Nur Hanım
Aktif Üyemiz
Allah-u Teâlâ Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine, gelecekle alâkalı birçok şeyi bildirmiş, o ise onlardan bazısını ümmetine bir bir açıklamış ve ümmet-i muhteremesini bu fitne-fesâda karşı uyarmıştır.
Bir mucize olarak Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Devlet malı (hazine) belirli çevrelerin menfaati yapıldığı,
Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı,
İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği,
Kişi karısına itaat edip annesine asi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı,
Mescidlerde gürültüler başgösterdiği, fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın milletin lideri olduğu,
Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu,
Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği,
Şaraplar içildiği
Ve bu ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman;
İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler." (Tirmizî)
Şimdi bu mucize Hadis-i şerif'i bir bir izah edelim:
Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak, devlet kasasını, hazinesini aralarında taksim edecekler ve bunu istedikleri gibi kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.
Devleti idare edenler, halka âit malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar ve bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Allah bir millete gazap ettiğinde yere batırma ve suret değiştirme azabını vermese de, pahalılık onları ezer. Yağmurlar yağmaz olur. Kötüleri idareyi ele geçirir." (İbn-i Asâkir)
Zâlimin zulmü artacak, mazlum ise inleyecek.
Çünkü onlar Hakk'a yönelmeyecek, halka yönelecek. Her yöneldiği kimse başına kaynar su dökecek. "Yandım!" diyecek, yine ona sokulacak. Niçin? Şaşkın olduğu için.
Balık otu yutmuş ve uyuyor. O da fırsat bulmuş icraatını yapıyor. Herbiri koyun postuna bürünmüş kurda benzer. Koyun postuna bürünerek halkın karşısına çıkarlar. Hep yalan söylerler, hiç utanmazlar. Halkı da aptal yerine koyarlar. Makamları yükseldikçe, servetleri çoğaldıkça, isyan ve günahları da artar.
Âyet-i kerime'sinde:
Hiç şüphesiz ki bu yaptıklarının vebali kendilerini kuşatacaktır.
Fakat hakikat ehli yine kanaat sebebiyle huzurludur. O, halka hiçbir zaman rağbet etmez. Hazret-i Allah'a ve Resul'üne rağbet eder. Fakat bunlar da pek azdır.
Bu kötülük zamanında emanet ganimet bilinecek, onu vermemeye gayret edilecek.
Binaenaleyh böyle bir zamanda çok tedbirli olmak gerekiyor. Borç verilecek ve alınacak gün değildir. Çünkü itimat kalkmıştır. Bunun da sebebi kalpte imanın olmayışıdır.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Münafığın alâmeti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edilirse hıyanet eder." (Buhârî)
Bundan ötürü bu haller husule gelecek.
Gerçekten de bugün zekât angarya sayılmaktadır. Halbuki zekât İslâm'ın beş şartından birisidir. İslâm'da imandan sonra en önemli iki esas vardır. Bu rükunlardan birisi namaz, diğeri ise zekâttır. Namaz İslâm'ın direğidir, namazı terkeden dinini yıkmış olur. Zekât ise "İslâm'ın köprüsü" dür. Bu köprüden geçmeyen kurtuluşa eremez.
Âyet-i kerime'sinden, zekât vermemenin âhireti inkâra alâmet olduğu anlaşılmaktadır.
Üzerine zekât farz olan kimse zekâtını vermezse, fakirin malını gasbetmiş olur.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır:
"Bir topluluk zekât vermeye mâni olduğunda, gökyüzünden gelen yağmur onlardan kesilir. Hayvanlar olmasaydı hiç yağmur yüzü görmezlerdi." (İbn-i Mâce)
Zamanımızdaki bütün bölücüler fakirin kapısını kapatıp hakkını gasbediyorlar. Zekâtı kendileri toplayıp, aralarında bölüyorlar. Zekât paraları ile bina kuruyorlar, lüks ve refah içinde yaşıyorlar. Bu ise büyük bir hıyanettir, gadab-ı ilâhîye vesiledir.
Bunun içindir ki kuraklık, harp, zelzele gibi çeşitli ibtilâlara, âfatlara bu millet maruz kalabilir.
İlim Allah için değil, memuriyet için, geçim için tahsil edilecek. Görünüşte "İlim tahsil ediyor." denilecek, fakat menfaat, nam ve şöhret için tahsil edilecek, onların Allah-u Teâlâ ile ilgileri olmayacak.
Zamanımızda Allah için tahsil yapan yok, memuriyet alayım ve geçineyim tahsili var. İlmin olmayışı ve kötü âlimler sebebiyle, halkı irşad ve ikaz eden de olmayacak. Zaten ilmin kalkmasından sonra bütün bu haller türedi ve zuhur etti.
"Kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu."İşte böyle bir zamanda amellerinin karşılığı olarak Allah-u Teâlâ onların başına kadın idareciler getirir. Bu kötü icraat onların amelidir.
Dinden imandan uzaklaşan bir millet, Allah-u Teâlâ'nın her emrini bıraktığı gibi;
Emr-i şerif'ini de bırakmıştır. Kalbi tamamen ters döndüğü için, ana-babasına yapamadığını başkalarına yapıyor.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır:
"Büyük günahlar şunlardır: Allah'a ortak koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek." (Buhârî)
Gerçek mânâda tâzim ve saygı kalkacak, herkes aklına geleni söyleyecek. Tabii ki bu söylenenlerin hepsi ahkâma mugayir olacak.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Mescidde mal alıp satan kimseyi gördüğünüz zaman: 'Allah kazandırmasın!' deyiniz. Mescidde, kaybolan birşeyini soruşturanı gördüğünüzde de: 'Allah sana onu buldurmasın!' deyiniz." (Tirmizî)
Seyyiat zamanı öyle bir devirdir ki Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz göre göre tarif buyuruyorlar.
Ve Hadis-i şerif'te şöyle buyuruyorlar:
"İnsanların dünyaca en bahtiyarını âdi oğlu âdiler teşkil etmedikçe kıyamet kopmaz." (Tirmizî)
Ayak takımının başa, baş takımının ayağa alınması ve bu ayak takımının her türlü kötülüğünü halkın alkışlaması, fakat o şerefli, haysiyetli insanların nazar-ı itibara alınmaması.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz; halkın içinden asaletsiz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlar milletin başına geçecekler. Yani ayak takımı başa, baştakiler ayak altına alınacak, demek istiyorlar.
O zâlimler başa geldiğinde şerleri çok olacak. Halk korkup menfaatlerinden onlara boyun eğmek zorunda kalacak.
"Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği."
O zamanda bunlara itibar edilecek. Bütün fuhuş, fenalık, rezalet alenen meydanda olacak ve bunlara rağbet edilecek. Allah-u Teâlâ onlara lânet eder ve hiçbir surette onlara rahmet nazarı ile bakmaz.
Öyle bozuk bir nesil gelecek ki, o kadar asaletsiz türemeler türeyecek ki, öyle veled-i zinâlar zuhur edecek ki, ecdadı ile övünmeyecek de içindeki kötülüğü onlara hamledecek, bu asaletsiz ayak takımı onlara hakaret nazarı ile bakacak.
Oysa geçen devirler, değil müslümanları, dünyayı hayrete düşüren en güzel hasletlerle dolu idi. Onlar iman, şecaat, cesaret, adalet, fazilet sahibi idiler.
"İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler."
Kırmızı rüzgâr, yani insanlar bu hale geldikten sonra harp felâketini bekleyin. Allah-u Teâlâ bu vesile ile intikamını alır ve o milletin helâkına vesile olur. Bu azgınlığın cezası böyle olur.
Bir mucize olarak Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Devlet malı (hazine) belirli çevrelerin menfaati yapıldığı,
Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı,
İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği,
Kişi karısına itaat edip annesine asi olduğu ve dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı,
Mescidlerde gürültüler başgösterdiği, fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği ve aşağılık adamın milletin lideri olduğu,
Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu,
Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği,
Şaraplar içildiği
Ve bu ümmetin sonunda gelenler evvel gelenleri lânetlediği zaman;
İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler." (Tirmizî)
Şimdi bu mucize Hadis-i şerif'i bir bir izah edelim:
"Devlet malı (hazine) belirli çevrelerin menfaati yapıldığı."
Devlet malı birkaç şahsın elinde olacak, devlet kasasını, hazinesini aralarında taksim edecekler ve bunu istedikleri gibi kullanacaklar. Kim fazla çalarsa o çok rağbet görecek.
Devleti idare edenler, halka âit malları kendi üzerlerinde toplamaya çalışacaklar, halkın kazancını vergiler vasıtası ile ellerinden alacaklar ve bunu rahatça hem yiyecekler hem de yığacaklar. Kendileri büyük refah içinde yaşayıp halk sıkıntı çekecek.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyuruluyor:
"Allah bir millete gazap ettiğinde yere batırma ve suret değiştirme azabını vermese de, pahalılık onları ezer. Yağmurlar yağmaz olur. Kötüleri idareyi ele geçirir." (İbn-i Asâkir)
Zâlimin zulmü artacak, mazlum ise inleyecek.
Çünkü onlar Hakk'a yönelmeyecek, halka yönelecek. Her yöneldiği kimse başına kaynar su dökecek. "Yandım!" diyecek, yine ona sokulacak. Niçin? Şaşkın olduğu için.
Balık otu yutmuş ve uyuyor. O da fırsat bulmuş icraatını yapıyor. Herbiri koyun postuna bürünmüş kurda benzer. Koyun postuna bürünerek halkın karşısına çıkarlar. Hep yalan söylerler, hiç utanmazlar. Halkı da aptal yerine koyarlar. Makamları yükseldikçe, servetleri çoğaldıkça, isyan ve günahları da artar.
Âyet-i kerime'sinde:
AYET-İ KERiME
"Halbuki onlar yalnız kendi kendilerini aldatıp hile yaparlar, amma farkında olmazlar." buyuruyor. (En'âm: 123)
Hiç şüphesiz ki bu yaptıklarının vebali kendilerini kuşatacaktır.
Fakat hakikat ehli yine kanaat sebebiyle huzurludur. O, halka hiçbir zaman rağbet etmez. Hazret-i Allah'a ve Resul'üne rağbet eder. Fakat bunlar da pek azdır.
"Emanet kelepir ve zekât angarya sayıldığı."
Bu kötülük zamanında emanet ganimet bilinecek, onu vermemeye gayret edilecek.
Binaenaleyh böyle bir zamanda çok tedbirli olmak gerekiyor. Borç verilecek ve alınacak gün değildir. Çünkü itimat kalkmıştır. Bunun da sebebi kalpte imanın olmayışıdır.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde buyururlar ki:
"Münafığın alâmeti üçtür: Söylerse yalan söyler, söz verirse sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edilirse hıyanet eder." (Buhârî)
Bundan ötürü bu haller husule gelecek.
Gerçekten de bugün zekât angarya sayılmaktadır. Halbuki zekât İslâm'ın beş şartından birisidir. İslâm'da imandan sonra en önemli iki esas vardır. Bu rükunlardan birisi namaz, diğeri ise zekâttır. Namaz İslâm'ın direğidir, namazı terkeden dinini yıkmış olur. Zekât ise "İslâm'ın köprüsü" dür. Bu köprüden geçmeyen kurtuluşa eremez.
AYET-İ KERiME
"O müşrikler ki, zekâtlarını vermezler ve âhireti de inkâr ederler." (Fussilet: 7)
Âyet-i kerime'sinden, zekât vermemenin âhireti inkâra alâmet olduğu anlaşılmaktadır.
Üzerine zekât farz olan kimse zekâtını vermezse, fakirin malını gasbetmiş olur.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır:
"Bir topluluk zekât vermeye mâni olduğunda, gökyüzünden gelen yağmur onlardan kesilir. Hayvanlar olmasaydı hiç yağmur yüzü görmezlerdi." (İbn-i Mâce)
Zamanımızdaki bütün bölücüler fakirin kapısını kapatıp hakkını gasbediyorlar. Zekâtı kendileri toplayıp, aralarında bölüyorlar. Zekât paraları ile bina kuruyorlar, lüks ve refah içinde yaşıyorlar. Bu ise büyük bir hıyanettir, gadab-ı ilâhîye vesiledir.
Bunun içindir ki kuraklık, harp, zelzele gibi çeşitli ibtilâlara, âfatlara bu millet maruz kalabilir.
"İlim dinden başka gaye için tahsil edildiği."
İlim Allah için değil, memuriyet için, geçim için tahsil edilecek. Görünüşte "İlim tahsil ediyor." denilecek, fakat menfaat, nam ve şöhret için tahsil edilecek, onların Allah-u Teâlâ ile ilgileri olmayacak.
Zamanımızda Allah için tahsil yapan yok, memuriyet alayım ve geçineyim tahsili var. İlmin olmayışı ve kötü âlimler sebebiyle, halkı irşad ve ikaz eden de olmayacak. Zaten ilmin kalkmasından sonra bütün bu haller türedi ve zuhur etti.
"Kişi karısına itaat edip annesine âsi olduğu."İşte böyle bir zamanda amellerinin karşılığı olarak Allah-u Teâlâ onların başına kadın idareciler getirir. Bu kötü icraat onların amelidir.
"Dostunu kendisine yaklaştırıp babasını uzaklaştırdığı."
Dinden imandan uzaklaşan bir millet, Allah-u Teâlâ'nın her emrini bıraktığı gibi;
AYET-İ KERiME
"Biz insana anne ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir." (Ahkâf: 15)
Emr-i şerif'ini de bırakmıştır. Kalbi tamamen ters döndüğü için, ana-babasına yapamadığını başkalarına yapıyor.
Bir Hadis-i şerif'te şöyle buyurulmaktadır:
"Büyük günahlar şunlardır: Allah'a ortak koşmak, ana-babaya itaatsizlik etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmek." (Buhârî)
"Mescidlerde gürültüler başgösterdiği."
Gerçek mânâda tâzim ve saygı kalkacak, herkes aklına geleni söyleyecek. Tabii ki bu söylenenlerin hepsi ahkâma mugayir olacak.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuşlardır:
"Mescidde mal alıp satan kimseyi gördüğünüz zaman: 'Allah kazandırmasın!' deyiniz. Mescidde, kaybolan birşeyini soruşturanı gördüğünüzde de: 'Allah sana onu buldurmasın!' deyiniz." (Tirmizî)
"Fâsık kimsenin kabilenin başına geçtiği."
Seyyiat zamanı öyle bir devirdir ki Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz göre göre tarif buyuruyorlar.
Ve Hadis-i şerif'te şöyle buyuruyorlar:
"İnsanların dünyaca en bahtiyarını âdi oğlu âdiler teşkil etmedikçe kıyamet kopmaz." (Tirmizî)
Ayak takımının başa, baş takımının ayağa alınması ve bu ayak takımının her türlü kötülüğünü halkın alkışlaması, fakat o şerefli, haysiyetli insanların nazar-ı itibara alınmaması.
"Aşağılık adamın milletin lideri olduğu."
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz; halkın içinden asaletsiz, şerefsiz, haysiyetsiz insanlar milletin başına geçecekler. Yani ayak takımı başa, baştakiler ayak altına alınacak, demek istiyorlar.
"Şerrinden korkulduğu için kişiye ikramda bulunulduğu."
O zâlimler başa geldiğinde şerleri çok olacak. Halk korkup menfaatlerinden onlara boyun eğmek zorunda kalacak.
"Şarkıcı kadınlar ve çalgı âletleri türediği."
O zamanda bunlara itibar edilecek. Bütün fuhuş, fenalık, rezalet alenen meydanda olacak ve bunlara rağbet edilecek. Allah-u Teâlâ onlara lânet eder ve hiçbir surette onlara rahmet nazarı ile bakmaz.
"Ve bu milletin sonunda gelenler, evvel gelenleri lânetlediği."
Öyle bozuk bir nesil gelecek ki, o kadar asaletsiz türemeler türeyecek ki, öyle veled-i zinâlar zuhur edecek ki, ecdadı ile övünmeyecek de içindeki kötülüğü onlara hamledecek, bu asaletsiz ayak takımı onlara hakaret nazarı ile bakacak.
Oysa geçen devirler, değil müslümanları, dünyayı hayrete düşüren en güzel hasletlerle dolu idi. Onlar iman, şecaat, cesaret, adalet, fazilet sahibi idiler.
"İşte o zaman kızıl bir rüzgâr, zelzele, yere batma, şekil değiştirme, taşlanma ve ipi kopan bir kolyenin tanelerinin birbiri ardı sıra gitmesi gibi birbirini takip eden alâmetler beklesinler."
Kırmızı rüzgâr, yani insanlar bu hale geldikten sonra harp felâketini bekleyin. Allah-u Teâlâ bu vesile ile intikamını alır ve o milletin helâkına vesile olur. Bu azgınlığın cezası böyle olur.
Moderatör tarafında düzenlendi: