Kur'ân-ı Kerim Ana Konular

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
kurani-kerim_2f64352759ea252f.jpg

1. İNANÇ HÜKÜMLERİ

Başta Allah’a iman olmak üzere, meleklere, kitaplara, ahiret gününe, kaza ve kadere, âhirete ait önemli konular inançla ilgili çeşitli meseleler Kur’an’ın kapsadığı konuların başında gelir. İnanç hükümleri daha çok Mekke döneminde gelmiş, insanların önce yanlış kanaat, inanç ve hurafelerden arındırılması amaçlanmıştır.

2. İBADETLER

Kur’an’da müslümanların yapmakla yükümlü bulunduğu namaz, oruç, hac, zekat gibi ibadetler özlü şekilde yer almış uygulama, şekil ve ayrıntı sünnete bırakılmıştır. Hadislerde şöyle buyurulur: “Ben namazı nasıl kılıyorsam, siz de öyle kılın”

“Hac ile ilgili ibadetlerinizi benden alınız.”


Diğer yandan ibadet veya muamelelerdeki eksikliği veya yanlışlığı gidermek için öngörülen; zıhâr, yemin, ve bir mü’mini yanlışlıkla öldürme kefâretleri de ibadet niteliğindedir.

3. MUAMELELER

Kur’an toplum fertlerinin birbiriyle veya fertlerin devletle olan ilişkilerini düzenleyen birtakım hükümler de getirmiştir. Alış-veriş, kiralama, trampa, rehin, kefâlet, ortaklık, borçlanma ve taahhütte bulunma, emânet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, evlenme ve boşanma gibi gerçek veya tüzel kişiler arasında yapılan muameleler bunlar arasında sayılabilir.

4. UKUBAT

Ferdin işleyeceği suçlar ve bunlara verilecek cezalar bu gruba girer. Ceza hükümleri; mal, can, ırz, nesep ve aklı korumayı amaç edinir. Âyet veya hadisle belirlenen cezaya “had” denir. Hırsızlık, yol kesme, zina, zina iftirası, içki kullanma cezaları gibi. İslâm Devleti’nin toplumun yararı ve kamu düzeninin sağlanması için koyacağı cezalara ise “ta’zîr” adı verilir. Uyarma, dayak, sürgün ve hapis cezası gibi.

5. KAZA HÜKÜMLERİ

Davaların görülmesinde; şahitlik, yemin, hüküm gibi insanlar arasında adaleti gerçekleştirmek için gerekli icraatı düzenlemeyi amaç edinir.

6. İDARE EDENLERLE İDARE EDİLENLER ARASINDAKİ İLİŞKİ

Bu hükümler; adalet, şûrâ, maslahat, yardımlaşma ve koruma gibi esaslara dayanır. Adalet, bir devlet yönetiminin en başta gözetmesi gereken bir prensiptir. Kur’an-ı Kerîm’de adaleti emreden âyetler vardır:

“Şüphesiz ki, Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.” “Şüphe yok ki, Allah adaleti, iyilik yapmayı ve akrabaya yardım etmeyi emreder.”

Şûrâ prensibi de, devlet yönetiminde en güzel yöntemleri belirlemede yardımcı olur. Keyfî yönetim isteklerini engeller. Âyetlerde şöyle buyurulur:

“Onların işleri, aralarında şûrâ (danışma) iledir.” “İş konusunda onlarla istişare et. Bir kere karar verince de, artık Allah’a güvenip dayan.”

Yukarıdaki ilk âyet, metinden anlaşılan anlamıyla İslâm idaresinin, müslümanlar arasında şûrâ esasına dayandığını ifade etmektedir. Diğer yandan işaret yoluyla da; müslüman toplumun, İslâm devlet başkanını kontrol edecek ve devlet işlerini düzenlemede ona yardımcı olacak bir topluluğu seçip iş başına getirmesi gereğini de kapsamaktadır.

7. DEVLETLER HUKUKU

Kur’an-ı Kerim, gayrimüslim ülkelerle olan ilişkileri de düzenleyici esaslar getirmiştir. Âyetlerde devletler arası anlaşma yapılırsa, buna uyulması istenir. İslâm Devleti karşısında, gayrimüslimler üç statüde bulunabilir: a) Zımmî ve muâhedler (antlaşmalılar), b)Müste’menler (vizeli pasaportlular), c) Muharip veya harbîler. Bu sonuncu grubun, İslâm ülkesi ile sürekli savaş halinde bulunması gerekmez. Bunların da her an müslüman olarak İslâm toplumuna katılması veya birinci ya da ikinci grup içinde yer alması mümkündür.

İktisat ve maliye hukuku: zekat, öşür, fey’ ve ganimet, vasiyet, miras, nafaka, kefillik, rehin, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ve bunların paylaşımı gibi mâlî yönü bulunan konular Kur’an’da genel ilkeler halinde yer almıştır. Bunların da uygulama şekil ve şartlarını sünnet belirlemiştir.

8. AİLE HÜKÜMLERİ

Mü’minin imanının güçlenmesine, ihlâs, takva ve fazilet sahibi olmasına, beşerî münasebetlerinde en güzel davranışları kazanmasına yönelik hükümler, ibretli peygamber kıssaları, özendirme veya sakındırma anlamı taşıyan âyetler bu gruba girer.

9. ÖĞÜT VE TAVSİYELER

Mü’minlerin emir ve yasaklar konusunda duyarlı olmalarını, dünyayı ahirete tercih etmemelerini, ahirette hesaba çekileceğin unutulmamasını hatırlatan hükümler de Kur’an’da yer alır.

10. SÖZ VERME -KORKUTMA

Güzel amel işleyenlerin cennete, yasaklara uymayanların ise cehenneme gideceğini bildiren pek çok âyet vardır.

11. BİLİMSEL GERÇEKLER

Kur’ân bir çok pozitif bilim konularına da yer vermiştir. Kur’an’da hayatın esasının su oluşu ve Allah’ın her şeyi çift yarattığı bildirilmiştir. Çift yaratılma insan, hayvan ve bazı bitkiler için biliniyordu. Bugünkü bilim, bütün bitkilerin erkekli dişili olduğunu, hepsinde erkeklik dişilik hücrelerinin bulunduğunu ispat etmiştir. Kur’an’da buna şöyle yer verilir:

“Allah meyvelerin hepsinden yine kendilerinin içinde ikişer ikişer yaratmıştır.” Başka bir ayette; “Her şeyden çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.” “Yerin bitirmekte olduğu şeylerden, insanların kendilerinden ve daha bilemeyecekleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah, eksikliklerden uzaktır.”

Bu son âyetlerde çift yaratılmanın cansız varlıklara da teşmil edildiği görülür. Mıknatısta artı ve eksi kutuplar, atomun yapısında, birisi artı diğeri eksi iki gücün bulunması bu çifte kişiliği düşündürmektedir.

Yine çift yaratılmanın başka bir görüntüsü, bitkiler arasında aşılayıcı rüzgârlardır. Pozitif bilimlerin yakın bir zamanda farkettiği bu gerçek Kur’an’ın, “Biz aşılayıcı rüzgarlar gönderdik.” âyeti ile ifade edilmiştir.

Dünyanın ve diğer gezegenlerin güneşten kopmuş olması, bilimin ortaya koyduğu teorilerdendir. Kur’an bunu şöyle haber vermektedir:

“Göklerle yer bitişik bir halde iken biz onları birbirinden ayırdık”

Yâsin sûresinde güneşin hareketinden söz edilmektedir:

“Güneş de kendisi için belirlenmiş yer ve zamana doğru akıp gitmektedir.” Bu hareket, kendi ekseni çevresinde olabileceği gibi, kendisi için belirlenen bir durma yeri veya zamanına doğru sistemiyle birlikte, uzayda yapmakta olduğu hareketi de kapsamaktadır. Çünkü âyetteki “müstekarr” sözcüğü bütün bu anlamları içine almaktadır.

Yine rüzgârın Süleyman (a.s)’ın emrine verilerek, bir günde bir aylık yolu katedebilmesi, rüzgâr enerjisine dikkat çektiği gibi, Yemen’de bulunan Belkıs’ın tahtının göz açıp kapayıncaya kadar Kudüs’e nakledilmesi, günümüzdeki “ışınlama” yoluyla maddeyi nakletme çalışmalarına ışık tutabilecek güçtedir. Hadîd (demir) sûresinde, demirin şiddet, güç ve insanlara yarar gibi üç niteliğinin bildirilmesi, savaş âleti olarak sert çeliğe, sanayi ve yapıların güçlendirici temel maddesine ve insan kanındaki demirin önemine işaret ettiğini söylemek mümkündür.

12. KISSALAR

Kur’an-ı Kerîm önceki ümmetlerle, peygamberlerin haberlerinden de uzunca söz eder. Ancak bu bilgiler bir tarih kitabı gibi değil, hikmetli ve ibretli olaylar olarak verilir ve ibret alınması istenir. Kur’an, Âd, Semûd kavimlerine; Lut, Nuh ve İbrahim peygamberlerle kavimlerine ait haberler vermektedir. Yine Musa (a.s) ile Firavun’un kıssaları, Hz. Meryem’in, Hz. İsa ve Yahya peygamberlerin biyografileri anlatılmaktadır. Hiçbir hocadan eğitim görmemiş olan ümmî bir peygambere indirilen bir kitapta, tarihi bilgilerin gerçeğine uygun olarak bildirilmesi, onun Allah katından gelişinin delilidir.

Kur’an’da sözü edilen bu kavimlerin ve olayların arkeolojik ve antropolojik açıdan incelenmesi pek çok gerçeğin su yüzüne çıkmasını sağlayacağında şüphe yoktur.

13. DUALAR

İnsan dünya hayatında sürekli olarak Allah’ın yardım ve bağışlamasına muhtaç olduğu için, Kur’an-ı Kerîm’de bir çok dua örnekleri yer almıştır.

14. GELECEKTEN HABER VERİLMESİ

Kur’an Mekke’nin fethini, İslâm’ın gelişip dünya dini haline geleceğini ve diğer dinlere üstün olacağını haber vermiş ve bunlar gerçekleşmiştir. Şu olay daha açık bir örnek teşkil eder:

614 miladi yılında yapılan bir savaşta, Hıristiyan olan Bizanslılar’ın Mecûsî olan İranlılar’a yenilmeleri üzerine, müslümanlar, ehl-i kitabın yenilmesine üzülmüş, Mekke müşrikleri ise bu sonuca sevinerek; “İranlılar’ın Rumlar’ı yenmesi gibi, biz de sizi yeneceğiz” demişlerdi. Bunun üzerine şu âyet inmiştir:

“Rumlar yenildiler. Yakın bir yerde. Halbuki onlar bu yenilmelerinin ardından birkaç yıl içerisinde (üç ila dokuz yıl arasında) üstün geleceklerdir.” Gerçekten, 622 miladi yılında yapılan bir savaşta, Rumlar İranlılar’ı yenmiştir.
 
Son düzenleme:
Üst Alt