faruk islam
Özel Üye
Neden bazıları tağuttan hiç bahsetmez?
Özellikle İslam’ı sadece bir ahlak öğretisi olarak algılatma çabalarının yoğun olduğu günümüzde, bazı dini içerikli kitap, gazete ve dergilerde İslam’ın bazı yönlerinin kesinlikle işlenmediğini, dine dair bazı meselelerden bahsedilmediğini görüyoruz. Mesela tağuttan hiç bahsetmeyen gazete ve dergilerimiz var.
Bizler bir şekilde, birilerinin yerli olmadıklarını söyleyerek küçümsediği Mevdudi, SeyyidKutub, Said Havva ve Hasan El Benna gibi mühim şahsiyetlerin eserlerinden “tağut”un ne demek olduğunu ve onu inkâr etmeden imanın olmayacağını öğrendik. Bizden önceki kauşak ise bu meseleler konusunda, bizden daha bilinçli idi. Bizden sonrakilere gelince, bir Kur’an terimi olan “tağut”u maalesef radikallerin çok kullandığı bir terim olarak hatırlama eğilimi ve riskli içerisindeler.
Sevgi kadar adalet de önemlidir
Elbette ki bizim dinimizin uhrevi bir boyutu vardır. Rahman ve Rahim isimleri ile başlayan kitabımız bize daima merhametli olmayı, sevgi dolu olmayı, mahlûkatı sevmeyi ve sevgiyi egemen kılmayı öğütler. Zaten Allah’ın dinini hâkim kılmak isteyişimizin sebebi de Allah’a itaatle taçlanan bir Allah sevgisinden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan mahlûkatın barışı ve esenliği için biz bu uğurda gayret sarf etmemiz gerektiğini biliriz.
Fakat gelin görün ki İslam sadece sevgi boyutu ile ele alınabilecek mistik bir din değildir. Bu dinde “sevgi” temel bir konumdadır ancak “sevgi” kadar “adalet” de temel bir konumdadır. Ve biz Müslümanların yeryüzünde adaleti gerçekleştirmemiz için toplumsal bazı hedeflerimizin olması kaçınılmazıdır. Yani dinin toplumsal bir veçhesi vardır. Bir teslimiyeti, bir boyun eğmeyi, kanun ve şeriatı ifade etmektedir.
İdeolojiler de bir dindir
Dinin bir hayat sistemi oluğunu ve direkt olarak toplumun düzenini sağlamayı hedeflediğini düşündüğümüzde bu alana ilişmek isteyen felsefe ve ideolojilerin de aslında birer din olduğunu, bunları üreten beşerin de aslında dinin alanına girerek ilahlık ve rablik taslayan kimseler olduğunu tespit etmiş oluruz.
Alimler “İnsanların inandıkları,toplumsal düzenlerini ona uygun olarak düzenledikleri sistemler, doktrinler, ideolojiler birer dindir”diyerek bu önemli tespiti yapmıştır. Yine dinleri hak din, muharref dinler ve batıl dinler olarak tasnif eden alimlerimiz batıl dinleri sıralarken putperestlik, Mecusilik ve Budizm gibi dinleri saydıktan sonra günümüzün batıl dinleri olan kapitalizm, kominizm, sosyalizm, materyalizm, faşizm, kemalizm ve laiklik gibi ideolojileri de bu sınıfta değerlendirmiştir.ALINTIDIR
Özellikle İslam’ı sadece bir ahlak öğretisi olarak algılatma çabalarının yoğun olduğu günümüzde, bazı dini içerikli kitap, gazete ve dergilerde İslam’ın bazı yönlerinin kesinlikle işlenmediğini, dine dair bazı meselelerden bahsedilmediğini görüyoruz. Mesela tağuttan hiç bahsetmeyen gazete ve dergilerimiz var.
Bizler bir şekilde, birilerinin yerli olmadıklarını söyleyerek küçümsediği Mevdudi, SeyyidKutub, Said Havva ve Hasan El Benna gibi mühim şahsiyetlerin eserlerinden “tağut”un ne demek olduğunu ve onu inkâr etmeden imanın olmayacağını öğrendik. Bizden önceki kauşak ise bu meseleler konusunda, bizden daha bilinçli idi. Bizden sonrakilere gelince, bir Kur’an terimi olan “tağut”u maalesef radikallerin çok kullandığı bir terim olarak hatırlama eğilimi ve riskli içerisindeler.
Sevgi kadar adalet de önemlidir
Elbette ki bizim dinimizin uhrevi bir boyutu vardır. Rahman ve Rahim isimleri ile başlayan kitabımız bize daima merhametli olmayı, sevgi dolu olmayı, mahlûkatı sevmeyi ve sevgiyi egemen kılmayı öğütler. Zaten Allah’ın dinini hâkim kılmak isteyişimizin sebebi de Allah’a itaatle taçlanan bir Allah sevgisinden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan mahlûkatın barışı ve esenliği için biz bu uğurda gayret sarf etmemiz gerektiğini biliriz.
Fakat gelin görün ki İslam sadece sevgi boyutu ile ele alınabilecek mistik bir din değildir. Bu dinde “sevgi” temel bir konumdadır ancak “sevgi” kadar “adalet” de temel bir konumdadır. Ve biz Müslümanların yeryüzünde adaleti gerçekleştirmemiz için toplumsal bazı hedeflerimizin olması kaçınılmazıdır. Yani dinin toplumsal bir veçhesi vardır. Bir teslimiyeti, bir boyun eğmeyi, kanun ve şeriatı ifade etmektedir.
İdeolojiler de bir dindir
Dinin bir hayat sistemi oluğunu ve direkt olarak toplumun düzenini sağlamayı hedeflediğini düşündüğümüzde bu alana ilişmek isteyen felsefe ve ideolojilerin de aslında birer din olduğunu, bunları üreten beşerin de aslında dinin alanına girerek ilahlık ve rablik taslayan kimseler olduğunu tespit etmiş oluruz.
Alimler “İnsanların inandıkları,toplumsal düzenlerini ona uygun olarak düzenledikleri sistemler, doktrinler, ideolojiler birer dindir”diyerek bu önemli tespiti yapmıştır. Yine dinleri hak din, muharref dinler ve batıl dinler olarak tasnif eden alimlerimiz batıl dinleri sıralarken putperestlik, Mecusilik ve Budizm gibi dinleri saydıktan sonra günümüzün batıl dinleri olan kapitalizm, kominizm, sosyalizm, materyalizm, faşizm, kemalizm ve laiklik gibi ideolojileri de bu sınıfta değerlendirmiştir.ALINTIDIR