abdusselam
New member
Allahu Ekber! Biz müslümanlar, sevindiğimizde, üzüldüğümüzde, şaşırdığımızda, "şok" olduğumuzda, hayran olduğumuzda hep tekbir getiririz:
Allahu ekber!
Çünkü, "Allah en büyüktür" manasına gelen tekbirin işlevi de anlamı kadar büyüktür. Seviniyorsak sevincimizi Allah'ın büyüklüğüne bağlarız.
Üzülüyorsak, kendimizi Allah'ın en büyük oluşuyla teselli ederiz. Ondan bağımsız bir saadet ve felaket tasavvur etmediğimiz için safa halinde de, cefa halinde de "Allahu ekber!" deriz.
Şaşırdığımızda, Allah'ın en büyük oluşunu hatırlar ve bizi şaşırtan şeyin Allah için çok basit, sıradan bir şey olduğunu bir kez daha hatırlarız. "Şok" olduğumuzda, bizi şok eden olayın Allah katında daha büyüklerinin olduğunu dile getirmek için tekbir getiririz. Hayran olduğumuzda, hayretimizi esere değil o eserin sahici müessirine, sanata değil asıl sanatkara yönelttiğimizi tekbirle ifade ederiz.
Namaza "Allahu ekber"le başlar ve her rekatta beş kez bunu tekrarlarız.
Namaz ki; o, Allah karşısında kulun esas duruşunu temsil eden ibadetler mecmuasıdır. Allah'ın en büyük olduğunu itiraf ederek başlamayan bir ibadet, insanı kula kulluktan nasıl kurtarabilir?
"Allahu ekber!" demekle, kula ve eşyaya kulluğu reddettiğimizi ifade etmiş olur ve O'na kulluğumuzu secdeyle zirvesine taşırız. İşte tekbirin insanı getirdiği son nokta bir aşk hareketi olan secdedir.
Amerika'daki olaya ilk şahit olduğumda dudaklarımdan gayrı ihtiyari ilk dökülen cümle de bu oldu: Allahu ekber! Ölümcül bir kaza geçirmiştim; tam kaza anında da böyle bir tekbir getirdiğimi hatırlıyorum. İşte o tekbirlerden bir tekbir; hesapsız, garazsız, ivazsız, doğaçlama, kendiliğinden ve gelişi-güzel...
Başka ne diyebilirdim ki? Hoş, başka zamanlarda da hep hayretimi, şaşkınlığımı bu muhteşem parolayla ifade etmişimdir. Fakat bu kez bambaşka bir olayla karşı karşıyaydım ve dudaklarımdan diğerlerinden çok farklı bir "Allahu ekber!" dökülüyordu.
Allah büyüktür!
Allah kimden büyüktür?
Elbette herkes ve her şeyden.
Bu herkes ve her şey içerisine Amerika da girer mi?
Evet, evet; galiba bu tekbiri farklı kılan da buydu: Allah Amerika'dan da büyüktür.
Bir müslümanın bundan şüphesi olabilir miydi?
Ne diyorsunuz siz? Bakmayın bir çok insanın namazlarına "Allahu ekber"le başlayıp onlarca kez tekbir talimiyle sürdürdüğüne. Aslında bir çoğumuz, tekbir getirmekle ne dediğimizin farkında değiliz. Ne muhteşem bir ikrarda bulunduğumuzun bilincine varmamışız.
İşte öylesine bir alışkanlık olarak tekbir getirdiğimiz, sık sık suçüstü yakalandığımızdan belli.
Çalış diyorsun, aldırma onlara, bismillah de ve yürü!..
Olur mu, diyor; ben onlarla nasıl baş edebilirim? Ekliyor: "Baksana nasıl da güçleri var!"
Estağfirullah de ve tekbir getir: Allahu ekber! Allah'tan da mı güçlüler?
Yürü, diyorsun; eğer yürürsen varırsın. Çünkü yürüyenler hep vardılar...
Sahi mi, diyor, ama inanmıyor. Arabam yok ki diyor ve ekliyor: Ama onların uçakları var: sesten hızlı giden, görünmeyen, saatte bilmem kaç mil yapan...
Ben onları nasıl geçerim?..
Tevbe de ve tekbir getir: Allahu ekber! Sen Allah'ı "elde var bir" saymadıktan sonra, kaç paralık olursan ol solda sıfırsın... Solda sıfır olmakla sağda sıfır olmak arasındaki fark, olmamakla olmak arasındaki fark kadardır.
Uydularıyla her şeyi görüyor muymuş?
Her şeyi görene ne derlerdi?
-Basîr!..
Radarlarıyla her şeyden haberdar mı oluyorlarmış?
Her şeyden haberdar olana ne derlerdi?
-Habir!..
Sevdiğini yüceltir, onore eder, ihya eder; kızdığını alçaltır, zelil eder, rüsva eder, imha edermiş, öyle mi?
Peki bunu yapana ne denir?
-Muizz ve Müzill!..
Düşmanını kahreder, dünyaya geldiğine pişman eder, yeryüzünü başına yıkar, ocağına incir ağacı diker, gücünün önünde kimse duramaz, yaptığından sual olunmaz, intikamı pek şedit, istediğini zorla söke söke alır, karşı konulmazmış ha!..
Yani Kahhar, Cebbar, Müntakim?..
Bu dediğin Allah'tır yavrum, Allah!..
Haydi imanını tazele ve bir tekbir de sen getir: Allahu ekber!
Aşkile bir daha...
Git elini yıka, yüzünü yıka, ağzını yıka, gözünü yıka, gönlünü yıka, özünü yıka ve sözünü yıka da gel ve oku :
Allahu ekber!..
Duyuyor musun göklerin sesini:
Allahu ekber!
Allahu ekber!
Allahu ekber!
__________________
Allahu ekber!
Çünkü, "Allah en büyüktür" manasına gelen tekbirin işlevi de anlamı kadar büyüktür. Seviniyorsak sevincimizi Allah'ın büyüklüğüne bağlarız.
Üzülüyorsak, kendimizi Allah'ın en büyük oluşuyla teselli ederiz. Ondan bağımsız bir saadet ve felaket tasavvur etmediğimiz için safa halinde de, cefa halinde de "Allahu ekber!" deriz.
Şaşırdığımızda, Allah'ın en büyük oluşunu hatırlar ve bizi şaşırtan şeyin Allah için çok basit, sıradan bir şey olduğunu bir kez daha hatırlarız. "Şok" olduğumuzda, bizi şok eden olayın Allah katında daha büyüklerinin olduğunu dile getirmek için tekbir getiririz. Hayran olduğumuzda, hayretimizi esere değil o eserin sahici müessirine, sanata değil asıl sanatkara yönelttiğimizi tekbirle ifade ederiz.
Namaza "Allahu ekber"le başlar ve her rekatta beş kez bunu tekrarlarız.
Namaz ki; o, Allah karşısında kulun esas duruşunu temsil eden ibadetler mecmuasıdır. Allah'ın en büyük olduğunu itiraf ederek başlamayan bir ibadet, insanı kula kulluktan nasıl kurtarabilir?
"Allahu ekber!" demekle, kula ve eşyaya kulluğu reddettiğimizi ifade etmiş olur ve O'na kulluğumuzu secdeyle zirvesine taşırız. İşte tekbirin insanı getirdiği son nokta bir aşk hareketi olan secdedir.
Amerika'daki olaya ilk şahit olduğumda dudaklarımdan gayrı ihtiyari ilk dökülen cümle de bu oldu: Allahu ekber! Ölümcül bir kaza geçirmiştim; tam kaza anında da böyle bir tekbir getirdiğimi hatırlıyorum. İşte o tekbirlerden bir tekbir; hesapsız, garazsız, ivazsız, doğaçlama, kendiliğinden ve gelişi-güzel...
Başka ne diyebilirdim ki? Hoş, başka zamanlarda da hep hayretimi, şaşkınlığımı bu muhteşem parolayla ifade etmişimdir. Fakat bu kez bambaşka bir olayla karşı karşıyaydım ve dudaklarımdan diğerlerinden çok farklı bir "Allahu ekber!" dökülüyordu.
Allah büyüktür!
Allah kimden büyüktür?
Elbette herkes ve her şeyden.
Bu herkes ve her şey içerisine Amerika da girer mi?
Evet, evet; galiba bu tekbiri farklı kılan da buydu: Allah Amerika'dan da büyüktür.
Bir müslümanın bundan şüphesi olabilir miydi?
Ne diyorsunuz siz? Bakmayın bir çok insanın namazlarına "Allahu ekber"le başlayıp onlarca kez tekbir talimiyle sürdürdüğüne. Aslında bir çoğumuz, tekbir getirmekle ne dediğimizin farkında değiliz. Ne muhteşem bir ikrarda bulunduğumuzun bilincine varmamışız.
İşte öylesine bir alışkanlık olarak tekbir getirdiğimiz, sık sık suçüstü yakalandığımızdan belli.
Çalış diyorsun, aldırma onlara, bismillah de ve yürü!..
Olur mu, diyor; ben onlarla nasıl baş edebilirim? Ekliyor: "Baksana nasıl da güçleri var!"
Estağfirullah de ve tekbir getir: Allahu ekber! Allah'tan da mı güçlüler?
Yürü, diyorsun; eğer yürürsen varırsın. Çünkü yürüyenler hep vardılar...
Sahi mi, diyor, ama inanmıyor. Arabam yok ki diyor ve ekliyor: Ama onların uçakları var: sesten hızlı giden, görünmeyen, saatte bilmem kaç mil yapan...
Ben onları nasıl geçerim?..
Tevbe de ve tekbir getir: Allahu ekber! Sen Allah'ı "elde var bir" saymadıktan sonra, kaç paralık olursan ol solda sıfırsın... Solda sıfır olmakla sağda sıfır olmak arasındaki fark, olmamakla olmak arasındaki fark kadardır.
Uydularıyla her şeyi görüyor muymuş?
Her şeyi görene ne derlerdi?
-Basîr!..
Radarlarıyla her şeyden haberdar mı oluyorlarmış?
Her şeyden haberdar olana ne derlerdi?
-Habir!..
Sevdiğini yüceltir, onore eder, ihya eder; kızdığını alçaltır, zelil eder, rüsva eder, imha edermiş, öyle mi?
Peki bunu yapana ne denir?
-Muizz ve Müzill!..
Düşmanını kahreder, dünyaya geldiğine pişman eder, yeryüzünü başına yıkar, ocağına incir ağacı diker, gücünün önünde kimse duramaz, yaptığından sual olunmaz, intikamı pek şedit, istediğini zorla söke söke alır, karşı konulmazmış ha!..
Yani Kahhar, Cebbar, Müntakim?..
Bu dediğin Allah'tır yavrum, Allah!..
Haydi imanını tazele ve bir tekbir de sen getir: Allahu ekber!
Aşkile bir daha...
Git elini yıka, yüzünü yıka, ağzını yıka, gözünü yıka, gönlünü yıka, özünü yıka ve sözünü yıka da gel ve oku :
Allahu ekber!..
Duyuyor musun göklerin sesini:
Allahu ekber!
Allahu ekber!
Allahu ekber!
__________________