Kur'ân-ı Kerimde Nuh Kavmi

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
KUR'AN'DA NUH KAVMİ

Muhakkak Biz, Nuh'u, kavmine gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim, Allah'a köle olun, sizin için O'ndan başka ilah yoktur. Doğrusu ben, sizin için, büyük bir günün azabından korkarım." (Nuh'un) kavminin önde gelenleri dedi ki:
"Gerçekten biz, seni, apaçık sapkınlık içinde görüyoruz."

(Nuh) dedi ki:
"Ey kavmim, bende bir sapkınlık yoktur; ancak ben, alemlerin Rabb'inden bir elçiyim. Size, Rabb'imin risaletini tebliğ ediyor, öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi, ben Allah'tan biliyorum. Sakınırsınız ve umulur ki rahmet olursunuz diye, sizi uyarmak için, içinizden bir adama, Rabb'inizden bir zikir(hatırlatma) gelmesine mi şaşırdınız?"

(Nuh'u) yalanladılar. Arkasından biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık ve ayetlerimizi yalanlayanları (suda) boğduk. Muhakkak onlar, kör olan bir kavimdi.
[ARAF(7)/59-64]​
Onlara, Nuh'un haberini anlat.
O zaman kavmine demişti ki:
"Ey kavmim, benim makamım ve Allah'ın ayetleriyle hatırlatmalarım, eğer size ağır geliyorsa ben, Allah'a tevekkül ettim. Siz de işlerinizi ve ortaklarınızı toplayın. Sonra 'işleriniz', sizi kederlendirmesin! Bana karşı da, hükmünüzü verin, süre de tanımayın! Şayet yüz çevirirseniz, (bilin ki) ben sizden bir ücret istemedim. Benim ücretim Allah'tandır. Ve ben teslim olanlardan olmakla emrolundum."

Arkasından onu yalanladılar. Biz de onu ve onunla beraber olanları, gemiyle kurtardık ve onları halifeler(önderler) kıldık. Ve ayetlerimizi yalanlayanları (suda) boğduk. Uyarılanların akıbetinin(sonunun) ne olduğuna bir bak!
[YUNUS(10)/ 71-73]​
Muhakkak Biz Nuh'u, kavmine gönderdik.
(Onlara dedi ki:)
"Muhakkak ben, sizin için apaçık bir uyarıcıyım. Köle olmayın ancak Allah'a köle olun! Ben sizin için elim(acı) bir günün azabından korkarım."
Kavminden, ileri gelen kafirler(Hakkı örtenler):
"Biz seni, bizim gibi bir beşerden başkası görmüyoruz. (Yine) görüyoruz ki, sana basit görüşlü, aşağı olan kimselerimizden başkası tabi olmuyor. Sizin bize karşı, bir faziletinizi(üstünlüğünüzü) de görmüyoruz. Bilakis biz, sizi, yalancılar görüyoruz" dediler.

Dedi ki (Nuh):
"Ey kavmim, görmüyor musunuz, şayet ben Rabb'imden bir delil(belge) üzere isem ve bana O'nun indinden bir rahmet verilmişse ve de ona(rahmete) karşı, sizi de bir körlük kaplamışsa da mı, biz sizi buna (iman etmeye) zorlayacağız? Ey kavmim, ben sizden buna (imana) karşılık bir mal istemiyorum. Benim ücretim, yalnızca Allah'a aittir. Ben iman edenleri de kovacak değilim. Muhakkak onlar, Rab'lerine kavuşacaklardır. Ancak ben sizi, cahil bir kavim olarak görüyorum. Ey kavmim, şayet ben onları (iman edenleri) kovarsam, Allah'tan bana (gelecek azaba karşı), kim yardım edecek? (Hiç) düşünmez misiniz? Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum ve gaybı da bilmiyorum. Ne de, melek olduğumu söylüyorum. Gözlerinizin hakir gördüğü kimselere de, Allah kesin olarak bir hayır vermez demiyorum. Onların nefislerinde olanı, Allah en iyi bilendir. (Hakka tabi olmazsam), muhakkak o zaman, zalimlerden olurum."

Dediler ki:
"Ey Nuh, bizimle cedelleştin(çekişip-durdun), bu cedelleşmede ileri de gittin. Şayet doğru söylüyorsan, bize vadettiğini getir (görelim)."

(Nuh) dedi ki:
"Şayet dilerse, onu size Allah getirir ve siz, (Allah'ı) aciz bırakacak değilsiniz. Eğer Allah, sizi azdırmayı dilemişse, ben size nasihat (öğüt) vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. (Allah), sizin Rabbinizdir ve O'na döndürüleceksiniz."

Yoksa Onlar:
"Bunu kendisi uydurdu" mu diyorlar?

De ki:
"Eğer onu ben uydurduysam, benim cürümüm(suçum) bana aittir ve ben, sizlerin suçlarınızdan beriyim(uzağım)."

Nuh'a vahyedildi ki:
"Muhakkak iman edenlerin dışında, elbette kimse iman etmeyecek. Onların yapmakta olduklarından dolayı üzülme. Bizim gözetimimizde ve vahyimizle gemiyi yap. Zalimler (müşrikler) konusunda Bana hitap etme (seslenme). Muhakkak onlar, (suda) boğulacaklardır."

(Nuh) gemiyi yaparken, kavminin ileri gelenleri, kendisine her uğradığında, ônunla alay ediyorlardı.
(Nuh):
"Eğer bizimle alay ederseniz, biz de sizlerle, alay ettiğiniz gibi, alay edeceğiz. Aşağılatıcı azabın kime geleceğini ve kalıcı azabın kimin olacağını, ileride bileceksiniz" dedi.

Sonunda, emrimiz geldiğinde ve tandır(fırın-mağma) feveran ettiği(kızıştığı) zaman,
dedik ki:
"Her birinden ikişer çift (hayvan) ile aleyhlerinde söz geçmiş olanlar dışında, aileni ve iman edenleri ona(gemiye) yükle."

Onunla birlikte, çok azından başkası iman etmemişti.
Dedi ki (Nuh):
"Ona binin. Onun yüzmesi de, demir atması(durması) da, Allah'ın adıyladır. Şüphesiz, benim Rabb'im bağışlayandır, esirgeyendir."

(Gemi), dağlar gibi dalga(lar) içinde onlar ile yüzerken, Nuh, uzaklaşmakta olan oğluna seslendi:
"Ey oğlum, bizimle birlikte bin ve kafirlerle birlikte olma."

(Oğlu) dedi ki:
"Ben bir dağa sığınacağım, o beni sudan korur."

Dedi ki (Nuh):
"Bugün Allah'ın emrinden, Allah'ın esirgediği kimseden başkasına koruma yoktur."

Ve ikisinin arasına dalga girdi, (böylece) o da boğulanlardan oldu.
Denildi ki:
"Ey Arz(Yer), suyunu yut ve ey Sema(Gök), sen de (suyunu) tut!"
Su çekildi, emir kaza edildi (yerine geldi). (Gemi de) Cudi (Dağı) üstüne oturdu. Ve zalimler kavmine de; 'uzak olsun' denildi.

Nuh, Rabb'ine seslendi. Dedi ki:
"Rabb'im, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve muhakkak Sen'in vaadin de haktır. Sen hakimlerin hakimisin."

Dedi ki (Allah):
"Ey Nuh, muhakkak o senin ailenden değildir. Şüphesiz o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse, hakkında bilgin olmayan şeyi, Ben'den isteme. Şüphesiz Ben, cahillerden olmayasın diye, sana öğüt veriyorum."

Dedi ki (Nuh):
"Rabb'im, bilgim olmayan şeyi, Sen'den istemekten, San'a sığınırım. Ve şayet beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum."

Denildi ki:
"Ey Nuh, sana ve seninle birlikte olan ümmetler üzerine, Biz'den selam ve bereketlerle (gemiden) in. (Sizden türeyecek diğer kafir) ümmetleri de yararlandıracağız. Sonra onlara, Biz'den elim(acı) bir azap dokunacaktır."

[HUD(11)/ 25-48]​
Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman, Biz onun çağrısına cevap verdik. Onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık. Ve ayetlerimizi yalanlayan kavme karşı 'ona yardım ettik'. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdi. Biz de onların tümünü (suda) boğduk.
[ENBİYA (21)/ 76-77]​
Muhakkak Biz Nuh'u, kavmine (elçi olarak) gönderdik.
(Nuh), kavmine dedi ki:
"Ey kavmim, Allah'a köle olun, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur, sakınmayacak mısınız?"

Arkasından (Nuh'un) kavminin Hakkı örten önderleri, dediler ki:
"Bu, sizin benzeriniz bir beşerden başkası değildir. Size karşı üstünlük elde etmek istiyor. Şayet Allah dileseydi, melekler indirirdi. Biz bunu, geçmiş atalarımızdan da işitmedik. Muhakkak (Nuh), kendisinde cinnet(delilik) bulunan bir adamdan başkası değildir, onu belli bir süre gözetleyin."

Dedi ki (Nuh):
"Rabb'im, beni yalanlamalarına karşılık, bana yardım et!"

Arkasından Biz ona:
"Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Ne zaman ki, Bizim emrimiz gelip de, tandır (fırın-mağma) kızışınca, ona (gemiye), her (tür hayvandan) ikişer çift ile, onlardan aleyhlerine söz geçmiş (azap hak olmuş) olanlar dışında, kalan aileni de (gemiye) bindir. Zalimler konusunda, Bana seslenme! Muhakkak onlar, (suda) boğulacaklardır. Ne zaman ki sen ve seninle beraber olanlar gemiye yerleşirsiniz, o zaman, bizi zalim kavimden kurtaran Allah'a hamd olsun" deyin diye vahyettik.

Ve deki:
"Rabb'im, beni mübarek bir menzil(yer)de, indir. Sen konuklayanların en hayırlısısın."

Şüphesiz bunda, ayetler vardır ve muhakkak Biz sınayanlarız. Sonra, onların ardından, başka bir nesil inşa ettik.
[MÜMİNUN(23)/23-31]​
Nuh Kavmi vakta ki elçileri yalanladı, onları (suda) boğduk. İnsanlar için onları, bir ayet (alamet) kıldık. Ve Biz, zalimlere elim(acıklı) bir azap hazırladık.
[FURKAN(25)/37]​
O zaman onlara, kardeşleri Nuh dedi ki:
"Sakınmıyor musunuz? Muhakkak ben sizin için, emin(güvenilir) bir elçiyim. Allah'tan korkun(sakının) ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum; benim ücretim ancak alemlerin Rabb'ine aittir. Allah'tan korkup (sakının) ve bana itaat edin."

Dediler ki:
"Sana, sıradan (aşağı olan) insanlar itaat ederken, iman eder miyiz?"

(Nuh) dedi ki:
"Onların ne yaptıkları konusunda, benim bilgim yoktur. Onların hesabı ancak Rabb'ime aittir, şayet şuurundaysanız. Ve ben, mü'min olanları kovacak değilim. Ben, yalnızca apaçık bir uyarıcıyım."

Dediler ki:
"Şayet vazgeçmezsen ey Nuh, elbette taşlananlardan olacaksınız."

(Nuh) Dedi ki:
"Rabb'im, şüphesiz kavmim beni yalanladı. Benimle onların arasını bir açışla aç, beni ve benimle birlikte olan mü'minleri kurtar."

(Arkasından) onu ve onunla birlikte olanları, (hayvanlarla) yüklü bir gemiyle kurtardık. Bundan sonra, (arkada) kalanları da (suda) boğduk. Muhakkak bunda bir ayet (alamet) vardır. Ancak onların çoğu, iman edenler olmadılar.
[ŞUARA(26)/106-121]​
Muhakkak Biz Nuh'u, kavmine gönderdik. İçlerinde elli yılı eksik olmak üzere, bin sene kaldı. Arkasından onlar zalimlerken, 'tufan' onları yakalayıverdi. (Böylece) Biz 'onu ve gemi halkını' kurtardık ve bunu, alemlere bir ayet(alamet) kıldık.
[ANKEBUT(29)/14-15]​
Şüphesiz Nuh, Bize seslenmişti de, ne güzel icabet etmiştik. Onu ve ailesini, büyük üzüntüden kurtarmıştık. Ve onun soyunu, (dünyada) kalıcı kıldık. Arkadan gelenlere, onu (ders olarak) bıraktık. Alemler içinde, Nuh'a selam olsun. Muhakkak Biz, muhsinlere böyle karşılık veririz. Şüphesiz o, Bizim mü'min kölelerimizdendi. Sonra diğerlerini (suda) boğduk. Muhakkak İbrahim de, onun (soyunun) bir kolundandır.
[SAFFAT(37)/75-83]​
Bundan önce, Nuh Kavmi'ni de (yıkıma uğrattık). Muhakkak onlar, fasık bir kavimdi.
[ZARİYAT (51)/46]​
Onlardan önce, Nuh Kavmi de yalanlamıştı.
Kölemizi (Nuh'u), yalanlayarak dediler ki:
"(O) mecnun(cinni)dir, engellenmiş ve baskı altına alınmıştır."

(Sonunda Nuh), Rabb'ini çağırdı :
"Muhakkak ben, mağlup (yenik) durumdayım, bana yardım et!" dedi.

Biz de, 'bardaktan boşanırcasına akan' bir su ile göğün kapılarını açtık. Yeri de 'coşkun kaynaklar' halinde fışkırttık. Arkasından su(lar), takdir edilmiş bir emir (iş) üzere birleşti. Ve (Nuh'u), levhalar(tahtalar) ve perçinler(çiviler) sahibi gemiyle taşıdık. İnkar edilen(örtülen) o kimseye(Nuh'a), bir mükafat olmak üzere; (gemi) gözlerimizin önünde akıp gitmekteydi. Şüphesiz Biz, bu (tufanı), bir ayet(alamet) olarak bıraktık, var mı düşünen (araştıran)?
[KAMER (54)/9-15]​
Muhakkak Biz, Nuh'u ve İbrahim'i gönderdik. Peygamberliği ve Kitabı onların soylarında kıldık. Onlardan hidayet üzere olanlar (vardır). Onlardan çoğu da fasıktır.
[HADİD (57)/26]​
Allah, Hakkı örtenlere, Nuh'un eşini ve Lut'un eşini örnek verdi. İkisi de, kölelerimizden salih olan bu iki kölemizin, nikahları altındaydı; (ancak) o ikisine ihanet ettiler. Bu iki kadına, (eşleri), Allah'tan (hiçbir) şeyle, yarar sağlayamadılar. Ve bu ikisine de, "ateşe girenlerle beraber ateşe girin" denildi.
[TAHRİM (66)/10]​
O zaman ki su taştı, Biz sizi akan bir gemide taşıdık.
Öyle ki onu sizin için bir hatırlatma, kulaklarda bir dinleme- belleme kılalım diye.
[HAKKA(69)/11-12]​
Şüphesiz Biz Nuh'u, kavmine, "onlara elim(acı) bir azap, gelmeden evvel uyarsın" diye gönderdik.
(Nuh) dedi ki:
"Ey kavmim, şüphesiz ben size (gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım. Allah'a köle olun! O'ndan sakının ve bana itaat edin! (Ki) suçlarınızı bağışlasın ve sizi belirli bir ecele (vakte) kadar ertelesin. Muhakkak Allah'ın eceli(vakti) geldiği zaman, o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!"

(Nuh) Dedi ki:
"Rabb'im muhakkak ben, kavmimi gece ve gündüz davet ettim. Ancak benim davetim (çağrım), onların firarından(kaçışından) başka bir şeyi artırmadı. Doğrusu ben, onları bağışlaman için her davet edişimde; onlar, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler ve ısrarla kibirlenerek, büyüklük tasladılar. Sonra onları, cehren(açıkça) davet ettim. (Yine) onlara aleni (açık) ve gizli bir şekilde (konuştum)."

Dedim ki:
"Rabb'inizden mağfiret isteyin; şüphesiz O, çok bağışlayandır. Üzerinize, Gök'ten bol yağmur göndersin. Size mallar ve çocuklarla yardımda bulunsun. Sizin için, bağlar-bahçeler ve ırmaklar kılsın. Size ne oluyor ki, Allah için bir vakar(saygı, büyüklük) ummuyorsunuz(yakıştırmıyorsunuz). Muhakkak O, sizi, 'tavır-tavır'(aşama-aşama) yaratmıştır. Allah'ın, Sema'yı(Göğü) yedi tabaka halinde nasıl yarattığını görmüyor musunuz? Ve bunlar içinde Ay'ı bir 'nur', Güneş'i de, (ışık veren) bir 'kandil' kıldı. Allah, sizi, Arz'dan bir bitki (gibi) bitirdi. Sonra sizi orada iade eder ve sizi bir çıkarılışla çıkarır. Allah, Arz'ı sizin için yaygın kıldı. Öyle ki, orada geniş yollarda gezip-dolaşasınız diye."

Nuh dedi ki:
"Rabb'im, muhakkak onlar, bana isyan ettiler, mal ve çocukları, kendisine hüsrandan (pişmanlıktan) başkasını artırmayan kimselere uydular. Ve büyük planlar-tuzaklar kurdular. Ve dediler ki: 'Kendi ilahlarınızı bırakmayın. Bırakmayın Vedd'i, Suva'ı, Yeğus'u, Ye'uk'u ve de Nesr'i.' Muhakkak onlar, birçoğunu saptırdılar. (Ey Allah'ım) Sen de, zalimlerin sapkınlığından başkasını artırma."

Onlar hataları sebebiyle, (suda) boğuldular. (Allah dedi ki): "Ateşe girin!" Onlar orada Allah'tan başka yardımcı bulamadılar.
Nuh dedi ki:
"Rabb'im yeryüzünde, kafirlerden bir diyar(yurt) bırakma! Şüphesiz Sen, şayet onları bırakırsan, Sen'in kölelerini saptırırlar. Ve onlar, facirden, kafirden(örtenden) başkasını doğurmazlar. Rabb'im, beni, annemi, babamı, mü'min olarak evime gireni, mü'min erkekleri ve mü'min kadınları bağışla. Ve zalimlere helaktan başkasını arttırma."

[NUH (71)/1-28]
 
Üst Alt