ceylannur
Yeni Üyemiz
Kur'an-ı Kerim'in haritası
Hazreti Yusuf'un atıldığı kuyu nerede? Ebrehe'nin Kâbe'ye nazire olarak yaptığı mabede ne oldu? Hazreti Süleyman'a haber getiren hüdhüd hangi kuştur? Sabiiler kimdir?
Bu soruların cevapları ve Kur'an'da geçen şahıs, mekan, kavim ve dinlerle ilgili bilgiler, "Kur'ân-ı Kerim Atlası" isimli kitapta bir araya geldi. Kitabı hazırlamak için 12 yıl emek sarf eden Prof. Dr. Ahmet Bedir, Türkiye, Mısır, Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Ürdün, Yemen, İsrail, Umman gibi ülkeleri adım adım dolaşmış, fotoğraflar çekmiş, haritalar hazırlamış.
Aslan, kurt ve tilki, av aramak için dağa giderler. Nasiplerine bir dağ öküzü, keçi ve tavşan düşer. Aslan, kurttan hayvanları paylaştırmasını ister. Kurt, cömert davranır, "Ey padişah, yaban öküzü senin payındır. Keçi, benimdir. Ey tilki sen de tavşanı al." der. Bu taksim üzerine celallenen aslan "Ben buradayken sen 'biz ve sen" mi diyorsun?" deyip pençelerini kurda indirir. Taksim sırası tilkiye gelmiştir. Ancak tilki uyanıktır: "Ey seçkin padişah" der: "Bu semiz öküz, kuşluk yemeğindir. Keçi öğle için yahni olur. Tavşan da sizin gece çerezinizdir." Aslanın "Bu güzel taksimi kimden öğrendin?" sorusunu ise şöyle cevaplar: "Yerde yatan kurttan." Mevlânâ'nın Mesnevî'de anlattığı bu hikâye, eski ümmetlerin başından neler geçtiğini, o insanların sonlarının ne olduğunu öğrenip, buna göre ayağımızı denk almamız gerektiğini öğütler.
Kur'an-ı Kerim'de de aynı mealde emirler vardır. "(Resûlüm) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin âkıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi." (Rûm sûresi / 42) âyeti bunlardan biridir. Âhirzaman ümmetine yol göstermesi için Kur'an'da anlatılan mekânlar, isimleri geçen peygamberler, eski kavimler, dinler ve şahıslar ile ilgili bilgiler ilk kez derli toplu bir şekilde kitaplaştı. Prof. Dr Ahmet Bedir tarafından kaleme alınan ve Kaynak Yayınları'ndan çıkan "Kur'ân-ı Kerim Atlası", 12 senelik bir gayretin semeresi. Atlas hazırlanırken teorik bilgiler, bizzat mekanlara giderek araştırılmış, asırlar önce kitaplara giren ve olduğu gibi aktarılan yanlışlar düzeltilmiş, fotoğraflar çekilmiş, haritalar hazırlanmış. Mümkün olduğunca hiçbir ayrıntı atlanmadan, çeşitli rivayetler bir arada verilmeye çalışılmış. Kitabın sonuna hangi peygamberin nerede ve aşağı yukarı ne zamanlarda yaşadığına dair bir de kronoloji konulmuş. Böylece Kur'an kıssaları -tabiri caizse- görünür hale bürünmüş. Âyetlerde geçen mekan ve şahıslarla ilgili, çoğu da başka kaynaklarda yer almayan bilgilere zahmet çekmeden ulaşılmasına imkan tanınmış.
'Can güvenliği olmayan yerlerde silah gölgesinde çalıştım'
Harran Üniversitesi Temel İslam İlimleri Bölü-mü'nde Tefsir ve Kur'an Tarihi dersleri veren Prof. Dr. Ahmet Bedir, hazırladığı eserle ilgili fikrin ilk kez 1990 yılında ortaya çıktığını, ama eski olayları araştırmanın kolay olmayacağının söylenmesi üzerine vazgeçtiğini söylüyor. Daha sonra Hong Kong'da bir üniversitede görev aldığında Kitab-ı Mukaddes'e ait çalışmaları, hazırlanan haritaları, anlatım tarzlarını görmüş ve yeniden çalışmalara başlamış. Ancak imkanları yetersiz kaldığı için vazgeçmek zorunda kalmış.
Kitabın hazırlık süreci, Ahmet Bedir'in Arap dünyasında bu konuda yayımlanan birkaç eseri görmesiyle rayına oturup hızlanmış. "En azından bunlar kadar yapabilirim." diyen Bedir, elinde biriken malzemeleri toplayıp çalışmalara başlamış. Halen görev yaptığı üniversiteden aldığı maaşın üçte birini bu işe tahsis etmiş. Sponsor aramış, bulamamış; ancak kitabın basımına bir işadamı yardımcı olmuş. "İlgi göstermeyenler, yardım teklif edip vazgeçenler, davet edip ortada bırakan ülkeler... Böyle bir eser en az yüz kişiyle on-onbeş yılda hazırlanır. Ben tek başıma altından kalkmaya çalıştım, ama çok yoruldum." diyen Bedir, Kur'an'la ilgili bir konuya böyle ilgisiz kalınmasına çok üzüldüğünü söylüyor.
Ahmet Bedir, kitaptaki fotoğrafları kendisinin çektiğini, haritaların hazırlanmasına yardımcı olduğunu anlatıyor. "Bir fotoğraf çekmek için sırtımda malzemelerle dağın tepesine çıktığım oldu. Klimalı arabayla gitsek de çöllerde ağzımıza kumlar doldu. Kitaplardaki hatalı bilgilerle yola koyulup çok farklı mekanlarla karşılaştığımız oldu. Kitapta panoramalar var. Mesela ilk defa Sevr dağının üzerine çıkıp Arafat, Müzdelife ve Mina'yı bir arada çektik. Bazen Yemen, Filistin, Irak gibi can güvenliğinin olmadığı yerlerde, silah gölgesinde çalıştık. Yemen'de asker eşliğinde bir yere gittik. On metre uzaklaştım, asker yakamdan tuttu, 'Nereye gidiyorsun? Hemen götürürler' dedi." diyor.
'Ütopyalar gerçek oldu'
Bir ilahiyatçı olarak merak ettiği pek çok konuyu kitaplarda bulamadığından, yüklü miktarda para kazanmalarına rağmen şirketlerin hacca götürdükleri kişilerin ellerine gerçek birer harita veremediğinden yakınan Bedir, Kur'ân-ı Kerim Atlası ile bunların mümkün olacağını söylüyor: "Kur'an-ı Kerim'de anlatılan bilgiler teorik. Bu teorik bilgiler insanların kafasında bir ütopya gibiydi. Var mı yok mu diye düşünüyorlardı. Ütopyaları gerçekleştirmeye çalıştık. Böylece bir tarih de ortaya çıktı."
Hazreti Yusuf'un atıldığı kuyu nerede? Ebrehe'nin Kâbe'ye nazire olarak yaptığı mabede ne oldu? Hazreti Süleyman'a haber getiren hüdhüd hangi kuştur? Sabiiler kimdir?
Bu soruların cevapları ve Kur'an'da geçen şahıs, mekan, kavim ve dinlerle ilgili bilgiler, "Kur'ân-ı Kerim Atlası" isimli kitapta bir araya geldi. Kitabı hazırlamak için 12 yıl emek sarf eden Prof. Dr. Ahmet Bedir, Türkiye, Mısır, Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Ürdün, Yemen, İsrail, Umman gibi ülkeleri adım adım dolaşmış, fotoğraflar çekmiş, haritalar hazırlamış.
Aslan, kurt ve tilki, av aramak için dağa giderler. Nasiplerine bir dağ öküzü, keçi ve tavşan düşer. Aslan, kurttan hayvanları paylaştırmasını ister. Kurt, cömert davranır, "Ey padişah, yaban öküzü senin payındır. Keçi, benimdir. Ey tilki sen de tavşanı al." der. Bu taksim üzerine celallenen aslan "Ben buradayken sen 'biz ve sen" mi diyorsun?" deyip pençelerini kurda indirir. Taksim sırası tilkiye gelmiştir. Ancak tilki uyanıktır: "Ey seçkin padişah" der: "Bu semiz öküz, kuşluk yemeğindir. Keçi öğle için yahni olur. Tavşan da sizin gece çerezinizdir." Aslanın "Bu güzel taksimi kimden öğrendin?" sorusunu ise şöyle cevaplar: "Yerde yatan kurttan." Mevlânâ'nın Mesnevî'de anlattığı bu hikâye, eski ümmetlerin başından neler geçtiğini, o insanların sonlarının ne olduğunu öğrenip, buna göre ayağımızı denk almamız gerektiğini öğütler.
Kur'an-ı Kerim'de de aynı mealde emirler vardır. "(Resûlüm) De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin âkıbetleri nice oldu, görün. Onların çoğu müşrik idi." (Rûm sûresi / 42) âyeti bunlardan biridir. Âhirzaman ümmetine yol göstermesi için Kur'an'da anlatılan mekânlar, isimleri geçen peygamberler, eski kavimler, dinler ve şahıslar ile ilgili bilgiler ilk kez derli toplu bir şekilde kitaplaştı. Prof. Dr Ahmet Bedir tarafından kaleme alınan ve Kaynak Yayınları'ndan çıkan "Kur'ân-ı Kerim Atlası", 12 senelik bir gayretin semeresi. Atlas hazırlanırken teorik bilgiler, bizzat mekanlara giderek araştırılmış, asırlar önce kitaplara giren ve olduğu gibi aktarılan yanlışlar düzeltilmiş, fotoğraflar çekilmiş, haritalar hazırlanmış. Mümkün olduğunca hiçbir ayrıntı atlanmadan, çeşitli rivayetler bir arada verilmeye çalışılmış. Kitabın sonuna hangi peygamberin nerede ve aşağı yukarı ne zamanlarda yaşadığına dair bir de kronoloji konulmuş. Böylece Kur'an kıssaları -tabiri caizse- görünür hale bürünmüş. Âyetlerde geçen mekan ve şahıslarla ilgili, çoğu da başka kaynaklarda yer almayan bilgilere zahmet çekmeden ulaşılmasına imkan tanınmış.
'Can güvenliği olmayan yerlerde silah gölgesinde çalıştım'
Harran Üniversitesi Temel İslam İlimleri Bölü-mü'nde Tefsir ve Kur'an Tarihi dersleri veren Prof. Dr. Ahmet Bedir, hazırladığı eserle ilgili fikrin ilk kez 1990 yılında ortaya çıktığını, ama eski olayları araştırmanın kolay olmayacağının söylenmesi üzerine vazgeçtiğini söylüyor. Daha sonra Hong Kong'da bir üniversitede görev aldığında Kitab-ı Mukaddes'e ait çalışmaları, hazırlanan haritaları, anlatım tarzlarını görmüş ve yeniden çalışmalara başlamış. Ancak imkanları yetersiz kaldığı için vazgeçmek zorunda kalmış.
Kitabın hazırlık süreci, Ahmet Bedir'in Arap dünyasında bu konuda yayımlanan birkaç eseri görmesiyle rayına oturup hızlanmış. "En azından bunlar kadar yapabilirim." diyen Bedir, elinde biriken malzemeleri toplayıp çalışmalara başlamış. Halen görev yaptığı üniversiteden aldığı maaşın üçte birini bu işe tahsis etmiş. Sponsor aramış, bulamamış; ancak kitabın basımına bir işadamı yardımcı olmuş. "İlgi göstermeyenler, yardım teklif edip vazgeçenler, davet edip ortada bırakan ülkeler... Böyle bir eser en az yüz kişiyle on-onbeş yılda hazırlanır. Ben tek başıma altından kalkmaya çalıştım, ama çok yoruldum." diyen Bedir, Kur'an'la ilgili bir konuya böyle ilgisiz kalınmasına çok üzüldüğünü söylüyor.
Ahmet Bedir, kitaptaki fotoğrafları kendisinin çektiğini, haritaların hazırlanmasına yardımcı olduğunu anlatıyor. "Bir fotoğraf çekmek için sırtımda malzemelerle dağın tepesine çıktığım oldu. Klimalı arabayla gitsek de çöllerde ağzımıza kumlar doldu. Kitaplardaki hatalı bilgilerle yola koyulup çok farklı mekanlarla karşılaştığımız oldu. Kitapta panoramalar var. Mesela ilk defa Sevr dağının üzerine çıkıp Arafat, Müzdelife ve Mina'yı bir arada çektik. Bazen Yemen, Filistin, Irak gibi can güvenliğinin olmadığı yerlerde, silah gölgesinde çalıştık. Yemen'de asker eşliğinde bir yere gittik. On metre uzaklaştım, asker yakamdan tuttu, 'Nereye gidiyorsun? Hemen götürürler' dedi." diyor.
'Ütopyalar gerçek oldu'
Bir ilahiyatçı olarak merak ettiği pek çok konuyu kitaplarda bulamadığından, yüklü miktarda para kazanmalarına rağmen şirketlerin hacca götürdükleri kişilerin ellerine gerçek birer harita veremediğinden yakınan Bedir, Kur'ân-ı Kerim Atlası ile bunların mümkün olacağını söylüyor: "Kur'an-ı Kerim'de anlatılan bilgiler teorik. Bu teorik bilgiler insanların kafasında bir ütopya gibiydi. Var mı yok mu diye düşünüyorlardı. Ütopyaları gerçekleştirmeye çalıştık. Böylece bir tarih de ortaya çıktı."
Moderatör tarafında düzenlendi: