Hüzün yağmurları altında ıslanıyorum.
İçim doluyor yine damla damla...
Hüzün yağmurları altında ıslanıyorum.
Başım yere düşmüş, gözlerim ayaklarımın ucundaki çaresizliği işaret ediyor.
Yumruklarım sıkılmış ama gayesi yok.
Ayaklarımda ve yüreğimdeki pranga acıtıyor ama sesim kesilmiş.
Sağır sessizliklerin içinde kaybolmuşum. Saçlarımdan ihanet akıyor ve yüzüm alevlerde kavruluyor.
İçim doluyor yine damla damla...
Yüreğim başımın dik durmasını söylüyor.
Kutsal kitapta yazan ve olması gereken imandan dolayı.
Gölgesine sığındığım ağaçlar yok olmuş.
Nefessiz akşamlardayım şimdi.
İçime çektiğim hava boğazımı yakıyor.
İçim doluyor yine damla damla...
Başımı dik tutmak istiyorum ama yeterli gücüm yok.
Başımı yukarı kaldırırsam aynada cansız halimi görmekten korkuyorum.
Başımı kaldırdıkça rengi değişiyor hayatın.
Ben rengi değişen hayatta renksizim.
Namlusunu üzerime çeviriyor okulları kapanan genç beyinler.
Namlusunu üzerime çeviriyor, sokak ortasında kurşunlanan yürekler.
Namlusunu üzerime çeviriyor, demir parmaklıklar arkasında çile çekenler...
İçim doluyor yine damla damla...
Perdeler açıldıkça karanlığı hissediyorum.
Işığı duyacak gücüm kalmamış.
Son bir gayret daha yüreğim diyorum.
Son bir gayret daha. Ama nafile...
Ellerimi havada, alnımı secdede tutmam gerekiyor, yüreğimdeki pranga izin vermiyor.
Kömürleşmiş içimdeki iman, nasırlaşmış duygularım. Esir etmişim dua sözcüklerini.
İzbe odalarda ömür tüketiyorum ve utanıyorum kendimden...
Utanıyorum bazılarından ve cenneti namlunun ucunda görenlerden...
İçim doluyor yine damla damla...
Ölümü düşünmek bile istemiyorum.
Nasıl çıkacağım bu halimle huzura?
Emaneti kaybetmişim ve nefsimin esiri olmuşum.
Neyi sunayım Yüce Yaradana, günahları mı?..
Ağlayabilseydim yürekten, gözyaşlarımı sunardım kirli bir bardakta.
işte derdim, benim ateşten daha sıcak damlalarım.
Ağlamayı unutmuşum dünya şelalesinden ve dua etmeyi...
ve insan olmayı...
Dua etseydim tüm samimiyetimle kelimeleri sunardım Yaradana.
İşte derdim; beni -zulme sıktığım- kurşunda daha yakıcı, sevgiliye uzatılan gülden daha sevgi dolu sözlerim.
İçim doluyor yine damla damla...
Böyle sessiz sitemlerde kahrediyor beni. Bir baş olsaydım senin için fırlatılan.
Ama o kurşuna karşı atılan taş kadar yüreğim yok.
Bir adım olsaydım özgürlük meydanına doğru atılan, bir slogan olsaydım okul kapılarında atılan.
Bir kibrit kadar işe yaramıyorum şu fani dünyada.
Bir kibrit!..
Koca bir yangını başlatabilirken, ben içimdeki ateşi başlatacak bir kıvılcım olmaktan acizim...
İçim doluyor yine damla damla...
Haberleri olmasa da beyaz başörtülü bacılarımın, zulüm altında inleyenlerin...
Kalemim ve prangalı yüreğim onlarla.
Belki huzura bu sayfayla çıkarım...
İçim doluyor yine damla, damla.
Damlalar dönüşüyor acı bir ummana.
Oysa ben yalnızım ummanın ortasında ve yüzme bilmiyorum...
Büyük dalgaların beni kıyıya atmasını, bir garibin teknesinin geçmesini.
Ya da ölümü beklemekten başka çarem yok.
Ve ben ölümden korkuyorum...
Kurtar bizi ALLAH'ım bu acı ummandan.
İçimize yeniden doğsun imanın gülümseyen yüzü.
Perdeler açılışında aydınlansın, karanlıkta kalmış odalarımız.
Yüreklerimizden silinsin bu boşvermişlik.
Sert rüzgarlar alsın üzerimizdeki ölü toprağını.
Senin için sevelim ve senin için ölelim.
Senin Rızan için sıkılan bir kurşun olalım.
Senin için uzatılan bir karanfil olalım, sonu olmayan yürüyüşlerde.
Senin için atılan bir taş olalım.
Senin için birleşsin yumruklarımız...
Senin Rızan için uzanan bir el olalım, karanlıkta kalanlar için...
Alıntı.