MustafaCİLASUN
Özel Üye
Gözlerimden yaş boşalıyordu
Oysaki bu konuda pek alışkanlığım yoktu
Halin fakirliğinde, kalbin sevgiye hasret iklimiyle nefesleniyordum
Yapraksız bir dal misaliydim
Şevksizliğe gark olan hicranı abideydim
Ne gülmeyi bilirdim ve ne de tebessüm için yüreğimi hasredendim
Bilmek için erdemden azadeydim
Düşünmek için bilmeyi, idrakle hissetmeyi özümseyemezdim
Hoyratlığın kadrindeydi takatsiz nefesim ve çok fakirdi bildiklerim
Tekâmül adına, sevda babında
Aşksız kurak ayazlarda, poyrazın hırçınlığında
Kan çanağına dönen gözler ve hissiz nefesler lahuti şiirler dinler
Alp götüren bir zaman dilimine
Kahraman Tazeoğlunun sesinden arazını dinliyorum
Yüreğin burkulduğunu, dilin kuruduğunu, gözler boşalınca hissettim
Şiir adına her ne yazılsa az dedim
Sarsılan hislerimle titremeye başladı tüm bedenim
Ben ne kadar sefilim, kalbi hissedişleri ben nereden bilirim dedim
Avuçladığım toprağı öylece sıktım
Ve gözlerimden akan yaşlarla onu nemlendirdim
Kokusunu içime hasretle çektim ve iklimlerin seren camına kilitlendim
Hissetmek adına kalbi olmak dedim
Ruhun insicamından uzaklığımı bir bir gözden geçirdim
Hilkatin muvacehesince, aklın mücerretliğinde nefsimi güncellemiştim
Hasreti ve özlemi yeniden anladım
Sevda adına yanmayı, aşk babında kanmayı tanımladım
Ötelerin hazzıyla, vuslatın kalan sayfalarında, gül kokusuna yaslandım
Çaresizliğimle el açıp yakardım
Nefesin kalanlarıyla, ömrün devranında hardım
Tek başıma kala kaldım, arkama dahi bakmadan suskunluğa uzanmıştım
Mustafa CİLASUN