harekat
Özel Üye
İslamî Müslümanlık
Belki biraz toptancı bir yaklaşım olacak ama; Müslümanların başına “İslamî” nitelemesi ekleyerek kabullendikleri her şeyi yeni baştan düşünmeleri gerekiyor bana kalırsa. Hatta bugünün dünyasında muhteva değiştirdiğini düşündüğüm “İslamî” kelimesinin kendisini de.
Bir Müslümanın hayatında varolan her şeyin, tabiatı icabı İslam dairesi içinde de meşru bir yeri ve varlığı olmak durumunda. Eğer hayatımıza sonradan katılan herhangi bir şey -bu bir eşya olabilir, bir düşünme biçimi, bir kavram, bir eylem, bir alışkanlık, bir sanat ya da bir yönelim olabilir-; en geniş anlamıyla İslam nezdinde meşru bir gerekçeye ve karşılığa sahip değilse sorgulanmalıdır. İslamın geleneksel uygulamasında olmayan, can suyunu İslam ağacının toprağın derinliklerine uzanmış durumdaki köklerinden almayan her şeyi buna dahil etmek gerekir.
Yeni zamanların ortaya çıkardığı hemen her yeniliği, başına “İslamî” nitelemesi kondurarak ve orasından burasından bir parça kendimize benzeterek hayatımıza buyur etme gibi bir kötü alışkanlık edindik son yıllarda. “İslamî” nitelemesini önüne kondurduğumuz kavramların İslam’la ne kadar bağdaşabileceğini pek o kadar kafamıza takmıyoruz. Bizim derdimiz, hem kendimize Müslüman demeye devam etmemize, hem de yeni zamanların yeni alışkanlıklarından faydalanabilmemize imkan verecek bir ara formül geliştirmek daha ziyade. Müslüman bireyin, hayatını bu türden ara formüllerle adeta bir kültürel bileşime dönüştürmesine İslam’ın ne dediğini araştırmak gibi gayretimiz yok. Bunu sorgulamıyoruz; çünkü ortaya çıkan “can sıkıcı” cevapların kendimizi yeni zamanlara bırakıvermemizi engellemesini istemiyoruz. Ne kadar çok insan bu sorgusuz sualsiz ‘kapılma’ haline rıza gösterirse, bu kollektif ‘oldubitti’miz o kadar inandırıcı oluyor. Yaşamaya can attığımız her şeyi ve her süreci azıcık kendimize benzeterek ve başına bir “İslamî” nitelemesi kondurarak hayatımıza katıveriyoruz. Bunu; bırakın İslam dairesinde kendine meşru bir yer ve gerekçe bulunup bulunmamasını, kendi başına İslam’la uyuşması asla mümkün olmayan şeyler için bile yapıyoruz.
Bunun onlarca örneği var. Orta ölçekli bir yatırım yaparak mescit yapan ve restoranında içki satmayan çok yıldızlı bir otelde geçireceğiniz bir hafta sonu için “İslamî tatil” denebiliyor mesela. Bütün o ekstra şatafat, lüks, israf, vs, o “İslamî” nitelemesinin altında görünmez oluyor. Müslüman için “tatil” kelimesinin nasıl bir muhtevaya sahip olabileceğine bu gündem kalabalığı içinde zaten hiç gelemiyoruz bile.
“İslamî trendler” diye bir yeni laf çıktı şimdilerde. Bunu doğrudan Müslümanlara hizmet sunan, Müslümanların taleplerini karşılamak üzere faaliyet gösteren firmalar kullanıyor en çok. Müslümanlıkları en koyu harflerle vurgulanan ‘müşteri’lerinden herhangi bir itiraz yok. “Trend” kavramının İslam’a uyumlu tek bir tarifinin yapılamayacağı bu kadar aşikarken.
İslami Modamız da Oluştu. Çok Şükür!
Daha önce de yazmıştım; İslamî moda ve trendleri okuruna ulaştıran yayınlar çıkarılıyor. Kapağına güzel mankenler konuyor ve fakat başları da örtülüyor. Böylece o yayınlar “İslamî” oluyor. Müslümanlar da onlara müşteri oluyor. Dondurmacılar elli çeşit dondurma yapıyorlar artık. İçine neyin aromasını ya da parçacıklarını koyarsan onun dondurmasını imal etmiş oluyorsun. Bizim halimiz de böyle bir imalat terkibine doğru gidiyor. İslamî modernlik mi bunun adı, modern Müslümanlık mı, varın kararı siz verin!
(Gökhan Özcan, Yenisafak, Ekim 2011)
Belki biraz toptancı bir yaklaşım olacak ama; Müslümanların başına “İslamî” nitelemesi ekleyerek kabullendikleri her şeyi yeni baştan düşünmeleri gerekiyor bana kalırsa. Hatta bugünün dünyasında muhteva değiştirdiğini düşündüğüm “İslamî” kelimesinin kendisini de.
Bir Müslümanın hayatında varolan her şeyin, tabiatı icabı İslam dairesi içinde de meşru bir yeri ve varlığı olmak durumunda. Eğer hayatımıza sonradan katılan herhangi bir şey -bu bir eşya olabilir, bir düşünme biçimi, bir kavram, bir eylem, bir alışkanlık, bir sanat ya da bir yönelim olabilir-; en geniş anlamıyla İslam nezdinde meşru bir gerekçeye ve karşılığa sahip değilse sorgulanmalıdır. İslamın geleneksel uygulamasında olmayan, can suyunu İslam ağacının toprağın derinliklerine uzanmış durumdaki köklerinden almayan her şeyi buna dahil etmek gerekir.
Yeni zamanların ortaya çıkardığı hemen her yeniliği, başına “İslamî” nitelemesi kondurarak ve orasından burasından bir parça kendimize benzeterek hayatımıza buyur etme gibi bir kötü alışkanlık edindik son yıllarda. “İslamî” nitelemesini önüne kondurduğumuz kavramların İslam’la ne kadar bağdaşabileceğini pek o kadar kafamıza takmıyoruz. Bizim derdimiz, hem kendimize Müslüman demeye devam etmemize, hem de yeni zamanların yeni alışkanlıklarından faydalanabilmemize imkan verecek bir ara formül geliştirmek daha ziyade. Müslüman bireyin, hayatını bu türden ara formüllerle adeta bir kültürel bileşime dönüştürmesine İslam’ın ne dediğini araştırmak gibi gayretimiz yok. Bunu sorgulamıyoruz; çünkü ortaya çıkan “can sıkıcı” cevapların kendimizi yeni zamanlara bırakıvermemizi engellemesini istemiyoruz. Ne kadar çok insan bu sorgusuz sualsiz ‘kapılma’ haline rıza gösterirse, bu kollektif ‘oldubitti’miz o kadar inandırıcı oluyor. Yaşamaya can attığımız her şeyi ve her süreci azıcık kendimize benzeterek ve başına bir “İslamî” nitelemesi kondurarak hayatımıza katıveriyoruz. Bunu; bırakın İslam dairesinde kendine meşru bir yer ve gerekçe bulunup bulunmamasını, kendi başına İslam’la uyuşması asla mümkün olmayan şeyler için bile yapıyoruz.
Bunun onlarca örneği var. Orta ölçekli bir yatırım yaparak mescit yapan ve restoranında içki satmayan çok yıldızlı bir otelde geçireceğiniz bir hafta sonu için “İslamî tatil” denebiliyor mesela. Bütün o ekstra şatafat, lüks, israf, vs, o “İslamî” nitelemesinin altında görünmez oluyor. Müslüman için “tatil” kelimesinin nasıl bir muhtevaya sahip olabileceğine bu gündem kalabalığı içinde zaten hiç gelemiyoruz bile.
“İslamî trendler” diye bir yeni laf çıktı şimdilerde. Bunu doğrudan Müslümanlara hizmet sunan, Müslümanların taleplerini karşılamak üzere faaliyet gösteren firmalar kullanıyor en çok. Müslümanlıkları en koyu harflerle vurgulanan ‘müşteri’lerinden herhangi bir itiraz yok. “Trend” kavramının İslam’a uyumlu tek bir tarifinin yapılamayacağı bu kadar aşikarken.
İslami Modamız da Oluştu. Çok Şükür!
Daha önce de yazmıştım; İslamî moda ve trendleri okuruna ulaştıran yayınlar çıkarılıyor. Kapağına güzel mankenler konuyor ve fakat başları da örtülüyor. Böylece o yayınlar “İslamî” oluyor. Müslümanlar da onlara müşteri oluyor. Dondurmacılar elli çeşit dondurma yapıyorlar artık. İçine neyin aromasını ya da parçacıklarını koyarsan onun dondurmasını imal etmiş oluyorsun. Bizim halimiz de böyle bir imalat terkibine doğru gidiyor. İslamî modernlik mi bunun adı, modern Müslümanlık mı, varın kararı siz verin!
(Gökhan Özcan, Yenisafak, Ekim 2011)