İlim tevazü gerektirir

*Kibri

'a Has Kılan ve Kul Olmayı Şeref Bilen Müslümanlar, Tevazu Sahibidir.
*İlim Ehli Öğrendikleri İle Amel Eder, Bunu En Bariz Göstergeside Kur'an Ahlakıdır.
*İlmini Öğretmeyen Sırtında Kambur Taşır ve Kibir Hastalığına Yaklanmıştır.
*Alim Olan Ancak İlmini Öğreterek Sorumluluğundan Kurtulabilir.

وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ
"İnsanlara yanağını bükme (kibirlenerek boynunu bir yana büküp yüzünü insanlardan öte çevirme) ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allâh, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez." (Lokman-18)

لاَ جَرَمَ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ إِنَّهُ لاَ يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ
Gerçekten Allâh, onların gizlediklerini de bilir, açığa vurduklarını da. O, büyüklük taslayanları sevmez. (Nahl-23)

تِلْكَ الدَّارُ الْآخِرَةُ نَجْعَلُهَا لِلَّذِينَ لَا يُرِيدُونَ عُلُوًّا فِي الْأَرْضِ وَلَا فَسَادًا وَالْعَاقِبَةُ لِلْمُتَّقِينَ
İşte âhiret yurdu (ebedî yurt denilen nihaî hedef budur). Biz onu, yeryüzünde, böbürlenmeyi, (zorbalığı, diktatörlüğü) ve bozgunculuğu gönlünden geçirmeyen kimselere nasip ederiz. En güzel âkıbet müttakilerindir,

’a sığınıp, emirlerine yapışarak, günahlardan arınıp, azaptan korunanların, (kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranan, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olan) mü’minlerindir. (Kasas-83)

İnsanlar içinde ilim sahibi olarak bilindikleri halde, bu ilimleri ile amil olmayıp, aksine vergisi diğer vasıfları ile büyüksenen, fakat gerçekte asıl cahil kendileri olanlar, bazı dünyevi imkanlara ve güçlere kavuşunca, kendilerini başkalarından üstün ve büyük görürler. Kibir gösterip büyüklenenlerin bu durumları şu davranışları ile belli olur.
Şüphesiz daha iyi biir.

1- İlmen (Dini veya fen) yükselince böbürlenmek
2- Yaptığı ibâdetleri çok görmek
3- Mensup olduğu aile, soyu-sopu ile kendini ayırmak
4-

'ın verdiği güzellikle övünmek
5-

'ın yarattığı beden ile kuvvetli olmayı farklılık bilmek,
6- Mal, makam, mevki ve rütbe sahibi olmak veya bunun için çalışmak

İlmine saygı duyduğumuz herkes, ilminin sadakası olan "nasihat, öğretme ve tebliğ" gibi 'ın yüklediği vazifelerden "kibir, ucb veya riya" gibi düşünceleri farkında olmayarak sözlerine ve paylaşımlarına taşıyorlarsa, zaten bu hastalığa yakalanmış olduklarından kendilerini müstağni görüp, herkese bu sanal ortamda ahkam kesebilirler.
Zaten yakalanmış olduğu bu hastalık nedeniyle doğru düşünme ve akletme melekelerini de iyi kullanamazlar. Bu halleri ile en doğru ve en mükemmelin kendileri olduğuna inanır ve herkesi kendi çizmiş olduğu sınırlara göre kategorize ederek sınıflandırırlar.
Halbuki bu tür bir tasnifi ancak ve ancak yapabilir, 'ın alim ve muttaki kulları da kendilerinin değil 'ın koyduğu sınır ve sınıfların hükmüne göre tavır belirler ve ahlaki davranış sergilerler. 'ın kurallarını koyduğu ve Rasulullah'ın yaşayarak örneklediği eğitim usulu çerçevesinde ilim ehlinin tavrıda öncelikle bir kula yakışan şekilde
tevazu sahibi olmayı kibir, ucb veya riyadan uzak durmayı gerektirir. Bunun dışındaki her türlü yaklaşımların ve söylemlerin bir alim ve muttaki kul tavrı olmadığı aşikardır.

İslami bilgi yüklenmiş alim sıfatlı kişiler kendi zanlarını değil, ilim ehlinin yapması gereken bir tavırla anlamaya yönelik yorumlarını bu makul çerçevede herkese ulaştırmakla yükümlüdürler. Bunun yapılmaması durumunda acizane bende bu hak yolda bir garip mü'min veya mü'minelerden biriyim diyenler, beraber nasihatleşmeye "din nasihattir" diyerek devam ederler.
Kibirleri ile kimseyi beğenmeyerek kendilerini mustağni görenler ne hikmetse bu sayfalarda hergün yüzlerce paylaşım yapmaktadırlar. Bu sayfalarda kendileri de yazmalarına rağmen, horladıkları diğer müslümanları ise böyle yazmakla bir şey olmaz, bu işten alimler anlar, bir kötülük varsa bunu en iyi şekilde alimler engeller veya en iyi cevabı alimler veririler, siz böyle yaparak daha çok fitne çıkmasına sebep olursunuz gibi anlaşılmaz Kur'an dışı bir duruş sergilerler. Yüce Asr Sursinde bunu tüm müslümanlara açıkca söylemekte ve kimseyi ayırmamaktadır.

وَالْعَصْرِ
Asra yemin olsun ki,
إِنَّ الْإِنسَانَ لَفِي خُسْرٍ
İnsan mutlaka ziyandadır.
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَتَوَاصَوْا بِالْحَقِّ وَتَوَاصَوْا بِالصَّبْرِ
Ancak iman edenler, salih amel (iyi işler) işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabri tavsiye edenler bunun dışındadır

Bu kişiler seçip kendilerine yakıştırdıkları, yüksek olarak niteledikleri kişilerle istedikleri gibi beraber aynı sayfalarda yazışıp birbirlerini yüceltmeye, övmeye ve alkışlamaya devam edebilirler. Ben mustağni değilim, hatta yanılarak günahda işleyebilirim, ama elimden geldiğince ve gücümün sonuna kadar rızası için elimden ve dilimden ne geliyorsa bildiklerim ile amel etmeye çalışan bir aciz kulum diyenlerde biribirleri ile nasihatleşerek hak yolunda yürümeye devam edebilirler. Çok bilmiş sözde alim geçinen kibir sahibleri ve biribirlerini yüceltenler, kendilerini nasihatten mustağni bildikleri için nerede büyükleniyorlarsa orada kalsınlar, güneşimizi kesmesinler ve kısaca gölge etmesinler yeter. Garib müslümanlara kendi akıllarını satmasınlar ve sayfalarımızdan uzak dursunlar. Zaten kendilerini karınca misali bilen garib müslümanlar, hakiki alimlerle ilim yarıştırmak değil, nasihat ve istifade etmek için bir araya gelir.
Sözde değilde özde alim olduklarına inananlar, yani hakiki alimler, ilminden kesbetmeden hak ve hakikati yeterince herkese ulaştırmak gayretindedir. Dışarıdan halleri böyle görünen sözde alimler ise, horladıkları insanların bir şey öğrenmez, bilmez ve anlamaz olduklarına inanıyorlarsa bir şey anlatmalarınada gerek yoktur, öncelikle bunu "hesab günü" 'a açıklamaları gerekir. Hor gördüklerine ise bir şey açıklamaları zaten gerekmez. Bunun için ellerini veya çenelerini yormasınlar. Zira farkında bile olmadıkları kibir hastalıkları nedeniyle biz garib müslümanların zaten bir şey anlamayacağımızı önceden bilmektedirler. Bu nedenle anlayamaz dedikleri biz avam takımına bir şey anlatmaya çalışmalarına da gerek yoktur. Eğer kibrederek gurabaya ahkam kesmeye devam ederlerse, şeytanın düştüğü hal olan 'a karşı gelme durumuna düşeceklerini de bilmelidirler. Zira o mel'un şeytan kibri ile azgınlaştı ve dalalete düştü. Beğenmediği insanoğluna yakınlaşmasının tek gayeside saptırmaktır. Müslümanlar ise sadece kardeşlik, uhuvvet, nasihat v.d. yardımlaşmalar ile cemaat ve İslam ümmeti olmaya ve 'ın rahmetini umarak celbetmeye, nihayetinde de elele beraber, rızasını kazanarak cennete gitmeye çalışırlar, vesselam.
ALINTI