Abdestsiz bir kimsenin Mushaf’ı eline almadan ezbere okumasının caizliği ise, zikri geçen delillerden anlaşılacağı gibi, aşağıda gelecek delilden de anlaşılacaktır. Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) teyzesi mü’minlerin annesi Meymune (Radiyallahu Anha)’nın yanında bir gece kalmıştır.
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Ben başımı yastığın enine koyup uzandım, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ehli yastığın boyuna başlarını koyup uzandılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uyudu. Sonra gece yarısı olduğunda yahut biraz evvel veya biraz gece yarısını geçince uyandı. Uykuyu sanki yüzünden gidermek için eliyle yüzünü silmeye başladı. Ondan sonra Âl-i İmran Suresinin son on ayetini okudu. Sonra kalkıp asılı duran küçük bir kırbaya (su kabına) uzandı. Oradan güzelce bir abdest aldı. Sonra namaza durdu...”
Malik 1/121/11, Buhari 183, Müslim 763/182
Bazı İtirazlar ve CevaplarAbdestsiz bir kişinin, Mushaf’ı (Kur’an’ı) eline alarak okumasının nehyine bazı itirazlar söz konusudur. Bu itirazların sahibi kimseler, mezkûr itirazlarına birkaç delil ileri sürmektedirler.
Birincisi:Aişe (Radiyallahu Anha) hadisidir. Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her hali üzere Allah’ı zikrederdi.”
Müslim 373/117
Bu hadisten abdestsiz olarak Kur’an’ı ele alarak okunacağı hükmünü çıkarmak, hadisten hüküm çıkarma yönlerinin en batılı ve kabulü gayrı kabil bir durumdur. Sebebi ise, hadiste de geldiği gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her halinde Allah’ı zikrederdi demek, o her halinde Kur’an okuyordu yahut Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) abdestsiz Mushaf’ı eline alarak okuyordu demek değildir!
Mezkur hadisin bizce işaret ettiği mana, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her halinde Rabb’ini tazim, tahmid ve tesbih ederek O’na kulluk ediyordu demektir. Mesela otururken veya kalkarken Allah-u Teâlâ’nın adını anması, girerken çıkarken, yerken içerken O’nun ismini zikrederek kalkması, ihtiyacını gidermeye giderken Allah’ın ismini anarak şeytandan O’na sığınması, ihtiyacını giderdikten sonra çıkarken O’nu zikrederek O’ndan bağışlanma dilemesi vb. zikirlerle dualar Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in günlük yaptığı mutad amelleri idi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in her halinde Allah’ı nasıl zikrettiğini iyice anlamak için “Dua ve Zikir” le ilgili yazılmış kitaplara şöyle bir bakmak yeterlidir. Hal böyle iken Aişe (Radiyallahu Anha)’nın rivayet ettiği bu hadisle Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in her halinde abdestsiz Kur’an’ı eline alarak okuduğu hükmü çıkartılmak isteniyorsa bu aşağıda gelecek sebeplerden dolayı doğru değildir!
1) Aişe (Radiyallahu Anha)’nın rivayet ettiği mezkur hadise dikkatle baktığımızda onda Kur’an okumakla ilgili bir şeyden bahsedilmediğini görürüz. Bu hadis yukarda da belirttiğim gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Rabb’ini zikrederek gününü nasıl değerlendirdiğini açıklamaktadır.
2) Kur’an ve hadislerden anlaşıldığı gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmi olup okuma yazma bilmeyen bir kişi idi. Bu sebeple Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in abdestli yahut abdestsizliği bir tarafa Kur’an’ı eline alarak okuduğunu yukarıdaki Aişe (Radiyallahu Anha) hadisinden çıkarmak mümkün değildir!
Aişe (Radiyallahu Anha)’nın bu hadisinden mezkur manayı çıkaran kimselerin, nasları anlama ve onlardan layıkı veçhiyle istifade etme derecelerini, okuyucunun takdirine bırakıyorum.
3) Eğer, Aişe (Radiyallahu Anha) hadisinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in her hali üzere Allah’ı zikrettiği söyleniyor Kur’an okumak da bir zikirdir dolayısıyla bu hadisten abdestsiz Kur’an okumak hükmü çıkar denmek isteniyorsa, buna iki cihetle cevap verilebilir:
a) Bu kıyastır! Kıyasın en batılını yapanların yanında dahi nassın olduğu yerde kıyas yoktur! Onlar usul kitaplarında “Nas geldiğinde kıyas batıl olur” kaidesi üzere adeta icma etmişlerdir. Dolayısıyla bu yazının başında dört değişik sahabeden rivayet edilen Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
‘Kur’an’a sadece abdestliler el sürebilir!’ hadisi burada nasdır, kıyas yapılamaz!
b) Yukarda belirttiğim gibi bu kıyastır. Kıyası reddeden ve onun şerî delillerden bir delil olduğunu inkar edenlerin böyle bir kıyası yapması ise, onların gerçek kimliğine delalet ediyor.
Kıyası reddedip inkar edenlerin imamı olarak bilinen İbni Hazm (Rahmetullahi Aleyh) kıyası reddettiği halde hakkında kesin nas varken nifas kanını hayız kanına kıyaslayıp:
“O, yedi günden fazla değildir” demesi yukarıdaki kıyastan farklı değildir. Oysa nifas kanı hakkında Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha)’dan “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında nifaslı kadın kırk gün namazsız otururdu...” Hadisi sahih ve sabit olarak nasdır.
İbni Mace 648, Ebu Davud 311, Darimi 1/229, Darekutni 1/221, 222, Ebu Yağla 7023, Ahmed 6/300-303, Albâni el-İrva 201
Bu sözümüzü teyit etmek için, asrımızın hadisçilerinden olan merhum Ahmed Şakir’in Tirmizi üzerine yaptığı şerhindeki ifadelerini burada nakletmek istiyorum:
“İbni Hazm Muhalla: 2/203’de nifas süresinin en çok yedi gün olacağını iddia etmiştir. Nifas kanını hayız kanına kıyaslamıştır, her ne kadar bunun kıyas olduğunu itiraf etmese de böyle yapmıştır. Hatta daha garip bir iddiada bulunarak nifas kanının hayız kanı olduğunu söylemiştir. İbni Hazm’ın söylediği bu ifadenin benzerini âlimlerden hiç kimseden bulamadık.
Tirmizi 1/258, Ahmed Şakir Ta’lik
c) Abdullah ibni Ömer ve Sevban (Radiyallahu Anhum)’un rivayet ettiği sahih bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Abdesti ancak mü’min muhafaza eder!”
İbni Ebi Şeybe 1/16, İbni Mace 277, Tabarani Mucemu’l-Kebir 6270, Beyhaki 1/457, Ahmed 22441, Albani İrva 412
d) Aşağıda gelecek hadisin sahibinin de aynı zat olduğu unutulmamalı! Muhacir bin Kunfuz (Radiyallahu Anh) Nebiye doğru geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) küçük abdestini bozuyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e selam verdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) abdest alıncaya kadar o kimsenin selamını iade etmedi.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) özürlenerek:
“Ben abdestsizlik üzere iken Allah’ın adını zikretmeyi kerih gördüm!” buyurdu.
Ebu Davud 17, Nesei 37, Hâkim 592, İbni Hibban el-İhsan 803
İkincisi:Muvatta’da rivayet edilen:
“Ömer (Radiyallahu Anh) Kur’an okuyan bir topluluğun içerisinde idi. Haceti (tuvalet ihtiyacı) için gitti, sonra döndü ve Kur’an’dan okudu.
Bir adam ona:
−Ey mü’minlerin emiri, abdestli olmadığın halde Kur’an okur musun? dedi.
Ömer (Radiyallahu Anh):
−Sana bu fetvayı veren kim, Müseyleme mi? dedi.”
Malik 1/200, Abdurrezzak 1318, İbni Ebi Şeybe 1/127
Bu eser birkaç yönden bu meselede delil olamaz:
1) Bu eserin senidi Munkatıdır yani kopuktur! Eseri bize nakleden Muhammed bin Sirîn, Ömer (Radiyallahu Anh)’ın zamanına yetişmemiştir! Ömer (Radiyallahu Anh) vefat ettikten sonra, Muhammed bin Sirîn doğmuştur.
Dolayısıyla Ömer (Radiyallahu Anh) ile İbni Sirîn arasında bir vasıta vardır, ancak burada ismi zikredilmemiştir! Bu ise, hadis ilminde o rivayeti yaralayıcı bir illettir! Bu sebeple Ömer (Radiyallahu Anh)’dan rivayet edilen bu eser zayıftır, delil olma yönünden hiçbir değeri yoktur!
2) Bu eserin senedi munkatı olmasa, aksine muttasıl yani birleşik, ravileri de sika olup sahih olsaydı, iki sebepten dolayı bu eser yine bu meselede delil olamazdı!
a) Ömer (Radiyallahu Anh)’ın ‘Sana bu fetvayı veren kim, Müseyleme mi?’ sözü, onun abdestsiz Kur’an okunabileceği hususundaki görüşüdür diye kabul etsek o takdirde bu görüş Fıkıh Usulündeki sahabe sözü ne zaman hüccettir kısmına girer. Bu usule baktığımız zaman sahabe sözünün hüccet olabilmesi için üç tane şart görüyoruz:
1) Sahabe sözü, her kes tarafından bilinip meşhur olacak.
2) Başka bir sahabe ona muhalefet etmemiş olacak.
3) Kitap ve Sahih Sünnetten bir nassa muhalif olmayacak.
Şimdi bu şartları dikkatle gözden geçirelim. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın bu eseri birinci şarta uygurdur diyelim. İkinci şarta uygun değildir. Yukarda zikredildiği gibi birçok sahabeler ona bu meselede muhalefet etmiştir.
Özellikle de Ömer (Radiyallahu Anh)’ın kendi oğlu Abdullah:
“Mushaf’a sadece abdestli kimse el sürebilir!” diyerek babasına muhalefet etmiştir. Üçüncü şarta hiç uygun değildir. Çünkü bu yazının baş kısmında naklettiğim hadisler çok açık hiç tevile yer bırakmamaktadır.
b) Bu eserde Ömer (Radiyallahu Anh)’ın abdestini bozduktan sonra Kur’an’ı eline alarak okuduğuna dair en ufak bir işaret dahi bulunmamaktadır. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın bu sözünü insafla okuduğumuz vakit Kur’an’ı abdestsiz olarak ezbere okunacağına delalet ettiğini görürüz. Kur’an’ı ele almadan abdestsiz ezbere okunabileceğini Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hadisi ile ifade etmiştik.
Üçüncüsü:1) Ebu İyas Muaviye bin Kurre (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Ebu Musa el-Eşari (Radiyallahu Anh) abdestsiz Kur’an okuyordu.”
Abdurrezzak 1220
2) Said bin Cübeyr (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki:
“Abdullah ibni Ömer ve Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhum)’u:
‘Biz, Kur’an cüzlerimizi abdest bozduktan sonra okuyoruz, suya el sürmeyiz!’ derken işittim.”
Abdurrezzak 1216, Beyhaki 424, İbni Ebi Şeybe 1/128/18
3) Alkame bin Kays (Rahmetullahi Aleyh):
“Selman’ın yanına girdik. O abdestsiz olduğu halde bize Kur’an okudu, dedi.”
Abdurrezzak 1224 Beyhaki 422, İbni Ebi Şeybe 1/128/18
4) Said bin Müseyyeb (Rahmetullahi Aleyh):
“Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) tuvalete çıkar sonra bize seri olarak bir sure okurdu, dedi.”
Abdurrezzak 1217, İbni Ebi Şeybe 1/128/18
Manasındaki sahabe sözleridir. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın sözünde olduğu gibi, bu sözler de dikkatlice okunup insafla tetkik edildiğinde onların hiç birinde Kur’an’ın ele alınarak abdestsiz okunduğuna veya okunabileceğine en ufak bir işaret dahi bulunmamaktadır. Aksine isimleri zikredilen bu sahabelerin Mushaf’a abdestsiz el sürülmemesiyle ilgili fetvaları tevil götürmeyecek şekilde net ve açıktır.
Dördüncüsü:Aişe (Radiyallahu Anha)’nın rivayet ettiği:
“...Hacıların yaptığı her şeyi yap, ancak temizlenene kadar Kabe’yi tavaf etme!..” Manasındaki hadistir.
Müslim 1211, Buhari 1556, Ebu Davud 1782, Nesei 1/55, İbni Mace 2962, Tayalisi 1413, Darimi 2/44, Ahmed 6/ 219
Aişe (Radiyallahu Anha) validemizin kıssasıyla ilgili rivayet edilen bu hadise dikkat edildiğinde O’nda da Kur’an’ı ele alarak okumakla alakalı hatta mutlak manada Kur’an okumayı ilgilendiren hiçbir ize rastlamak mümkün değildir! Hadiste zikredilen:
“...Hacıların yaptığı her şeyi yap, ancak temizlenene kadar Kabe’yi tavaf ekme!..” Manasında ki umumi ifadeyi bazı kimseler:
“İhtiyaç anında beyanın tehiri caiz değildir!” diyerek, alel ıtlak Kur’an okunacağına caizdir derse, başkaları da aynı usulü kullanarak bu hadisin umumundan; hayızlı kadının Safa ve Merve arasında sa’y etmesinin meşruluğu, haccını umreye çevirerek ihramdan çıkan hayızlı bir kadının kocasıyla birleşmesini vb. hükümleri çıkarabilir.
Bu durumdaki kişi, çünkü hadis:
“...Hacıların yaptığı her şeyi yap, ancak temizlenene kadar Kabe’yi tavaf ekme!..” Demektedir dese ve bu hadisle delil getirse, isabet etmiş olur mu?!
Mezkur sözün sahibi: Bu hadisin umumu, zikredilen fiilleri yasaklayan başka delillerle kayıtlanmıştır. Dolayısıyla hayızlı kadın, Safa ve Merve arasını sa’y edemez! O durumdaki kadın, haccını umreye çevirip ihramdan çıksa da hayızdan kurtulup yıkanıncaya kadar kocasıyla birleşemez der itiraz ederse, bu itiraz doğrudur. Ancak bu itirazın sahibi Aişe (Radiyallahu Anha) hadisinin umumunu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih olarak rivayet edilen:
‘Kur’an’a abdestli olmanın dışında sakın el sürme!’ Hadisinin de kayıtlayabileceğini unutmamalıdır. Sonra hayızlı kadının Kur’an okumasını, sahabe, tabiin ve onlardan sonra gelen alimlerden birçoğu yasaklamıştır!
Bunlardan bir kaçını burada zikretmekte bir beis görmüyorum:
1) Ebu Zubeyr dedi ki:
“Cabir (Radiyallahu Anh)’a hayız ve nifaslı kadın Kur’an’dan bir şey okuyabilir mi diye sordum?
Cabir (Radiyallahu Anh):
−‘Hayır!’ (okuyamaz) dedi.”
İbnu’l-Munzir Evsad 2/96-97, Beyhaki 1/309
2) Muhammed bin Sirîn:
“Hayızlı kadın Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/126
3) Amir eş-Şabi:
“Cünüp ve hayızlı Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/125
4) Ebu’l-Aliye:
“Hayızlı kadın Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/126
5) Ebu Vail:
“Cünüp ve hayızlı Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/125
6) İbni Cüreyc dedi ki:
Âtâ’ya:
“Hayızlı ve cünüp olan Kur’an’dan ne okuyabilir? dedim.
Âtâ:
−‘Hayızlı Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz! Cünüp ise sadece bir ayet kadar okuyabilir!’ dedi.”
Abdurrezzak 1303, İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
7) Ma’mer dedi ki:
Zuhri’ye:
“Hayızlı kadın ve cünüp olan Allah’ı zikreder mi? dedim.
Zuhri:
−Evet dedi.
Ben:
−Kur’an okuyabilir mi? dedim.
Zuhri:
−Hayır! dedi.
Ma’mer devamla Hasanu’l-Basri ve Katâde:
‘Hayızlı kadın ve cünüp kimse Kur’an’dan bir şey okuyamaz! diyorlardı.”
Abdurrezzak 1302, İbnu’l-Munzir Evsad 2/96
8) İbrahim en-Nahaî, İbni Cubeyr vb. tabîn imamları:
“Hayızlı kadın Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz! dediler...”
İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
9) Hayızlı kadının Kur’an okuması hususunda İmamı Şafii’den iki görüş nakledilmektedir:
a) Ebu Sevr, Şaffi’nin:
“Hayızlının okumasında bir beis yok!” dediğini nakletti.
b) Şafii’nin öğrencisi er-Rebi’ ise İmamın:
“Cünüp ve hayızlı Kur’an’dan bir şey okuyamaz!” dediğini nakletmektedir.”
İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
İmam Nevevi bu ifadeye binaen Şerhu’l-Mühezzeb’de şöyle demektedir:
“Cünüp ve hayızlı kimsenin ister az olsun, ister çok olsun Kur’an’dan bir şey okuması haramdır!”
İbni Teymiye
10) İmam Ahmed hayızlının Kur’an okumasını kerih görüyordu!
İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
11) Hayızlının Kur’an veya ondan az bir şey okumak hususunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Bu hususta İmam Ahmed ve diğer imamların mezhebinde de durum aynıdır.
İbni Teymiye
12) Hayızlı kadına Kabe’yi tavaf etmek haram olduğu gibi, namaz kılmak, oruç tutmak, cinsel ilişki ve Kur’an’a el sürmesi, bütün âlimlerin yanında haramdır! Âlimlerin iki fetvalarından birine göre Kur’an okumasının hükmü de yine haramdır!
İbni Teymiye Mecmûu Feteva 26/176
13) Hayızlı kadına Kur’an okumayı haram eden kimseler mezkur fetva kendisinden meşhur olarak bilinen İmam Ahmed, İmam Ebu Hanife ve İmam Şafii’dir. Bu kimseler, hayız ve nifas halindeki kadına adet kanı kesilip yıkanmadan önce Kur’an okuması caiz midir, değil midir meselesinde üç görüş ileri sürmüşlerdir.
(a) Hayız ve nifastan kurtulan kadına yıkanıncaya kadar Kur’an okuması caiz değildir!
(b) Hayız ve nifastan kurtulan kadına Kur’an okuması caizdir.
(c) Hayızdan kurtulan kadına Kur’an okuması caiz değildir, nifastan kurtulana caizdir!”
İbni Teymiye Mecmûu Feteva 26/176, 177
14) Hayızlı kadının Kur’an okumasıyla ilgili Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den zayıf olarak rivayet edilen:
“Hayızlı ve cünüp kimse Kur’an’dan bir şey okuyamaz!..”
Tirmizi 131, İbni Mace 595
Manasındaki hadisin dışında bir şey sabit olmamıştır. Bu hadis imamların ittifakı ile zayıftır! Buna karşılık, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında kadınların adet gördüğü ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in onları Kur’an okumaktan men etmediği bilinmektedir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in onları men etmediği de bilinmemektedir! Dolayısıyla Şeyhu’l-İslam İbni Teymiye’nin bu ifadesi bir delile dayanmamaktadır. Bu iddianın doğru olabilmesi için, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kendi zamanında kadınların hayız olduğunu bilip bu halde iken onların Kur’an okumasına izin verdiği veya sukut ettiği ile ilgili net bir delil getirmesi gerekirdi! Oysa burada zikrettiği delil, hayız ve nifas halindeki kadının zikir ve tesbihat yapabileceğine ruhsat veren bir delildir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o durumdaki kadınları zikir ve duadan da men etmemiştir. Aksine hayızlılara bayram günlerinde namazgaha çıkmalarını, Müslümanların tekbir getirmelerine iştirak ederek tekbir getirmelerini emretmiştir.
Şeyhu’l-İslam’ın burada kast ettiği hadis şöyledir.
Ümmi Atiyye (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde evlenmemiş kızları, hayızlı genç kadınları, perde ehli kadınları musallaya çıkarmamızı bize emrederdi. Hayızlı kadınlar namazdan uzak durur, hayır ve Müslümanların dualarını müşahede eder onlara iştirak ederler dedi.
Ben:
−Ya Rasulallah! Herhangi birimizin cilbabı olmayabiliyor? dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Din kardeşi kendinin cilbabından birini ona giydirsin!’ buyurdu.”
Müslim 890/12
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayızlı kadına, Kabe’yi tavaf dışında hac ibadetlerini, telbiye yapmasını Müzdelife ve Mina’da gecelemesini emretmiştir.
Telbiye: “Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke La Şerike Leke Lebbeyk, İnne’l-Hamde Ve’nni’mete Lek, ve’l-Mülke Lâ Şerike Lek” tesbihatını söylemek demektir.
İbni Teymiye Mecmûu Feteva 21/459
Hayızlı kadının Kur’an okuması ve ona el sürmesiyle ilgili sahabe, tabiîn ve imamların sözlerini burada uzunca teker teker zikretmemin sebebi, bu meselede selef ve halef imamlarının ihtilaf ettiğini göstermekti. Görüldüğü gibi mesele ihtilaflı bir meseledir.
Hal böyle iken bazı kimselerin, hayızlı kadının Kur’an okumasını yasaklayan kişilere çala kalem:
“Hakkında kati kesin bir nass olmadığı halde abdestsiz ve aybaşı halinde kadına Kur’an okumayı yasaklamak Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram kılmadır ki bu da Rububiyet tevhidine münafidir...”
Şeklinde ağır tekfir edici sözler kullanması, ilmin kokusunu alan kimselere yakışmayan ifadelerdir.
Özellikle bu mesele yukarda ifade ettiğim gibi ihtilafi bir mesele ise, kişilerin sözlerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Çünkü bu sözler iyice düşünüldüğü zaman, o sözlerin sahibine göre, isimlerini ve sözlerini naklettiğim kimseler hayızlı ve abdestsiz kimselerin Kur’an okumasını yasakladıkları için, Allah’ın helalllarını haram etmiş ve Rububiyet tevhidlerini bozmuş, Mekkeli müşriklerden daha aşağı seviyeye düşmüş olmaktadırlar.
Bu sözlerin sahibi o imamlar hakkında çok çirkin bir ithamda bulunmaktadır bilmiyorum farkındamıdır. Sahibinin kendi görüşlerinde taassubunu, başkalarının görüşlerine tahammülsüzlüğünü gösteren bu rezil ifadelere o insanlar müstahak değildir. Aksine onlar bu ümmet içerisinde faziletleri ve imametleri ikrar edilip kabul görmüş değerli kişilerdir. Yukarda belirtildiği gibi mesele ihtilaflı bir meseledir.
İhtilaflı meselelerde selefin metodu; Hatalı tarafın, hatasını en güzel bir üslup ile bildirip onu açıklamaktır. Hatalı kimseyi küfür, dalalet, nifak vb. imanı bozan şeylere nisbet etmek değildir. Hata işleyen kimseye, helâlı haram yaptı, Rububiyet tevhidi bozdu vb. ifadelerse, selefin değil, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in dili üzere cehennemin köpekleri haricilerin metodudur!
Sonra bu yazının sahibi mezkur yazıda:
“Hakkında kati bir nass olmadığı halde abdestsiz ve aybaşı halinde kadına Kur’an okumayı yasaklamak...” derken, Kur’an’ı ele almadan ezbere okumayı mı, kast ediyor, yoksa Kur’an abdestsiz olarak ele alınıp okunur demeyi mi kast ediyor bunu açık ve net olarak ifade etmiyor. Buna rağmen mezkur ifadeden iki manadan ikisi de anlaşılır.
1) Hayızlı ve abdestsiz kimse, Kur’an’ı eline almadan ezbere okuyabilir denmek isteniyorsa, bu hal üzere Kur’an okumaya karşı çıkan:
“Hayızlı kadın Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz!” diyen kimselerin isim ve sözlerini geçen sayfalarda zikrettim. Ancak bu meseleyle ilgili İbni Teymiye’nin sözleri hatırlanacak olursa, hayızlı kadının Kur’an’ı eline almadan ezberinden okuyabileceği görüşü ortaya çıkıyor, sahih olan görüşte budur.
2) Hayızlı ve abdestsiz kimseler Kur’an’ı eline alarak okuyabilir, denmek isteniyor ve bu mana kast ediliyorsa, bu sözlerin sahibine şu sözleri söylemek tabi hakkımız olmaktadır. Bu risalenin baş kısmında zikredildiği sahih hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Kur’an’a sadece abdestliler el sürebilir!’ buyurmuştur.
Dolayısıyla bu hadis, Kur’an’ı ele alarak okumanın yasak oluşunda kati bir nasdır! Bu katî nassa muhalefet etmekse yazının sahibine göre Allah ve Rasulünün haramlarını helal etmektir! Bu da Rububiyet tevhidine münafidir ve onu bozmaktır! Buna rağmen biz, mezkur ifadelerin sahibine kati nassa muhalefet edip haramları helal etti dolayısıyla Rububiyet tevhidini bozdu demiyoruz! Çünkü bu basit bir harici mantığıdır!
Sonuç: Hiçbir Müslümanın abdestsiz olarak Kur’an’ı okumak için zorlatmaması gerekiyor! Çünkü eline alıpta okuyacağı kitap, Allah’ın Kelamıdır!!!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Abdesti ancak mü’min muhafaza eder!”
İbni Ebi Şeybe 1/16, İbni Mace 277, Tabarani Mucemu’l-Kebir 6270, Beyhaki 1/457, Ahmed 22441, Albani İrva 412
Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Ben başımı yastığın enine koyup uzandım, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile ehli yastığın boyuna başlarını koyup uzandılar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) uyudu. Sonra gece yarısı olduğunda yahut biraz evvel veya biraz gece yarısını geçince uyandı. Uykuyu sanki yüzünden gidermek için eliyle yüzünü silmeye başladı. Ondan sonra Âl-i İmran Suresinin son on ayetini okudu. Sonra kalkıp asılı duran küçük bir kırbaya (su kabına) uzandı. Oradan güzelce bir abdest aldı. Sonra namaza durdu...”
Malik 1/121/11, Buhari 183, Müslim 763/182
Bazı İtirazlar ve CevaplarAbdestsiz bir kişinin, Mushaf’ı (Kur’an’ı) eline alarak okumasının nehyine bazı itirazlar söz konusudur. Bu itirazların sahibi kimseler, mezkûr itirazlarına birkaç delil ileri sürmektedirler.
Birincisi:Aişe (Radiyallahu Anha) hadisidir. Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her hali üzere Allah’ı zikrederdi.”
Müslim 373/117
Bu hadisten abdestsiz olarak Kur’an’ı ele alarak okunacağı hükmünü çıkarmak, hadisten hüküm çıkarma yönlerinin en batılı ve kabulü gayrı kabil bir durumdur. Sebebi ise, hadiste de geldiği gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her halinde Allah’ı zikrederdi demek, o her halinde Kur’an okuyordu yahut Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) abdestsiz Mushaf’ı eline alarak okuyordu demek değildir!
Mezkur hadisin bizce işaret ettiği mana, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) her halinde Rabb’ini tazim, tahmid ve tesbih ederek O’na kulluk ediyordu demektir. Mesela otururken veya kalkarken Allah-u Teâlâ’nın adını anması, girerken çıkarken, yerken içerken O’nun ismini zikrederek kalkması, ihtiyacını gidermeye giderken Allah’ın ismini anarak şeytandan O’na sığınması, ihtiyacını giderdikten sonra çıkarken O’nu zikrederek O’ndan bağışlanma dilemesi vb. zikirlerle dualar Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in günlük yaptığı mutad amelleri idi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in her halinde Allah’ı nasıl zikrettiğini iyice anlamak için “Dua ve Zikir” le ilgili yazılmış kitaplara şöyle bir bakmak yeterlidir. Hal böyle iken Aişe (Radiyallahu Anha)’nın rivayet ettiği bu hadisle Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in her halinde abdestsiz Kur’an’ı eline alarak okuduğu hükmü çıkartılmak isteniyorsa bu aşağıda gelecek sebeplerden dolayı doğru değildir!
1) Aişe (Radiyallahu Anha)’nın rivayet ettiği mezkur hadise dikkatle baktığımızda onda Kur’an okumakla ilgili bir şeyden bahsedilmediğini görürüz. Bu hadis yukarda da belirttiğim gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in Rabb’ini zikrederek gününü nasıl değerlendirdiğini açıklamaktadır.
2) Kur’an ve hadislerden anlaşıldığı gibi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmi olup okuma yazma bilmeyen bir kişi idi. Bu sebeple Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in abdestli yahut abdestsizliği bir tarafa Kur’an’ı eline alarak okuduğunu yukarıdaki Aişe (Radiyallahu Anha) hadisinden çıkarmak mümkün değildir!
Aişe (Radiyallahu Anha)’nın bu hadisinden mezkur manayı çıkaran kimselerin, nasları anlama ve onlardan layıkı veçhiyle istifade etme derecelerini, okuyucunun takdirine bırakıyorum.
3) Eğer, Aişe (Radiyallahu Anha) hadisinde Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in her hali üzere Allah’ı zikrettiği söyleniyor Kur’an okumak da bir zikirdir dolayısıyla bu hadisten abdestsiz Kur’an okumak hükmü çıkar denmek isteniyorsa, buna iki cihetle cevap verilebilir:
a) Bu kıyastır! Kıyasın en batılını yapanların yanında dahi nassın olduğu yerde kıyas yoktur! Onlar usul kitaplarında “Nas geldiğinde kıyas batıl olur” kaidesi üzere adeta icma etmişlerdir. Dolayısıyla bu yazının başında dört değişik sahabeden rivayet edilen Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
‘Kur’an’a sadece abdestliler el sürebilir!’ hadisi burada nasdır, kıyas yapılamaz!
b) Yukarda belirttiğim gibi bu kıyastır. Kıyası reddeden ve onun şerî delillerden bir delil olduğunu inkar edenlerin böyle bir kıyası yapması ise, onların gerçek kimliğine delalet ediyor.
Kıyası reddedip inkar edenlerin imamı olarak bilinen İbni Hazm (Rahmetullahi Aleyh) kıyası reddettiği halde hakkında kesin nas varken nifas kanını hayız kanına kıyaslayıp:
“O, yedi günden fazla değildir” demesi yukarıdaki kıyastan farklı değildir. Oysa nifas kanı hakkında Ümmü Seleme (Radiyallahu Anha)’dan “Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında nifaslı kadın kırk gün namazsız otururdu...” Hadisi sahih ve sabit olarak nasdır.
İbni Mace 648, Ebu Davud 311, Darimi 1/229, Darekutni 1/221, 222, Ebu Yağla 7023, Ahmed 6/300-303, Albâni el-İrva 201
Bu sözümüzü teyit etmek için, asrımızın hadisçilerinden olan merhum Ahmed Şakir’in Tirmizi üzerine yaptığı şerhindeki ifadelerini burada nakletmek istiyorum:
“İbni Hazm Muhalla: 2/203’de nifas süresinin en çok yedi gün olacağını iddia etmiştir. Nifas kanını hayız kanına kıyaslamıştır, her ne kadar bunun kıyas olduğunu itiraf etmese de böyle yapmıştır. Hatta daha garip bir iddiada bulunarak nifas kanının hayız kanı olduğunu söylemiştir. İbni Hazm’ın söylediği bu ifadenin benzerini âlimlerden hiç kimseden bulamadık.
Tirmizi 1/258, Ahmed Şakir Ta’lik
c) Abdullah ibni Ömer ve Sevban (Radiyallahu Anhum)’un rivayet ettiği sahih bir hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Abdesti ancak mü’min muhafaza eder!”
İbni Ebi Şeybe 1/16, İbni Mace 277, Tabarani Mucemu’l-Kebir 6270, Beyhaki 1/457, Ahmed 22441, Albani İrva 412
d) Aşağıda gelecek hadisin sahibinin de aynı zat olduğu unutulmamalı! Muhacir bin Kunfuz (Radiyallahu Anh) Nebiye doğru geldi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) küçük abdestini bozuyordu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e selam verdi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) abdest alıncaya kadar o kimsenin selamını iade etmedi.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) özürlenerek:
“Ben abdestsizlik üzere iken Allah’ın adını zikretmeyi kerih gördüm!” buyurdu.
Ebu Davud 17, Nesei 37, Hâkim 592, İbni Hibban el-İhsan 803
İkincisi:Muvatta’da rivayet edilen:
“Ömer (Radiyallahu Anh) Kur’an okuyan bir topluluğun içerisinde idi. Haceti (tuvalet ihtiyacı) için gitti, sonra döndü ve Kur’an’dan okudu.
Bir adam ona:
−Ey mü’minlerin emiri, abdestli olmadığın halde Kur’an okur musun? dedi.
Ömer (Radiyallahu Anh):
−Sana bu fetvayı veren kim, Müseyleme mi? dedi.”
Malik 1/200, Abdurrezzak 1318, İbni Ebi Şeybe 1/127
Bu eser birkaç yönden bu meselede delil olamaz:
1) Bu eserin senidi Munkatıdır yani kopuktur! Eseri bize nakleden Muhammed bin Sirîn, Ömer (Radiyallahu Anh)’ın zamanına yetişmemiştir! Ömer (Radiyallahu Anh) vefat ettikten sonra, Muhammed bin Sirîn doğmuştur.
Dolayısıyla Ömer (Radiyallahu Anh) ile İbni Sirîn arasında bir vasıta vardır, ancak burada ismi zikredilmemiştir! Bu ise, hadis ilminde o rivayeti yaralayıcı bir illettir! Bu sebeple Ömer (Radiyallahu Anh)’dan rivayet edilen bu eser zayıftır, delil olma yönünden hiçbir değeri yoktur!
2) Bu eserin senedi munkatı olmasa, aksine muttasıl yani birleşik, ravileri de sika olup sahih olsaydı, iki sebepten dolayı bu eser yine bu meselede delil olamazdı!
a) Ömer (Radiyallahu Anh)’ın ‘Sana bu fetvayı veren kim, Müseyleme mi?’ sözü, onun abdestsiz Kur’an okunabileceği hususundaki görüşüdür diye kabul etsek o takdirde bu görüş Fıkıh Usulündeki sahabe sözü ne zaman hüccettir kısmına girer. Bu usule baktığımız zaman sahabe sözünün hüccet olabilmesi için üç tane şart görüyoruz:
1) Sahabe sözü, her kes tarafından bilinip meşhur olacak.
2) Başka bir sahabe ona muhalefet etmemiş olacak.
3) Kitap ve Sahih Sünnetten bir nassa muhalif olmayacak.
Şimdi bu şartları dikkatle gözden geçirelim. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın bu eseri birinci şarta uygurdur diyelim. İkinci şarta uygun değildir. Yukarda zikredildiği gibi birçok sahabeler ona bu meselede muhalefet etmiştir.
Özellikle de Ömer (Radiyallahu Anh)’ın kendi oğlu Abdullah:
“Mushaf’a sadece abdestli kimse el sürebilir!” diyerek babasına muhalefet etmiştir. Üçüncü şarta hiç uygun değildir. Çünkü bu yazının baş kısmında naklettiğim hadisler çok açık hiç tevile yer bırakmamaktadır.
b) Bu eserde Ömer (Radiyallahu Anh)’ın abdestini bozduktan sonra Kur’an’ı eline alarak okuduğuna dair en ufak bir işaret dahi bulunmamaktadır. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın bu sözünü insafla okuduğumuz vakit Kur’an’ı abdestsiz olarak ezbere okunacağına delalet ettiğini görürüz. Kur’an’ı ele almadan abdestsiz ezbere okunabileceğini Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in hadisi ile ifade etmiştik.
Üçüncüsü:1) Ebu İyas Muaviye bin Kurre (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Ebu Musa el-Eşari (Radiyallahu Anh) abdestsiz Kur’an okuyordu.”
Abdurrezzak 1220
2) Said bin Cübeyr (Rahmetullahi Aleyh) dedi ki:
“Abdullah ibni Ömer ve Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhum)’u:
‘Biz, Kur’an cüzlerimizi abdest bozduktan sonra okuyoruz, suya el sürmeyiz!’ derken işittim.”
Abdurrezzak 1216, Beyhaki 424, İbni Ebi Şeybe 1/128/18
3) Alkame bin Kays (Rahmetullahi Aleyh):
“Selman’ın yanına girdik. O abdestsiz olduğu halde bize Kur’an okudu, dedi.”
Abdurrezzak 1224 Beyhaki 422, İbni Ebi Şeybe 1/128/18
4) Said bin Müseyyeb (Rahmetullahi Aleyh):
“Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) tuvalete çıkar sonra bize seri olarak bir sure okurdu, dedi.”
Abdurrezzak 1217, İbni Ebi Şeybe 1/128/18
Manasındaki sahabe sözleridir. Ömer (Radiyallahu Anh)’ın sözünde olduğu gibi, bu sözler de dikkatlice okunup insafla tetkik edildiğinde onların hiç birinde Kur’an’ın ele alınarak abdestsiz okunduğuna veya okunabileceğine en ufak bir işaret dahi bulunmamaktadır. Aksine isimleri zikredilen bu sahabelerin Mushaf’a abdestsiz el sürülmemesiyle ilgili fetvaları tevil götürmeyecek şekilde net ve açıktır.
Dördüncüsü:Aişe (Radiyallahu Anha)’nın rivayet ettiği:
“...Hacıların yaptığı her şeyi yap, ancak temizlenene kadar Kabe’yi tavaf etme!..” Manasındaki hadistir.
Müslim 1211, Buhari 1556, Ebu Davud 1782, Nesei 1/55, İbni Mace 2962, Tayalisi 1413, Darimi 2/44, Ahmed 6/ 219
Aişe (Radiyallahu Anha) validemizin kıssasıyla ilgili rivayet edilen bu hadise dikkat edildiğinde O’nda da Kur’an’ı ele alarak okumakla alakalı hatta mutlak manada Kur’an okumayı ilgilendiren hiçbir ize rastlamak mümkün değildir! Hadiste zikredilen:
“...Hacıların yaptığı her şeyi yap, ancak temizlenene kadar Kabe’yi tavaf ekme!..” Manasında ki umumi ifadeyi bazı kimseler:
“İhtiyaç anında beyanın tehiri caiz değildir!” diyerek, alel ıtlak Kur’an okunacağına caizdir derse, başkaları da aynı usulü kullanarak bu hadisin umumundan; hayızlı kadının Safa ve Merve arasında sa’y etmesinin meşruluğu, haccını umreye çevirerek ihramdan çıkan hayızlı bir kadının kocasıyla birleşmesini vb. hükümleri çıkarabilir.
Bu durumdaki kişi, çünkü hadis:
“...Hacıların yaptığı her şeyi yap, ancak temizlenene kadar Kabe’yi tavaf ekme!..” Demektedir dese ve bu hadisle delil getirse, isabet etmiş olur mu?!
Mezkur sözün sahibi: Bu hadisin umumu, zikredilen fiilleri yasaklayan başka delillerle kayıtlanmıştır. Dolayısıyla hayızlı kadın, Safa ve Merve arasını sa’y edemez! O durumdaki kadın, haccını umreye çevirip ihramdan çıksa da hayızdan kurtulup yıkanıncaya kadar kocasıyla birleşemez der itiraz ederse, bu itiraz doğrudur. Ancak bu itirazın sahibi Aişe (Radiyallahu Anha) hadisinin umumunu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den sahih olarak rivayet edilen:
‘Kur’an’a abdestli olmanın dışında sakın el sürme!’ Hadisinin de kayıtlayabileceğini unutmamalıdır. Sonra hayızlı kadının Kur’an okumasını, sahabe, tabiin ve onlardan sonra gelen alimlerden birçoğu yasaklamıştır!
Bunlardan bir kaçını burada zikretmekte bir beis görmüyorum:
1) Ebu Zubeyr dedi ki:
“Cabir (Radiyallahu Anh)’a hayız ve nifaslı kadın Kur’an’dan bir şey okuyabilir mi diye sordum?
Cabir (Radiyallahu Anh):
−‘Hayır!’ (okuyamaz) dedi.”
İbnu’l-Munzir Evsad 2/96-97, Beyhaki 1/309
2) Muhammed bin Sirîn:
“Hayızlı kadın Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/126
3) Amir eş-Şabi:
“Cünüp ve hayızlı Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/125
4) Ebu’l-Aliye:
“Hayızlı kadın Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/126
5) Ebu Vail:
“Cünüp ve hayızlı Kur’an okuyamaz! dedi.”
İbni Ebi Şeybe 1/125
6) İbni Cüreyc dedi ki:
Âtâ’ya:
“Hayızlı ve cünüp olan Kur’an’dan ne okuyabilir? dedim.
Âtâ:
−‘Hayızlı Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz! Cünüp ise sadece bir ayet kadar okuyabilir!’ dedi.”
Abdurrezzak 1303, İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
7) Ma’mer dedi ki:
Zuhri’ye:
“Hayızlı kadın ve cünüp olan Allah’ı zikreder mi? dedim.
Zuhri:
−Evet dedi.
Ben:
−Kur’an okuyabilir mi? dedim.
Zuhri:
−Hayır! dedi.
Ma’mer devamla Hasanu’l-Basri ve Katâde:
‘Hayızlı kadın ve cünüp kimse Kur’an’dan bir şey okuyamaz! diyorlardı.”
Abdurrezzak 1302, İbnu’l-Munzir Evsad 2/96
8) İbrahim en-Nahaî, İbni Cubeyr vb. tabîn imamları:
“Hayızlı kadın Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz! dediler...”
İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
9) Hayızlı kadının Kur’an okuması hususunda İmamı Şafii’den iki görüş nakledilmektedir:
a) Ebu Sevr, Şaffi’nin:
“Hayızlının okumasında bir beis yok!” dediğini nakletti.
b) Şafii’nin öğrencisi er-Rebi’ ise İmamın:
“Cünüp ve hayızlı Kur’an’dan bir şey okuyamaz!” dediğini nakletmektedir.”
İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
İmam Nevevi bu ifadeye binaen Şerhu’l-Mühezzeb’de şöyle demektedir:
“Cünüp ve hayızlı kimsenin ister az olsun, ister çok olsun Kur’an’dan bir şey okuması haramdır!”
İbni Teymiye
10) İmam Ahmed hayızlının Kur’an okumasını kerih görüyordu!
İbnu’l-Munzir Evsad 2/97
11) Hayızlının Kur’an veya ondan az bir şey okumak hususunda âlimler ihtilaf etmişlerdir. Bu hususta İmam Ahmed ve diğer imamların mezhebinde de durum aynıdır.
İbni Teymiye
12) Hayızlı kadına Kabe’yi tavaf etmek haram olduğu gibi, namaz kılmak, oruç tutmak, cinsel ilişki ve Kur’an’a el sürmesi, bütün âlimlerin yanında haramdır! Âlimlerin iki fetvalarından birine göre Kur’an okumasının hükmü de yine haramdır!
İbni Teymiye Mecmûu Feteva 26/176
13) Hayızlı kadına Kur’an okumayı haram eden kimseler mezkur fetva kendisinden meşhur olarak bilinen İmam Ahmed, İmam Ebu Hanife ve İmam Şafii’dir. Bu kimseler, hayız ve nifas halindeki kadına adet kanı kesilip yıkanmadan önce Kur’an okuması caiz midir, değil midir meselesinde üç görüş ileri sürmüşlerdir.
(a) Hayız ve nifastan kurtulan kadına yıkanıncaya kadar Kur’an okuması caiz değildir!
(b) Hayız ve nifastan kurtulan kadına Kur’an okuması caizdir.
(c) Hayızdan kurtulan kadına Kur’an okuması caiz değildir, nifastan kurtulana caizdir!”
İbni Teymiye Mecmûu Feteva 26/176, 177
14) Hayızlı kadının Kur’an okumasıyla ilgili Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den zayıf olarak rivayet edilen:
“Hayızlı ve cünüp kimse Kur’an’dan bir şey okuyamaz!..”
Tirmizi 131, İbni Mace 595
Manasındaki hadisin dışında bir şey sabit olmamıştır. Bu hadis imamların ittifakı ile zayıftır! Buna karşılık, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in zamanında kadınların adet gördüğü ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in onları Kur’an okumaktan men etmediği bilinmektedir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in onları men etmediği de bilinmemektedir! Dolayısıyla Şeyhu’l-İslam İbni Teymiye’nin bu ifadesi bir delile dayanmamaktadır. Bu iddianın doğru olabilmesi için, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in kendi zamanında kadınların hayız olduğunu bilip bu halde iken onların Kur’an okumasına izin verdiği veya sukut ettiği ile ilgili net bir delil getirmesi gerekirdi! Oysa burada zikrettiği delil, hayız ve nifas halindeki kadının zikir ve tesbihat yapabileceğine ruhsat veren bir delildir.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) o durumdaki kadınları zikir ve duadan da men etmemiştir. Aksine hayızlılara bayram günlerinde namazgaha çıkmalarını, Müslümanların tekbir getirmelerine iştirak ederek tekbir getirmelerini emretmiştir.
Şeyhu’l-İslam’ın burada kast ettiği hadis şöyledir.
Ümmi Atiyye (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Ramazan ve Kurban bayramı günlerinde evlenmemiş kızları, hayızlı genç kadınları, perde ehli kadınları musallaya çıkarmamızı bize emrederdi. Hayızlı kadınlar namazdan uzak durur, hayır ve Müslümanların dualarını müşahede eder onlara iştirak ederler dedi.
Ben:
−Ya Rasulallah! Herhangi birimizin cilbabı olmayabiliyor? dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Din kardeşi kendinin cilbabından birini ona giydirsin!’ buyurdu.”
Müslim 890/12
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hayızlı kadına, Kabe’yi tavaf dışında hac ibadetlerini, telbiye yapmasını Müzdelife ve Mina’da gecelemesini emretmiştir.
Telbiye: “Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke La Şerike Leke Lebbeyk, İnne’l-Hamde Ve’nni’mete Lek, ve’l-Mülke Lâ Şerike Lek” tesbihatını söylemek demektir.
İbni Teymiye Mecmûu Feteva 21/459
Hayızlı kadının Kur’an okuması ve ona el sürmesiyle ilgili sahabe, tabiîn ve imamların sözlerini burada uzunca teker teker zikretmemin sebebi, bu meselede selef ve halef imamlarının ihtilaf ettiğini göstermekti. Görüldüğü gibi mesele ihtilaflı bir meseledir.
Hal böyle iken bazı kimselerin, hayızlı kadının Kur’an okumasını yasaklayan kişilere çala kalem:
“Hakkında kati kesin bir nass olmadığı halde abdestsiz ve aybaşı halinde kadına Kur’an okumayı yasaklamak Allah’ın helal kıldığı bir şeyi haram kılmadır ki bu da Rububiyet tevhidine münafidir...”
Şeklinde ağır tekfir edici sözler kullanması, ilmin kokusunu alan kimselere yakışmayan ifadelerdir.
Özellikle bu mesele yukarda ifade ettiğim gibi ihtilafi bir mesele ise, kişilerin sözlerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Çünkü bu sözler iyice düşünüldüğü zaman, o sözlerin sahibine göre, isimlerini ve sözlerini naklettiğim kimseler hayızlı ve abdestsiz kimselerin Kur’an okumasını yasakladıkları için, Allah’ın helalllarını haram etmiş ve Rububiyet tevhidlerini bozmuş, Mekkeli müşriklerden daha aşağı seviyeye düşmüş olmaktadırlar.
Bu sözlerin sahibi o imamlar hakkında çok çirkin bir ithamda bulunmaktadır bilmiyorum farkındamıdır. Sahibinin kendi görüşlerinde taassubunu, başkalarının görüşlerine tahammülsüzlüğünü gösteren bu rezil ifadelere o insanlar müstahak değildir. Aksine onlar bu ümmet içerisinde faziletleri ve imametleri ikrar edilip kabul görmüş değerli kişilerdir. Yukarda belirtildiği gibi mesele ihtilaflı bir meseledir.
İhtilaflı meselelerde selefin metodu; Hatalı tarafın, hatasını en güzel bir üslup ile bildirip onu açıklamaktır. Hatalı kimseyi küfür, dalalet, nifak vb. imanı bozan şeylere nisbet etmek değildir. Hata işleyen kimseye, helâlı haram yaptı, Rububiyet tevhidi bozdu vb. ifadelerse, selefin değil, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in dili üzere cehennemin köpekleri haricilerin metodudur!
Sonra bu yazının sahibi mezkur yazıda:
“Hakkında kati bir nass olmadığı halde abdestsiz ve aybaşı halinde kadına Kur’an okumayı yasaklamak...” derken, Kur’an’ı ele almadan ezbere okumayı mı, kast ediyor, yoksa Kur’an abdestsiz olarak ele alınıp okunur demeyi mi kast ediyor bunu açık ve net olarak ifade etmiyor. Buna rağmen mezkur ifadeden iki manadan ikisi de anlaşılır.
1) Hayızlı ve abdestsiz kimse, Kur’an’ı eline almadan ezbere okuyabilir denmek isteniyorsa, bu hal üzere Kur’an okumaya karşı çıkan:
“Hayızlı kadın Kur’an’dan hiçbir şey okuyamaz!” diyen kimselerin isim ve sözlerini geçen sayfalarda zikrettim. Ancak bu meseleyle ilgili İbni Teymiye’nin sözleri hatırlanacak olursa, hayızlı kadının Kur’an’ı eline almadan ezberinden okuyabileceği görüşü ortaya çıkıyor, sahih olan görüşte budur.
2) Hayızlı ve abdestsiz kimseler Kur’an’ı eline alarak okuyabilir, denmek isteniyor ve bu mana kast ediliyorsa, bu sözlerin sahibine şu sözleri söylemek tabi hakkımız olmaktadır. Bu risalenin baş kısmında zikredildiği sahih hadiste Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Kur’an’a sadece abdestliler el sürebilir!’ buyurmuştur.
Dolayısıyla bu hadis, Kur’an’ı ele alarak okumanın yasak oluşunda kati bir nasdır! Bu katî nassa muhalefet etmekse yazının sahibine göre Allah ve Rasulünün haramlarını helal etmektir! Bu da Rububiyet tevhidine münafidir ve onu bozmaktır! Buna rağmen biz, mezkur ifadelerin sahibine kati nassa muhalefet edip haramları helal etti dolayısıyla Rububiyet tevhidini bozdu demiyoruz! Çünkü bu basit bir harici mantığıdır!
Sonuç: Hiçbir Müslümanın abdestsiz olarak Kur’an’ı okumak için zorlatmaması gerekiyor! Çünkü eline alıpta okuyacağı kitap, Allah’ın Kelamıdır!!!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Abdesti ancak mü’min muhafaza eder!”
İbni Ebi Şeybe 1/16, İbni Mace 277, Tabarani Mucemu’l-Kebir 6270, Beyhaki 1/457, Ahmed 22441, Albani İrva 412