Adadaki Türklerin İngiliz ve Yunan baskısı üzerine düzenlediği miting, İngilizler tarafından göstericilerin üzerine masum göstericilerin üzerine açılan ateş ve Bir kamyonun bilinçli olarak göstericilerin üzerine sürmesiyle toplamda 8 Türkün şehit olması ile sonuçlanmıştır. Kıbrıs Süreci Nasıl Başladı
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Lozan Antlaşması ile Kıbrıs konusundaki haklarını İngiltere devreden Türkiye, Kıbrıs konusunda 2. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar pek bir gündem maddesi olarak görmemiştir. Ancak 2. Dünya Savaşı'nın ardından Rumların adada Türklere karşı uyguladığı sert ve yanlı politika ve aşırı ırkçılık üzerine enosis projesinin hayata geçirilme hevesiyle EOKA'ın silahlı eylemlere ortaya çıkınca, 1950'lerden itibaren Türkiye'de aşırı bir Kıbrıs hassasiyeti artmaya başladı.
Kasım 1948'de Kıbrıs'ta Kıbrıslı Türklerin yaptığı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı olan Rauf Denktaş'ın da konuşmalar yaptı mitingler (Lefkoşa 1948 ve 1949) başlamış oldu. Bu mitingler Kıbrıs'ta geniş bir toplumsal bilinç uyandırırken aynı zamanda Türkiye'de de etkili olmuştur. Başta İstanbul, İzmir,Hatay, Balıkesir, Malatya gibi illerde Kıbrıs'ta ki Türklerin yaşadıkları ile ilgili Kıbrıs konu mitingler düzenlenmiştir.
1955'te Enosis'i savunan Kıbrıs'ta Rumların kurduğu silahlı örgüt EOKA' nın kanlı eylemlerini ardından Türkiye, daha da sesini yükseltmeye başlamış ve Ada'dan İngilizlerin ayrılması ile Kıbrıs'ın Türkiye'ye bağlanması konusunda uluslararası mücadele verilmiştir.
1955 yılında Bu çalışmalar başarıya meyvesini vermiş ve Türkiye Londra'da Kıbrıs'ın geleceği konulu konferansa davet edilmişti taraf olarak (Ağustos 1955)
6-7 Eylül Olayları
Londra'da Kıbrıs'ın geleceği konusunda görüşmeler sürerken talihsiz bir olay yaşanmış ve yapılan provokasyonlar neticesinde İstanbul ve İzmir'de başta olmak üzere çeşitli illerde Rum azınlığa karşı çirkin hadiseler cereyan etmiştir. Tarihe 6-7 Eylül Olayları olarak geçen bu Hadise, Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldı provakasyonu ile ortaya çıkmıştır.
Ardından 1955'da sıkıyönetim ilan edilmiş 6-7 Eylül olaylarının tertip edilmesinin ardından Türkiye Dünya kamuoyunda kötü olarak lanse edilmiş ve mahcup bir şekilde masadan kalkmak zorunda kalkmıştır.
6-7 Eylül Hadiseleri nin ardından Türkiye, Kıbrıs meselesinde biraz geri plana çekilmiştir. Ancak daha sonra Türkiye aradan geçen zaman ile birlikte yine EOKA'ın eylemlerinin ardından etkisini ada üstünde hissettirmeye başlamıştır. 1958 yılına gelindiğinde ise "ya Taksim ya ölüm" sloganları altında Kıbrıs ve Türkiye'de büyük gösteriler düzenleniyordu. Bunların en ünlüsü de İstanbul Beyazıt'ta düzenlenen Kıbrıs mitingi olmuştur.
Taksim Planı Nedir?
Kıbrıs'ta Rumların ırkçı politikaları nedeniyle Türkiye'de ve Kıbrıs'taki Türklerde Kıbrıs'ın asıl sahipleri olan Türklere iadesi ile ilgili bir görüş yükselmeye başlamıştı.
İlk etapta Türkiye, Kıbrıs adasının kendilerine bağlanmasını istese de 6-7 Eylül olayları'nın ardından bu Fikrinde yumuşama göstermiş, 1956 dan itibaren Adnan Menderes tarafından ve Taksim bir planı olarak adanın Kuzey Türk kesimi ve Rum Kesimi olarak iki ayrı devlete ayrılması gerektiği görüşü benimsenmeye başlamıştır.
Yunanların Rum kesiminde ayrılıkçı ve ırkçı silahlı örgütü ve EOKA'yı kurumasının ardından Kıbrıs'ta ki Türklerde 9 Eylül ve Volkan örgütü direniş grupları kurmuşlardır. Ancak yeterli desteği görmeyen bu oluşumlar devamlı olmamış daha sonra Türkiye'nin desteği ile Rauf Denktaş ve Kore Savaşı'nda başarılı olmuş Türk subayları gibi önemli görev adamlarının başını çektiği “Türk Mukavemet Teşkilatı” (TMT) kurulmuştur.
Türk Mukavemet teşkilatının ilk önemli başarısı kanlı 27-28 Ocak mitingleri olmuştur. Büyük ses getiren ve İngiliz yönetimine karşı düzenlenen miting, 28 Ocak 1958 günü kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Daha sonra bu tarih adada Türkler'in İngilizlere karşı başkaldırı günü olarak hatırlanacaktır.
27-28 Ocak Olayları Nasıl Başladı
Kıbrıslı Türkler, 1955 lerden itibaren Rumların Enosis projesine karşılık Taksim projesini savunuyorlardı ve 1955'ten itibaren ya Taksim ya ölüm soganları de küçük çaplı gösteriler düzenlemişlerdir. Her şey 27 Ocak 1958 sabahında Bozkurt isimli gazetenin manşeti ile başlamıştı. O günlerde adada artan tansiyonun düşürülmesi ile ilgili görüşmeler sürerken İngiltere'nin Kıbrıs Valisi Foot Ankara'da bulunuyordu ve Bozkurt gazetesi " İngilizler Taksim'i kabul etti" manşetini attı. Bunun üzerine halk 27 ocak akşamı Taksim sloganları ile Atatürk Meydanı'na çıktıkları sırada İngilizler, toplanan kalabalığın üzerine bilinçli olarak bir kamyon sürerek 20 yaşındaki Sermet Ali Kanat şehit etmişlerdir. Olaylar sırasında İlk Kan dökülmüştü ve devamı daha kanlı bir şekilde gelecekti.
Ertesi gün adada sıkıyönetim ilan edilmişti. Ancak Türk halkı durmadı ve sokağa çıkarak yaşananları protesto etti. Magusa sokaklarında "ya Taksim ya ölüm " sloganları eşliğinde geniş bir kalabalık, mitinge yürüyerek başladı. İngiliz askerleri silahlı İngiliz askerleri kalabalığın önünü keserek göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı bombalar kullanmış, ardından göstericilerin taş atmasına karşılık İngiliz askerleri sadece kendilerini taş atan göstericilerin üzerine ateş açar ve 7 Kıbrıslı Türk'ü şehit eder.
Büyük bir üzüntü yaşanan 27-28 Ocak olayları Aynı zamanda şaşkınlığa da sebep olmuştur. O döneme kadar Rumların mitinglerine, gösterilerine ya da eylemlerine bırakın silah ile ateş etmeyi, Fiske dahi vurmayan İngiliz askerlerinin Türk göstericilerin üzerine Ateş açması , adada Türklerin üzerinde Büyük bir şaşkınlık bir üzüntüye sebep olmuştur. 27-28 Ocak 1958 olaylarının ardından 8 Türk şehit olmuş 30 kişi de yaralanmıştır.
Sürekli demokrasi ve insan hakları vurgusu yapan İngilizler, yine ne kadar demokratik olduklarını bir kez daha 27-28 Ocak Kıbrıs olaylarında göstermişlerdir. Toplamda 8 Şehit verilirken Kıbrıs'ta Türk halkının direncini oluşturan arttıran ve kıvılcımı Çakan 27-28 Ocak 1958 olaylarının ardından Kahraman Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Rauf Denktaş “Ocak 1958 hadiseleri bizi halka, halkı bize tanıtmak için fırsat teşkil etti. 7 şehit pahasına dünyaya ilk defa olarak ‘Türk gibi yaşamak’ azmimizi işittiriyorduk. Örfi idarede müthiş bir sıkıntı ve yoksulluk içinde kalan halkımız; evlatlarını toprağa veren kardeşlerimiz ‘Vatan sağolsun eninde sonunda Mehmetçik gelecek ya” diyor ve bütün zulüm ve yoksulluklar Türk’e yaraşır vakarla sineye çekiliyordu” demiştir.
Kıbrıs'taki Rumların ırkçı politikaları silahlı eylemleri ile birleşmiş, yıllar boyu Adadaki Türklere yoğun ve sistematik zulüm uygulanmıştır. Bu konuda İngilizler sürekli Rumlara karşı tepkisiz kalmış ve bir nevi gizliden desteklenmiştir. Bu süreç akıllara Filistin'i getirmektedir. Filistin'de de aynı şekilde Filistin yerleşim bölgesinde dışarıdan gelen Yahudi mülteciler sürekli engelleniyor gibi görünse de gizliden Filistin topraklarını binlerce Yahudi yerleştirilmiş, bu süreç Filistin İngiliz hakimiyeti altındayken yapılmıştır. Kıbrıs'ta aynı şekilde Rumların zulümü görmezden gelindiği bir İngiliz hakimiyeti dönemi geçirmiştir.
Bu süreç Yıllar boyu artarak devam etmesinin üzerine Türkiye daha fazla dayanamayarak 1974 Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmiş ve Türk askeri Kıbrıs'a girmiştir. O tarihten bugüne Kıbrıs ikiye bölünmüş bir şekilde kuzeyinde Türkler, güneyinde Rumlar olacak şekilde bölünmüş bir düzende yaşamakta ve üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen Ada'dan herhangi bir sonuca ulaşamamıştır. Kıbrıs konusu hala Birleşmiş Milletler tarafından çözebilmiş Bir sorun değildir.
Her yıl 27-28 Ocak olaylarında şehit olanlar Kıbrıs'ta törenlerle anılmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Lozan Antlaşması ile Kıbrıs konusundaki haklarını İngiltere devreden Türkiye, Kıbrıs konusunda 2. Dünya Savaşı'nın sonuna kadar pek bir gündem maddesi olarak görmemiştir. Ancak 2. Dünya Savaşı'nın ardından Rumların adada Türklere karşı uyguladığı sert ve yanlı politika ve aşırı ırkçılık üzerine enosis projesinin hayata geçirilme hevesiyle EOKA'ın silahlı eylemlere ortaya çıkınca, 1950'lerden itibaren Türkiye'de aşırı bir Kıbrıs hassasiyeti artmaya başladı.
Kasım 1948'de Kıbrıs'ta Kıbrıslı Türklerin yaptığı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı olan Rauf Denktaş'ın da konuşmalar yaptı mitingler (Lefkoşa 1948 ve 1949) başlamış oldu. Bu mitingler Kıbrıs'ta geniş bir toplumsal bilinç uyandırırken aynı zamanda Türkiye'de de etkili olmuştur. Başta İstanbul, İzmir,Hatay, Balıkesir, Malatya gibi illerde Kıbrıs'ta ki Türklerin yaşadıkları ile ilgili Kıbrıs konu mitingler düzenlenmiştir.
1955'te Enosis'i savunan Kıbrıs'ta Rumların kurduğu silahlı örgüt EOKA' nın kanlı eylemlerini ardından Türkiye, daha da sesini yükseltmeye başlamış ve Ada'dan İngilizlerin ayrılması ile Kıbrıs'ın Türkiye'ye bağlanması konusunda uluslararası mücadele verilmiştir.
1955 yılında Bu çalışmalar başarıya meyvesini vermiş ve Türkiye Londra'da Kıbrıs'ın geleceği konulu konferansa davet edilmişti taraf olarak (Ağustos 1955)
6-7 Eylül Olayları
Londra'da Kıbrıs'ın geleceği konusunda görüşmeler sürerken talihsiz bir olay yaşanmış ve yapılan provokasyonlar neticesinde İstanbul ve İzmir'de başta olmak üzere çeşitli illerde Rum azınlığa karşı çirkin hadiseler cereyan etmiştir. Tarihe 6-7 Eylül Olayları olarak geçen bu Hadise, Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldı provakasyonu ile ortaya çıkmıştır.
Ardından 1955'da sıkıyönetim ilan edilmiş 6-7 Eylül olaylarının tertip edilmesinin ardından Türkiye Dünya kamuoyunda kötü olarak lanse edilmiş ve mahcup bir şekilde masadan kalkmak zorunda kalkmıştır.
6-7 Eylül Hadiseleri nin ardından Türkiye, Kıbrıs meselesinde biraz geri plana çekilmiştir. Ancak daha sonra Türkiye aradan geçen zaman ile birlikte yine EOKA'ın eylemlerinin ardından etkisini ada üstünde hissettirmeye başlamıştır. 1958 yılına gelindiğinde ise "ya Taksim ya ölüm" sloganları altında Kıbrıs ve Türkiye'de büyük gösteriler düzenleniyordu. Bunların en ünlüsü de İstanbul Beyazıt'ta düzenlenen Kıbrıs mitingi olmuştur.
Taksim Planı Nedir?
Kıbrıs'ta Rumların ırkçı politikaları nedeniyle Türkiye'de ve Kıbrıs'taki Türklerde Kıbrıs'ın asıl sahipleri olan Türklere iadesi ile ilgili bir görüş yükselmeye başlamıştı.
İlk etapta Türkiye, Kıbrıs adasının kendilerine bağlanmasını istese de 6-7 Eylül olayları'nın ardından bu Fikrinde yumuşama göstermiş, 1956 dan itibaren Adnan Menderes tarafından ve Taksim bir planı olarak adanın Kuzey Türk kesimi ve Rum Kesimi olarak iki ayrı devlete ayrılması gerektiği görüşü benimsenmeye başlamıştır.
Yunanların Rum kesiminde ayrılıkçı ve ırkçı silahlı örgütü ve EOKA'yı kurumasının ardından Kıbrıs'ta ki Türklerde 9 Eylül ve Volkan örgütü direniş grupları kurmuşlardır. Ancak yeterli desteği görmeyen bu oluşumlar devamlı olmamış daha sonra Türkiye'nin desteği ile Rauf Denktaş ve Kore Savaşı'nda başarılı olmuş Türk subayları gibi önemli görev adamlarının başını çektiği “Türk Mukavemet Teşkilatı” (TMT) kurulmuştur.
Türk Mukavemet teşkilatının ilk önemli başarısı kanlı 27-28 Ocak mitingleri olmuştur. Büyük ses getiren ve İngiliz yönetimine karşı düzenlenen miting, 28 Ocak 1958 günü kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Daha sonra bu tarih adada Türkler'in İngilizlere karşı başkaldırı günü olarak hatırlanacaktır.
27-28 Ocak Olayları Nasıl Başladı
Kıbrıslı Türkler, 1955 lerden itibaren Rumların Enosis projesine karşılık Taksim projesini savunuyorlardı ve 1955'ten itibaren ya Taksim ya ölüm soganları de küçük çaplı gösteriler düzenlemişlerdir. Her şey 27 Ocak 1958 sabahında Bozkurt isimli gazetenin manşeti ile başlamıştı. O günlerde adada artan tansiyonun düşürülmesi ile ilgili görüşmeler sürerken İngiltere'nin Kıbrıs Valisi Foot Ankara'da bulunuyordu ve Bozkurt gazetesi " İngilizler Taksim'i kabul etti" manşetini attı. Bunun üzerine halk 27 ocak akşamı Taksim sloganları ile Atatürk Meydanı'na çıktıkları sırada İngilizler, toplanan kalabalığın üzerine bilinçli olarak bir kamyon sürerek 20 yaşındaki Sermet Ali Kanat şehit etmişlerdir. Olaylar sırasında İlk Kan dökülmüştü ve devamı daha kanlı bir şekilde gelecekti.
Ertesi gün adada sıkıyönetim ilan edilmişti. Ancak Türk halkı durmadı ve sokağa çıkarak yaşananları protesto etti. Magusa sokaklarında "ya Taksim ya ölüm " sloganları eşliğinde geniş bir kalabalık, mitinge yürüyerek başladı. İngiliz askerleri silahlı İngiliz askerleri kalabalığın önünü keserek göstericileri dağıtmak için göz yaşartıcı bombalar kullanmış, ardından göstericilerin taş atmasına karşılık İngiliz askerleri sadece kendilerini taş atan göstericilerin üzerine ateş açar ve 7 Kıbrıslı Türk'ü şehit eder.
Büyük bir üzüntü yaşanan 27-28 Ocak olayları Aynı zamanda şaşkınlığa da sebep olmuştur. O döneme kadar Rumların mitinglerine, gösterilerine ya da eylemlerine bırakın silah ile ateş etmeyi, Fiske dahi vurmayan İngiliz askerlerinin Türk göstericilerin üzerine Ateş açması , adada Türklerin üzerinde Büyük bir şaşkınlık bir üzüntüye sebep olmuştur. 27-28 Ocak 1958 olaylarının ardından 8 Türk şehit olmuş 30 kişi de yaralanmıştır.
Sürekli demokrasi ve insan hakları vurgusu yapan İngilizler, yine ne kadar demokratik olduklarını bir kez daha 27-28 Ocak Kıbrıs olaylarında göstermişlerdir. Toplamda 8 Şehit verilirken Kıbrıs'ta Türk halkının direncini oluşturan arttıran ve kıvılcımı Çakan 27-28 Ocak 1958 olaylarının ardından Kahraman Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı Rauf Denktaş “Ocak 1958 hadiseleri bizi halka, halkı bize tanıtmak için fırsat teşkil etti. 7 şehit pahasına dünyaya ilk defa olarak ‘Türk gibi yaşamak’ azmimizi işittiriyorduk. Örfi idarede müthiş bir sıkıntı ve yoksulluk içinde kalan halkımız; evlatlarını toprağa veren kardeşlerimiz ‘Vatan sağolsun eninde sonunda Mehmetçik gelecek ya” diyor ve bütün zulüm ve yoksulluklar Türk’e yaraşır vakarla sineye çekiliyordu” demiştir.
Kıbrıs'taki Rumların ırkçı politikaları silahlı eylemleri ile birleşmiş, yıllar boyu Adadaki Türklere yoğun ve sistematik zulüm uygulanmıştır. Bu konuda İngilizler sürekli Rumlara karşı tepkisiz kalmış ve bir nevi gizliden desteklenmiştir. Bu süreç akıllara Filistin'i getirmektedir. Filistin'de de aynı şekilde Filistin yerleşim bölgesinde dışarıdan gelen Yahudi mülteciler sürekli engelleniyor gibi görünse de gizliden Filistin topraklarını binlerce Yahudi yerleştirilmiş, bu süreç Filistin İngiliz hakimiyeti altındayken yapılmıştır. Kıbrıs'ta aynı şekilde Rumların zulümü görmezden gelindiği bir İngiliz hakimiyeti dönemi geçirmiştir.
Bu süreç Yıllar boyu artarak devam etmesinin üzerine Türkiye daha fazla dayanamayarak 1974 Kıbrıs Barış Harekatını gerçekleştirmiş ve Türk askeri Kıbrıs'a girmiştir. O tarihten bugüne Kıbrıs ikiye bölünmüş bir şekilde kuzeyinde Türkler, güneyinde Rumlar olacak şekilde bölünmüş bir düzende yaşamakta ve üzerinden 40 yıl geçmiş olmasına rağmen Ada'dan herhangi bir sonuca ulaşamamıştır. Kıbrıs konusu hala Birleşmiş Milletler tarafından çözebilmiş Bir sorun değildir.
Her yıl 27-28 Ocak olaylarında şehit olanlar Kıbrıs'ta törenlerle anılmaktadır.