lal
Aktif Üyemiz
Her Mü'min bir gönül doktoru olmalı
Sizi hayalen bir tabloya götürmek istiyorum bugün. Enfeksiyon hastalıkları uzmanıyım. Çalıştığım kliniğe gelen hastalardan birkaç tanesinde sıtma belirtileri fark ettim.
Onlara gerekli tedavileri yazdıktan sonra, hastalığın salgın haline gelebileceğini düşünüp kendim ve ailem için de tedbir almaya karar verdim. Sıtma ilacının ne olduğunu biliyorum. Bu ilaç eczanelerde satılmaz. Salgın ihtimali olduğu zaman sıtma savaş istasyonlarından alınır. Hemen 4-5 kutu ilaç getirttim. Eve gidip ailemi uyardım. Öncelikle kızıma koruyucu ilaç başlattım. Baktım oğlumun hafif ateşi var, onu da gözleme aldım. Evimin pencerelerine tüller taktım. Gönül rahatlığıyla uyuyabilirdim artık.
Bu arada üç katlı bir apartmanda oturuyorum. Alt kattan 'aaah' diye bir ses geliyor. 'Ne edepsiz insan' diyorum, 'gece yarısı bağırıp bizi rahatsız ediyor.' Üst kattan da arada bir 'tak tak tak' sesleri geliyor. Ona da kızdım. 'Anne belki bir rahatsızlığı vardır gidip baksak' diyor kızım. 'Bilmiyorlar mı benim doktor olduğumu? Şikâyetleri varsa gelselerdi, sorsalardı, kapılarına mı gideceğim? Hadi al abdestini de namazımızı cemaatle kılalım. Birer cüz de Kur'an okuyup yatalım.' dedim. Gece aynı gürültülere uyanınca teheccüd namazımı da kıldım.
Birkaç gün sonra öğrendim ki, komşularım sıtma olmuş. Yukarıdan gelen 'tak tak tak' sesleri, komşumun ateş nöbeti tutunca yatağının hareketi yüzünden geliyormuş. Alt kattaki komşu da ağrılarından dolayı feryat ediyormuş.
Ne dersiniz? Davranışlarımda haklı mıydım? Bir doktor olarak, onlar çağırmasalar bile gidip bakmalı mıydım? Gitsem belki beni kapıdan çevireceklerdi. 'Gelme, senden yardım istemiyorum' dese de gitmeli miydim?
Evet, gitmeliydim.
Salgın olduğunu öğrendiğim zaman evimin tüllerini yaparken, beni ciddiye almasalar da 'bak komşum salgın var, tüllerini tak' demeliydim. Komşularımdan gelen sesleri duyduğum zaman, şahsi ibadetimle ilgilendiğim kadar, sosyal ibadetimle de ilgilenmeli, kapılarını çalıp 'salgın var, sakın sıtma olmayasınız, şu ilacı kullansanız' demeliydim. Şimdi, onlara karşı duyarsız davranarak insanlık vazifemi yerine getirmemiş olmanın ağırlığını vicdanımda taşıyorum.
Sokağa salınmış sorular zihinleri bulandırıyor
Bir hastalıktan örnekle anlattığım bu tabloyu farklı bir bakışa taşıyalım şimdi. Hayatımızdaki en büyük hastalık imansızlıktır. Sıtma insanın en fazla maddi vücuduna zarar verir. Oysa imansızlık ebedi ahiret hayatını mahveder. Sıtma olduğu halde hastalığını bilmeyip de 'bana karışma' diyen evladıma, komşuma darılıp kırılmam. Çevresindeki herkesten ve her şeyden sorumlu bir mü'minim.
Yani, bir gönül doktoruyum. İmansızlık hastalığına ilaç olacak hakikatleri kendim okuduğum, evlatlarıma anlattığım ve okuttuğum gibi akrabalarıma, komşularıma da iletmem gerek. Ne olur, zihinleri bulandıran, akıllara çengel atan, imansızlık hastalığına sürükleyen sorulara perde olacak kitaplardan onlara da hediye etsem.
'Bak bu eserde, zihnine takılsın diye sivrisinek gibi sokağa salınmış soruların cevapları var' desem, belki bir gün merak edip okur. Bu vazifede benim örneğim ve rehberim Kâinatın Efendisi Peygamberim'dir (sas). O, kapıları çalmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyendir.
Dr. Fatima Barlas - Zaman
Onlara gerekli tedavileri yazdıktan sonra, hastalığın salgın haline gelebileceğini düşünüp kendim ve ailem için de tedbir almaya karar verdim. Sıtma ilacının ne olduğunu biliyorum. Bu ilaç eczanelerde satılmaz. Salgın ihtimali olduğu zaman sıtma savaş istasyonlarından alınır. Hemen 4-5 kutu ilaç getirttim. Eve gidip ailemi uyardım. Öncelikle kızıma koruyucu ilaç başlattım. Baktım oğlumun hafif ateşi var, onu da gözleme aldım. Evimin pencerelerine tüller taktım. Gönül rahatlığıyla uyuyabilirdim artık.
Bu arada üç katlı bir apartmanda oturuyorum. Alt kattan 'aaah' diye bir ses geliyor. 'Ne edepsiz insan' diyorum, 'gece yarısı bağırıp bizi rahatsız ediyor.' Üst kattan da arada bir 'tak tak tak' sesleri geliyor. Ona da kızdım. 'Anne belki bir rahatsızlığı vardır gidip baksak' diyor kızım. 'Bilmiyorlar mı benim doktor olduğumu? Şikâyetleri varsa gelselerdi, sorsalardı, kapılarına mı gideceğim? Hadi al abdestini de namazımızı cemaatle kılalım. Birer cüz de Kur'an okuyup yatalım.' dedim. Gece aynı gürültülere uyanınca teheccüd namazımı da kıldım.
Birkaç gün sonra öğrendim ki, komşularım sıtma olmuş. Yukarıdan gelen 'tak tak tak' sesleri, komşumun ateş nöbeti tutunca yatağının hareketi yüzünden geliyormuş. Alt kattaki komşu da ağrılarından dolayı feryat ediyormuş.
Ne dersiniz? Davranışlarımda haklı mıydım? Bir doktor olarak, onlar çağırmasalar bile gidip bakmalı mıydım? Gitsem belki beni kapıdan çevireceklerdi. 'Gelme, senden yardım istemiyorum' dese de gitmeli miydim?
Evet, gitmeliydim.
Salgın olduğunu öğrendiğim zaman evimin tüllerini yaparken, beni ciddiye almasalar da 'bak komşum salgın var, tüllerini tak' demeliydim. Komşularımdan gelen sesleri duyduğum zaman, şahsi ibadetimle ilgilendiğim kadar, sosyal ibadetimle de ilgilenmeli, kapılarını çalıp 'salgın var, sakın sıtma olmayasınız, şu ilacı kullansanız' demeliydim. Şimdi, onlara karşı duyarsız davranarak insanlık vazifemi yerine getirmemiş olmanın ağırlığını vicdanımda taşıyorum.
Sokağa salınmış sorular zihinleri bulandırıyor
Bir hastalıktan örnekle anlattığım bu tabloyu farklı bir bakışa taşıyalım şimdi. Hayatımızdaki en büyük hastalık imansızlıktır. Sıtma insanın en fazla maddi vücuduna zarar verir. Oysa imansızlık ebedi ahiret hayatını mahveder. Sıtma olduğu halde hastalığını bilmeyip de 'bana karışma' diyen evladıma, komşuma darılıp kırılmam. Çevresindeki herkesten ve her şeyden sorumlu bir mü'minim.
Yani, bir gönül doktoruyum. İmansızlık hastalığına ilaç olacak hakikatleri kendim okuduğum, evlatlarıma anlattığım ve okuttuğum gibi akrabalarıma, komşularıma da iletmem gerek. Ne olur, zihinleri bulandıran, akıllara çengel atan, imansızlık hastalığına sürükleyen sorulara perde olacak kitaplardan onlara da hediye etsem.
'Bak bu eserde, zihnine takılsın diye sivrisinek gibi sokağa salınmış soruların cevapları var' desem, belki bir gün merak edip okur. Bu vazifede benim örneğim ve rehberim Kâinatın Efendisi Peygamberim'dir (sas). O, kapıları çalmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyendir.
Dr. Fatima Barlas - Zaman