bedirhan.
Aktif Üyemiz
KURAN'I KERİM TEFSİRİ
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
(ELMALILI MUHAMMED HAMDİ YAZIR)
94-İNŞİRAH:
Açmadık mı? Açıp genişletmedik mi? Senin için. Senin mutluluğun için göğsünü de nefesine genişlik, kalbine ferahlık, nefsine kuvvet ve ferahlık vermedik mi? İçinde bulunulan anda ve gelecekte, dünya ve ahirette bütün dilekleri izah edip de her zorluğu yenecek büyük bir ruh ile şaşkınlıktan doğru yolu bulmaya, gamdan sevince, darlıktan genişliğe erdirmedik mi? Râğıb şöyle der:
Şerhin aslı, eti ve benzeri şeyleri açmak, yani açıp genişletmektir. Şerh-i sadr, yani göğsü açmak da bundandır ki, ilâhî bir nur ve Allah tarafından bir gönül rahatlığı ve bir ruh ile onu genişletmektir.
Şihâb yazarı der ki: Aslı, eti yarıp açmak olduğu ve bunda bir açılma ve içini ve içinde bulunanı açığa çıkarmayı gerektiren bir genişletme bulunduğu için şerh ve genişlik kalb hakkında da kullanılır olmuştur. Kederini gidererek sevinç ve neşe verecek şeyi idrak etmesi bir şerh ve genişletme sayılmıştır. Çünkü onun sıkıntısını açacak ve üzüntüsünü giderecek geniş bir nefes aldırmak gibi herhangi bir sebep, bir duygu, bir ilham ile ondan gaip veya ona gizli bulunan sevinci gerektiren bir şey ortaya çıkar ki bu, bir kitabı izah etmek mânâsına şerh denilmek gibidir. Sonra da bu mânâ kalbin mahalli olan göğüste mübalağa için kullanılmıştır. Çünkü bir şeyin genişlemesi, onun içinde bulunduran şeyin de genişlemesini gerektirir. Onun için işitirsin ki, sevince genişlik, zıddına da darlık ismi verirler. Bu bir kaç mertebe vasıta ile kinaye dallarına ayrılan mecazlardandır. Lakin yaygınlaşmasından sonra gizlilik giderilmiş, vasıtalar kaldırılmıştır.
Bu yapılan açıklama şerhin bir şerhidir. Şihâb yazarı eti açmaktan kalbi açmaya ve ondan göğsü açmaya geçerek gitmiştir. Fakat eti yarıp açmaktan göğsü açıp genişletmeye, ondan nefes genişliğine ve kalbin açılmasına ve ondan nefsin manevi olan neşe ve genişlemesine geçmek daha uygundur.
SADR, her şeyin ön ve baş tarafı olduğu gibi, insanın gövdesinin de belinden başına doğru ön ve içinden kalp ve ciğerleri kapsayan üst kısmı yani sine, göğüs veya bağır dediğimizdir. Arkadan sırta da zahr denilir. Yer ve cüz olma ilgisiyle kalb veya nefisten kinaye de olur.
Dıştan göğüs darlığı zayıflık işareti sayıldığı ve içten göğüs darlığı (dıyk-ı sadr); nefes darlığı, kalb sıkıntısı, elem, ızdırap ve tahammül edememe olduğu gibi, dışından göğüs genişliği (vüs'at-ı sadr); kuvvet alâmeti, göğüs açılması; bir özlemi ortaya koyma, içten göğüs açılması; nefes genişliği, rahat, kalbin açılması; ruhun sevinç, şevk, fikir, bilgi ve tahammül genişliği mânâlarını ifade eder. Bu şekilde "şerh-ı sadr", esasen göğsünü, bağrını açıp genişletmek demek olduğu halde bununla kalbe ferahlık vermek ve nefsi herhangi bir fiil veya söze açıp neşe ve sevinç ile o fiil ve sözü almak üzere genişletmek mânâsından kinaye edilmek de yaygın olmuştur. Öyle ki şerh ve gönlün açılması denildiği zaman maddi olarak göğsü veya kalbi açmak veya yarmaktan ziyade manevi olan bu neşe ve ferahlık mânâsı anlaşılır.
Alûsî der ki: Şerhin aslı dağıtma ve genişletme olup "izah" mânâsında kullanılması yaygın olduğu gibi nefsin ferahlığı mânâsında da yaygın olmuştur. Hatta bunda örf olarak hakiki mânâdadır denilse uzak olmaz ve bu kalp ile ilgili olduğu zamandır. Kalbini şununla şerh etti demek, onunla sevinçli ve ferah kıldı demektir. Çünkü kalp nefsin konakladığı yer gibidir. Normal olarak da konaklanılan yerin genişletilmesi onda konaklayanın rahat ve ferah olması neticesini doğurur. Kalbin mahalli olan göğüsle ilgili olduğu ve göğsü açmak denildiği zaman da böyledir. Bu genel olarak kalp genişliğini de ifade eder. Çünkü normal olarak bir evin etrafını genişletmek evin genişliğiyle uygun olur. Geniş evin etrafı da genişletilir ki şirinliği artsın. Bundan hareketle nefsin neşe ve ferahlığına geçilir.
Kalp ve göğüsle ilgili olduğu zaman bazan da şerhten bilgiyi çoğaltmak mânâsı kastedilir. Denilmiş ki: Sanki bilgiler geniş bir alana muhtaç imiş ve kalp de onun mahalli imiş gibi hayal edilir de bilgiler çoğaldıkça kalbin de geniş olması gerekeceği düşünülür.
Bazı kere de bundan nefistekinin çoğaltılması kastedilir. Denilmiştir ki: Bu da, bilgileri genişletmek nefsin genişletilmesini gerektirir düşüncesiyledir. Bazı kere de "şerh-ı sadr" ile, nefsin kutsal güçler ve ilâhî nurlarla desteklenmesi mânâsı kast edilir. Öyle ki nefis, bilgi olaylarının meydanı, meleke yıldızlarının göğü, tecelli türlerinin Arş'ı, içe doğan bilgi sürülerinin yaygısı olur da artık onu herhangi bir durum, bir başka durumdan meşgul etmez, ona göre olacak, olan ve olmuş bir ve eşit olur ve bu mânâlardan her biri bulunduğu makama göre murat olunur. Yüce Allah'ın Resulüne nimetlerini sayma makamı olan bu makama en uygun olan mânâ ise -Ragıb'ın da anlattığı gibi bu sonuncu mânâdır. Bununla beraber diğer mânâlar da caiz görülmüştür.
Açık olan, bu gönül rahatlığının Duha Sûresi'nin inmesiyle hasıl olmasıdır. Bununla beraber A'la Sûresi'nde de bunun bir mukaddimesi bulunduğu gibi, bundan sonra Kadr Sûresi'ne kadar bunun mukaddime ve sonuçlarını bir izah vardır. Tefsirciler "şerh-i sadr" ile ilgili iki görüş zikretmişlerdir
Açmadık mı? Açıp genişletmedik mi? Senin için. Senin mutluluğun için göğsünü de nefesine genişlik, kalbine ferahlık, nefsine kuvvet ve ferahlık vermedik mi? İçinde bulunulan anda ve gelecekte, dünya ve ahirette bütün dilekleri izah edip de her zorluğu yenecek büyük bir ruh ile şaşkınlıktan doğru yolu bulmaya, gamdan sevince, darlıktan genişliğe erdirmedik mi? Râğıb şöyle der:
Şerhin aslı, eti ve benzeri şeyleri açmak, yani açıp genişletmektir. Şerh-i sadr, yani göğsü açmak da bundandır ki, ilâhî bir nur ve Allah tarafından bir gönül rahatlığı ve bir ruh ile onu genişletmektir.
Şihâb yazarı der ki: Aslı, eti yarıp açmak olduğu ve bunda bir açılma ve içini ve içinde bulunanı açığa çıkarmayı gerektiren bir genişletme bulunduğu için şerh ve genişlik kalb hakkında da kullanılır olmuştur. Kederini gidererek sevinç ve neşe verecek şeyi idrak etmesi bir şerh ve genişletme sayılmıştır. Çünkü onun sıkıntısını açacak ve üzüntüsünü giderecek geniş bir nefes aldırmak gibi herhangi bir sebep, bir duygu, bir ilham ile ondan gaip veya ona gizli bulunan sevinci gerektiren bir şey ortaya çıkar ki bu, bir kitabı izah etmek mânâsına şerh denilmek gibidir. Sonra da bu mânâ kalbin mahalli olan göğüste mübalağa için kullanılmıştır. Çünkü bir şeyin genişlemesi, onun içinde bulunduran şeyin de genişlemesini gerektirir. Onun için işitirsin ki, sevince genişlik, zıddına da darlık ismi verirler. Bu bir kaç mertebe vasıta ile kinaye dallarına ayrılan mecazlardandır. Lakin yaygınlaşmasından sonra gizlilik giderilmiş, vasıtalar kaldırılmıştır.
Bu yapılan açıklama şerhin bir şerhidir. Şihâb yazarı eti açmaktan kalbi açmaya ve ondan göğsü açmaya geçerek gitmiştir. Fakat eti yarıp açmaktan göğsü açıp genişletmeye, ondan nefes genişliğine ve kalbin açılmasına ve ondan nefsin manevi olan neşe ve genişlemesine geçmek daha uygundur.
SADR, her şeyin ön ve baş tarafı olduğu gibi, insanın gövdesinin de belinden başına doğru ön ve içinden kalp ve ciğerleri kapsayan üst kısmı yani sine, göğüs veya bağır dediğimizdir. Arkadan sırta da zahr denilir. Yer ve cüz olma ilgisiyle kalb veya nefisten kinaye de olur.
Dıştan göğüs darlığı zayıflık işareti sayıldığı ve içten göğüs darlığı (dıyk-ı sadr); nefes darlığı, kalb sıkıntısı, elem, ızdırap ve tahammül edememe olduğu gibi, dışından göğüs genişliği (vüs'at-ı sadr); kuvvet alâmeti, göğüs açılması; bir özlemi ortaya koyma, içten göğüs açılması; nefes genişliği, rahat, kalbin açılması; ruhun sevinç, şevk, fikir, bilgi ve tahammül genişliği mânâlarını ifade eder. Bu şekilde "şerh-ı sadr", esasen göğsünü, bağrını açıp genişletmek demek olduğu halde bununla kalbe ferahlık vermek ve nefsi herhangi bir fiil veya söze açıp neşe ve sevinç ile o fiil ve sözü almak üzere genişletmek mânâsından kinaye edilmek de yaygın olmuştur. Öyle ki şerh ve gönlün açılması denildiği zaman maddi olarak göğsü veya kalbi açmak veya yarmaktan ziyade manevi olan bu neşe ve ferahlık mânâsı anlaşılır.
Alûsî der ki: Şerhin aslı dağıtma ve genişletme olup "izah" mânâsında kullanılması yaygın olduğu gibi nefsin ferahlığı mânâsında da yaygın olmuştur. Hatta bunda örf olarak hakiki mânâdadır denilse uzak olmaz ve bu kalp ile ilgili olduğu zamandır. Kalbini şununla şerh etti demek, onunla sevinçli ve ferah kıldı demektir. Çünkü kalp nefsin konakladığı yer gibidir. Normal olarak da konaklanılan yerin genişletilmesi onda konaklayanın rahat ve ferah olması neticesini doğurur. Kalbin mahalli olan göğüsle ilgili olduğu ve göğsü açmak denildiği zaman da böyledir. Bu genel olarak kalp genişliğini de ifade eder. Çünkü normal olarak bir evin etrafını genişletmek evin genişliğiyle uygun olur. Geniş evin etrafı da genişletilir ki şirinliği artsın. Bundan hareketle nefsin neşe ve ferahlığına geçilir.
Kalp ve göğüsle ilgili olduğu zaman bazan da şerhten bilgiyi çoğaltmak mânâsı kastedilir. Denilmiş ki: Sanki bilgiler geniş bir alana muhtaç imiş ve kalp de onun mahalli imiş gibi hayal edilir de bilgiler çoğaldıkça kalbin de geniş olması gerekeceği düşünülür.
Bazı kere de bundan nefistekinin çoğaltılması kastedilir. Denilmiştir ki: Bu da, bilgileri genişletmek nefsin genişletilmesini gerektirir düşüncesiyledir. Bazı kere de "şerh-ı sadr" ile, nefsin kutsal güçler ve ilâhî nurlarla desteklenmesi mânâsı kast edilir. Öyle ki nefis, bilgi olaylarının meydanı, meleke yıldızlarının göğü, tecelli türlerinin Arş'ı, içe doğan bilgi sürülerinin yaygısı olur da artık onu herhangi bir durum, bir başka durumdan meşgul etmez, ona göre olacak, olan ve olmuş bir ve eşit olur ve bu mânâlardan her biri bulunduğu makama göre murat olunur. Yüce Allah'ın Resulüne nimetlerini sayma makamı olan bu makama en uygun olan mânâ ise -Ragıb'ın da anlattığı gibi bu sonuncu mânâdır. Bununla beraber diğer mânâlar da caiz görülmüştür.
Açık olan, bu gönül rahatlığının Duha Sûresi'nin inmesiyle hasıl olmasıdır. Bununla beraber A'la Sûresi'nde de bunun bir mukaddimesi bulunduğu gibi, bundan sonra Kadr Sûresi'ne kadar bunun mukaddime ve sonuçlarını bir izah vardır. Tefsirciler "şerh-i sadr" ile ilgili iki görüş zikretmişlerdir
Moderatör tarafında düzenlendi: