nefsimutmainne
Aktif Üyemiz
Kralın birisi rüyasında bütün dişlerinin döküldüğünü görmüş. Rüyasının etkisiyle uyanır uyanmaz, şehrinin en meşhur iki rüya yorumcusunu çağırtmış. Rüyasını yorumlamalarını istemiş.
İlk yorumcu, “Efendim, maalesef rüyanız hiçte hayra alamet değil. Tüm akraba ve sevdiklerinizi kaybedeceksiniz. Hepsinin ölümünü göreceksiniz” der.
Kral bu yorum karşısında deliye döner. Adamın kellesini vurdurur.
İkinci yorumcu, “Efendim, rüyanızda dişlerinizin döküldüğünü görmeniz ömrünüz çok uzun olacağına delalet eder. Hem de o kadar uzun ömürlü olacaksınız ki, çevrenizde hiç kimsenin yaşamadığı kadar uzun yaşayacaksınız” diye yorumlar kralın rüyasını.
Bu yorumu duyan kral, adamı bir kese altınla ödüllendirir.
* * * * * * *
“Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir!” cümlesiyle özetlenebilecek “üslup” kuralları, sadece sosyal hayattaki ilişkilerimizde önemli değildir. İş hayatında, arkadaş çevresinde, komşuluk ilişkilerinde olduğu kadar, aile içi ilişkilerde de aynı öneme sahiptir.
“İletişim sanatı” denilince, bizim aklımıza gelen tek şey, iş hayatında iletişim kurallarıdır. Adına ister insan ilişkileri densin, ister iletişim, isterseniz beşeri münasebetler deyin. Asıl amaç, insanın insanla iletişim kurarken, doğru üslupla konuşmasıdır.
Bir anne düşünün, komşularıyla konuşurken çok kibar bir üslup kullanırken, evladıyla konuşurken hiçbir üslup kuralına dikkat etmiyor. Komşudan rica ile bir şey isteyen anne, evladından emir ile istekte bulunmamalı. Bu anne art niyetli değildir elbette. Ancak iyi niyetle de olsa, anne evlatlarıyla olan ilişkisini zedeliyor.
İnsan ilişkilerinde değişmez kural, “kalbine girmediğiniz insanın beynine giremezsiniz” kuralıdır. İnsanı kafasına vurarak değil, kalbine dokunarak yönetirsiniz.
“Evladıyla konuşan anne babalarda, üslup kurallarına uymak zorunda mı?” diye soracak olursanız, hiç tereddüt etmeden “evet!” derim. Komşuya gösterilen saygıyı, evladınıza da göstermek zorundasınız. Mahallenin bakkalıyla konuşurken uyduğunuz nezaket kurallarına, evladınızla konuşurken de uymak zorundasınız.
Korkuyla oluşturulan saygı, güçler dengeli olunca yıkılır. Sevgiyle oluşturulan saygı ömür boyu devam eder.
* * * * * * *
“Annemin laf sokmalarından bıktım hocam! Yeter ki sussun hiçbir şey söylemesin. Ondan başka bir isteğim yok!” diyen öğrencilerimi çok dinledim.
“Okul bitsin, mesleğimi elime alayım ilk işim babama borcumu ödemek!” diyen birçok öğrencim oldu. “Sınavları kazanamazsan ben sana sorarım!” diye çocuğunu ders çalışmaya ve sınavları kazanmaya motive etmeye çalışan (!) anne babalardan bahsediyorum.
“Ekmek parası kazanmak kolay değil. Gece gündüz çalışıyorum. Kazandıklarımdan arttırabildiklerimi sizin için harcıyorum. Kendime yeni hiçbir şey almıyorum. Ben çektim siz çekmeyin diye uğraşıyorum. Lütfen derslerinize biraz daha önem verin!” diye nasihat etmek, tehdit cümleleriyle nasihat etmekten çok daha fazla etkilidir.
Evladı için yaptığı masrafları onların yüzüne vuran anne babalar, çocuklarıyla aralarında kurulan iletişim köprülerini yıkıyorlar. İletişim köprüsü yıkılmış bir ilişki de, her iki taraf zarar görür. Çocuğunun okul masraflarını, dershane taksitlerini onları tehdit etmek için kullanmak doğru değildir.
* * * * * * * *
Derviş ve Aşk
Dervişin biri, bir kucak elmayla yanından geçen kıza; "Nereye gidiyorsun?” diye sormuş.
Kız ilerde ki tarlayı göstererek: "Sevdiğim çalışıyor şu tarlada. O’na gidiyorum” diye cevaplamış.
Derviş: “O kucağına ne doldurdun?" diye sormuş.
Genç Kız; “Sevdiğime elma götürüyorum" diye cevaplandırmış.
Derviş: "Kaç tane elma var elinde?" diye sormuş.
Kız gayet sakin: "İnsan, sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?" demiş.
Bu cevap karşısında neye uğradığını şaşıran derviş, elindeki tespihi yavaşça kopartmış.
* * * * * * * *
Ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir. Karşınızdaki kişi evladınız bile olsa.
İnsan sevdiğine verdiklerini saymamalı.
Sait ÇAMLICA
Eğitimci - Yazar
İlk yorumcu, “Efendim, maalesef rüyanız hiçte hayra alamet değil. Tüm akraba ve sevdiklerinizi kaybedeceksiniz. Hepsinin ölümünü göreceksiniz” der.
Kral bu yorum karşısında deliye döner. Adamın kellesini vurdurur.
İkinci yorumcu, “Efendim, rüyanızda dişlerinizin döküldüğünü görmeniz ömrünüz çok uzun olacağına delalet eder. Hem de o kadar uzun ömürlü olacaksınız ki, çevrenizde hiç kimsenin yaşamadığı kadar uzun yaşayacaksınız” diye yorumlar kralın rüyasını.
Bu yorumu duyan kral, adamı bir kese altınla ödüllendirir.
* * * * * * *
“Ne söylediğin değil, nasıl söylediğin önemlidir!” cümlesiyle özetlenebilecek “üslup” kuralları, sadece sosyal hayattaki ilişkilerimizde önemli değildir. İş hayatında, arkadaş çevresinde, komşuluk ilişkilerinde olduğu kadar, aile içi ilişkilerde de aynı öneme sahiptir.
“İletişim sanatı” denilince, bizim aklımıza gelen tek şey, iş hayatında iletişim kurallarıdır. Adına ister insan ilişkileri densin, ister iletişim, isterseniz beşeri münasebetler deyin. Asıl amaç, insanın insanla iletişim kurarken, doğru üslupla konuşmasıdır.
Bir anne düşünün, komşularıyla konuşurken çok kibar bir üslup kullanırken, evladıyla konuşurken hiçbir üslup kuralına dikkat etmiyor. Komşudan rica ile bir şey isteyen anne, evladından emir ile istekte bulunmamalı. Bu anne art niyetli değildir elbette. Ancak iyi niyetle de olsa, anne evlatlarıyla olan ilişkisini zedeliyor.
İnsan ilişkilerinde değişmez kural, “kalbine girmediğiniz insanın beynine giremezsiniz” kuralıdır. İnsanı kafasına vurarak değil, kalbine dokunarak yönetirsiniz.
“Evladıyla konuşan anne babalarda, üslup kurallarına uymak zorunda mı?” diye soracak olursanız, hiç tereddüt etmeden “evet!” derim. Komşuya gösterilen saygıyı, evladınıza da göstermek zorundasınız. Mahallenin bakkalıyla konuşurken uyduğunuz nezaket kurallarına, evladınızla konuşurken de uymak zorundasınız.
Korkuyla oluşturulan saygı, güçler dengeli olunca yıkılır. Sevgiyle oluşturulan saygı ömür boyu devam eder.
* * * * * * *
“Annemin laf sokmalarından bıktım hocam! Yeter ki sussun hiçbir şey söylemesin. Ondan başka bir isteğim yok!” diyen öğrencilerimi çok dinledim.
“Okul bitsin, mesleğimi elime alayım ilk işim babama borcumu ödemek!” diyen birçok öğrencim oldu. “Sınavları kazanamazsan ben sana sorarım!” diye çocuğunu ders çalışmaya ve sınavları kazanmaya motive etmeye çalışan (!) anne babalardan bahsediyorum.
“Ekmek parası kazanmak kolay değil. Gece gündüz çalışıyorum. Kazandıklarımdan arttırabildiklerimi sizin için harcıyorum. Kendime yeni hiçbir şey almıyorum. Ben çektim siz çekmeyin diye uğraşıyorum. Lütfen derslerinize biraz daha önem verin!” diye nasihat etmek, tehdit cümleleriyle nasihat etmekten çok daha fazla etkilidir.
Evladı için yaptığı masrafları onların yüzüne vuran anne babalar, çocuklarıyla aralarında kurulan iletişim köprülerini yıkıyorlar. İletişim köprüsü yıkılmış bir ilişki de, her iki taraf zarar görür. Çocuğunun okul masraflarını, dershane taksitlerini onları tehdit etmek için kullanmak doğru değildir.
* * * * * * * *
Derviş ve Aşk
Dervişin biri, bir kucak elmayla yanından geçen kıza; "Nereye gidiyorsun?” diye sormuş.
Kız ilerde ki tarlayı göstererek: "Sevdiğim çalışıyor şu tarlada. O’na gidiyorum” diye cevaplamış.
Derviş: “O kucağına ne doldurdun?" diye sormuş.
Genç Kız; “Sevdiğime elma götürüyorum" diye cevaplandırmış.
Derviş: "Kaç tane elma var elinde?" diye sormuş.
Kız gayet sakin: "İnsan, sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?" demiş.
Bu cevap karşısında neye uğradığını şaşıran derviş, elindeki tespihi yavaşça kopartmış.
* * * * * * * *
Ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir. Karşınızdaki kişi evladınız bile olsa.
İnsan sevdiğine verdiklerini saymamalı.
Sait ÇAMLICA
Eğitimci - Yazar