Nur Hanım
Aktif Üyemiz
Kur'an'daki Yeminler - Aksâmü'l Kur'an Ne Demektir ? Aksâmü'l Kur'an İlminin Doğuş Nedenleri
Aksâmü’l-Kur’ân, Kur'ân-ı Kerîm'deki yeminler ve bu yeminlerden bahseden ilimdir.
Aksâm, “Yemin” anlamındaki kasemin çoğuludur. İslâm öncesi Arap toplumunda yemin çok yaygındı. Kur'ân-ı Kerîm Arap diliyle nâzil olduğu için Arapların bu âdetini muhafaza etmiş, çeşitli edatlarla (hurûfü'l-kasem) yapılan yeminler ve ifadeyi güçlendiren değişik edebî sanatlar kullanarak ilâhî hakikatleri tekit ve teyit etmiştir. Bazan da yeminle, kendisi için yemin edilen şeyin kıymet ve önemine işaret edilmiş, ayrıca dinleyenlerin o şeye karşı dikkatlerinin çekilmesi de hedef alınmıştır.
Yemini Allah'a izafe etmenin uygun olmayacağını ileri sürenler vardır. Bun*lara göre, gerçeği söylediğinden şüphe edilen kimse yemin eder ki Allah bundan münezzehtir. Çünkü Kur'an'ın muhatabı, inananı ve inanmayanı ile insandır. Mümin yemine ihtiyaç duymaksızın Allah'ın haber verdiği her şeyin doğruluğunu tereddütsüz kabul eder. Kâfir ise, ifadeler yeminle pekiştirilsin veya pekiştirilmesin, zaten Kur'an'a inanmamaktadır.
Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de birçok yemin ifadesinin yer aldığı bir gerçektir. Nitekim sekiz yerde Allah kendi zâtına, ayrıca peygamberlere, Kur'an'a, meleklere, kıyamet gününe, kâinata ve kâinattaki bazı olay ve varlıklara yemin etmiştir.
On yedi sûre yeminle başlar. Bu sûrelerin beşinde önem ve özelliklerinden dolayı bazı zaman dilimlerine, altısında mekân ve cisimlere, beşinde meleklere ve savaş atları, rüzgâr gibi bazı güçlere, birinde de incir ve zeytine yemin edilerek söze başlanmaktadır.
Allah'tan başkası adına yemin etmek yasaklandığı halde Allah'ın mahlukatına yemin etmesi şöyle açıklanmaktadır: Bu bir bakıma Allah'ın kendi adına yemin etmesidir. Zira yaratılmış her şey O'nun zâtına delâlet eder. Bazı âlimler de yemin edilen şeylerin başında “Rab” kelimesinin mahzuf bulunduğunu, meselâ “Semaya andolsun” ifadesinden maksadın “Semanın rabbine andolsun” demek olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Kur'ân-ı Kerîm'deki yeminlerle ilgili olarak üzerinde durulan bir başka husus da yemin fiilinin başına bazan “lâ” nefiy edatının getirilmiş olmasıdır. Bu yemin şekli eski Arap toplumunda da mevcuttu. Burada “lâ”, “İş sizin söylediğiniz gibi değil, yemin ederim; hayır, kâfirlerin söyledikleri sözün bir değeri yoktur, yemin ederim” gibi mânalar ifade etmektedir. Bunun yanında bazı müfessirler yemin fiilinin başındaki bu edatın zait olduğunu (herhangi bir mânası bulunmadığını) ileri sürmüşlerdir.
İslâm Öncesi Arap toplumunun içtimaî hayatında önemli rolü olan yemini Kur'ân-ı Kerîm'in muhafaza etmesi ve âyetlerin bu yolla lafız ve mâna açısından takviye edilmesi, yeminin önemini açıkça ortaya koymaktadır. İster kendi zâtına ister mahlûkatına olsun Allah'ın Kur'an'da yemin ettiği, gerçek olduğuna yeminle tekit ve teyitte bulunduğu hususlar tevhid, Kur'an, Hz. Peygamber, âhiret ceza ve mükâfat gibi İslâm inancının temel unsurları ile ilâhî tebliğin muhatabı olan insan ve onun maddî ve manevî birtakım özellikleridir.
Aksâmü’l-Kur’ân konusunda telif edilen en önemli eser, İbn Kayyim el-Cevziyye’nin (ö. 751/1350) et-Tibyân fî aksâmi’l-Kur’ân adlı eseridir.Celal Kırca
Aksâmü’l-Kur’ân, Kur'ân-ı Kerîm'deki yeminler ve bu yeminlerden bahseden ilimdir.
Aksâm, “Yemin” anlamındaki kasemin çoğuludur. İslâm öncesi Arap toplumunda yemin çok yaygındı. Kur'ân-ı Kerîm Arap diliyle nâzil olduğu için Arapların bu âdetini muhafaza etmiş, çeşitli edatlarla (hurûfü'l-kasem) yapılan yeminler ve ifadeyi güçlendiren değişik edebî sanatlar kullanarak ilâhî hakikatleri tekit ve teyit etmiştir. Bazan da yeminle, kendisi için yemin edilen şeyin kıymet ve önemine işaret edilmiş, ayrıca dinleyenlerin o şeye karşı dikkatlerinin çekilmesi de hedef alınmıştır.
Yemini Allah'a izafe etmenin uygun olmayacağını ileri sürenler vardır. Bun*lara göre, gerçeği söylediğinden şüphe edilen kimse yemin eder ki Allah bundan münezzehtir. Çünkü Kur'an'ın muhatabı, inananı ve inanmayanı ile insandır. Mümin yemine ihtiyaç duymaksızın Allah'ın haber verdiği her şeyin doğruluğunu tereddütsüz kabul eder. Kâfir ise, ifadeler yeminle pekiştirilsin veya pekiştirilmesin, zaten Kur'an'a inanmamaktadır.
Ancak Kur’ân-ı Kerîm’de birçok yemin ifadesinin yer aldığı bir gerçektir. Nitekim sekiz yerde Allah kendi zâtına, ayrıca peygamberlere, Kur'an'a, meleklere, kıyamet gününe, kâinata ve kâinattaki bazı olay ve varlıklara yemin etmiştir.
On yedi sûre yeminle başlar. Bu sûrelerin beşinde önem ve özelliklerinden dolayı bazı zaman dilimlerine, altısında mekân ve cisimlere, beşinde meleklere ve savaş atları, rüzgâr gibi bazı güçlere, birinde de incir ve zeytine yemin edilerek söze başlanmaktadır.
Allah'tan başkası adına yemin etmek yasaklandığı halde Allah'ın mahlukatına yemin etmesi şöyle açıklanmaktadır: Bu bir bakıma Allah'ın kendi adına yemin etmesidir. Zira yaratılmış her şey O'nun zâtına delâlet eder. Bazı âlimler de yemin edilen şeylerin başında “Rab” kelimesinin mahzuf bulunduğunu, meselâ “Semaya andolsun” ifadesinden maksadın “Semanın rabbine andolsun” demek olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Kur'ân-ı Kerîm'deki yeminlerle ilgili olarak üzerinde durulan bir başka husus da yemin fiilinin başına bazan “lâ” nefiy edatının getirilmiş olmasıdır. Bu yemin şekli eski Arap toplumunda da mevcuttu. Burada “lâ”, “İş sizin söylediğiniz gibi değil, yemin ederim; hayır, kâfirlerin söyledikleri sözün bir değeri yoktur, yemin ederim” gibi mânalar ifade etmektedir. Bunun yanında bazı müfessirler yemin fiilinin başındaki bu edatın zait olduğunu (herhangi bir mânası bulunmadığını) ileri sürmüşlerdir.
İslâm Öncesi Arap toplumunun içtimaî hayatında önemli rolü olan yemini Kur'ân-ı Kerîm'in muhafaza etmesi ve âyetlerin bu yolla lafız ve mâna açısından takviye edilmesi, yeminin önemini açıkça ortaya koymaktadır. İster kendi zâtına ister mahlûkatına olsun Allah'ın Kur'an'da yemin ettiği, gerçek olduğuna yeminle tekit ve teyitte bulunduğu hususlar tevhid, Kur'an, Hz. Peygamber, âhiret ceza ve mükâfat gibi İslâm inancının temel unsurları ile ilâhî tebliğin muhatabı olan insan ve onun maddî ve manevî birtakım özellikleridir.
Aksâmü’l-Kur’ân konusunda telif edilen en önemli eser, İbn Kayyim el-Cevziyye’nin (ö. 751/1350) et-Tibyân fî aksâmi’l-Kur’ân adlı eseridir.Celal Kırca
Moderatör tarafında düzenlendi: