İçimizden Dua Edebilir miyiz

NiHaL

Aktif Üyemiz
Dua bir ibadettir. Bir kulluk görevidir. Dua kullugun ruhudur ve halis bir imanın neticesidir. Dua, kulun Rabb'ine yaklaşması, yakınlaşmasıdır.

Duanın diğer bir anlamı da Allah'ı çağırmak, O'na bir çağrı göndermektir. Çağrımıza cevap verdiğini bildiğimiz için, içimizde bir rahatlık ve huzur olur. Bir ayette bildirildiği gibi, "Bana dua edin, Ben de duanıza cevap vereyim" denmektedir.

Zaten dua eden kişi bilir ki, Birisi var, onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder. Onun kudret eli herşeye yetişir. Bu büyük dünya hanında o yalnız değil; bir Kerim Zat var, ona bakar, ünsiyet verir.

Namazda veya namazın dışındaki zikirler ve virdlerde kıraatin (okuyuşun) yerine gelmesi için dil ile söylenmesi yani dudakların kıpırdatılması gerekmektedir. Bu tesbihleri insanların yanında veya tek başına okumak bir şey değiştirmez. Nitekim okunulan sure, dua ve tesbihatlerde dudakları kıpırdatmaktan yahut kendi duyacağımız sesle okumaktan maksat bu dualardaki mahreçleri usulüne uygun çıkarmak, her bir harfi yerli yerinde ve düzgün söylemektir. Bu da ancak (sessiz okuyuşlarda) dudakları kıpırdatmakla mümkündür. Bu nedenle namaz içinde veya dışında sessiz bir şey okurken dudakları kıpırdatmak gerekir. Sesli zikir okunduğunda veya tesbih çekildiğinde ise edebe uygun olan, alçak sesle okumaktır.Çekilen zikirler ve tesbihler hem kalp ile olmalı, hem de dil ile söylenmelidir.

Hz. Muâz İbnu Cebel (ra) anlatıyor:

"Kul, kendini Allah'ın azabından kurtarmada zikrullahtan daha müessir bir ameli işlememiştir." Muvatta, Kur'ân 24, (1, 211); Tirmizî, Daavât 6, (3374); İbnu Mâce, Edeb 53, (3790)

Açıklama:

İbnu Hacer der ki: "Burada zikirden maksad kâmil zikirdir, bu ise dille zikrederken kalble hamdetmeyi ve zihnen de Allah'ın azametini tefekkür etmeyi beraberce sağlayan câmî bir zikirdir. İşte böylesi (dil, kalb ve zikirle birlikte yapılan) bir zikre hiçbir şey muâdil olamaz.


Mâlikî ulamâsından Ebû'l-Velîd el Bâcî de şunları söylemiştir: "Zikir dil ve kalb ile olur. Kalbin zikri, kişinin İlâhî emirlere uyduğu ve meâsîden kaçtığı esnâda Allah'ı hatırlamasıdır. Dilin zikri ya vâcibtir, namazda Fâtiha, iftitah tekbiri, selam ve benzeri şeyler gibi; ya da mendubtur, diğer zikirler gibi. Vâcib olan zikrin hayır amellerinden efdal olması muhtemeldir. Mendub zikrin de, sevabının büyüklüğü ve hayır yoluna sevki veya çok tekrarı gibi sebeplerle üstün olması muhtemeldir." (İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/202-203)

Zikir ve tesbih çekerken mübah olan alçak sesle okunmasıdır

“Onlar, îmân edenler ve kalbleri Allah’ın zikri ile mutmain olan kimselerdir. Bilesiniz ki, kalbler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur.” (Rad, 28)

O halde zikri tam bir edep üzere yapmak; bağırıp çağırmadan, yapmacık hareketlerde bulunmadan, sünnet ölçüleri içinde yerine getirmek lâzımdır. Çünkü ancak bu ölçü ve anlamda yapılan zikir kalbleri yatıştırıp huzura kavuşturur. Nitekim Ashabdan bir cemaat seslerini yükselterek duâ yapıyorlardı, onların bu halini gören Resûlüllah Efendimiz (asm) şu yolda uyarısını yaptı:

“Kendinizi (kontrol edip) tutun; çünkü siz ne sağıra, ne de gaibe sesleniyorsunuz. Şüphesiz ki seslenip duâ ettiğiniz hem işitir, hem çok yakındır; o kadar ki size yük taşıyan devenizin boynundan da¬ha yakındır.” Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi; Zikir, Dua, Tevbe ve İstiğfar; Hadis no: 44- (2704)

Ebû Bekri's-Sıddîk (ra), Resûlüllah’a (asm):

- Yâ Resûlallah! Bana bir duâ öğret ki, onunla namazımda ve evimde duâ edeyim! dedi. “Allahım! Ben nefsime büyük zulmettim, günahları ise ancak sen affedersin, imdi bana tarafından mağfiret buyur ve bana acı! Çünkü hakkıyla affeden, acıyan ancak Sensin.” buyurmuşlar. Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi; Zikir, Dua, Tevbe ve İstiğfar; Hadis no: 48- (2705)

Açıklama:

Resûlüllah’ın (asm):

“Kendinize acıyın.” buyurmasından murâd bağırmayın, seslerinizi kısın, demektir. Çünkü yüksek sesle bağırmak, muhatab uzaklarda oldu¬ğuna göredir. Halbuki siz Allah'a dua ediyorsunuz. O haşa sağır yahut uzaklarda değil, bilâkis size son derece yakın ve beraberinizde olup, her hâlinizi en ihatalı şekilde işitir ve bilir demek istemiştir. Hadîs-i şerîf lüzum hissedilmedikçe alçak sesle duâ etmenin mendup olduğuna delildir. Çünkü bu şekilde duâ tazim ve tevkire daha münasibdir.
(Sahih-i Müslim Terceme ve Şerhi, Hadis no: 48)
Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 2/257-258

alıntı
 
Üst Alt