İlk Kayıp Kıta: Hiperborea

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
hyperborea.jpg

Atlantis konusunda gerçek hayali destekliyorsa Mu’nun keşfinde bunun tersiyle karşılaşıyoruz. Dolayısıyla uygarlığın ve insanoğlunun beşiğinden ayrılıp üçüncü ve son kayıp kıta örneğimize geçelim. Atlantis kadar ünlü ve eski bir kayıp kıta olan Hiperborea hala hiç kimse tarafından resmen keşfedilmemiştir. Hiperborea mitosu çoğunlukla eski geleneklere ve efsanelere bağlı kalmaktadır.
Hiperborea nedir, yeri nerededir, hangi kaynaklarda görülür?
Eski geleneklere göre insanoğlunun yaşadığı ilk kıta Kuzey Kutbu’nun bulunduğu bölgede yükselen Hiperbore olmuştur. Bu kıta üçüncü zaman’ın başlangıcında suların altına gömülmüştür; ama Hiperbore’nin bazı kısımları bugün Sibirya, Alaska, Grönland, Spitzberg, İsland a Jan Mayen adası adları altında yatmaktadır. Hiperbore tezi, antikçağlarda Herodotus, Diodorus, Romalı ansiklopedici Gaius Plinius Secundus ve Virgilius tarafından savunulmuştur. Hatta Pythagoras’ı eğiten Phereside’nin Hiperbore’li bir aileden gelme olduğu sanılmaktadır.

Hiperborea hakkındaki efsaneler az değildir. Eski inanışlara göre buzlarla çevrili, yüksek dağlarla kaplı bu adada şeffaf insanlar yaşarmış . Adayla diğer kıtalar arasında bir bağ yokmuş ama, bir yoruma göre, gizli bir geçit Güney Almanya’ya kadar uzanıyormuş. Hiperbore kadınları çok güzel olup her ailenin beşinci kızı olağanüstü yeteneklere sahipmiş. Ada ya da kıta kutuplardaki buzların çözülmesiyle yaşamılmaz hale gelince Hiperborelilerin bir kısmı Avrupa’ya bir kısmı’da Amerika’ya göç etmişlerdir.
Buzların arasında bir uygarlık düşünülebilir mi? Hiperborea’nin varlığı üzerinde durmadan bu noktayı açıklayalım.
Çok uzak bir çağda ekvatorla kutupların yer değiştiği, kutup iklimine benzediği jeoloji tarafından kabul edilmiştir. Spitzberg ve Grönland’ta bulunan manolya, incir, hurma ağaçları, sıcak bölgelerde yaşayan hayvan fosilleri bunu ispatlar. Buz akınından söz edildiğinde bu çeşit jeolojik olayların birkaç defa yer aldığını da hatırlamak gerekir. Buzların son çözülüşü (Wurms III dönemi) yaklaşık olarak 10-12.000 yıl önce Avrupa’yı ve Güney Amerika’yı etkilemiştir. Olay büyük bir hızla yayıldığından, peşi sıra geniş kara parçalarını sürüklediği de kabul edilir. Bu durum Atlantis olayında görülür. Ancak bu durum Hiperbore ‘nin varlığını destekleyebilecek nitelikte değil; olsa olsa kıtaların batma nedeni ortaya koymaktadır.
Hiperbore görüşünü en çok destekleyenler eski Yunanlılardır. Buzların son çözülüşünden sonra bile Yunanlılar Arktik bölgelerde yaşayan ,üstün bilgilere sahip ,beyaz tenli bir ırkla ilişkide bulunduklarını çeşitli eserlerde belirtmişlerdir.Yunanlıların ve Romalıların Arktik denizlerinde seferler yaptığı bilinmektedir. Bu gerçek yorumlandığında kutuplara yakın bölgelerde ,belki İzlanda’da yaşayan bir ırkla ilişki kurdukları düşünülebilir.
Hiperboreliler hakkında birçok hayali görüşler yürütüldü;kimi onları Atlantislilere bağladı, kimi de bir çeşit uzay yaratıkları saydı. Hiperborea’ye ait hiçbir kalıntı bulunamadı. Rahip Spanuth’un Heligoland açıklarında keşfettiği denizaltı kalıntıları, duvarlar bilinmeyen batık bir şehrin, bir adanın izleri olabilir.
Bugün jeoloji kutupların ve Antartika bölgesinin tarihöncesi çağlarda yaşamaya uygun olduğu düşüncesini desteklemektedir. 1938-1939 yıllarında Yüzbaşı Richter’in yönettiği Alman Schwabenlend araştırma kolu 70. paralelin batısında ve doğusunda uzanan buz duvarlarının birkaç yüz metre ilersinde yeşilliklerle kaplı dağlık bir bölgeyi kesfetmiştir. O yıllarda kuşkuyla karşılanan bu keşif daha sonra,1947′de Amiral Byrd’ın arkadaşları tarfındanda doğrulanmıştır. Göllerle kaplı, tepeleri ufak ağaçlarla, yeşilliklerle donatılmış, buzlar arasına sıkışmış kalmış bu bölgeye Kraliçe Mary Toprağının Bahçeleri adı verilmiştir..
1956′da aynı bölgede araştırmalar yapan William Bennett’e göre bu yeşil bölge buzların altında kalmış gizli bir ülkenin kalıntılarından başka bir şey değildir.
Bu görüşler ve keşiflerin karşısında iki ihtimal üzerinde durabiliriz; Antartika buzları arasında barınan sıcak ya da ılık bir bölge, volkanik ya da radyoaktif olayların sonucu olabilir;belkide gerçekten tarihöncesi çağlarda ve insanları barındırna bir bölgenin kalıntılarıdır.
Atlantis, Mu, Hiperbore mitoslara karışmış üç kayıp kıta, belki üç kayıp uygarlıktır. Birincisi jeoloji tarafından kabul edilmiştir. İkincisi birtakım esrarların kapılarını zorlar, üçüncüsü ise çoğunlukla eski geleneklere, düşlere ve jeolojinin hala çözemediği bazı sorunlara dayanıyor. Hayal ya da gerçek! Üç ayrı kayıp ülke ve bilinmeyen tarihin üç ayrı kaynağı….
 
Üst Alt