Üstad Mutahhari’ye göre, İslam kanunları gelişken, canlı, insanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayacak bir dindir. İslam dünyası her zamankinden daha fazla İslam’ın derin öğretilerinden kaynaklanan yeni ve çok boyutlu bir bakış açısıyla yeni bir yasama hareketi başlatıp, sömürgeci batının fikri bağlarını Müslümanların el ve ayaklarından çözüp, koparmalıdır. İslam kanunları semavi olduğu gibi yeryüzü hayatına da aittir. Yani beşeriyetin maslahat ve fesatlarını ayrıştırma üzerine bina edilmiştir.
Üstad Mutahhari’nin engin bakışları, düşünce gücü ve ilahi maarife ihlâsla bağlılığı, onu çağdaş dünyada dinin en büyük savunucusuna dönüştürmüştür. Ayetullah Mutahhari insani ilimlerde araştırmalar yapıp, İslam anlayışına uygun yeni bilimsel görüşler geliştirmeye ve bu yoldan İslam’ın fikri, ilmi, içtimai ve siyasi zenginliklerini gözler önüne sermeye çalıştı.
Bu düşünüre göre İslam, toplumu değiştirip, dönüştürme, halkı gelişme ve yükselişe doğru hidayet etmeye muktedir bir dindir. Çünkü kapsamlı bir görüş sahibi olan İslam, dünya hayatındaki büyüme, gelişme ve ilerleme yollarını göstermiştir. Ve ilerleme yollarını göstermiştir. İnsan ise toplumu geliştirme ve olgunlaştırma gücüne sahiptir. Fakat buradaki gelişmeden maksat insanın bizzat kendisinin daha bir yüceleşmesini sağlamaktır. Hâlbuki batıda bu gerçek unutulmuştur.
Ayetullah Mutahhari ayrıca şöyle diyor: Çağdaş insan, bunca bilimsel gelişmelere rağmen acınacak bir şekilde izliyor. Peki, insan niçin büyük acı duyuyor ve inliyor? Onun hissettiği eksiklikler nelerdir? Acaba bu eksiklikler ahlak ve maneviyattan yoksunluk mudur? Bilimsel gelişmelere rağmen manevi boşluk, insani iç çekişmeye sürüklemiş bulunuyor. Fakat din bu ikilemi bertaraf edebiliyor.
Ayetullah Mutahhari ayrıca şunları kaydediyor; İslam hürriyeti en değerli beşeri özelliklerden biri sayıyor. Fakat hürriyetin sınırsız ve başıboş olmadığını vurguluyor. İslam gerçek anlamda hürriyetin hamisi ve destekçisidir. Manevi hürriyet aslında insan’ı esir eden nefsanî isteklerden kurtuluş anlamındadır. Manevi hürriyet ise, toplumsal hayat ve davranış biçimini olumlu bir şekilde etkileyip, gerçek sosyal adaletin sağlanmasına yardımcı olur. Bu yüzden din, toplumsal hayat denklemlerini sağlamada kaçınılmaz bir rol ifa etmektedir.
Adaleti ve hürriyeti birlikte sağlamak zor bir iştir. Fakat toplumun bekası için hayati öneme sahiptir. Şehit Mutahhari, bu meseleyi ilahi dinlerin temel amacı ve ana kaygısı olarak nitelendiriyor ve şunları kaydediyor; Tevhidi dinler, toplumda adalet ve hürriyeti sağlama konusunda yüksek güç ve etkiye sahiptirler.
Günümüz dünyasında maddeci ideolojiler ve liberal kapitalist düzen tek boyutlu olarak hürriyetle adalete bakıyor. Fakat İslam dini ferdi ve toplumsal hürriyeti birlikte yürütüp onu manevi hürriyetle pekiştiriyor.
Üstad Mutahhari, yenilikçi ve müceddid bir düşünür olarak İslam’ın yüce değerlerini çağın karmaşık ihtiyaçlarını karşılama doğrultusunda yeniden yorumladı. Ayetullah Mutahhari’nin İslam’dan edindiği derin, engin ve aydın kavramları kullanıp, İslami nizamın düşünce temellerini attı.
Fakat verimli ve olgun düşüncelerini tam olarak hakikate susamış İslam âlemine ve insanlığa aktarma fırsatını bulamadı. Ancak din adına saplantılar, tahrifat ve aşırılıklarla da mücadele edip, İslam’ın hayat verici, gelişken bir din olduğunu, insana bilgilenme, bilinçlenme ve güzel hayat vaat ettiğini ispatladı