TaHKaR
Aktif Üyemiz
BENDE SIĞAR İKİ CİHAN
Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş
Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
Sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim
Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
Gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim
Dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
Encüm ile felek benim vahy ile melek benim
Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
Rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
Devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim
Bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam
SEYYİD NESİMİ
Yutmuşsa da bahtımı düşlerdeki son kuyu,
Vuslat için uzayan bir gölgedir efkârın.
Yıkardım ben ahımla tutsak eden uykuyu,
İlk parçası olmasa uyanmak bir inkârın.
Alnımda bir heyelan; tek kâhin bu rüya ki;
Yeni baştan kurulan aynı kâbus ve cinnet.
Öldüğüm gün elimde, bu nasıl bir dünya ki?
Ey akıl. Mecnûn ol da benliğimi yok zannet.
Ne mahşer ki bu hayat, ya bu candan edecek,
Ya da hasret kılacak, aratacak bir günü.
Sevdâm için kalmasam hem çehremden gidecek,
Hem de meçhul sayacak bağrındaki sürgünü.
Buhranlı bir akşamda hasretinle yansam da,
Yük sınmadım aşkını, isyânımla durmadım,
Kavrulsa da bu cânım, kor ateşe kansam da,
Hicrânı ben yüklendim, aşkına kondurmadım…
Ahrazi
Sorunun yanıtı şiirin içinde mevcut
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Bahattin Karakoç
Sevgilim
Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle?
Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle.
Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline.
Uzaklaşma şirin yarim.
Yolculuklar, aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir.
Her tanrı kulu bunu bilir.
Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde.
Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla
Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala,
Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah:
Öyle ise gel öp beni, genç ve tatlı sevgilim,
Ömrü pek azdır gençliğin.
William Shakespeare
Bak Senin İçin..
Ne Fırtınalarda Kürek Çekti Bu Gönül
Kaç Denize Yelken Açtı Aşk İçin
Kaç Gönül Demir Aldı Yürekten
Ben Hala Burdayım Bak Senin İçin
Gönlümü Yıkadı Deli Dalgalar
İzleri Kalmadı Bir Nokta Kadar
Yüreğim Yangındır Dokunan Yanar
Ben Hala Yanmadım Bak Senin İçin
Benimle Yaşanır Tutkulu Aşklar
Yüreğime Siperdir Bu Okyanuslar
Bu Denizlerde Hergün Kaç Yürek Batar
Ben Hala Batmadım Bak Senin İçin
Hüseyin Akın
Özledim İşte Bak
Şarkıların yok mu senin?
şiirler yazmadin mi bana
gülücükler açmamışken daha
kırmızı yanaklarında
ben uyandım yeni güne
seni dinlemek için
ama bak şimdi
sen yoksun yanımda...
Bir hayat düşlerdim
bir iki gün değil
bir an bile ayrı
düşmeyeydim
senden a benim
narin menekşem
yaşamak bu değil
sensiz geçiyorsa
bir an bile
sevincim tam değil
hiçbir zaman....
Özlerim seni ben
özlemlerin en uzak
en kayıtsız olduğu
anlarda bile
düşlerim seni
senin yanında bile
sevdiğim
günler geceler
varsın bilmesinler
ne çıkar söyle
senin için yaşadığımı...
her nefeste içer gibi
yaptığım ama içmediğim
cigaramı söndürürken
ciğerlerimde
bir çocuk mahzun olur da
kalbimin bir köşesinde
onu bir tek sen
teselli edersin iki gözüm
ne ciğer kaldı
ne yürek bende
varsa yoksa özlemim
çatallanır göğsümde
seni anarım ben
her vuruşunda evrenin
ve tüm devinimlerinde
yaşamın
taa içinde
en derinde bir yerde
bir çiçek tomurcuklanır
uzaklarda bir köyde
ben sana koşarım
hiç yorulmadan
usanmadan
ne duruyorsun artık
bir adım da sen atsana
kardelen çiçeğim...
Mete Çakır
Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'a Yazdığı Gazel
Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım
Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım
Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım
Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım
Stanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım
Saçı varım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
Ölürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım
Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!
Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman’ın mahlası)
Bugünkü dille;
Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.
Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,
Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş’alem.
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,
Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,
İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.
Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.
Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. Bir hoş hale geldim.
Bende sığar iki cihân ben bu cihâna sığmazam
Cevher-i lâmekân benim kevn ü mekâna sığmazam
Kevn ü mekândır âyetim zâta gider bidâyetim
Sen bu nişân ile beni bil ki nişâne sığmazam
Kimse gümân ü zann ile olmadı Hakk ile biliş
Hakkı bilen bilir ki ben zann ü gümâna sığmazam
Sûrete bak vü ma'nîyi sûret içinde tanı kim
Cism ile cân benim velî cism ile câna sığmazam
Hem sadefim hem inciyim haşr ü sırât
Bunca kumâş ü raht ile ben bu dükâna sığmazam
Genc-i nihân benim ben uş ayn-ı ayân benim ben uş
Gevher-i kân benim ben uş bahr ile kâna sığmazam
Arş ile ferş ü kâf ü nûn bende bulundu cümle çün
Kes sözünü uzatma kim şerh u beyâna sığmazam
Gerçi muhît-i a'zâmım adım âdem durur âdemim
Dâr ile kün fekân benim ben mu mekâna sığmazam
Cân ile hem cihân benim dehr ile hem zamân benim
Gör bu latifeyi ki ben dehr ü zamâna sığmazam
Encüm ile felek benim vahy ile melek benim
Çek dilini vü epsem ol ben bu lisâna sığmazam
Zerre benim güneş benim çâr ile penc ü şeş benim
Sûreti gör beyân ile çünkü beyâna sığmazam
Zât ileyim sıfât ile Kadr ileyim Berât ile
Gül-şekerim nebât ile piste-dehâna sığmazam
Şehd ile hem şeker hem şems benim kamer benim
Rûh-ı revân bağışlarım rûh-ı revâna sığmazam
Tîr benim kemân benim pîr benim civân benim
Devlet-i câvidan benim îne vü âna sığmazam
Yer ü gökü düzen benim geri dönüp bozan benim
Cümle yazı yazan benim ben bu dîvâna sığmazam
Nâra yanan şecer benim çarha çıkar hacer benim
Gör bu odun zebânesin ben bu zebâne sığmazam
Gerçi bugün Nesîmîyim Hâşîmîyim Kureyşîyim
Bundan uludur âyetim âyet ü şâna sığmazam
SEYYİD NESİMİ
Yutmuşsa da bahtımı düşlerdeki son kuyu,
Vuslat için uzayan bir gölgedir efkârın.
Yıkardım ben ahımla tutsak eden uykuyu,
İlk parçası olmasa uyanmak bir inkârın.
Alnımda bir heyelan; tek kâhin bu rüya ki;
Yeni baştan kurulan aynı kâbus ve cinnet.
Öldüğüm gün elimde, bu nasıl bir dünya ki?
Ey akıl. Mecnûn ol da benliğimi yok zannet.
Ne mahşer ki bu hayat, ya bu candan edecek,
Ya da hasret kılacak, aratacak bir günü.
Sevdâm için kalmasam hem çehremden gidecek,
Hem de meçhul sayacak bağrındaki sürgünü.
Buhranlı bir akşamda hasretinle yansam da,
Yük sınmadım aşkını, isyânımla durmadım,
Kavrulsa da bu cânım, kor ateşe kansam da,
Hicrânı ben yüklendim, aşkına kondurmadım…
Ahrazi
Sorunun yanıtı şiirin içinde mevcut
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Bahattin Karakoç
Sevgilim
Ey sevgilim, nerelerde dolaşıyorsun böyle?
Geliyor seni candan seven aşığın dur onu dinle.
Elemi de, neşeyi de beste yapmış diline.
Uzaklaşma şirin yarim.
Yolculuklar, aşıkların buluşmasıyla nihayetlenir.
Her tanrı kulu bunu bilir.
Aşk nedir? Ahret demek değildir her halde.
Çınlamalıdır neşesi bu anın gene bu anın kahkahalarıyla
Çünkü ne olacağı yarının meçhulümüzdür hala,
Boş yere vakit geçirmekten artık yoktur bir salah:
Öyle ise gel öp beni, genç ve tatlı sevgilim,
Ömrü pek azdır gençliğin.
William Shakespeare
Bak Senin İçin..
Ne Fırtınalarda Kürek Çekti Bu Gönül
Kaç Denize Yelken Açtı Aşk İçin
Kaç Gönül Demir Aldı Yürekten
Ben Hala Burdayım Bak Senin İçin
Gönlümü Yıkadı Deli Dalgalar
İzleri Kalmadı Bir Nokta Kadar
Yüreğim Yangındır Dokunan Yanar
Ben Hala Yanmadım Bak Senin İçin
Benimle Yaşanır Tutkulu Aşklar
Yüreğime Siperdir Bu Okyanuslar
Bu Denizlerde Hergün Kaç Yürek Batar
Ben Hala Batmadım Bak Senin İçin
Hüseyin Akın
Özledim İşte Bak
Şarkıların yok mu senin?
şiirler yazmadin mi bana
gülücükler açmamışken daha
kırmızı yanaklarında
ben uyandım yeni güne
seni dinlemek için
ama bak şimdi
sen yoksun yanımda...
Bir hayat düşlerdim
bir iki gün değil
bir an bile ayrı
düşmeyeydim
senden a benim
narin menekşem
yaşamak bu değil
sensiz geçiyorsa
bir an bile
sevincim tam değil
hiçbir zaman....
Özlerim seni ben
özlemlerin en uzak
en kayıtsız olduğu
anlarda bile
düşlerim seni
senin yanında bile
sevdiğim
günler geceler
varsın bilmesinler
ne çıkar söyle
senin için yaşadığımı...
her nefeste içer gibi
yaptığım ama içmediğim
cigaramı söndürürken
ciğerlerimde
bir çocuk mahzun olur da
kalbimin bir köşesinde
onu bir tek sen
teselli edersin iki gözüm
ne ciğer kaldı
ne yürek bende
varsa yoksa özlemim
çatallanır göğsümde
seni anarım ben
her vuruşunda evrenin
ve tüm devinimlerinde
yaşamın
taa içinde
en derinde bir yerde
bir çiçek tomurcuklanır
uzaklarda bir köyde
ben sana koşarım
hiç yorulmadan
usanmadan
ne duruyorsun artık
bir adım da sen atsana
kardelen çiçeğim...
Mete Çakır
Kanuni Sultan Süleyman'ın Hürrem Sultan'a Yazdığı Gazel
Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım
Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım
Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım
Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım
Stanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım
Saçı varım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
Ölürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım
Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!
Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman’ın mahlası)
Bugünkü dille;
Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.
Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,
Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş’alem.
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,
Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,
İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.
Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.
Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. Bir hoş hale geldim.