ceylannur
Yeni Üyemiz
Hoşçakalamadım sen gidince.
Dipsiz yamaçlarda bıraktım hevesimi
Kulağımda çağlayan bi ses kaldı geriye
“Gidiyorum”…
Reddedemedim ve nadasa bıraktım öfkelerimi
Hoşçakalamadım…
Özledim, güneşi ayaklarını gererek uyandırışını
Budala bir susuş tıkadım dişlerimin arasına
Kulağıma öksürük şurubları gibi akmaya başladı, şehir kalabalığı
Aklımın ağrıyan bilekleri yürütmüyor düşüncelerimi
Hoşçakalamadım…
Fesleğen kokmuyor ağzım
Çünkü her yalan bir parça çöplük oluyor ağzımın su sızdıran yanına
Ve yüzüm kızarıyor hala öperken babamı
Oysa iyi öğrenmiştim, iyi öğretmişti içine kapanık sokaklar küfürlü kelimeleri
Adını unuttuğum bir dostuma armağan ediyorum, gidişinden arta kalan hüzünlerimi
Hoşkalmadım…
Silkeledim, ön bahçeme bütün çocuksu umutlarımı, çiçekli soframdan
Komşular hiç şikayet etmediler, hayata kurban verdikleri kır saçlarına düşen umut kırıntılarından mutluydular
Yavaş yavaş uyanıyordum
Ömrümün ekşidiği yastıkta bırakarak tozlu bakışlarını
Hışırtılı bir eylül sabahına,
Nasıl bir yüzyılda yaşıyorum?
Yorgundum…
Hoşçakalamadım…
Hergün köprülerden atılanları izledim içimden
Dağılıp gittiler dilimdeki türküler
Oysa ne güzeldi İstanbul, ne güzeldi sonbahar, ne güzeldi eylül…
Yepyeni bir gündüz tek fırıncılar un kokuyordu
Hoşçakal…
Çekirdekten çınara anıların birikmiş olsa da fotoğraf albümümde
Bir atın nalları değilsin ömrümün
Ve üzgünüm artık sadece, sayfalarımı dolduran lacivert bir mürekkep lekesisin
Hoşçakalamadım
Dipsiz yamaçlarda bıraktım hevesimi
Kulağımda çağlayan bi ses kaldı geriye
“Gidiyorum”…
Reddedemedim ve nadasa bıraktım öfkelerimi
Hoşçakalamadım…
Özledim, güneşi ayaklarını gererek uyandırışını
Budala bir susuş tıkadım dişlerimin arasına
Kulağıma öksürük şurubları gibi akmaya başladı, şehir kalabalığı
Aklımın ağrıyan bilekleri yürütmüyor düşüncelerimi
Hoşçakalamadım…
Fesleğen kokmuyor ağzım
Çünkü her yalan bir parça çöplük oluyor ağzımın su sızdıran yanına
Ve yüzüm kızarıyor hala öperken babamı
Oysa iyi öğrenmiştim, iyi öğretmişti içine kapanık sokaklar küfürlü kelimeleri
Adını unuttuğum bir dostuma armağan ediyorum, gidişinden arta kalan hüzünlerimi
Hoşkalmadım…
Silkeledim, ön bahçeme bütün çocuksu umutlarımı, çiçekli soframdan
Komşular hiç şikayet etmediler, hayata kurban verdikleri kır saçlarına düşen umut kırıntılarından mutluydular
Yavaş yavaş uyanıyordum
Ömrümün ekşidiği yastıkta bırakarak tozlu bakışlarını
Hışırtılı bir eylül sabahına,
Nasıl bir yüzyılda yaşıyorum?
Yorgundum…
Hoşçakalamadım…
Hergün köprülerden atılanları izledim içimden
Dağılıp gittiler dilimdeki türküler
Oysa ne güzeldi İstanbul, ne güzeldi sonbahar, ne güzeldi eylül…
Yepyeni bir gündüz tek fırıncılar un kokuyordu
Hoşçakal…
Çekirdekten çınara anıların birikmiş olsa da fotoğraf albümümde
Bir atın nalları değilsin ömrümün
Ve üzgünüm artık sadece, sayfalarımı dolduran lacivert bir mürekkep lekesisin
Hoşçakalamadım