Kadına Şiddet 1 (Aile Bağlarını Koparmak)
Sema Maraşlı
"...Özgür insan aşksız ve bağsız bir martı olarak içinde korkunç bir boşluk hissediyor. Ve iş, seyahat, macera kişinin sevdiği uğruna vazgeçtiği her şey bir anda son derece anlamsızlaşıyor, insan kazandığı bu özgürlükle ne yapacağını bilemiyor, sahipsiz bir köpek gibi, sürüsüz bir koyun gibi ortalıkta başıboş dolaşıyor, kaybettiği kölelik için gözyaşı döküyor, geri dönebilmek, tekrar zindancı başının isteklerine boyun eğebilmek için ruhunu bile vermeye hazır hale geliyor.Kadın hareketinin klasik metinlerindeki, kadın özgürleştikçe cinsiyetler arası yeni ve daha iyi bir ilişki başlayacağına dair umutlar gerçek çıkmadı."Yukarıdaki yazı tanınmış Alman filozof Profesör Ulrich Beck ve karısı sosyolog Elisabeth Beck-Gernsheim tarafından yazılmış "Aşkın Normal Kaosu" kitabından bir bölüm. Kitap kişilere özgürlük vererek çalınan mutlulukla birlikte bitirilen evlilik kurumunun halini çok iyi anlatıyor.Medya, feminist dernekler, devlet kurumları kadınlara "Özgü olun yanınızdayız, uçun, uçun, uçun..." diye gaz verip duruyor. Nereye kadar uçacaklar? Ve bu yalnız başına uçuş onları mutlu edecek mi? "Onlar için ne kadar güvenli?" "Özgürlük ateşi kimi ne kadar yakıyor?" sorularını kimse cevap vermiyor.Bu devirde evlilik devam ettirmek zaten zor. Bencilliğin tavan yaptığı, herkesin bireyselleşme derdinde olduğu bir çağda yaşıyoruz.Bir de bunun yanında kadınların medya tarafından yükseltilen beklentileri var. Beklentileri karşılanmayan kadınlar kızgınlar, onların beklentilerini karşılayamaya gücü yetmeyen erkekler kızgınlar.Erkeğin zalim, kadının mazlum gösterildiği zihniyet yüzünden, kadın erkek birbirine düşman oldu. Dış dünyanın tehlikelerine, yorgunluklarına karşı bir sığınak olması gereken evlerin içinde bir iç savaş başladı. Bu cinsiyetler arası savaş iki cinsi de yiyip bitiriyor. Bir kaç gün önce Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı bir açıklamaya göre ülkemizde 2014 yılında 8 milyon kişi antidepresan kullanmış. Kadınlar da antidepresan kullanımı erkeklerin iki katı fazlaymış.Hani niye mutlu değil bu kadınlar? Bir yıl içerisinde beş milyon kadın depresyona girip ilaç kullanmak zorunda kalıyorsa yanlış giden bir şeyler var demek gerekmiyor mu? Demek ki bu cinsiyetler arası savaştan kadınlar daha zararlı çıkıyor. Demek ki bu verilen haklar, kadınları mutlu etmiyor. Bu kadar özgürlük, pozitif ayrımcılık, erkeğin karşısında devlet desteği, korkutulmuş sindirilmiş kuzu kocalar belli ki kadınları mutlu etmemiş. Problemi doğru anlayıp çözüm bulmak gerekmiyor mu?Kadın ve erkeği birbirine düşman etmek yerine birlikte muhabbet edebilmeleri için, sevmenin ve sevilmenin tadını çıkarmaları için desteklemek gerekmiyor mu?Sudan sebeplerle kocasını polise şikayet eden kadının ruh hali nasıl ilgilenen var mı? Kadın: "Kocayı evden attık, hadi gel çay demledim." diye komşusu ile çay muhabbeti mi yapıyor? Çocuklarına, babalarını evden atmanın açıklamasını nasıl yapıyor? Onların itirazları ve kızgınlıkları ile nasıl baş ediyor? Gece yatağında tek başına uyurken kocasının nerede sabahladığını merak etmiyor mu? Hiç vicdan azabı çekmiyor mu? Komşuların gözünde kocasını evden atan kadın olmak onu hiç rahatsız etmiyor mu?"Kocan sana sesini yükseltse şiddet olur, şikayet et, evden uzaklaştır." diye kadınları kışkırtanlar, sonra dönüp bu yalnız kalan kadınların ruh hali nasıldır diye bir psikolojik destek veriyorlar mı?Yanlış yönlendirmeler yüzünden kocalarını şikayet eden kadınların çoğu pişman olup şikayetlerini geri alıyorlarmış; fakat çoğu zaman iş işten geçmiş oluyor. Erkek ya geri dönmek istemiyor ya da dönse de aralarında onarılması zor bir hasar oluşturuyor.Kadına esas şiddeti, kadınları kocalarına karşı kışkırtıp aile birliğini dağıtmaya çağıranlar yapıyor."Sinek kadar kocam olsun, o da başımda bulunsun" diyen kadınların yerine aslan gibi kocalarını sokağa atan kadınlar geldi. Bu kadınlar sonrasında da "Ne bir üstümü örtenim var, ne koluma bir dürtenim var" diye ağıt yakıyorlar. Ve bu kadınlar dönüp sebep olanlara beddua ediyorlar. Kadın özgür olduğunda değil bir erkeğe bağlandığında mutludur. Yaradan öyle yaratmış. Dini kaygıları olmayan feminist kadınlar, bağlanma ihtiyaçlarını nikahsız ilişkilerle götürmeye çalışırken en büyük zararı dini hassasiyeti olan insanlar çekiyor. Feminist kadınların kışkırtmaları sonucu kocadan vazgeçen inançlı kadınlar ya yalnızlığa mahkum oluyor ya da gizli kapaklı ilişkilerin içine düşüyor, maddi manevi kayıp yaşıyor. Bundan daha büyük şiddet ne ola ki?
Sema Maraşlı
"...Özgür insan aşksız ve bağsız bir martı olarak içinde korkunç bir boşluk hissediyor. Ve iş, seyahat, macera kişinin sevdiği uğruna vazgeçtiği her şey bir anda son derece anlamsızlaşıyor, insan kazandığı bu özgürlükle ne yapacağını bilemiyor, sahipsiz bir köpek gibi, sürüsüz bir koyun gibi ortalıkta başıboş dolaşıyor, kaybettiği kölelik için gözyaşı döküyor, geri dönebilmek, tekrar zindancı başının isteklerine boyun eğebilmek için ruhunu bile vermeye hazır hale geliyor.Kadın hareketinin klasik metinlerindeki, kadın özgürleştikçe cinsiyetler arası yeni ve daha iyi bir ilişki başlayacağına dair umutlar gerçek çıkmadı."Yukarıdaki yazı tanınmış Alman filozof Profesör Ulrich Beck ve karısı sosyolog Elisabeth Beck-Gernsheim tarafından yazılmış "Aşkın Normal Kaosu" kitabından bir bölüm. Kitap kişilere özgürlük vererek çalınan mutlulukla birlikte bitirilen evlilik kurumunun halini çok iyi anlatıyor.Medya, feminist dernekler, devlet kurumları kadınlara "Özgü olun yanınızdayız, uçun, uçun, uçun..." diye gaz verip duruyor. Nereye kadar uçacaklar? Ve bu yalnız başına uçuş onları mutlu edecek mi? "Onlar için ne kadar güvenli?" "Özgürlük ateşi kimi ne kadar yakıyor?" sorularını kimse cevap vermiyor.Bu devirde evlilik devam ettirmek zaten zor. Bencilliğin tavan yaptığı, herkesin bireyselleşme derdinde olduğu bir çağda yaşıyoruz.Bir de bunun yanında kadınların medya tarafından yükseltilen beklentileri var. Beklentileri karşılanmayan kadınlar kızgınlar, onların beklentilerini karşılayamaya gücü yetmeyen erkekler kızgınlar.Erkeğin zalim, kadının mazlum gösterildiği zihniyet yüzünden, kadın erkek birbirine düşman oldu. Dış dünyanın tehlikelerine, yorgunluklarına karşı bir sığınak olması gereken evlerin içinde bir iç savaş başladı. Bu cinsiyetler arası savaş iki cinsi de yiyip bitiriyor. Bir kaç gün önce Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı bir açıklamaya göre ülkemizde 2014 yılında 8 milyon kişi antidepresan kullanmış. Kadınlar da antidepresan kullanımı erkeklerin iki katı fazlaymış.Hani niye mutlu değil bu kadınlar? Bir yıl içerisinde beş milyon kadın depresyona girip ilaç kullanmak zorunda kalıyorsa yanlış giden bir şeyler var demek gerekmiyor mu? Demek ki bu cinsiyetler arası savaştan kadınlar daha zararlı çıkıyor. Demek ki bu verilen haklar, kadınları mutlu etmiyor. Bu kadar özgürlük, pozitif ayrımcılık, erkeğin karşısında devlet desteği, korkutulmuş sindirilmiş kuzu kocalar belli ki kadınları mutlu etmemiş. Problemi doğru anlayıp çözüm bulmak gerekmiyor mu?Kadın ve erkeği birbirine düşman etmek yerine birlikte muhabbet edebilmeleri için, sevmenin ve sevilmenin tadını çıkarmaları için desteklemek gerekmiyor mu?Sudan sebeplerle kocasını polise şikayet eden kadının ruh hali nasıl ilgilenen var mı? Kadın: "Kocayı evden attık, hadi gel çay demledim." diye komşusu ile çay muhabbeti mi yapıyor? Çocuklarına, babalarını evden atmanın açıklamasını nasıl yapıyor? Onların itirazları ve kızgınlıkları ile nasıl baş ediyor? Gece yatağında tek başına uyurken kocasının nerede sabahladığını merak etmiyor mu? Hiç vicdan azabı çekmiyor mu? Komşuların gözünde kocasını evden atan kadın olmak onu hiç rahatsız etmiyor mu?"Kocan sana sesini yükseltse şiddet olur, şikayet et, evden uzaklaştır." diye kadınları kışkırtanlar, sonra dönüp bu yalnız kalan kadınların ruh hali nasıldır diye bir psikolojik destek veriyorlar mı?Yanlış yönlendirmeler yüzünden kocalarını şikayet eden kadınların çoğu pişman olup şikayetlerini geri alıyorlarmış; fakat çoğu zaman iş işten geçmiş oluyor. Erkek ya geri dönmek istemiyor ya da dönse de aralarında onarılması zor bir hasar oluşturuyor.Kadına esas şiddeti, kadınları kocalarına karşı kışkırtıp aile birliğini dağıtmaya çağıranlar yapıyor."Sinek kadar kocam olsun, o da başımda bulunsun" diyen kadınların yerine aslan gibi kocalarını sokağa atan kadınlar geldi. Bu kadınlar sonrasında da "Ne bir üstümü örtenim var, ne koluma bir dürtenim var" diye ağıt yakıyorlar. Ve bu kadınlar dönüp sebep olanlara beddua ediyorlar. Kadın özgür olduğunda değil bir erkeğe bağlandığında mutludur. Yaradan öyle yaratmış. Dini kaygıları olmayan feminist kadınlar, bağlanma ihtiyaçlarını nikahsız ilişkilerle götürmeye çalışırken en büyük zararı dini hassasiyeti olan insanlar çekiyor. Feminist kadınların kışkırtmaları sonucu kocadan vazgeçen inançlı kadınlar ya yalnızlığa mahkum oluyor ya da gizli kapaklı ilişkilerin içine düşüyor, maddi manevi kayıp yaşıyor. Bundan daha büyük şiddet ne ola ki?