HÂKKA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE TEFSİRİ
Hâkka Sûresi Nuzül
Mushaftaki sıralamada altmış dokuzuncu, iniş sırasına göre yetmiş sekizinci sûredir. Mülk sûresinden sonra, Meâric sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Hâkka Sûresi Konusu
Sûrenin içeriğinden Rasûlullah (s.a.s.)'e yapılan muhalefetin başladığı bir zamanda ve Hz. Ömer müslüman olmadan önce nâzil olduğu tahmin edilmektedir.
Sûrenin birinci bölümünde âhiret hakkında bilgi verilmekte, ikinci bölümünde ise; Kur'ân-ı Kerîm'in Allah tarafından gönderildiği ve Peygamber (s.a.s.)'in yine Allah'ın görevlendirdiği son elçi olduğu açıklanmaktadır.
Sûre, kıymet ve âhiretin mutlak gerçek olduğunun beyânıyla insanların uyarılması gerektiği mesajını taşır. Dördüncü âyetten, on ikinci âyete kadar Âd, Semûd, Lût gibi geçmiş kavimlerin bazılarının âhireti inkâr ve red ettikleri için Allah'ın azabına uğratılıp cehennem ehli oldukları anlatılmaktadır. Ayrıca onyedinci âyette, kıyâmetin gelişinin tablosu çizilmektedir: "O gün, gök yarılacak ve bütün bağlantısı kopacaktır. Melekler onun çevresindedir. O gün, Rabbinin arşını sekiz melek taşıyor olacaktır" (16,17). Onsekiz ile otuz sekizinci âyete kadar, âhiret hayatının gerçekliği üzerinde durulmakta ve bu dünyadan sonra ebedî, gerçek hayatın yaşanır olacağı vurgulanmaktadır. Daha sonra ise kıyamet gününde insanların, Allah'ın huzurunda ve hiç bir gizliliğin görülmeyeceği bu âlemde, her insanın dünya hayatının sınavını vereceği, amel defterini elinde taşıyan insanların güzel âmel işleyenlerinin karşılığı olarak cennet verilecek ve onların, sonu olmayan ebedî hayata konulacağı belirtilmektedir. Buna karşılık dünya hayatında Allah'ın emir ve yasaklarını değil de hevâ ve heveslerine uyarak şeytan yolundan ayrılmayan insanlar ise, ellerinde bulunan amel defterlerinin göstermiş olduğu doğrultuda Allah'ın cezâsına müstahak olarak cehenneme atılacaklardır. Böylece gerçek adalet yerini bulmuş, İslâm inancını benimseyerek Allah yolundan ayrılmayan insanla, şeytanın yolunda yürüyen insanların haklarının verildiği bir mizan yaşanmış olacaktır. "O gün huzura götürüleceksiniz. Hiçbir gizliniz Allah'a gizli kalmayacaktır. O gün amel defteri iyi olanları, "Okuyun defterimi de" (...), amel defteri kötü olanlar ise; "Keşke amel defterim bana verilmeseydi" der" (18, 19 ve 25. âyetler).
Sûrenin son bölümünde, Kur'ân-ı Kerim'e "bir şâir veya bir kâhinin sözüdür diyorsunuz, oysa Allahu Teâlâ tarafından gönderilmiş ve Kerîm bir Rasûl tarafından size bildirilmiş bir kitaptır. Rasûl, bu Kelâm da hiçbir eksiklik ya da arttırma yapmaya yetkili değildir. Eğer o böyle yapacak olsa O'nun kalp damarlarını keser, boynunu koparırdık. Muhakkak bu hak Kelâmdır. Kim Onu yalanlarsa sonunda hüsrana uğrayacaktır" denilerek Mekkeli müşriklere cevap verilmektedir. El-Hakka sûresi bir bütün olarak ele alındığında tevhîd'le şirkin durumları gözler önüne serilmekte, şirkin Âd, Semûd ve Lût kavimlerine Firavun vb. yönetici ve hükümdarlar tarafından yürütülmekteyken, Hz. Peygamber (s.a.s.) zamanında da Mekke müşrikleri tarafından devam ettirilmiş olduğu gözlemlenmektedir. Bu gerçek, insanlık tarihiyle beraber süregelmiş, tarihi olaylar hak-batıl, tevhid-şirk mücadelesi şeklinde geçmiştir. Müstekbirlerin tasallutundan kurtulma mücadelesi görevini cihâd şuuruyla daima yaşatmak zorunda olan müslümanlar, her çağda olduğu gibi günümüzde de bütün dünya tağutlarının zulmünden kurtulma savaşını vermektedir. Hz. Musa'ya Firavun bir engel teşkil etmekteyken günümüzde de çağdaş Firavunlar aynı safta onun yolundan giderek Allah'ı inkâr edenler için hazırladığı cehennemi onlar için de hazırlamıştır. Ama Allah'ın vaâdi tağutların hükümranlığının boşa çıkacağı müjdesini vermektedir "Zulmedenler nasıl bir inkılabla yıkılacaklarını elbet bileceklerdir" (eş-Şuarâ,, 69/227).
Hâkka Sûresi Hakkında
Hâkka sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 52 âyettir. İsmini, “kesin gerçek, meygana gelmesi kaçınılmaz olan kıyâmet” mânasındaki اَلْحَٓاقَّةُ (hâkka) kelimesinden alır. Sûre ayrıca 12. âyette geçen “belleyici, uyanık” anlamındaki اَلْوَاعِيَةُ (Vâ‘iye) ve 32. âyette geçen “zincir” anlamındaki اَلسِّلْسِلَةُ (Silsile) isimleriyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 69, iniş sırasına göre ise 78. sûredir.
Hâkka Sûresi Fazileti
- Kim Hâkka sûresini okursa,Allahü teâlâ onun hesâbını kolay eyler. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)
- bDüşmanı uzaklaştırmak için okunur.
- Hakka Suresini Her Kim İhlaslı bir şekilde sürekli zikrederse, O Büyük Günde ( Kıyamet Gününde) Sorgusu Sual’i az Olur, Hesap Vermesi kolaylaşır,
- Hasımlarınızı , Hakkınızda kötülük düşünenleri şahsınızdan uzak tutmak için Hakka Suresini bol bol okuyun,
HÂKKA SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE TEFSİRİ
1. Kesin gerçekleşecek olan.
اَلْحَٓاقَّةُ (hâkka), kıyâmetin bir ismidir. Bu kelime, “hak, gerçek, kesin, gerekli” gibi mânalar ifade eden bir kökten gelir. Bu sebeple ona şöyle mânalar verilmiştir:
› Meydana gelmesi gerekli olan, geleceği hiç şüphesiz olan kıyâmet.
› Bütün durumların hakkiyle tanınacağı, eşyanın hakikatinin ortaya çıkacağı kıyâmet.
› Her bir insanın amelinin karşılığını hakkiyle ve layıkıyla alacağı kıyâmet.
Buna göre kıyâmet mutlaka kopacak, o gün her şeyin hakikati ortaya çıkacak ve herkes dünyadaki yaptıklarına göre hak ettiği neyse kesinlikle onu bulacaktır. Bu âyetlerde kullanılan üslup ve sorularla yapılan tekrar, kıyâmetin çok büyük ve çok dehşetli olduğunu, onun dehşetinin insan aklıyla tasavvur ve idrakinin mümkün olmadığını ve onun gerçek mâhiyetinin ancak fiilen vuku bulduğunda anlaşılacağını anlatır.
O günü yalanlayanların başına neler geldiğine bir bakın da ibret alın:
2. Nedir o kesin gerçekleşecek olan?
3. Kesin gerçekleşecek olan kıyâmeti sen nereden bileceksin?
اَلْحَٓاقَّةُ (hâkka), kıyâmetin bir ismidir. Bu kelime, “hak, gerçek, kesin, gerekli” gibi mânalar ifade eden bir kökten gelir. Bu sebeple ona şöyle mânalar verilmiştir:
› Meydana gelmesi gerekli olan, geleceği hiç şüphesiz olan kıyâmet.
› Bütün durumların hakkiyle tanınacağı, eşyanın hakikatinin ortaya çıkacağı kıyâmet.
› Her bir insanın amelinin karşılığını hakkiyle ve layıkıyla alacağı kıyâmet.
Buna göre kıyâmet mutlaka kopacak, o gün her şeyin hakikati ortaya çıkacak ve herkes dünyadaki yaptıklarına göre hak ettiği neyse kesinlikle onu bulacaktır. Bu âyetlerde kullanılan üslup ve sorularla yapılan tekrar, kıyâmetin çok büyük ve çok dehşetli olduğunu, onun dehşetinin insan aklıyla tasavvur ve idrakinin mümkün olmadığını ve onun gerçek mâhiyetinin ancak fiilen vuku bulduğunda anlaşılacağını anlatır.
O günü yalanlayanların başına neler geldiğine bir bakın da ibret alın:
4. Semûd ve Âd kavimleri, başlarına çarpacak o ânî ve dehşetli felâketi yalanladılar.
5. Semûd kavmi o korkunç, haddi aşkın ses ve sarsıntıyla yok olup gitti.
6. Âd kavmi ise azgın, uğultulu ve pek şiddetli bir kasırga ile imha edildi.
7. Allah o kasırgayı üzerlerine yedi gece sekiz gün kesintisiz olarak musallat etti. Öyle ki, orada olsaydın o kavmi, içi boş hurma kütükleri gibi yerlere serilmiş görürdün.
8. Şimdi sen onlardan arda kalan bir kimse görebiliyor musun?
İnsanın gerçeklere sırt çevirmesinin ve günahlara dalmasının altında yatan en mühim sebep, âhirete imanın olmayışıdır. Hayatı sadece dünyadan ibaret gören ve yaptığının hesabını bir gün vereceğini düşünmeyen kimse, nefsinin her istediğini yapmaya kalkışır. Kendisini bağlayan, arzularına sınır koyan ve itaati emreden kanun ve nizamlara baş kaldırır. Nitekim Âd ve Semûd kavmi bunun açık bir misâlidir. Onlar kıyâmeti veya kıyâmetin küçük bir provası mâhiyetinde dünyada başlarına gelecek felâketi yalanladılar. Burada kıyâmet için اَلْقَارِعَةُ (kâri‘a) ismi kullanılmıştır. “Kâria”, insanların başlarına çarpan, beyinlerinde patlayan, dehşetli halleriyle insanları ürperten hâdise demektir. Bu yalanlamaları, onların helakine sebep oldu. Semûd kavmi اَلطَّاغِيَةُ (tāğiye) yani haddini aşan dehşetli bir felâketle helak edildiler. Bu felâket, “korkunç çığlık” (bk. Hud 11/94) ve bunun peşinden gelen “dehşetli sarsıntı” (bk. A‘râf 7/78) idi. Âd kavmi ise yedi gece sekiz gün aralıksız esen uğursuz, azgın, şiddetli, uğultulu, uğradığını büküp atan, parçalayıp kül haline çeviren dondurucu bir kasırga ile vahvedildiler. Kökünden kopup devrilmiş, içleri boşalmış hurma kütükleri gibi yerlere serildiler. Rüzgar onların karın boşluklarına giriyor, onları tıpkı içi boşalmış hurma ağaçları gibi yere yıkıyordu. Rüzgar ağızlarından giriyor, içlerinde ne varsa dübürlerinden dışarı çıkartıyordu. Bu sebeple içleri boşaltılmış hurma ağaçlarına benzetilmişlerdir. (bk. Kamer 54/19-20) Bunların hâli, kıyâmeti yalan sayan tüm kâfirlere ders ve ibret olmalıdır.
Bunların dışında başka örnekler de var:
9. Firavun, ondan önceki daha pek çok topluluk ve Lût kavminin yaşadığı altüst edilip yerin dibine geçirilen şehirlerin halkları da hep o affedilmez şirk günahını işlediler.
اَلْمُؤْتَفِكَاتُ (mü’tefikât), altı üstüne getirilen şehirler demektir. Bundan maksat Lût kavmidir. (bk. Hud 11/82; Hicr 15/74) Firavun, ondan önceki kavimler ve özellikle Lût kavmi, Allah’a şirk koşmuşlar, kıyameti yalanlamışlar ve Allah’ın kendilerine gönderdiği peygamberlere karşı gelmişlerdi. Bu sebeple gittikçe şiddeti artan bir azapla kıskıvrak yakalanıp helak olmuşlardır. Aynı durum Nûh tufanında da vuku bulmuştur. Gökten ve yerden boşalan sular (bk. Kamer 54/11-12) haddi aşıp her tarafı kapladığı zaman tüm kâfirler boğuldular. Sadece Hz. Nûh’a inanan az bir grup gemiye binip kurtulabildi. Her ne kadar o gemiye binenler binlerce yıl önce yaşamış iseler de, ondan sonra gelen bütün insan nesli, o tufandan kurtulanların zürriyetidir. Bu sebeple, “Biz sizi gemiye bindirdik” denilmektedir. Bütün bunlar, Allah’ın gücünü ve kudretini, Allah’a karşı gelmenin ve peygambere isyan etmenin korkunç âkıbetini ve takvâ sahibi olmanın güzel sonuçlarını hatırlatan bir nasihat, bir ibrettir. Dinlemeye açık dikkatli kulaklar onu beller, gereği neyse onu yapar, kaybetmeyip ileri için faydalanır. Böylece iman edip güzel ameller ortaya koyarak, kendisini o büyük güne hazırlar:
10. Üstelik Rablerinin elçisine karşı geldiler; Allah da onları şiddetli bir azapla yakalayıverdi.