romeo
Yeni Üyemiz
Felidae olarak adlandırılan kedigiller büyük bir familyadır. Reisleri, aynı zamanda ormanların hâkimi olarak bilinen aslandır. Şark kültüründeki kuvvetli bir rivâyet, bugünkü kedilerin aslanın burnundan çıktığına dâirdir. Ve zamanla dünyanın her tarafına yayılmışlardır. Öyle ki adı geçenlerden bazısı insanlar üzerinde derin tesirler bırakmıştır. Bunlardan biri de 16. asır Osmanlısında yaşayan Meâlî mahlaslı şairimizdir.
Meâlî, Kanunî devri şairlerindendir. Babası eski İstanbul hâkimlerinden Yarhisârî Mustafa Efendidir. Meâlî, kaleme aldığı manzumelerle Muhibbî mahlasıyla şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman’ın iftifatlarına kavuşmuştur. Hoş-sohbet ve latifeci bir hüviyete sahipti. Çok sevdiği kedisini kaybettiği zaman üzüntüsünü bir şiirle dile getirmiş ve bu şaheserin adını Kedi Mersiyesi koymuştur.
Kedisine “Vâh Pisi!” hitâbıyla seslenen nüktedan şairin derin bir teessür içinde olduğu her hâlinden anlaşılmaktadır . Uzunca bir şiir olan bu mersiyeden buraya bazı kıtalar...
Çıkdın elden nidelüm ansızın eyvâh pisi
Yandun ölüm oduna derd ile nâgâh pisi
Hasretâ şîr-i ecel buldu sana râh pisi
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(Beklenmedik bir anda elden çıktın. Ölüm ateşiyle sen de yandın. Ecel arslanı seni aldı götürdü. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Kani ol bedr bakışlu kani ol şîr-i zemân
Kani ol vermeyen aslan ile kaplana emân
Kani ol oldugu yerde komayan mâr ü çiyân
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(O ay bakışlı, zamanın kaplanı nerede? Hani o aslana ve kaplana bile eman vermeyen? Hani o tuttuğunda yılan ve çiyana fırsat vermeyen? Nidelim âh kedi, neyleyeyim vah kedi)
Serçe tutar gibi tutar idi tavukla kazı
Kendi akran gibi şîr ile ederdi bâzı
Nice kâfir sıçan öldürmüş idi ol gâzi
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(Tavuk ile kazı serçe tutar gibi yakalardı. Aslanla kendi akranı gibi oynardı. O gazi kedi nice kâfir fareyi tutup öldürmüştü. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi )
Gâh tesbîh geçürürdi gehî banlar idi
Âhiret korkusını bilür idi anlar idi
Bû Alî görse zekâsını tanlar idi
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi
(Gâh tesbih eder, gâh ses verirdi. Ahiret korkusunun farkında olup, anlardı. Eğer İbn-i Sİna onu görse zekâsına şaşıp kalırdı. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Şîr-i merd idi bahâdurdı yavuz gürbe idi
Yaşlu sanman anı genç idi katı körpe idi
Bıyığı kıllarının her biri bir harbe idi
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi
(O, mert bir aslandı, yavuzdu ve yiğitti. Sen onu yaşlı sanma, aksine çok genç ve körpeydi. Zira bıyığının her kılı âdeta kısa bir mızraktı. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Hûb-âvâz ile ol şâm u seher mavlar idi
Sanarı hic mecâl itmez idi avlar idi
Ana öykünmez idi şîr abes gavlar idi
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi
(Sabah akşam güzel sesiyle miyavlardı. Sansara hiç mecal vermeyip onu avlardı. Aslan ona benzeyemezdi, boş yere kükrerdi. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Her seher kalkar elini yüzünü yur idi ol
Katı pâk idi ve her vech ile ma’mûr idi ol
Kimse bilmezdi ama anun kadrini bir nûr idi ol
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Her sabah kalkıp elini yüzünü yıkardı. Çok temizdi her bakımdan mükemmeldi. Fakat onun kıymetini kimse bilmezdi. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Rûhı şâd ola ki incitmez idi kimesneyi
Ne gönindeki biti ne kulağındaki keneyi
Paça ile bası hoş idi severdi teneyi
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Ruhu şâd olsun ne derisindeki biti ne de kulağındaki keneyi incitmezdi. Paça ile tahılı gayet çok severdi. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Şimden girü sıçan duta bütün dünyâyı
Kemüre heybeyi çuvalı, dele torbayı
İnlede yoksuklu ve yoksul ide bayı
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Bu saatten sonra bütün âlemi fareler tuta. Heybeleri kemireler ve torbaları deleler. Yoksulları inleteler ve zengini yoksul yapalar. Nidelim âh kedi, neyleyeyüm vâh kedi)
Şâir Meâlî kimdir?
Meâlî, Kanunî devri şairlerindendir. Babası eski İstanbul hâkimlerinden Yarhisârî Mustafa Efendidir. Meâlî, kaleme aldığı manzumelerle Muhibbî mahlasıyla şiirler yazan Kanuni Sultan Süleyman’ın iftifatlarına kavuşmuştur. Hoş-sohbet ve latifeci bir hüviyete sahipti. Çok sevdiği kedisini kaybettiği zaman üzüntüsünü bir şiirle dile getirmiş ve bu şaheserin adını Kedi Mersiyesi koymuştur.
Kedisine “Vâh Pisi!” hitâbıyla seslenen nüktedan şairin derin bir teessür içinde olduğu her hâlinden anlaşılmaktadır . Uzunca bir şiir olan bu mersiyeden buraya bazı kıtalar...
Çıkdın elden nidelüm ansızın eyvâh pisi
Yandun ölüm oduna derd ile nâgâh pisi
Hasretâ şîr-i ecel buldu sana râh pisi
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(Beklenmedik bir anda elden çıktın. Ölüm ateşiyle sen de yandın. Ecel arslanı seni aldı götürdü. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Kani ol bedr bakışlu kani ol şîr-i zemân
Kani ol vermeyen aslan ile kaplana emân
Kani ol oldugu yerde komayan mâr ü çiyân
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(O ay bakışlı, zamanın kaplanı nerede? Hani o aslana ve kaplana bile eman vermeyen? Hani o tuttuğunda yılan ve çiyana fırsat vermeyen? Nidelim âh kedi, neyleyeyim vah kedi)
Serçe tutar gibi tutar idi tavukla kazı
Kendi akran gibi şîr ile ederdi bâzı
Nice kâfir sıçan öldürmüş idi ol gâzi
Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi
(Tavuk ile kazı serçe tutar gibi yakalardı. Aslanla kendi akranı gibi oynardı. O gazi kedi nice kâfir fareyi tutup öldürmüştü. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi )
Gâh tesbîh geçürürdi gehî banlar idi
Âhiret korkusını bilür idi anlar idi
Bû Alî görse zekâsını tanlar idi
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi
(Gâh tesbih eder, gâh ses verirdi. Ahiret korkusunun farkında olup, anlardı. Eğer İbn-i Sİna onu görse zekâsına şaşıp kalırdı. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Şîr-i merd idi bahâdurdı yavuz gürbe idi
Yaşlu sanman anı genç idi katı körpe idi
Bıyığı kıllarının her biri bir harbe idi
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi
(O, mert bir aslandı, yavuzdu ve yiğitti. Sen onu yaşlı sanma, aksine çok genç ve körpeydi. Zira bıyığının her kılı âdeta kısa bir mızraktı. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Hûb-âvâz ile ol şâm u seher mavlar idi
Sanarı hic mecâl itmez idi avlar idi
Ana öykünmez idi şîr abes gavlar idi
Nidelüm âh pisi neyleyelüm vâh pisi
(Sabah akşam güzel sesiyle miyavlardı. Sansara hiç mecal vermeyip onu avlardı. Aslan ona benzeyemezdi, boş yere kükrerdi. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Her seher kalkar elini yüzünü yur idi ol
Katı pâk idi ve her vech ile ma’mûr idi ol
Kimse bilmezdi ama anun kadrini bir nûr idi ol
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Her sabah kalkıp elini yüzünü yıkardı. Çok temizdi her bakımdan mükemmeldi. Fakat onun kıymetini kimse bilmezdi. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Rûhı şâd ola ki incitmez idi kimesneyi
Ne gönindeki biti ne kulağındaki keneyi
Paça ile bası hoş idi severdi teneyi
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Ruhu şâd olsun ne derisindeki biti ne de kulağındaki keneyi incitmezdi. Paça ile tahılı gayet çok severdi. Nidelim âh kedi, neyleyeyim vâh kedi)
Şimden girü sıçan duta bütün dünyâyı
Kemüre heybeyi çuvalı, dele torbayı
İnlede yoksuklu ve yoksul ide bayı
Nidelim âh pisi, neyleyeyüm vâh pisi
(Bu saatten sonra bütün âlemi fareler tuta. Heybeleri kemireler ve torbaları deleler. Yoksulları inleteler ve zengini yoksul yapalar. Nidelim âh kedi, neyleyeyüm vâh kedi)