ceylannur
Yeni Üyemiz
İhlas testi
Ne zamandır aklımda… Sorup duruyorum kendime… “Nasıl olur da bir insan, 15 günde amelinde maksadının rıza-yı İlahî olduğunu unutur?” Değil 15 gün, 15 yıldır yaptığım her işte “rıza-yı İlahî” peşinde olduğum o kadar belli ki.. başkasının rızasını aramak aklımın ucundan geçmez..
İyi güzel de, İhlas Risalesi’nin başındaki o not niye? Niye sadece İhlas Risalesi’nin başında o not? Haşir’in başında olamaz mıydı? Ayetül Kübra için de söylenemez miydi? Birinci Söz, bu uyarıyı daha çok hak ediyor değil miydi? “En az 15 günde bir okuyun!” diyen Üstad, demek istiyor ki “en fazla 15 gün sonra amelinizde maksadınızın rıza-yı İlahî olduğunu hatırlayın!” Yani, en babayiğidimizin bile 16. Günde amelinde maksadının ne olduğunu unuttuğunu ima ediyor..
Çok sonraları anlayacaktım ki, rıza-yı İlahi’nin en yakın rakibi, en sinsi ortağı “ben”imizmiş.. görünüşte Allah rızası için yapıyor olsan da, niyet temizliğini hemen kaybedip, “ben var ya, ben!” havasını, hevasına sapabiliyoruz. Öyle olmasaydı, bir konuda kendisinden daha iyi olduğun kardeşine şöyle bir yukarıdan bakıp, “Sen yapamadın, bak, ben yaptım işte…!” deme hevesimiz olmazdı. Öyle olmasaydı, bizden daha iyi hizmet eden kardeşimizi görünce, kıskançlıkla parmaklarımızı ısırıp “Tüh… Ben yapamadım, o nasıl yaptı!” diye dövünmezdik..
Hadi kendimize, gizli gizli soralım. Cevabını da gizli gizli verelim.. Elimiz vicdanımızda düşünelim. “Daha iyi hizmet ediyorum!” diye kostaklandığımız olmadı mı hiç? “Daha iyi hizmet ediyor şunlar…” diye yazıklandığımız olmadı mı hiç? Yoksa, biz bizim yapamadığımız bir hizmeti kardeşlerimizi yapar görünce, “Ohhh, çok şükür…”diyenlerden miyiz? Yoksa, biz kardeşlerimizin yapamadığı hizmeti biz yapmaya muvaffak olduğumuzda, “Beni Rabbim bu işte vazifelendirdi. Bana bu hizmeti ikram etti…” diye diğer kardeşlerimize mahcubiyetle bakabilenlerden miyiz?
Şimdi asıl meseleye gelelim: İhlas Risalesi’nin ikinci ve dördüncü düsturunun birinci ve biricik düsturunun (Amelinizde rıza-yı ilahi olmalı..) sağlaması gibi geliyor bana…
Kardeşinizden daha iyi hizmet ediyorsanız:
Bu hizmet-i Kur'âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev'inden gıpta damarını tahrik etmemektir. Yani, “Ben yaptım işte…” havasına girmemek..
Kardeşiniz sizden iyi yapıyorsa hizmeti:
“Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.” Yani, “asıl ben yapacaktım ki…” hüsranına düşmemek.
Yaptığın hizmeti sen razı olasın diye değil Allah razı olsun diye yapıyorsan, bu iki testten de geçersin..
Ama hiç de kolay değil..
Değil mi?
Senai Demirci
Ne zamandır aklımda… Sorup duruyorum kendime… “Nasıl olur da bir insan, 15 günde amelinde maksadının rıza-yı İlahî olduğunu unutur?” Değil 15 gün, 15 yıldır yaptığım her işte “rıza-yı İlahî” peşinde olduğum o kadar belli ki.. başkasının rızasını aramak aklımın ucundan geçmez..
İyi güzel de, İhlas Risalesi’nin başındaki o not niye? Niye sadece İhlas Risalesi’nin başında o not? Haşir’in başında olamaz mıydı? Ayetül Kübra için de söylenemez miydi? Birinci Söz, bu uyarıyı daha çok hak ediyor değil miydi? “En az 15 günde bir okuyun!” diyen Üstad, demek istiyor ki “en fazla 15 gün sonra amelinizde maksadınızın rıza-yı İlahî olduğunu hatırlayın!” Yani, en babayiğidimizin bile 16. Günde amelinde maksadının ne olduğunu unuttuğunu ima ediyor..
Çok sonraları anlayacaktım ki, rıza-yı İlahi’nin en yakın rakibi, en sinsi ortağı “ben”imizmiş.. görünüşte Allah rızası için yapıyor olsan da, niyet temizliğini hemen kaybedip, “ben var ya, ben!” havasını, hevasına sapabiliyoruz. Öyle olmasaydı, bir konuda kendisinden daha iyi olduğun kardeşine şöyle bir yukarıdan bakıp, “Sen yapamadın, bak, ben yaptım işte…!” deme hevesimiz olmazdı. Öyle olmasaydı, bizden daha iyi hizmet eden kardeşimizi görünce, kıskançlıkla parmaklarımızı ısırıp “Tüh… Ben yapamadım, o nasıl yaptı!” diye dövünmezdik..
Hadi kendimize, gizli gizli soralım. Cevabını da gizli gizli verelim.. Elimiz vicdanımızda düşünelim. “Daha iyi hizmet ediyorum!” diye kostaklandığımız olmadı mı hiç? “Daha iyi hizmet ediyor şunlar…” diye yazıklandığımız olmadı mı hiç? Yoksa, biz bizim yapamadığımız bir hizmeti kardeşlerimizi yapar görünce, “Ohhh, çok şükür…”diyenlerden miyiz? Yoksa, biz kardeşlerimizin yapamadığı hizmeti biz yapmaya muvaffak olduğumuzda, “Beni Rabbim bu işte vazifelendirdi. Bana bu hizmeti ikram etti…” diye diğer kardeşlerimize mahcubiyetle bakabilenlerden miyiz?
Şimdi asıl meseleye gelelim: İhlas Risalesi’nin ikinci ve dördüncü düsturunun birinci ve biricik düsturunun (Amelinizde rıza-yı ilahi olmalı..) sağlaması gibi geliyor bana…
Kardeşinizden daha iyi hizmet ediyorsanız:
Bu hizmet-i Kur'âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfuruşluk nev'inden gıpta damarını tahrik etmemektir. Yani, “Ben yaptım işte…” havasına girmemek..
Kardeşiniz sizden iyi yapıyorsa hizmeti:
“Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir.” Yani, “asıl ben yapacaktım ki…” hüsranına düşmemek.
Yaptığın hizmeti sen razı olasın diye değil Allah razı olsun diye yapıyorsan, bu iki testten de geçersin..
Ama hiç de kolay değil..
Değil mi?
Senai Demirci