MURATS44
Özel Üye
İnsanlık Tarihi Ne Zaman Başladı?
İlk insan Hz. Adem'den bu yana ne kadar zaman geçmiştir ve bu konuda ileri sürülen yüz binler yıllık tarihler, ne derece doğrudur?
Bugünkü kabule göre Dünya, 5.000.000.000 yıl önce sıcak ve yoğun bir gaz kümesiydi. 4.000.000.000 yıl önceyse koyu bir ateş topu hâlinde bulunuyordu. Hayat ise tek hücrelilerin ortaya çıktığı 1.000.000.000 yıl öncesine dayanıyor.
Bu tahmin, çağlar boyunca zamanın hep aynı aktığı ve sabit kaldığı düşünülerek yapılıyor. Oysa zamanın değişken bir boyut olduğu ve onun atomda, ışınlarda, olayların başında ve sonunda farklı bir seyir takip ettiği anlaşıldı. Bu durum, bir ırmağın yeryüzü şartlarına göre aynı hızlarda seyretmesine benziyordu.
Zaman, ilk çağlarda olduğu gibi genişleme gösterip durgun akabildiği gibi, asrımızdaki şekliyle de daha hızlı bir seyir takip edebiliyor. İlk çağlardaki iri hayvan ve bitkilerin şimdikilere oranla on kat daha fazla yaşadıklarına bakılacak olursa, o çağlarda zamanın on kat daha yavaş aktığı söylenebilir. Bu durumda yaş hesaplamalarını şimdiki zamanın akışına göre yaklaşık onda bir ölçüsünde küçültmek mantıklı olur. Buna göre Güneş Sistemi'nin 4.000.000.000.000 değil 400.000.000, hayat başlangıcının 1.000.000.000 yıl değil 100.000.000 yık önce ortaya çıktığı ve 100.000 yıl olduğu farz edilen insanlık tarihinin 10.000 yıl olduğu ortaya çıkar.
Cisimler hızlandığında ve ışık hızına yaklaştığında, mutlak sandığımız değerlerin bir bir değiştiğini gözleriz. Örneğin ışık hızına çok yaklaşan birinin zamandaki seyri, bize göre on 4 defa daha yavaştır. Yani o kişi bir yıl yaşadığında, biz on 4 yaş almış oluruz. Bu hızda seyreden birinin sadece zamanı değil, boyu da değişikliğe uğrayarak yarıya iner. Ağırlığıysa 3 misli artar. Diğer bir ifadeyle, ağırlığı 70 kg'dan 210 kg'a yükselen o kişinin elindeki metre yarı yarıya kısalmış, kolundaki saat ise yerdeki bir insana göre on 4 defa daha yavaşlamıştır. O kişinin böyle bir saatle evrenin geçmişini ve insanlığın tarihini ölçmesi halinde ulaştığı sonuçlar doğru olabilir mi? Aynı şekilde yerdeki biri de, enerji dünyasını normal saat ve cetvelle ölçmeye teşebbüs ederse başarı elde edebilir mi? Maddi âlemin çapını, kütle hesabını ve zamanını bu ölçülerle incelersek doğru sonuçlara ulaşamayız. Aynı hesaplamayı, enerji dünyasında yaşayan enerji-varlık cinlerden biri yapmaya kalkışsa, enerjinin ölçüleriyle maddi dünyayı ölçmeye çalışsa, doğru sonuçlar elde edemeyecektir
Radyoaktif elementler, “yarı ömür” denen sırlı bir olayla, belli bir zaman sonra, gizemini bilemediğimiz bir şekilde enerji denen mahiyete çevrilir. Örneğin 1 kg. Uranyum, 1620 yıl sonra yarım kiloya iner. Bu süre uranyumun yarı ömrüdür. Maddenin bir şekli ve boyutu varken onun hamuru ve aslı olan enerjinin, boyutsuz ve zamansız dünyasının sırlarına daha vâkıf değiliz. Bildiğimiz bir şey, enerjinin ışık hızında olduğu ve maddeden tamamen farklı özellikler sergilediğidir. Radyoaktif elementlerin belli bir zaman sonra yarıya inmesi, canlıların özellikle yakın geçmişleriyle ilgili ipuçları vermektedir. Ne var ki, biz, hesaplamaları hep madde konusuyla ele alıyoruz. Bu hesabı enerjinin ölçülerine göre yaparsak: Yani neredeyse ışık hızı dediğimiz ışık hızının %99 küsuruyla ele alırsak (Elektron gibi birçok atomaltı ve kozmik parçacıklar bu hızda seyrederler. Tabii ki bu hızda parçacık değil ışın halindedirler), hesaplarımızda düzeltme yapmak zorunda kalır ve evrenin yaşının 16-20 milyar yıl değil, bunun 14'te biri olduğu sonucuyla karşılaşırız. Dünyanın yaşıysa dört milyar yıl yerine 300.000.000 yıl bulunur. 100.000 yıl önce ortaya çıktığına inandığımız insanlık tarihiyse, aniden 7000 yıla iniverir.
Bu anlatılanları destekleyen meselenin bir başka yönü de, ivmeli bir artış gösteren dünyanın şu andaki nüfus miktarıdır. Eğer insanlık tarihinin 15.000 yıldan bu yana devam ettiği ve bu tarih boyunca ortalama ömrün hep yetmiş yıl olduğu kabul edilirse, dünya nüfusu yapılan hesaplamalara göre şimdi bir trilyon yakınlarında olmalıydı. Şu andaki teorik anlayışa göre yüz binler yıl olduğu ileri sürülen insanlık tarihinin 15.000 yıldan daha kısa olması gerekiyor. Bu da yeterli gelmemekte, atalarımızın ilk zamanlar 600-1000 yıl gibi daha uzun ömürlü olduklarını kabul etmek durumundayız. Yüz yıl sonra dünya nüfusunun ne kadar olacağını tahmin edebileceğimiz gibi, aynı tahmini geriye doğru gittiğimizde, İsa Mesih döneminde dünya nüfusunun 250.000.000 kadar olduğu hesaplanıyor. Dünya nüfusuna tesir eden veba gibi salgınlar ve savaşlarda ölenlerin, ancak nüfusun yüzde bir buçuğuna tekabül ettiği kabul ediliyor. Bu durumda insanlığın ömrünün yüz binler yıl olduğu iddiası da geçerliliğini kaybediyor. Sadece nüfus artış hızı bile insanlığın ömrünün 10.000 yılı geçemeyeceğini gösteriyor.
Bugünkü tarih hesaplamalarında kullanılan metot, termodinamik soğuma gibi kaba bir metottur. Radyoaktif yarılanmaya dayanan hesaplama metodu ise, uzak zamanlar için doğru sonuçlar vermemektedir. Bu durumda en güvenilir ve doğru kaynak, Kurân ve hadislerin haberleri olmalıdır. Zaten ilmin doğru sonuçlarıyla Kurân'a ait gerçekler birbiriyle her zaman mutabık kalmış, birbirini çürütmemiştir... Çünkü kainat ve Kurân, Allah'ın 2 ayrı kitabıdır. Yeter ki her 2 kitabı da doğru anlayalım ve yorumlamayı bilelim. Bazen görülen yanlışlıklar, yorumlayanların yetersizliğinden ileri gelmektedir.
Peygamberimiz, "Ben, insanlığın ikindi vaktinde geldim." buyuruyor. Diğer bir hadisinde ise "Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi geçmeyecek" buyurmuş. Günün dörtte biri ya da beşte biri olan ikindiden akşama kadar ki vakti 1500 yıl kabul ettiğimizde, insanlığın ömrünün 6000-7500 yıl olduğu ortaya çıkar. Diğer bir meşhur hadis rivâyetinde ise bu açıkça ortaya konmuştur: "Adem'den kıyamete kadar insanlığın ömrü 7.000 senedir."
İlk insan Hz. Adem'den bu yana ne kadar zaman geçmiştir ve bu konuda ileri sürülen yüz binler yıllık tarihler, ne derece doğrudur?
Bugünkü kabule göre Dünya, 5.000.000.000 yıl önce sıcak ve yoğun bir gaz kümesiydi. 4.000.000.000 yıl önceyse koyu bir ateş topu hâlinde bulunuyordu. Hayat ise tek hücrelilerin ortaya çıktığı 1.000.000.000 yıl öncesine dayanıyor.
Bu tahmin, çağlar boyunca zamanın hep aynı aktığı ve sabit kaldığı düşünülerek yapılıyor. Oysa zamanın değişken bir boyut olduğu ve onun atomda, ışınlarda, olayların başında ve sonunda farklı bir seyir takip ettiği anlaşıldı. Bu durum, bir ırmağın yeryüzü şartlarına göre aynı hızlarda seyretmesine benziyordu.
Zaman, ilk çağlarda olduğu gibi genişleme gösterip durgun akabildiği gibi, asrımızdaki şekliyle de daha hızlı bir seyir takip edebiliyor. İlk çağlardaki iri hayvan ve bitkilerin şimdikilere oranla on kat daha fazla yaşadıklarına bakılacak olursa, o çağlarda zamanın on kat daha yavaş aktığı söylenebilir. Bu durumda yaş hesaplamalarını şimdiki zamanın akışına göre yaklaşık onda bir ölçüsünde küçültmek mantıklı olur. Buna göre Güneş Sistemi'nin 4.000.000.000.000 değil 400.000.000, hayat başlangıcının 1.000.000.000 yıl değil 100.000.000 yık önce ortaya çıktığı ve 100.000 yıl olduğu farz edilen insanlık tarihinin 10.000 yıl olduğu ortaya çıkar.
Cisimler hızlandığında ve ışık hızına yaklaştığında, mutlak sandığımız değerlerin bir bir değiştiğini gözleriz. Örneğin ışık hızına çok yaklaşan birinin zamandaki seyri, bize göre on 4 defa daha yavaştır. Yani o kişi bir yıl yaşadığında, biz on 4 yaş almış oluruz. Bu hızda seyreden birinin sadece zamanı değil, boyu da değişikliğe uğrayarak yarıya iner. Ağırlığıysa 3 misli artar. Diğer bir ifadeyle, ağırlığı 70 kg'dan 210 kg'a yükselen o kişinin elindeki metre yarı yarıya kısalmış, kolundaki saat ise yerdeki bir insana göre on 4 defa daha yavaşlamıştır. O kişinin böyle bir saatle evrenin geçmişini ve insanlığın tarihini ölçmesi halinde ulaştığı sonuçlar doğru olabilir mi? Aynı şekilde yerdeki biri de, enerji dünyasını normal saat ve cetvelle ölçmeye teşebbüs ederse başarı elde edebilir mi? Maddi âlemin çapını, kütle hesabını ve zamanını bu ölçülerle incelersek doğru sonuçlara ulaşamayız. Aynı hesaplamayı, enerji dünyasında yaşayan enerji-varlık cinlerden biri yapmaya kalkışsa, enerjinin ölçüleriyle maddi dünyayı ölçmeye çalışsa, doğru sonuçlar elde edemeyecektir
Radyoaktif elementler, “yarı ömür” denen sırlı bir olayla, belli bir zaman sonra, gizemini bilemediğimiz bir şekilde enerji denen mahiyete çevrilir. Örneğin 1 kg. Uranyum, 1620 yıl sonra yarım kiloya iner. Bu süre uranyumun yarı ömrüdür. Maddenin bir şekli ve boyutu varken onun hamuru ve aslı olan enerjinin, boyutsuz ve zamansız dünyasının sırlarına daha vâkıf değiliz. Bildiğimiz bir şey, enerjinin ışık hızında olduğu ve maddeden tamamen farklı özellikler sergilediğidir. Radyoaktif elementlerin belli bir zaman sonra yarıya inmesi, canlıların özellikle yakın geçmişleriyle ilgili ipuçları vermektedir. Ne var ki, biz, hesaplamaları hep madde konusuyla ele alıyoruz. Bu hesabı enerjinin ölçülerine göre yaparsak: Yani neredeyse ışık hızı dediğimiz ışık hızının %99 küsuruyla ele alırsak (Elektron gibi birçok atomaltı ve kozmik parçacıklar bu hızda seyrederler. Tabii ki bu hızda parçacık değil ışın halindedirler), hesaplarımızda düzeltme yapmak zorunda kalır ve evrenin yaşının 16-20 milyar yıl değil, bunun 14'te biri olduğu sonucuyla karşılaşırız. Dünyanın yaşıysa dört milyar yıl yerine 300.000.000 yıl bulunur. 100.000 yıl önce ortaya çıktığına inandığımız insanlık tarihiyse, aniden 7000 yıla iniverir.
Bu anlatılanları destekleyen meselenin bir başka yönü de, ivmeli bir artış gösteren dünyanın şu andaki nüfus miktarıdır. Eğer insanlık tarihinin 15.000 yıldan bu yana devam ettiği ve bu tarih boyunca ortalama ömrün hep yetmiş yıl olduğu kabul edilirse, dünya nüfusu yapılan hesaplamalara göre şimdi bir trilyon yakınlarında olmalıydı. Şu andaki teorik anlayışa göre yüz binler yıl olduğu ileri sürülen insanlık tarihinin 15.000 yıldan daha kısa olması gerekiyor. Bu da yeterli gelmemekte, atalarımızın ilk zamanlar 600-1000 yıl gibi daha uzun ömürlü olduklarını kabul etmek durumundayız. Yüz yıl sonra dünya nüfusunun ne kadar olacağını tahmin edebileceğimiz gibi, aynı tahmini geriye doğru gittiğimizde, İsa Mesih döneminde dünya nüfusunun 250.000.000 kadar olduğu hesaplanıyor. Dünya nüfusuna tesir eden veba gibi salgınlar ve savaşlarda ölenlerin, ancak nüfusun yüzde bir buçuğuna tekabül ettiği kabul ediliyor. Bu durumda insanlığın ömrünün yüz binler yıl olduğu iddiası da geçerliliğini kaybediyor. Sadece nüfus artış hızı bile insanlığın ömrünün 10.000 yılı geçemeyeceğini gösteriyor.
Bugünkü tarih hesaplamalarında kullanılan metot, termodinamik soğuma gibi kaba bir metottur. Radyoaktif yarılanmaya dayanan hesaplama metodu ise, uzak zamanlar için doğru sonuçlar vermemektedir. Bu durumda en güvenilir ve doğru kaynak, Kurân ve hadislerin haberleri olmalıdır. Zaten ilmin doğru sonuçlarıyla Kurân'a ait gerçekler birbiriyle her zaman mutabık kalmış, birbirini çürütmemiştir... Çünkü kainat ve Kurân, Allah'ın 2 ayrı kitabıdır. Yeter ki her 2 kitabı da doğru anlayalım ve yorumlamayı bilelim. Bazen görülen yanlışlıklar, yorumlayanların yetersizliğinden ileri gelmektedir.
Peygamberimiz, "Ben, insanlığın ikindi vaktinde geldim." buyuruyor. Diğer bir hadisinde ise "Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi geçmeyecek" buyurmuş. Günün dörtte biri ya da beşte biri olan ikindiden akşama kadar ki vakti 1500 yıl kabul ettiğimizde, insanlığın ömrünün 6000-7500 yıl olduğu ortaya çıkar. Diğer bir meşhur hadis rivâyetinde ise bu açıkça ortaya konmuştur: "Adem'den kıyamete kadar insanlığın ömrü 7.000 senedir."
Görüldüğü gibi bu üç hadis birbirini teyit etmekte ve tamamlamaktadır. Muhbir-i Sâdık olan Peygamberimizin ahir zamanla ilgili verdiği haberler bir bir çıkmaktadır.