MURATS44
Özel Üye
Arınç: 'Ne işi var mecliste kardeşim!'
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın görevinden istifa etmesiyle ilgili olarak açıklamalarda bulundu.
Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın teşekkür ziyaretleri kapsamında bugün Bursa'da bulunduğunu hatırlatarak, Bursalıların, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sevdiğini, siyasete girdiği günden beri hep arkasında olduğunu, cumhurbaşkanlığı seçiminde de en yüksek oy verilen illerden biri olduğunu dile getirdi.
"Bugün Cumhurbaşkanı, burada Başkanlık sistemine yönelik önemli bir mesaj verdi. 'Eğer yeni bir
Anayasa istiyorsak 7 Haziran seçimlerinde 400 milletvekili vereceğiz. Dolayısıyla yeni Türkiye'yi güçlendireceğiz' şeklinde bir mesaj verdi. Bu mesajı cumhurbaşkanlığının tarafsızlığına aykırı bulanlar var. Sizce tarafsızlığa halel getiren bir şey midir bu? Bundan dolayı Cumhurbaşkanının tarafsızlığı tartışmaya açılabilir mi?" sorusu üzerine Arınç, şunları kaydetti: "Çok zor bir soru. Ama ben konuşma süresince karşısındaydım. Birbirimize çok yakındık ve çok büyük bir dikkatle takip ettim. Yani hangi partiye 400 milletvekili verilmesi gerektiğini söylemedi inanın. Hiçbir parti ismi de telaffuz etmedi. Yani gönüllerden geçen, farazi AK Parti ise 'Ak' bile demedi. Yani siz de herhalde Anadolu Ajansı'nın haberlerine girdiğiniz zaman herhangi bir partiyi ima yoluyla bile kastetmediğini anlayacaksınız. Yani böylesine ince bir konuşmanın, bir parti tarafını tuttuğuna dair herhangi bir beyanda bulunan varsa onu ayrıca değerlendirmek lazım. Bu zarif ifadelerimle ne anlatmak istediğimi hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Yani hiçbir partinin isminden bahsetmedi. Ama bir anayasanın yapılabilmesi için gerekli olan nitelikli sayıyı söyledi. Bu bildiğiniz gibi en az 330'dur, Meclis'ten çıkanı referanduma götürmek için. En fazlası 367'dir, doğrudan Meclis'te kabul edilebilmesi için. Ama hedef biraz daha büyük konuyor ki çok daha rahat bir anayasa yapılabilsin. Biraz yoruma müsait. Yani bunu bir Cumhurbaşkanının, Anayasa'nın 101, 102, 104. maddelerinde özellikle Meclis'te yaptığı ant içmeye aykırı bulanlar olabilir. Ama
bunları baştan da zaten söylüyorlardı. Şimdiki bu ifadeleri de yani belli bir hedefi gösteriyor. 'Yeni anayasa ve bu anayasa içerisinde de başbakanlık veya yarı başkanlık sisteminin gerçekleşmesi için 400 milletvekilinin, gücü elinde bulunduran bir iktidarda mevcut olması lazım' diyor. Ben böyle anlıyorum. Eleştiriye de müsait bir cümle. Bırakalım herkes ne söyleyecekse söylesin." Arınç, "Baştan söylüyorum. Yani bu herkes tarafından kabul edilebilecek, doğru bulunabilecek bir iddia sayılmayabilir. Bizim hoşumuza gider de yani ben şahsen AK Parti adına bunu düşündüğümde bu kadar büyük bir güçle parlamentoda olmanın, güçlü bir iktidar olmanın çok avantajlı olacağını düşünürüm" diye konuştu.
"400 iddialı bir rakamdır"
Bülent Arınç, "Ama anayasamızın meşhur bir kuralı var. Yani temsilde adalet ve yönetimde istikrar. İkisinin birden sağlanabilmesi lazım. Biz bunun her türlüsünü gördük. Mesela 2002'de biz yüzde 36 ile 365 milletvekili çıkardık. Çünkü CHP'nin dışındaki bütün partiler, parlamento dışında kaldı. Sonra MHP girdi 2007'de, sonra da diğer partiler. Dört tane olduk. Şu anda da temsilde, adalette bir eksiklik yok. Yani hemen hemen yüzde 80'i parlamentoda temsil ediliyor" ifadelerini kullandı.
Seçimlerde farklı sonuçların da her zaman çıkabileceğine dikkati çeken Arınç, "Yani bu o seçimdeki performansa ve halkın iradesine bağlı. Farazi, iki partinin yüzde 10'luk barajı aşmaması halinde o zaman bütün milletvekilliklerinin en güçlü partiye yönelmesi de tabii olacak" dedi.
Seçim sonuçlarına her halükarda saygı gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Arınç, "400'ün istenmesinde arzu şudur. Yani ben 400'ü şahsen telaffuz etmedim. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu söylüyor. Anadolu'da derler ki 'Ağanın eli tutulmaz.' Yani millet ağa ise vereceğinin eksik veya fazla olduğunu söyleyemeyiz" değerlendirmesini yaptı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ama mesela geçtiğimiz yasama döneminde bütün iyi niyetimize rağmen 3 sene masada boşu boşuna oturuldu. 3 parti 'Şu taraf, bu taraf, sensin, benim' derken, 3 sene sonunda biz uyduruk birkaç madde üzerinde ancak anlaşabildik. Şimdi anlaşılıyor ki bu sistemle, bu kafayla, bu siyasi partilerle tekrar seçim sonrası bir araya geldiğimizde yeni bir anayasa yapmak mümkün olmayacak. Dolayısıyla güçlü bir siyasi iktidar olmalı ve tek başına yapmalı. Tek başına yapmalı dedikten sonra ben şunu ilave ediyorum. Yani 367 bile olsa, 467 bile olsa yine referanduma sunulmalı diye düşünüyorum. Yani halk ne diyecek, onu görmemiz lazım. Sadece milletvekillerinin, parlamentoda 'evet' demelerinin yanında, bir de anayasa yapıyoruz nihayetinde ama halkın da bir katılımını sağlama noktasında sanıyorum bu fikre uzak değiliz. Yani Sayın Başbakanımız da geçmişte Sayın Başbakanımızla görüştüğümüzde de olabilirliği üzerinde karar kılmıştık. Yani 400 iddialı bir rakamdır. İhtimal olarak olabilir de. Ama bu seçimlerden bizim bütün beklentimiz, anayasayı tek başına yapabileceğimiz bir sayısal veriye kavuşabilmek."
AK Parti'nin seçim çalışması
"AK Parti, başkanlık sistemi ve yeni anayasa vaadiyle mi meydana çıkacak?" sorusuna Arınç, şu yanıtı verdi:
"Sayın Cumhurbaşkanımız, Başkanlık sistemini benimsiyor, bunun doğru ve gerekli olduğunu söylüyor, hatta sisteme karşı olanları da ağır bir şekilde eleştiriyor. Anlaşılıyor ki Sayın Cumhurbaşkanımız, 'Bu seçim sonucunda öyle bir netice meydana gelsin ki Başkanlık sistemini gerçekleştirecek bir Anayasa yapılabilsin' diyor. Biz, hükümet tarafıyız ve AK Parti tarafıyız. Bir partimiz var, bir hükümetimiz var. Burada Sayın Başbakanımızın ne düşündüğü önemli. Bizim kişisel düşüncelerimiz de var, başka milletvekili arkadaşlarımız da bol bol konuşmalar yapıyorlar. Aşırı taraftar olanlar var, hatta bunlardan çok iyi bildiğimiz birisi, 'Gırtlaklayasım geliyor' filan diye de geçen günlerde karşıt düşünceleri beğenmediğini ifade etti. Allah saklasın, yakın olmamaya bakıyorum, ters bir tarafına gelir de başımıza iş açacak diye."
Hükümet olarak, haziran seçimlerine neyle gideceklerini bir araya gelerek kararlaştıracaklarını dile getiren Arınç, "Partinin Merkez Yürütme Kurulu vardır, bu konu orada görüşülür, Bakanlar Kurulu vardır, bu konu orada görüşülür. Ben, ikisinde de birinci önceliğin Başkanlık sistemi olduğuna dair hiçbir işaret almadım" dedi.
Arınç, yeni bir anayasa yapılması gerektiğine işaret ederek, 1982 Anayasası'nın en az yüz maddesinin değiştiğini, diğer maddelerin ise birbiri ile uyumlu olmadığını söyledi.
Başkanlık sisteminin bazı örneklerini, Anayasa Komisyonu çalışırken 3 siyasi partiye de verdiklerini ve bunların da müzakere edilmesini istediklerini anlatan Arınç, ancak 3 siyasi partinin de önerilerin hiçbir sayfasını açmadan kategorik olarak "hayır" dediğini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Diyoruz ki eğer yeni anayasa istiyorsak 400 milletvekilini vermek lazım, bunlarla böyle uğraşmaya gerek yok. Bir başkanlık sistemi istiyorsak 400 milletvekilini vermek lazım ki bu gerçekleşsin" dediğinin hatırlatılması üzerine Arınç, yeni bir anayasa yapmaya bir mutabakat, bir toplumsal arzu ve istekle gidilmesinin daha iyi olduğuna dikkati çekti.
"8-9 Avrupa ülkesinde Başkanlık sistemi var, hiçbirisinde tiranlıktan bahsedilmiyor"
Arınç, Başkanlık sisteminin demokratik sistemlerden biri olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:
"8-9 Avrupa ülkesinde Başkanlık sistemi var, hiçbirisinde padişahlık, despotluk, tiranlıktan bahsedilmiyor. Hatta Sayın Kılıçdaroğlu, bir defasında çok büyük bir gaf yaptı, 'Meclis' olmadığını ima etti. Halbuki iki Meclis de var, bizde olacağı gibi ya da olması gerektiği gibi tek Meclis de olabilir. Sayın Cumhurbaşkanımız bence bugün geldiği noktada Başkanlıkta ısrar ediyor ama bunun detayları konusunda henüz yeterli, çerçevesi çizilmiş, berrak bir metin önümüzde yok. Bu metin için bizim çalışmaya ihtiyacımız var ama halka şunu söyleyebiliriz, 'Biz, bu ülke nasıl daha iyi yönetilebilir noktasındayız.' Önemli olan bu sistemlerin halka mutluluk, refah, huzur getirmesi. Hepsi demokratik sistem. Fransa'ya, Amerika'ya başka türlü bakabilir miyiz veya bir başka batı ülkesine? Onlar, yönetimde bunu seçmişler. Biz de parlamenter demokratik sistemi seçmişiz. Burada aksaklıklar çıkmış, bunlardan bir tanesi Türkiye'nin yapısına nasıl daha uygun olabilir, onu tartışacaksak tartışmamız için biraz zamana da ihtiyacımız var. Bir de billurlaşmasına ihtiyaç var."
MİT Müsteşarı Fidan'ın istifası
MİT Müsteşarı Fidan'ın 7 Haziran 2015'te yapılacak genel seçimler öncesi, milletvekili aday adayı olmak üzere görevinden istifa ettiğine ilişkin soru üzerine Arınç, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olmanın dışında, burada şahsi düşüncesini ifade edebileceğini söyledi.
Arınç, şöyle devam etti:
"Ben, yaptığı görevin çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü eğer milletvekili olacaksa, her milletvekili onun yaptığı işi yapamaz. Yani MİT Müsteşarı Türkiye için çok önemli bir iş yapıyor şu anda. Belki 50 milletvekilinin yapabileceği bir işi yapıyor. Sıradan bir milletvekili olacaksa yani bir milletvekili arkadaşımızın yasama organındaki faaliyetlerini yapan bir milletvekili olacaksa bence bu görev çok daha önemliydi, orada kalması gerekirdi. Yok canım milletvekili olarak kalmaz, bakan olacak, başbakan olacak derseniz, başbakan olması mümkün değil düşündüğüm kadarıyla. Yani bu seçimden sonrasının başbakanı bellidir. Şu veya budur. Doğru mudur yani bir MİT Müsteşarı'nın ileride başbakan olması? Bana göre o da yanlıştır. Bakan olabilir mi? Belki bazı bakanlıklar olabilir ama her bakanlık da MİT Müsteşarlığı yapmış bir insan için bence doğru bir görev değil. Dışişleri bakanı yapsanız, karşınızdaki dışişleri bakanıyla konuşuyorsunuz. Adam diyecek ki 'Bu MİT'i idare eden bir insandı, benim hakkımda her şeyi biliyor. Ben de bunun hakkında her şeyi bileyim'. Yani söylenen sözler kuşkuyla karşılanacak."
"Çözüm süreci başlamışsa, devam ediyorsa, en çok pay onundur"
"İçişleri bakanlığı yapar mı?' derseniz, fazlasıyla yapar. Ama bazı sıfatlar da yakıştırıldığı için mesela dışişleri bakanı olacağı söyleniyor, ben şahsen uygun görmem" diyen Arınç, "Yani sade milletvekilliği için hiç gerek yok ama bakanlık düşünülüyorsa bu bakanlığın yaptığı görevle biraz bağlantılı bir bakanlık olması gerekir" dedi.
Arınç, Hakan Fidan'ın çok saygın bir insan olduğunu, kendisini çok beğendiğini ve takdir ettiğini belirterek, "Türkiye'de çözüm süreci başlamışsa, devam ediyorsa, en çok pay onundur. Çünkü başlatan kurumun başındadır. MİT'i ıslah etmiştir, edebildiği kadarıyla, yüzde yüz diyemem. Kanun değişikliği de olmuştur. Yeni kanunda da çok olağanüstü yetkiler almıştır. Milletvekilliğinin dokunulmazlığından daha fazla haklara da sahiptir. Böyle bir süpermen görevi verilmiş bir insanın bir milletvekili olarak parlamentoya girmesini ben israf olarak görürüm şahsen" şeklinde konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun mutlaka bir şey düşünmüş olduğunu ifade eden Arınç, "Çünkü o da çok sever ve takdir eder. Ama ilan edildiği gibi sadece milletvekilliği düşünülüyor ve amaçlanıyorsa buna hiç gerek olmadığına şahsen inanırım" ifadelerini kullandı.
Arınç, şöyle devam etti:
"Çok genç bir insan, dinamik bir insan, saygınlığı olan bir insan. MİT bizde önemli bir kurum. Eskiden MİT müsteşarları generallerden olurdu. Sonra sivilleşti, sivilleştikten sonra da eski zihniyet devam etti. Ancak Sayın Fidan'ın gelmesiyle MİT yeni bir yapılanmaya girdi. İç operasyonlar, dış operasyonlar, üzerlerine aldıkları olağanüstü görevler, şu konsolosluk görevlilerinin IŞİD'in elinden alınması başlı başına bir başarıdır. O operasyonları yapacak güçteki bir kurumun başındaki insanın 'ben milletvekili olacağım' diyeceğini zannetmiyorum. Yani yaşı 60'ı da geçmedi, daha yaşı 40'larda, 45'lerdedir en fazla. Böyle bir insanın en dinamik zamanında ne işi var parlamentoda kardeşim."
NOT
Bir noktada çok doğru ifadeler. Böyle bir kurumun başında , dünyaya parmak ısırtan operasyonlarla , herkesi şaşırtan başarılardan sonra milletvekili olarak harcanması memlekete ne getirir ne götürür? Vekillikten bakanlığa, bakanlıktan sonra bir sonraki seçimlerde başbakan olarak görev alacaksa MİT gibi bir kurumun başından , sahip olduğu tecrübe ve bilgilerden sonra başbakan olarak görmeyi isteriz.