Kimler geldi geçti, bu şehrin tozlu, hasret bulaşmış sokaklarından.
Kimlerin kulağını tırmalarcasına yaktı, sevda şarkıları.
Kimler bekledi, pencere kenarlarında gelmeyecek, asla dönmeyecek kara sevdasını.
Kim bilir, kim bilebilir.
Kaç ayrılık gemisi uğradı limanına, bu şehrin.
Sorsan, her gönülde beklenen, bir vuslat gemisi saklı, sancağında umutlar takılı.
Gelmez denir giden sevdalar, oysa biter mi ki sevenin gönlünde umutlar.
Şarkılar söyler, şiirler, ağıtlara karışır.
Hayaller, hep bilinmezlerde saklanır.
Bitmez işte, bir gülüşü anımsatır, her şey yeniden başlar, yeniden, kalp bir heyecanla kalkar.
Bitmez, gitmez işte, sancakta hep asılı durur, bayraklar.
Yıllar geçer, birikir, kir pas içende kalan umutlar, gerçek sevdaysa, söyleyin dostlar, bunu sizden başka, kim yıkar.
Gitmişse, kırıktır hep bir kanat, yarısını alıp gitmişse gönlünüzün, söyleyin, ondan başka kim tamamlar.
Yarım kaldı melodimin son güftesi, şiirim, hep son mısralarda takıldı kaldı.
Ne son vermeyi becerdim, nede yeni şiirler yazabildim.
Kim bilir, kimler hep sonlarda takıldı, bir ben değildim elbet.
Bir ben değilim, limanda nöbete duran, her gönül kırık, biraz yıkık, caddelerde, herkesin yaşattığı anılar, gönüllerde yaşayan, ümitsiz umutlar.
Ne dense, faydası yoktur bu durumda, bilmez ki, geçer buda diyenler, bilmez ki, sevdanın o esrarengiz tılsımını, bilmez ki, nasıl bir sevda da takılı kaldığını.
İşte, ben değilim bir tek, geçer diyemiyorum bir başkasına, geçmez biliyorum.
Bir yangın var içimde, söndüremiyorum.
Ne başka sevdalara yelken açabiliyorum, nede kara yazgımdan vazgeçiyorum...
Kim bilir, kimler kurdu benden başka bu cümleleri, kimler, yollanmamış mektupları arasında sakladı, hasret kokan, sevda sözlerini, bir bakışın, bir gülüşün, tatlı, birazda acı anısıyla kim bilir, kimler yeniden başladı hayata...
Giden sevgililer, ardında bıraktıklarını anımsa, limanda nöbete durmuş, yarısı sizde kalmış, nice gönüller var, sancağında sakladığı umutlar, ya geri verin, ya da geri gelin!
(alıntı)