Güneşim, Babam ve terliklerim.....

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
GÜNEŞİM ,BABAM VE TERLİKLERİM.....

Not:Medinede bir şirkette elektrik teknisyeni olarak çalışan Allah dostu ve peygamber aşığı bir kardeşimiz,işin son günü sabah mesaisinde kendisine verilen teknik görevi tamamlayıp ayrılmak üzere iken Rasulullah’ın Ravzasında elektrik çarpması sonucu vefat etti ve cennetül bakiye defnedildi.Tabi ailesi mecburi istikamet Türkiye’ye döndü o zaman 7 yaşında olan oğlu Nebi Doğanay buğün ortaokul öğrencisi .Kompozisyon dersi ödevi olarak yazdığı ve birincilik aldığı makalesi...

Bir seni güneşim, bir babamı,bir de terliklerimi bırakmıştım geldiğim yerde….


Bir ilk bahar gününde güller gibi kokan Medine’de dünyaya güzlerimi açmıştım.

Doğduğum hastane senin Ravzanın hemen yanıbaşında olduğu için,duyduğum ilk koku senin bahçenin gül kokuları olmuş.

Babam gelip te kulağıma ezan okumadan,kulaklarım senin mescidiyin ezan sesleriyle şereflenmiş.

40 günlük oldugum da ilk ziyaretimide senin hane-i saadetine yapmışım.

İlk adımlarımı senin Ravzandaki mermerlerinde atmış ve Rabbimle ilk buluşmamı, ilk secdemi senin mescidinde yapmışım.

Hemen hemen yaptığım her ilkte sen varsın.

Daha konuşmasını öğrenmeden seni sevmeyi öğrendim ben.

Belki seni çok tanımazdım ama sanki bana çok çok yakınmışsın gibi severdim seni.

Babama sormuştum bir seferinde
-Babacığım neden Medine bu kadar sıcak diye,
Babam da:
-Evladım Medine’de iki tane güneş varda ondan dedi.
-Nasıl olur babacığım, güneş bir tane degilmi? derdim. Babam gülerek:
-Bak yavrum doğru, bütün dünyayı ısıtan bir güneş var ama birde alemleri ısıtan ve aydınlatan bir güneş var. O güneşte Medine’de olunca sıcaklık iki kat oluyor.
Babamın bu cevabı hoşuma giderdi ve ısınırdım.
Evet bahçende yürürken ezanlar okunurdu.
Öyle güzel okurki Medine müezzini ezanı, sanki Bilali Habeşi okuyor sanırsınız.
Namaz kılmak için Mescidine koştururduk,bilir bilmez . Babamın yanında namaz kılardık.
Büyük sütunların altından gelen soguk havadan saçlarımızı savurturduk.
Zemzem bardaklarından güller yapardık.
Namaz kılarken yanımıza usulca bir kedi sokulurdu.
Babam incitmeyin sakın, onlar Ebu Hüreyre’nin kedileri derdi, biz de inanırdık.
Senin mescidine kedilerde gire bilirdi.
Sen çok iyi bir evsahibiydin çünki.
Çarşamba günleri hep Uhud’a giderdik.
Senin çok sevdiğin amcanı ziyaret etmeye,o bizim de amcamızdı.
Kardeşlerimle Ayneyn tepesine çıkar ordan Uhud’da yatan 70 şehide selam verirdik.
Uhud dağına her baktığımızda sanki orada seni görür gibi olurduk.
Uhud da senin Ravzanın kokusu gibi gül kokardı.
Orasıda ayrı bir gül bahçesi idi sanki.
Buraları bana gurbet oluverdi.
Elimde olsa hemen yanına koşar gelirim ama hep büyüyünce gidersin diyorlar.
Ben sırf senin yanına gelebilmek için büyümek istiyorum.
Senin yanına geldiğim zaman büyümüş bile olsam bahçendeki mermerlerde yalın ayak dolaşacağım.
Taki güneşin içimi ısıtana kadar.
Senin sıcaklığına o kadar muhtacım ki.
Ne olur ben sana gelmesem bile sen beni hiç bırakma.
Ben çok şanslıyım, sen bize asla yetimliğimizi hissettirmedin.
Medine’den ayrıldığımızdan beri sanki sen hep yanıbaşımızdaymışsın gibi hissediyorum.
Geceleri korkmadan güvenle uyuyorum hep.
Seni tanıdığım ve seni sevdiğim için Rabbime binlerce kez teşekkür ederim.
Babam senin köyünde kalmıştı.
Biz babamın cenazesini gömerken abimin terlikleri babamın kabrine düştü ve orada kaldı.
Ben o terlikleri çok kıskandım.
Çünkü ağabeymin terlikleri hep babamla kalacaktı.
Babamı son ziyaret edişimizde bende kise görmeden terliğimi babamın kabri üzerine gömüverdim.
İşte şimdi benim terliğimde hep babamla kalacaktı.
Alıntı...
 
Üst Alt