MURATS44
Özel Üye
Türkiye dün tarihi bir gün yaşadı. Hiç kıvırmadan söyleyeceğim.
Cumhuriyet'i 90'ıncı yılında yüceltme sevdasında olanlar Üsküdar'da, ülkenin eski çağlarda olmasını isteyenler ise Tandoğan Meydanı'ndaydı.
Sahnede iki lider vardı. Biri dünya liderlerini yanına katıp asırların projesini hayata geçirirken, diğeri sözümona Cumhuriyet sevdalılarını etrafına toplayıp bol bol nutuk attı. Biri Marmaray'ın yanında atacağı temelleri anlatırken, diğeri çamur atma telaşındaydı. Biri asrın projesini devreye sokarak tarihe geçerken, diğeri asrın çirkefliğine imza atarak adını tarihe yazdırmanın yolunu seçti.
Bu yaşadığımız yeni değil.
Daha birkaç gün önce biri, "Ben gerek Marmaray'la, gerek 3. Köprü ile Asya'yı Avrupa bağlayacağım" derken, öteki "Ben de başörtüsünü kadınların başından çözeceğim" diyerek milletvekilini Anayasa Mahkemesi'ne gönderme talaşı içindeydi.
Dün Tandoğan Meydanı'nda söyledikleri bırakın bir siyasetçinin, aklı başında birinin kahvehane muhabbetinde bile etmeyeceği laflardı. Senede bir gün kutlanan Cumhuriyet Bayramı sebebiyle biraz daha fazla toplanan insanları görünce kendini iktidar olacak sandı herhalde. Bir havalara girmeler, bir kürsü yumruklamalar falan...
Hadi bunlar normal diyelim. Ya dudaklarının arasından fırlayan o iğrençten de iğrenç sözlere ne diyeceğiz.
Kelimesi kelimesine aktarıyorum:
"Bir diktatör var. Kadınların kaç doğum yapacağına o karar veriyor. Ne zaman doğum yapacaklarına, nasıl doğum yapacaklarına o karar veriyor. Hamile kadınların sokağa çıkmamasını öneriyor.
Dolmabahçe’de oturup Kadıköy Vapurundaki kadınları dikizliyor. Bu nasıl bir ahlak anlayışıdır acaba? Kadınlara sesleniyorum. Size seçme ve seçilme hakkını veren bir partinin genel başkanı olarak sesleniyorum. Sizin bedeniniz üzerinden siyaset yapanlara ders vermek sizin boynunuzun borcudur." diyor.
Bir süre önce yaptığı bir konuşmada, "Biz Allah'tan korkmaz, kuldan utanırız!" şeklinde tuhaf bir cümle kurduğuna şahit olmuştum. Anlaşılan o ki, rey alabilmek adına kuldan utanmayı bir kenara atmış, ar perdesini de aradan kaldırmaya karar vermiş Kemal Kılıçdaroğlu.
Eminim ki, Atatürk'ün hatırına CHP'ye oy verenler bile 'Andımız'ı okuyarak yetişen bu parti liderinin ağzından çıkan "Erdoğan hamile kadınlar sokağa çıkmasın" sözlerinin bir büyük yalandan, bir iffetsizce iftiradan ibaret olduğuna içleri utanç içinde kavrularak şahit olmuşlardır.
Gençleri alınlarından öperek fitilleyip Taksim'e doldurma oyunu ikinci kez tutmayınca bu kez kadınları gaza getirme yolunu seçiyor güya. "Bir seks kasetiyle genel başkan oldum, bir seks iddiasıyla başbakan olurum" hayali kuruyor kendince.
Beni bağışlayın!
Böyle bir siyasetçiyle aynı çağda, aynı gezegende yaşadığıma inanamıyorum. Şart olsun ki ben CHP'lilerin yerinde olsam intihar ederdim. Bu kadar basiretsizliğe, bu kadar kalitesizliğe, bu kadar gafa can dayanmaz arkadaş!
Tünel denizin 62 metre altında, Kılıçdaroğlu'nun siyaset düzeyi tünelin de altında!
"Başbakan Dolmabahçe'de oturup kadınları kızları dikizliyormuş!"
Koca ambar malzeme dolu muhalefet için ama, konuşulana bak!
Karı kız dikizliyor muhabbeti...
Öyle ya!
Kasetle koltuğunu terkeden Deniz Baykal AK Parti iktidarında Aileden Sorumlu Devlet Bakanı'ydı. Kendisinden iş istemeye gelen kadını daha sonra telefonda taciz edip "Abazayım. Yanıyorum" diyen İnce işlerin adamı Muharrem İnce Ulaştırma Bakanı'ydı. Oğlunun evini garsoniyer gibi kullanırken basılıp "Çiçek suluyordum" diyen Kamer Genç de Tarım ve Orman Bakanı'ydı zaten!
Sonra da "AKP sayesinde ülke geriye gidiyor. Polis, asker, savcı, hakim, vali, belediye başkanı hepsi AKP'li. AKP'nin Atatürk'le ve Türklerle sorunu var. Hadi hep beraber ayağa kalkalım ve bunlara dersini verelim. Cumhuriyet Bayramları'mızı yine bayram gibi kutlayalım." diyor.
Ülke geriye gitmiyor, aksine ilerliyor ama, CHP yerinde saydığı için geride kalıyor.
Farkında değil.
Bu milletin Atatürk ile değil, "Müslüman gibi düşün, Hrıstiyan gibi yaşa" diyen CHP ile sorunu var.
Bunun da farkında değil.
"Bu ülkede polis, asker, savcı, hakim, vali, kaymakam ve belediye başkanı AKP'li" diyerek, kendisi de herkesin AK Parti'ye oy verdiğini itiraf ediyor.
Bunun bile farkında değil.
"Hadi hep birlikte ayağa kalkalım" derken senelerdir yerle yeksan olduğunu bizzat diliyle ikrar ettiğinin hiç farkında değil.
Cumhuriyet Bayramı'nı nasıl kutladıklarını da hep beraber gördük. Önce Onuncu Yıl Marşı. Hemen akabinde "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganları. Sonrasında, "Heryer Taksim heryer direniş" naraları. Hiç eksik olmayan, "Atam sen kalk ben yatam" bağırtıları. Gece ise Fener alayı.
Görev sona erdi.
Diğer yanda ise adamlar "Londra ve Pekin'i Türkiye'ye raylarla nasıl bağlarız" planları yapıyor. Sonra da Tandoğan'a gidip toplanmayanlar suçlu oluyor. Yahu siz bir kere normal toplanın. Toplantının sonunda iki tane üst geçit açılışı yapsanız bile yeterli. Siz aça aça "vandalların otobüsleri ve dükkanları yakma olimpiyatları"nın meşalaseni yakıyorsunuz.
Milletin ne işi var orada?
Bu ilginç etkinliklere katılan birkaç gezici vandal da, "Marmaray istemem, tren istemem" diye hezeyanlar içinde bağırıp duruyor.
Allah'ın bir kulu da dönüp, "Oğlum Mert. Bu niye sana oldu dert. Tren sana değil, tünele girecek, tünele. Sen niye bağırıyorsun.." diye uyandırmıyor.
Tam da liderine bak, seçmenini gör durumu...
Kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren bir partinin genel başkanı olarak sesleniyormuş da... Kadınların bedeni üzerinden siyaset yapanlara ders vermek çağdaş kadınların boynunun borcuymuş da...
Bahsettiğiniz çağdaşlık, doğurduğu bebeğini evde ölüme terkedip tatile giden öğretmenin çağdaşlığıysa vay halimize...
Siz önce başörtülülerin başını ikna odalarında açmanın. Yıllar yılı Meclis'e, okullara, kamu kurum ve kuruluşlarına sokmamanın. Başörtüsü yasağı geri gelsin diye Anayasa Mahkemesi'ne koşmanın. Bugün Meclis'e başörtülü gelmek isteyenlere engel olmaya çalışmanın hesabını verin bu millete.
O hesabı vermezseniz, halkın yarısının "Ben senin yöneteceğin kalitesizlikte biri değilim" cevabı kulaklarınızdan eksik olmaz, bilesiniz sayın muhalefetbaşı!
Süleyman ÖZIŞIK
Cumhuriyet'i 90'ıncı yılında yüceltme sevdasında olanlar Üsküdar'da, ülkenin eski çağlarda olmasını isteyenler ise Tandoğan Meydanı'ndaydı.
Sahnede iki lider vardı. Biri dünya liderlerini yanına katıp asırların projesini hayata geçirirken, diğeri sözümona Cumhuriyet sevdalılarını etrafına toplayıp bol bol nutuk attı. Biri Marmaray'ın yanında atacağı temelleri anlatırken, diğeri çamur atma telaşındaydı. Biri asrın projesini devreye sokarak tarihe geçerken, diğeri asrın çirkefliğine imza atarak adını tarihe yazdırmanın yolunu seçti.
Bu yaşadığımız yeni değil.
Daha birkaç gün önce biri, "Ben gerek Marmaray'la, gerek 3. Köprü ile Asya'yı Avrupa bağlayacağım" derken, öteki "Ben de başörtüsünü kadınların başından çözeceğim" diyerek milletvekilini Anayasa Mahkemesi'ne gönderme talaşı içindeydi.
Dün Tandoğan Meydanı'nda söyledikleri bırakın bir siyasetçinin, aklı başında birinin kahvehane muhabbetinde bile etmeyeceği laflardı. Senede bir gün kutlanan Cumhuriyet Bayramı sebebiyle biraz daha fazla toplanan insanları görünce kendini iktidar olacak sandı herhalde. Bir havalara girmeler, bir kürsü yumruklamalar falan...
Hadi bunlar normal diyelim. Ya dudaklarının arasından fırlayan o iğrençten de iğrenç sözlere ne diyeceğiz.
Kelimesi kelimesine aktarıyorum:
"Bir diktatör var. Kadınların kaç doğum yapacağına o karar veriyor. Ne zaman doğum yapacaklarına, nasıl doğum yapacaklarına o karar veriyor. Hamile kadınların sokağa çıkmamasını öneriyor.
Dolmabahçe’de oturup Kadıköy Vapurundaki kadınları dikizliyor. Bu nasıl bir ahlak anlayışıdır acaba? Kadınlara sesleniyorum. Size seçme ve seçilme hakkını veren bir partinin genel başkanı olarak sesleniyorum. Sizin bedeniniz üzerinden siyaset yapanlara ders vermek sizin boynunuzun borcudur." diyor.
Bir süre önce yaptığı bir konuşmada, "Biz Allah'tan korkmaz, kuldan utanırız!" şeklinde tuhaf bir cümle kurduğuna şahit olmuştum. Anlaşılan o ki, rey alabilmek adına kuldan utanmayı bir kenara atmış, ar perdesini de aradan kaldırmaya karar vermiş Kemal Kılıçdaroğlu.
Eminim ki, Atatürk'ün hatırına CHP'ye oy verenler bile 'Andımız'ı okuyarak yetişen bu parti liderinin ağzından çıkan "Erdoğan hamile kadınlar sokağa çıkmasın" sözlerinin bir büyük yalandan, bir iffetsizce iftiradan ibaret olduğuna içleri utanç içinde kavrularak şahit olmuşlardır.
Gençleri alınlarından öperek fitilleyip Taksim'e doldurma oyunu ikinci kez tutmayınca bu kez kadınları gaza getirme yolunu seçiyor güya. "Bir seks kasetiyle genel başkan oldum, bir seks iddiasıyla başbakan olurum" hayali kuruyor kendince.
Beni bağışlayın!
Böyle bir siyasetçiyle aynı çağda, aynı gezegende yaşadığıma inanamıyorum. Şart olsun ki ben CHP'lilerin yerinde olsam intihar ederdim. Bu kadar basiretsizliğe, bu kadar kalitesizliğe, bu kadar gafa can dayanmaz arkadaş!
Tünel denizin 62 metre altında, Kılıçdaroğlu'nun siyaset düzeyi tünelin de altında!
"Başbakan Dolmabahçe'de oturup kadınları kızları dikizliyormuş!"
Koca ambar malzeme dolu muhalefet için ama, konuşulana bak!
Karı kız dikizliyor muhabbeti...
Öyle ya!
Kasetle koltuğunu terkeden Deniz Baykal AK Parti iktidarında Aileden Sorumlu Devlet Bakanı'ydı. Kendisinden iş istemeye gelen kadını daha sonra telefonda taciz edip "Abazayım. Yanıyorum" diyen İnce işlerin adamı Muharrem İnce Ulaştırma Bakanı'ydı. Oğlunun evini garsoniyer gibi kullanırken basılıp "Çiçek suluyordum" diyen Kamer Genç de Tarım ve Orman Bakanı'ydı zaten!
Sonra da "AKP sayesinde ülke geriye gidiyor. Polis, asker, savcı, hakim, vali, belediye başkanı hepsi AKP'li. AKP'nin Atatürk'le ve Türklerle sorunu var. Hadi hep beraber ayağa kalkalım ve bunlara dersini verelim. Cumhuriyet Bayramları'mızı yine bayram gibi kutlayalım." diyor.
Ülke geriye gitmiyor, aksine ilerliyor ama, CHP yerinde saydığı için geride kalıyor.
Farkında değil.
Bu milletin Atatürk ile değil, "Müslüman gibi düşün, Hrıstiyan gibi yaşa" diyen CHP ile sorunu var.
Bunun da farkında değil.
"Bu ülkede polis, asker, savcı, hakim, vali, kaymakam ve belediye başkanı AKP'li" diyerek, kendisi de herkesin AK Parti'ye oy verdiğini itiraf ediyor.
Bunun bile farkında değil.
"Hadi hep birlikte ayağa kalkalım" derken senelerdir yerle yeksan olduğunu bizzat diliyle ikrar ettiğinin hiç farkında değil.
Cumhuriyet Bayramı'nı nasıl kutladıklarını da hep beraber gördük. Önce Onuncu Yıl Marşı. Hemen akabinde "Türkiye laiktir laik kalacak" sloganları. Sonrasında, "Heryer Taksim heryer direniş" naraları. Hiç eksik olmayan, "Atam sen kalk ben yatam" bağırtıları. Gece ise Fener alayı.
Görev sona erdi.
Diğer yanda ise adamlar "Londra ve Pekin'i Türkiye'ye raylarla nasıl bağlarız" planları yapıyor. Sonra da Tandoğan'a gidip toplanmayanlar suçlu oluyor. Yahu siz bir kere normal toplanın. Toplantının sonunda iki tane üst geçit açılışı yapsanız bile yeterli. Siz aça aça "vandalların otobüsleri ve dükkanları yakma olimpiyatları"nın meşalaseni yakıyorsunuz.
Milletin ne işi var orada?
Bu ilginç etkinliklere katılan birkaç gezici vandal da, "Marmaray istemem, tren istemem" diye hezeyanlar içinde bağırıp duruyor.
Allah'ın bir kulu da dönüp, "Oğlum Mert. Bu niye sana oldu dert. Tren sana değil, tünele girecek, tünele. Sen niye bağırıyorsun.." diye uyandırmıyor.
Tam da liderine bak, seçmenini gör durumu...
Kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren bir partinin genel başkanı olarak sesleniyormuş da... Kadınların bedeni üzerinden siyaset yapanlara ders vermek çağdaş kadınların boynunun borcuymuş da...
Bahsettiğiniz çağdaşlık, doğurduğu bebeğini evde ölüme terkedip tatile giden öğretmenin çağdaşlığıysa vay halimize...
Siz önce başörtülülerin başını ikna odalarında açmanın. Yıllar yılı Meclis'e, okullara, kamu kurum ve kuruluşlarına sokmamanın. Başörtüsü yasağı geri gelsin diye Anayasa Mahkemesi'ne koşmanın. Bugün Meclis'e başörtülü gelmek isteyenlere engel olmaya çalışmanın hesabını verin bu millete.
O hesabı vermezseniz, halkın yarısının "Ben senin yöneteceğin kalitesizlikte biri değilim" cevabı kulaklarınızdan eksik olmaz, bilesiniz sayın muhalefetbaşı!
Süleyman ÖZIŞIK