Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Evet, Risale-i Nur’da öyle bir kuvvet vardır ki, Avrupa’nın en muannid feylesoflarını dahi teslime mecbur eder. Her ruhun bir ihtiyac-ı hakikisi olan hakiki iman nurunu arayan Hristiyan muvahhidler, elbette Risale-i Nur’u görseler (Hazret-i İsa aleyhisselâmın vesâyâsı nev’inden) kabul edip sarılacaklardır...
Dereli, mutâf
Hafız Ahmed
***
(Kuleönü’nden Sarıbıçak Mustafa’nın kardeşi Ali’nin fıkrasıdır. Bulunduğumuz asrın yaralılarından, manevî doktora muhtaç bir gencin fıkrasıdır.)
Aziz, şefkatli, muhterem Üstadım;
Bulunduğumuz asır, manevî seferberlik (harb) zamanı olduğundan, vücudumdaki yaralara baktıkça, yaralar gitgide daha fazlalaşmakta iken bir gün işittim ki, “Sağdan sola geçiniz.” diye ilân ediyorlar. Ve otuz iki harfin bir kaç adedini gaib edip ilân edince öyle bir yara daha açıldı ki, evvelki yaraları unutturdu. Nasıl ki nass-ı Kur’an’da,
1
Ashab-ı Kehf efendilerimiz (beş veya sekiz delikanlı) -asrımızdaki tahammül edilmeyen fenalık gibi- o asırda fenalıktan, fitneden kaçarak mağaraya iltica ettiler. Sebebi ise; din-i hak üzre bulunan ehl-i imanı, zamanlarının padişahı olan Dakyanus, putperestliğe davet edip, kabul edenleri putlara kurban kestirip, kabul etmeyenleri katliam ettiği sırada, Ashab-ı Kehf efendilerimiz mağaraya çekildiler.
Ben de, asrımıza ve yaralarımıza baktıkça, bütün gün ruhum çırpınmakta iken, “Acaba bu karmakarışık zamanda, benim gibi böyle manevî yaralı gençler, o mahkeme-i kübrada, Cenab-ı Vacibü’l-Vücud ve Tekaddes
1- O gençler mağaraya sığındıklarında şöyle dediler:“Ey Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver ve bizi bu durumdan kurtarmak için bir kurtuluş yolu hazırla. (Kehf Suresi: 10)
Dereli, mutâf
Hafız Ahmed
***
(Kuleönü’nden Sarıbıçak Mustafa’nın kardeşi Ali’nin fıkrasıdır. Bulunduğumuz asrın yaralılarından, manevî doktora muhtaç bir gencin fıkrasıdır.)
Aziz, şefkatli, muhterem Üstadım;
Bulunduğumuz asır, manevî seferberlik (harb) zamanı olduğundan, vücudumdaki yaralara baktıkça, yaralar gitgide daha fazlalaşmakta iken bir gün işittim ki, “Sağdan sola geçiniz.” diye ilân ediyorlar. Ve otuz iki harfin bir kaç adedini gaib edip ilân edince öyle bir yara daha açıldı ki, evvelki yaraları unutturdu. Nasıl ki nass-ı Kur’an’da,
1
Ashab-ı Kehf efendilerimiz (beş veya sekiz delikanlı) -asrımızdaki tahammül edilmeyen fenalık gibi- o asırda fenalıktan, fitneden kaçarak mağaraya iltica ettiler. Sebebi ise; din-i hak üzre bulunan ehl-i imanı, zamanlarının padişahı olan Dakyanus, putperestliğe davet edip, kabul edenleri putlara kurban kestirip, kabul etmeyenleri katliam ettiği sırada, Ashab-ı Kehf efendilerimiz mağaraya çekildiler.
Ben de, asrımıza ve yaralarımıza baktıkça, bütün gün ruhum çırpınmakta iken, “Acaba bu karmakarışık zamanda, benim gibi böyle manevî yaralı gençler, o mahkeme-i kübrada, Cenab-ı Vacibü’l-Vücud ve Tekaddes
1- O gençler mağaraya sığındıklarında şöyle dediler:“Ey Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver ve bizi bu durumdan kurtarmak için bir kurtuluş yolu hazırla. (Kehf Suresi: 10)