü olduğu için tekmelenen Z.D.'nin başına gelenler yaşanmasın diye kendi hukukunu koruyor.
O nedenle AK Parti'nin Ankara ve İstanbul mitinglerine katılmak bir siyasi faaliyete destek vermek değil.
Milli iradenin, 'Son söz sahibi benim' demesi.
Başörtüsüne uzanan ellere karşı demokratik yoldan tepkisini ortaya koyması.
Ve milletin kendi hukukuna sahip çıkması demek...
Yenişafak Gazetesi yazarlarından Abdulkadir Selvi, Başbakan Erdoğan'ın eylemcilerin taşkınlık ve zulümlerine örnek gösterdiği belediye başkanının başörtülü gelininin başından geçen o tatsız olayı anlattı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti'nin dünkü grup toplantısında eylemcileri özgürlükçü olarak nitelendirendirip onları masum göstermeye çalışanlara başörtülü kızlara yapılan zulmü hatırlatarak cevap verdi. Başbakan eylemlerin masum bir çevreci eylemi olmadığını, başörtülü bir yakınının başından geçen bir olayı örnek göstererek anlattı. Erdoğan grup toplantısında yaptığı konuşmada: ''Başörtülü kızlarımızı, başörtülerinden tutmak suretiyle onları yerlerde sürükleyenler bunun hesabını nasıl verecekler? Bu olaylarda bile çok önemli bir yakınımın gelinini, Başbakanlık ofisimin yanında, yerlerde süründürdüler, kendisini çocuğunu taciz ettiler. Bu mudur özgürlük, çevrecilik'' diye tepki gösterdi.
Başbakan Erdoğan'ın örnek verdiği olayı, Yenişafak Gazetesi yazarlarından Abdulkadir Selvi bugünkü köşesine taşıdı. Selvi, 'Başbakan'ın sözünü ettiği gelin' başlığıyla kaleme aldığı yazısında, Başbakan'ın 'yerde sürüklediler' dediği o gelinin başından geçenleri anlattı.
İşte Abdulkadir Selvi'nin o yazısı:
''Başbakan'ın sözünü ettiği gelin''
Gayri ihtiyari Meclis'in protokol kapısına doğru yürüdüm.
Başbakan Erdoğan henüz geliyordu ve kalabalık bir karşılama vardı.
Ayaklarımı oraya sevk eden duyguyu çok iyi biliyorum.
Hem karşılama kalabalıktı, hem de AK Parti grubunun havası farklıydı.
Başbakan'ın mesajlarına gelince.
Sizi bilmem ama ben orada bir cümleyle ilgiliydim.
Bir haftadır kalbimi sıkıştıran bir cümle o.
Bu da yapılır mı diye isyan edip, sonra isyanımı kalbime gömdüğüm bir hadise o.
İçinden geçtiğimiz nazik dönemde, yeni yaralar açmaması için yazamadığım haber.
Aslında o bir haber ya da hadise değil.
O benim yüreğimdeki sızım, acım, derdim...
Başbakan'ın grup konuşmasında, 'Çok önemli bir yakınımın gelinini yerlerde sürüklediler' cümlesi vardı.
Bu sanki geçmişte yaşanmış gibi algılandı.
Ama olay yeni.
1 Haziran Cumartesi günü İstanbul'da yaşandı.
İstanbul'da büyük bir ilçe belediye başkanının gelini.
Z.D.
1 Haziran Cumartesi sabahı arkadaşlarıyla Adalar'a gidiyor. Yanında 6 aylık bebeği var.
Akşam vapuruyla Adalar'dan döndükten sonra, Kabataş İskelesi'nden kocasını arıyor.
Eşi, Kabataş İskelesi'nin karşısına geçip beklemesini, almaya geldiğini söylüyor.
Kabataş İskelesi'nin karşısına geçerken bir grup eylemciyi görüyor.
Bunların Gezi eylemcileri olduğunu fark ediyor, hatta çevre ve ağaç eylemi yaptıkları için de en ufak bir rahatsızlık hissetmiyor.
Ama ne oluyorsa o sırada oluyor.
Grubun içinden birkaç kadın, 'Tayyip'in...' diyerek önce sataşmaya daha sonra saldırmaya başlıyorlar.
'Ne geldiyse bundan geldi' diyerek başörtüsünü çekiyorlar, genç anneyi tekmeleye başlıyorlar. Bu sırada grubun içinden bazı erkekler de vurmaya başlıyor.
Olay yerindeki bir adam müdahale edip, genç anneyi kurtarmaya çalışıyor. Onu da dövüyorlar. Bebek arabasını parçalıyorlar, genç anneyi tekmeliyorlar.
Bu arada, 'Bu sefer devrim yapıyoruz, sen de gideceksin Tayyip de gidecek' diye bağıranlar, 'Tayyip'i asacağız' diye öfke nöbetine tutulanlar var.
Durun daha bitmedi.
İğrenç olanı daha sonra sergileniyor...
Kimse şuraya buraya çekmeye çalışmasın.
Bu olay yargıya intikal etti.
Vücudu mosmor...
Z.D. hastaneden rapor aldı.
Panik atak geçiren genç anne, haberleri izleyemiyor, evden dışarı çıkamıyor.
Olayların ortasında kalan ve ayağı tırmık izleri taşıyan bebek ise o günden itibaren sütten kesildi.
Gazeteci arkadaşım Elif Çakır kendisiyle konuştu.
Elif Çakır, o gün Habertürk televizyonunda bir programa katılacaktı.
Bırakın programa katılmayı, sabaha kadar ağladı.
Evet biz başkalarının hayat tarzına müdahale edilmesin diyoruz.
Başka hayat tarzlarına saygılıyız.
Ama birileri de bizim hayat tarzımıza saygı göstersin.
Benim büyük kızım Büşra'nın başı kapalı.
İkinci kızım Kübra'nın ise başı açık.
Ben hangi evladımı tercih edebilirim.
Türkiye'yi de, insanların hayat tarzını da böyle görüyorum.
Birileri diyor ki, AK Parti niye miting yapıyor.
Ortamın gerilmemesi için Tayyip Bey hafta sonu miting yapmasın diyenler var.
Bu doğru bir yaklaşım değil.
Tayyip Erdoğan'ı devirmek için sokakları harekete geçirenlere karşı milli irade rejime ağırlığını koyuyor.
Seçtiği başbakanına sahip çıkıyor.
Demokrasiyi rayından çıkarıp, iradeyi milletin ve seçilmişlerin elinden alıp, sokağın emrine vermek isteyenlere karşı DUR diyor.
Rejime sokak ayarı vermek isteyenlere karşı, demokrasi ayarı yapıyor.
İstanbul'da Kabataş İskelesi'nde başörtülü olduğu için tekmelenen Z.D.'nin başına gelenler yaşanmasın diye kendi hukukunu koruyor.
O nedenle AK Parti'nin Ankara ve İstanbul mitinglerine katılmak bir siyasi faaliyete destek vermek değil.
Milli iradenin, 'Son söz sahibi benim' demesi.
Başörtüsüne uzanan ellere karşı demokratik yoldan tepkisini ortaya koyması.
Ve milletin kendi hukukuna sahip çıkması demek...