Ksanthos antik kenti, Antalya ili, Kaş ilçesi Kınık köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Ksanthos kutsal alanı ise Muğla ili Fethiye ilçesi, Kumluova beldesi sınırları içerisindedir. Ksanthos-Letoon 1988 yılında Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Antik kent ilk kez İngiliz Charles Fellow tarafından 1838 yılında ziyaret edilmiştir. 1842 yılında, buradaki pek çok önemli eser Londra’daki British Museum’a götürülmüştür. Antik Dönem’de aynı ismi taşıyan Ksanthos Nehri (Eşen Çayı) doğusundaki yüksek bir kayalık üzerine kurulmuştur. Günümüzdeki Akdeniz bölgesinin sınırlarıyla benzerlik taşıyan Antik Dönem Likya bölgesinin en önemli ve en büyük kenti olma özelliğini taşımaktadır. Yapılan araştırmalar yerleşim tarihinin MÖ 8. yüzyıla kadar geri gittiğini ortaya koymuştur.
Ksanthos kenti ile ilgili ilk yazılı belge MÖ 546’da Perslere karşı verilen mücadelede geçmektedir. Tarihçi Herodot’a göre Ksanthoslu erkekler Perslilere teslim olmamak için önce kadınları ve çocuklarını öldürmüşler, daha sonra ise ölene kadar savaşmışlardır.
Bu olaydan sonra, kent dışında bulunan 80 aile kente geri dönmüşler ve Ksanthos’u yeniden inşa etmeye başlamışlar. MÖ 5. yüzyılda dönemin en güçlü kentlerinden Atina ile ilişkiler yeniden kurulmuşsa da, bu çok fazla sürmemiştir. MÖ 4. yüzyılda, kent Mısır kökenli Ptolemaiosların yönetimine geçmiştir. Bu dönemde kentte her anlamda önemli gelişmeler gerçekleştirilmiştir. MÖ 2. yüzyılda Ksanthos kentinin başkent olduğu Likya Birliği kurulmuştur. MÖ 42’de kent Romalıların hükümranlığı altına girmiş ve kentin Likya akropolü olarak bilinen bölümü büyük oranda bu dönemde tahrip edilmiştir. Roma Dönemi’nde Ksanthos, büyük çatışmalara sahne olmuştur.
Roma İmparatorluğu’ndaki iç çatışmalar olduğu gibi kente yansımış, Romalı İmparatoru Caesar’ın katilleriyle onun öcünü almak isteyen üvey oğlu arasındaki savaş nedeniyle Ksanthos, Caesar karşıtlarının işgaline uğramıştır. Tarihçi Prokopios, kentlilerin 500 yıl önceki Pers kuşatmasında olduğu gibi, yeniden toplu intihara kalkıştığını yazar. Kent bu dönemde çok zor günler geçirmişse de Ksanthoslular bu işgal dışında Roma Dönemi’nde zenginlik ve barış içinde yaşamışlardır.
MS 1 ve 2. yüzyıla ait görkemli yapılar buna işaret etmektedir. Kent, Lykia’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi tümüyle Roma’nın kontrolü altına girmiş ve MS 1. yüzyılın sonunda ‘Lykia halkının metropolisi’ ünvanına hak kazanıp ayrıcalıklı bir kent konumuna yükselmiştir. Büyük bir deprem 145 yılında kenti büyük oranda tahrip etmiştir. Lykialı zengin Opramoas tiyatronun onarımı konusundaki tüm masrafları karşılasa da kent bu tahribat sonrasında hiçbir zaman eski önemine kavuşamamış, hemen yakınlardaki Myra ve çok büyük bir limana sahip olan Patara kenti ön plana çıkmaya başlamıştır.
Ksanthos, Erken Bizans Dönemi’nde (5. ve 6. yüzyıllar) Hristiyanlaşır ve Lykia’nın birçok kenti gibi bir piskoposluk merkezi olur. Bu dönemde kent zenginliğini korumuştur. 5. yüzyıl boyunca görkemli kiliseler ve gösterişli malikaneler inşa edilmiştir. 542 yılındaki veba salgınına rağmen, 6. yüzyıla kadar uzayan bu zengin dönem, oldukça trajik bir şekilde sona erer. Rodos’u işgal eden Sasaniler (Persler), aynı zamanda Lykia bölgesine de askeri bir saldırı düzenlerler. Sasaniler 655 yılında Phoeniks kenti açıklarında büyük bir deniz zaferi kazanarak bölgeyi kalıcı bir şekilde kontrolleri altına alırlar. Ksanthoslular, bir yandan arka arkaya meydana gelen depremler öte yandan Arap saldırıları sonrasında oldukça zor bir dönem yaşarlar. Bu nedenle de Roma Dönemi’nden beri uzun süre kullanılma ihtiyacı olmayan kent surlarını yeniden onararak kendilerini saldırılardan korumaya çalışırlar.
Ksanthos 7. yüzyılın sonlarından itibaren, birkaç yüzyıl sürecek bir dönem boyunca terkedilir. Bu uzun aradan sonra 11. yüzyılda kente yeniden yerleşilmeye başlanmış, bazı kiliseler yeniden onarılmışsa da bu dönem çok kısa sürmüştür. 1071 yılında Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusunun yenilmesi ve onun ardından, özellikle 1176 yılında Bizanslı komutan Myriokefalon’nun ağır bir yenilgi almasından sonra Türklerin Anadolu’ya gerçek anlamda yayılmaları ve yerleşmeleri süreci başlamış, içlerinden bazılarının Kınık boyuna mensup olduğu bazı Türkmen boyları bölgeye yerleşmişler ve Ksanthos kentinin hemen altına kurdukları kasabaya Kınık ismini vermişlerdir. Bu dönemde özellikle Bizans Dönemi kalıntılarında hafif de olsa bazı Türk yerleşim izlerine rastlanmaktadır. Ancak 13. yüzyılda meydana gelen büyük bir yangın, kentin uzun süreli olarak terkedilmesine neden olmuştur.
Ksanthos kentinin son iskanı 18. yüzyılda Rodos adasında isyan çıkartan Rumların, padişah emriyle buraya sürülmesiyle başlayacaktır. Bu dönem yerleşmesine ait kalıntılar az da olsa tespit edilmiştir. Bu dönemde Antik Dönem kalıntılarına ait taşlar ev yapımlarında yeniden kullanılmışlardır. İngiliz gezgin Ch. Fellows 1838 yılında buraya geldiğinde antik Ksanthos kalıntıları arasında yaşayan az sayıdaki Rum köylüyle karşılaştığını anılarında yazmaktadır. Bu grubun da Ksanthos’u terk etmeleri sonrasında günümüzdeki Kınık kasabası, kalıntıların hemen altına kurulmuştur.
Ksanthos kenti ile ilgili ilk yazılı belge MÖ 546’da Perslere karşı verilen mücadelede geçmektedir. Tarihçi Herodot’a göre Ksanthoslu erkekler Perslilere teslim olmamak için önce kadınları ve çocuklarını öldürmüşler, daha sonra ise ölene kadar savaşmışlardır.
Bu olaydan sonra, kent dışında bulunan 80 aile kente geri dönmüşler ve Ksanthos’u yeniden inşa etmeye başlamışlar. MÖ 5. yüzyılda dönemin en güçlü kentlerinden Atina ile ilişkiler yeniden kurulmuşsa da, bu çok fazla sürmemiştir. MÖ 4. yüzyılda, kent Mısır kökenli Ptolemaiosların yönetimine geçmiştir. Bu dönemde kentte her anlamda önemli gelişmeler gerçekleştirilmiştir. MÖ 2. yüzyılda Ksanthos kentinin başkent olduğu Likya Birliği kurulmuştur. MÖ 42’de kent Romalıların hükümranlığı altına girmiş ve kentin Likya akropolü olarak bilinen bölümü büyük oranda bu dönemde tahrip edilmiştir. Roma Dönemi’nde Ksanthos, büyük çatışmalara sahne olmuştur.
Roma İmparatorluğu’ndaki iç çatışmalar olduğu gibi kente yansımış, Romalı İmparatoru Caesar’ın katilleriyle onun öcünü almak isteyen üvey oğlu arasındaki savaş nedeniyle Ksanthos, Caesar karşıtlarının işgaline uğramıştır. Tarihçi Prokopios, kentlilerin 500 yıl önceki Pers kuşatmasında olduğu gibi, yeniden toplu intihara kalkıştığını yazar. Kent bu dönemde çok zor günler geçirmişse de Ksanthoslular bu işgal dışında Roma Dönemi’nde zenginlik ve barış içinde yaşamışlardır.
MS 1 ve 2. yüzyıla ait görkemli yapılar buna işaret etmektedir. Kent, Lykia’nın diğer bölgelerinde olduğu gibi tümüyle Roma’nın kontrolü altına girmiş ve MS 1. yüzyılın sonunda ‘Lykia halkının metropolisi’ ünvanına hak kazanıp ayrıcalıklı bir kent konumuna yükselmiştir. Büyük bir deprem 145 yılında kenti büyük oranda tahrip etmiştir. Lykialı zengin Opramoas tiyatronun onarımı konusundaki tüm masrafları karşılasa da kent bu tahribat sonrasında hiçbir zaman eski önemine kavuşamamış, hemen yakınlardaki Myra ve çok büyük bir limana sahip olan Patara kenti ön plana çıkmaya başlamıştır.
Ksanthos, Erken Bizans Dönemi’nde (5. ve 6. yüzyıllar) Hristiyanlaşır ve Lykia’nın birçok kenti gibi bir piskoposluk merkezi olur. Bu dönemde kent zenginliğini korumuştur. 5. yüzyıl boyunca görkemli kiliseler ve gösterişli malikaneler inşa edilmiştir. 542 yılındaki veba salgınına rağmen, 6. yüzyıla kadar uzayan bu zengin dönem, oldukça trajik bir şekilde sona erer. Rodos’u işgal eden Sasaniler (Persler), aynı zamanda Lykia bölgesine de askeri bir saldırı düzenlerler. Sasaniler 655 yılında Phoeniks kenti açıklarında büyük bir deniz zaferi kazanarak bölgeyi kalıcı bir şekilde kontrolleri altına alırlar. Ksanthoslular, bir yandan arka arkaya meydana gelen depremler öte yandan Arap saldırıları sonrasında oldukça zor bir dönem yaşarlar. Bu nedenle de Roma Dönemi’nden beri uzun süre kullanılma ihtiyacı olmayan kent surlarını yeniden onararak kendilerini saldırılardan korumaya çalışırlar.
Ksanthos 7. yüzyılın sonlarından itibaren, birkaç yüzyıl sürecek bir dönem boyunca terkedilir. Bu uzun aradan sonra 11. yüzyılda kente yeniden yerleşilmeye başlanmış, bazı kiliseler yeniden onarılmışsa da bu dönem çok kısa sürmüştür. 1071 yılında Malazgirt Savaşı’nda Bizans ordusunun yenilmesi ve onun ardından, özellikle 1176 yılında Bizanslı komutan Myriokefalon’nun ağır bir yenilgi almasından sonra Türklerin Anadolu’ya gerçek anlamda yayılmaları ve yerleşmeleri süreci başlamış, içlerinden bazılarının Kınık boyuna mensup olduğu bazı Türkmen boyları bölgeye yerleşmişler ve Ksanthos kentinin hemen altına kurdukları kasabaya Kınık ismini vermişlerdir. Bu dönemde özellikle Bizans Dönemi kalıntılarında hafif de olsa bazı Türk yerleşim izlerine rastlanmaktadır. Ancak 13. yüzyılda meydana gelen büyük bir yangın, kentin uzun süreli olarak terkedilmesine neden olmuştur.
Ksanthos kentinin son iskanı 18. yüzyılda Rodos adasında isyan çıkartan Rumların, padişah emriyle buraya sürülmesiyle başlayacaktır. Bu dönem yerleşmesine ait kalıntılar az da olsa tespit edilmiştir. Bu dönemde Antik Dönem kalıntılarına ait taşlar ev yapımlarında yeniden kullanılmışlardır. İngiliz gezgin Ch. Fellows 1838 yılında buraya geldiğinde antik Ksanthos kalıntıları arasında yaşayan az sayıdaki Rum köylüyle karşılaştığını anılarında yazmaktadır. Bu grubun da Ksanthos’u terk etmeleri sonrasında günümüzdeki Kınık kasabası, kalıntıların hemen altına kurulmuştur.